Erkekler Kötü!

Bir baba yada anne küçüklükten itibaren kızına:
“Kızım sen mutlaka okumalısın, kız çocuğunun ilerde başına ne geleceği belli olmaz, biz sağ oluruz olmayız, ama ilerde kiminle karşılaşacağını bilmiyoruz..umarız Allah hayırlısına yazar..İlerde eşin iyi oluuurr, kötü olur onu Allah bilir…Ama senin bir mesleğin, bileğinde altın bileziğin olması lazım….
Ne kadar güzel değilmi, kızımızı ayrıca kollayıp düşünmek? ona bir gelecek sağlamak…

Fakat ben bu yaklaşımın sonunun çok da iyi sonuçlanmadığını düşünüyorum. Şöyleki;

Orta ve alt gelir grubu ailelerin, yani işçi memur, küçük esnaf, çiftçi ailelein çocukları bu sözel iletiye, “yükleme” ye maruz kalırlar genellikle. Ailelerde ki bu kaygı çocuğa yaşamı boyunca ağır bir ödev yükler. Bi şekilde kendini gerçekleştirmesi lazımdır kızımızın. Aksi takdirde mahvolur. Gelecek çoğu zaman karanlıktır. Ve en önemlisi de farkında olmadan karşı cinse , erkeklere dair olumsuz bir imaaj kazandırırız.
“erkekler kötü”
“erkekler seni yarı yolda bırakabilirler”
“erkelerin seni aldatması muhtemeldir”
“ona köle olmamak için kendi ayakların üzerinde durabilmeli maddi bağımsızlığın olmalı, yoksa seni ezer”
“erkeklerle gelecekte yaşayacağın olumsuzluklar çok güçlü olasılık”
“meslek sana maddi özgürlük, o da sana erkeklerden bağımsız olmayı sağlar.”
Psikolojik danışma kuramlarından “Transaksiyonel Analiz” de Eric Berne, Yazgi Analizi yaparak, “çocuğa ne yapacağını söylşyenin karşı cins, nasıl yapacağını söyliyeninde aynı cins ebeveyn” olduğunu söyler. Erken yaşlarından itibaren çocuğa verilen komutlar, yüklemeler; çocuk tarafından burada ki örnekte olduğu gibi “erkekler kötüdür, onlara muhtaç olmamak için maddi özgürlüğüm olmalı” şeklinde algılanmaktadır.

 

Verilen bu mesaj kızın yaşamında, bir meslek sahibi olana, kendi parasını kazanana kadar uyumakta; bu süreçte de kişinin kendine güvenini yıkmaktadır.

Dahası kendi yaşamında, annesi ile babasının ilişkisinde annenin kurban rolü oynaması(çocuklarım olmasaydı, maddi gücüm olsaydı babanıza katlanmazdım… şeklindeki mesajları), Türk filimlerinde aşşağalık, aldatan, zarar veren, hap attırıp tecavüz eden(Coşkun ve Nuri Alço) hamile bırakıp terkeden( Al yazmalım Selvi boylum), kadının üzerine 2. kuma eş alan erkek jönlerin ağırlıkta olarak işlenmesi, etrafındaki yaşanan olumsuz örnekler…tüm bunlar bayana verien bu mesajı büyütüp derinleştirmektedir.

Çalışan bayanların evliliklerini incelediğimizde, yaptığım danışmalardan da tecrübe ederek şunu söyliyebilirimki, o zamana kadar uyuyan, uyanmak için uygun mecra bekleyen bu mesajlar, ciddi ilişkilerde ve evlilikte ilk ciddi tartışmayla beraber gün yüzne çıkıyor.

“ben bu adama katlanmak zorundamıyım?”
“ben bunca sene senin kaprislerine, zorbalıklarına katlanmak için mi okudum”
“ben senin kölen değilim”
“ben de çalışıyorum, ben de para kazanıyorum…”
“bende nişantaşı çocuğuyum….:-)(bu hariç)
“BO-ŞAN-MAK İS-Tİ-YO-RUUUUMMM”

Çünkü artık bayan hür, parası var, kendi başına yaşayabilir, özgürlük çok daha iyi. Batı da bayanların iş hayatına atılıp maddi özgürlüğü kazanmaları çok daha önceye dayandığı için artık bayanlar evliliği değilde beraber yaşamayı, dilediğinde hukuki bir bağ bulunmadığı için kolayca ayrılabilmeyi seçmektedir. Son yıllarda ülkemizde de benzer olarak aynı duruma sıkça raslanmakta, çalışan eşlerde boşanmanın arttığı gözlenmektedir.

Aile kurumu önemli ve toplumun ana direği diyoruz. Sağlıklı aile ortamında çocuğun büyümesi önemli diyoruz. Boşanmış eşlerin çocukları ile yapılmış sayısız çalışmada durumun pek te iç açıcı olmadığını görüyoruz….PEKİ NE YAPMALI?

—Öncelikle aileler bu tür mesajları verirken sonunuda düşünüp çocuk üzerinde baskı oluşturmamalı.

—Bayanların var olan ilişkilerini sonlandırma isteklerinde maddi bağımsızlık avantajını koz olarak düşünmeyi, arka sıralara atmaları gerekir. Kolayca ayrılığı seçme yerine zor olan ; çözüme odaklanıp emek harcamaları gerekir.

— Erkeklerin eşlerine olan tavırlarında değişikliğe gitmeleri, onları tamamen kendisine mecburmuş gibi görmeyip, birey olarak saygı duymaları gerekir. Kafalarındaki klasikleşmiş, herşeye susan, eşine koşulsuz itaat eden anne modelinden sıyrılmaları gerekir.

—Eşler maddi konularda ortak kararlar alıp uygulayabilirler.

—Erkekler kadının biraysel olarak bir miktar kazancını kendi zevklerine göre harcayabilmesini kabullenmesi gerekir.

Unutulmamalıdır ki eşlerin karşılıklı olarak ilişkiye başlama öncesinden kazandıkları karşı cinse ait önyargıları var.

“Erkek değilmi, topunun köküne kibrit suyu…”

“Erkeklere güvenilmez aldatır”

“kadınlar alışveriş hastasıdır, müsriftir, parayı çarçur eder.”

“…….kadınların aklı ermez, saçı uzun aklı kısa”

“eksik etek”

“kadınlar kurnazdır şeytana papucunu ters giydirirler”

“ezilen kadın, ezen erkek”
…………….. çoğaltabiliriz.

İlişkilerde maalesef taraflar, aslında kendisinde olmayıpta hemcinslerine ait olan bu kalıp yargıların günahını ödemek için, eksi birden nötr düzeyine gelebilmek için oldukça emek harcamaktalar. Bu çaba ilişkilerde bazen 3-5 yılda; ancak bireyin kendisinin öyle olmadığını ispatlayabilmesine yol açmakta. Tabi bu arada hiç hata yapmadan karşı tarafı ikna edebilmesi gerekiyor. Pek mümkünde gözükmüyor?? Ne dersiniz!!

 

Acaba eşimiz Ne zaman eksiden sıfıra, sıfırdan artı ya geçebilecek? İlişki mucizevi olarak hala devam ediyorsa bu durum yılları alabilir. Fakat evliliklerin ilk 3*5 yılda bitmesinin genellikle sebebi eşlerin gerçek, kendisine ait sorunlarından öte yıllardan beri süre gelmiş, birikmiş suçlarını temizleyememesinden kaynaklanıyor?

Birikmişlerin bedelini ödemesi gereken o mu? Yoksa onunla ilişkimizi sıfırdan alıp iyisi ve kötüsünü ona yükleyerek mi sürdürelim?

Yaşamdaki kötü modeller, mesajlar maalesef yakamızı bırakmıyor. Oluşturacağımız karşı tarafla ilgili yargılara hazır şablon oluyor.Nihayetinde bedelini ilişkilerimiz, evliliklerimiz, çocuklarımız çekiyor. Kaçımız ilişkilerimizi sağlıklı sürdürebiliyoruz? Nedeni heeeeppp karşı tarafmı? bir daha düşünelim. İlişkilerde hep “masum” taraf rolünü nereye kadar oynayabileceğiz?
Bunun sonucu kişinin artık “doğru kişi kalmadığına inancının pekişmesi” olarak ortaya çıkar.

Bir Alman atasözü derki;
“haynını maynın, maynını haynın…:-) İnsanın geçmişi sırtındaki küfe gibidir. Ne kadar şey saklarsanız geçmişe dair, küfeniz de sizi o kadar ezer altında. Küfeyi zaman zaman boşaltmak gerekiyor.!!”
Karşımızdakine yeniden şans vermeli, kendi bedelini ödemesine fırsat vermeliyiz. İnsan gelişir ve değişir. Onunda değişebilmesine fırsat vermeli, geçmişi ile onu boğup ona hatırlatıp hep savunmada bırakmamalıyız.

Kızımızı yine koruyalım kötülere karşı, yine ona güvenip başkalarına güvenmediğimizi söyliyelim, yine gelecekte meslek sahibi olmasının önemini ona kavratalım da kimselere muhtaç olmadan başı hep dik olsun ama karşı cinse, insanlara güvenini kırarak, yıkarak değil…Onun geleceğinde yaşayacağı olumsuzlukları da hesaba katalım. Acaba böyle mesaj vermeden de okuma meslek sahibi olma bilincini kazanamaz mı? Sadece öyle denildiği için mi okur onca kadın? Tıpkı her önümüze gelen lüzumlu lüzumsuz kişilerin bize durmadan “çalış!! oku, adam ol..”dedikleri için mi okuruz. Ne kadar çok severiz ama birilerinin bize “çalış” demesini!!! size bir tavsiye: Onlara şöyle cevap verin!
“–Ne dediniz? ne? Çalışmalımıyım..Evet iyiki hatırlattınız, bende ne yapayım diye onu düşünüyordum..Hemen gidip çalışacağım!!!” :-)

Son söz; kızımıza iyi bir ebeveyn olarak doğru ana-baba modelini gösterlim, huzurlu bir ailede büyütüp onun kendini geliştirebileceği güvenli bir çevreyi ona sunalım, onun gelişiminin tüm yönleri ile (fiziksel, duygusal, bilişsel, ahlaki,cinsel ve akademik)ilgili olalım, ona gerçekten güvenelim… Gerisinden korkmaya gerek yok. Aklını saçma sapan gelecek senaryoları ile bulandırmayalım…

 

Sevgi bütün kusurları örter…

Dr.Mustafa USLU
Pişkolojik Danışman


2 Responses

  1. Gülçilem Şahin

    Tesadüfen girdiğim web sitenizde bu yazının başlangıçtaki cümleleri (Ama senin bir mesleğin, bileğinde altın bileziğin olması lazım…) dikkatimi çekti.
    Öncelikle çok güzel bir yazı olduğunu söylemek istiyorum..Gözlemleriniz çok doğru…
    Benim de düşündüğüm, sorguladığım ve paylaştığım benzer fikirler….
    Anne-babalarımızın erkek ve kız çocuklarına yaklaşımında istemeden bazı önyargıları yerleştiriyor olmaları, çocukların ileride yakın ilişkilerinde sorunlara yolaçabilmektedir.

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.