Dr. Gabor Maté hakkında: Macar asıllı Kanadalı hekim, best-seller yazar, travma uzmanı ve bağımlılık konusunda dünyaca tanınan bir otorite. Aile hekimliği, palyatif bakım ve bağımlılık tedavisi alanlarında onlarca yıl çalışmış, Compassionate Inquiry (Şefkatli Sorgulama) terapötik yaklaşımının yaratıcısıdır.
________________________________________
TRAVMA VE İYİLEŞME
1. Travmanın Yeniden Tanımlanması: “İçinizde Olan Şey” “Travma size olan şey değil, size olan şeyin sonucunda içinizde olan şeydir” – Bu devrimci tanım, Maté’nin travma anlayışının temelini oluşturur.
Maté travmayı sadece büyük olaylar olarak görmez: “Fiziksel istismar, cinsel istismar, çocukların duygusal istismarı, ihmal, ebeveynin bağımlı olması, ebeveynin ölmesi, ebeveynin hapse girmesi, yoksulluk ya da ırkçılık” gibi olayların yanı sıra, günlük yaşamda karşılaştığımız daha ince deneyimleri de kapsar.
“Kesinlikle, tüm travmatik olaylar streslidir, ancak tüm stresli olaylar travmatik değildir” – Bu ayırım, travmanın kişinin iç deneyimi olduğunu vurgular.
Travmanın Evrenselliği: “Travma herkese olur” ve “Travma yaşamlarımızı şekillendiren görünmez güçtür. Yaşama şeklimizi, sevme şeklimizi ve dünyayı anlamlandırma şeklimizi biçimlendirir”.
2. Travmanın Kuşaklar Arası Aktarımı: “Çözmediğimiz Şeyleri Aktarırız” “Travma çoğu durumda çok kuşaklıdır. Aktarım zinciri ebeveynden çocuğa uzanır, geçmişten geleceğe doğru ilerler. Kendi içimizde çözmediğimiz şeyleri yavrularımıza aktarırız”.
Bu aktarım sürecinde ev, “farkında olmadan, küçükken bizi yaralayan senaryoları yeniden yaratığımız bir yer haline gelir”.
Çok Kuşaklı Travma Döngüsü: Maté şu önemli noktayı vurgular: “Çok kuşaklı travma, ilişki sorunları, ekonomik güvensizlik, anne depresyonu veya sosyal kopukluk tarafından strese sokulan ebeveynler, çocuklarına optimal çocukluk gelişiminin gerektirdiği ‘karşılıklı duyarlı’ uyumlu etkileşimleri veremezler”.
3. Travmanın Fizyolojik Etkileri: “Beden Her Şeyi Hatırlar” “İnsanlar incindiklerinden ya da duygusal acı çektiklerinden bahsettiklerinde, soyut ya da şiirsel konuşmuyorlar, bilimsel olarak oldukça kesin konuşuyorlar”.
Maté, travmanın bedensel etkilerini şöyle açıklar: “Otomatik acı verici duygu bastırma, çaresiz bir çocuğun birincil savunma mekanizmasıdır ve çocuğun, aksi takdirde feci olacak travmayı dayanır kılmasını sağlayabilir”.
Stres ve Hastalık Bağlantısı: “Yaşam boyunca stresli olup da stresli olduğunuzu bilmeyerek geçirirseniz, uzun vadeli fizyolojik sonuçlardan kendinizi korumak için yapabileceğiniz çok az şey vardır”.
4. Kendilik ile Bağlantının Kopması: “En Büyük Yaramız Kopukluk” “Bizi tuzağa düşüren dünya değil, dışımızda olan şeyler değil, içimizde sakladıklarımızdır. Zihnimizi yaratan dünyadan sorumlu olmayabiliriz, ama dünyamızı yarattığımız zihin için sorumluluk alabiliriz”.
Maté’ye göre, “Görülmemek travmanın büyük bir kaynağıdır”. Bu görülmeme deneyimi, çocuğun özüyle bağlantısını koparır.
Kişilik ve Başa Çıkma: “Kişilik dediğimiz şeyin büyük kısmı sabit özellikler seti değil, yalnızca bir kişinin çocukluk döneminde edindiği başa çıkma mekanizmalarıdır”.
5. İyileşmenin Doğası: “İlişkide İncinir, İlişkide İyileşiriz” “İlişkide incindik, bu da ilişkide iyileşeceğimiz anlamına gelir. Doğru yaklaşıldığında ilişkiler iyileşme zemini olabilir”.
İç İyileştirici Güç: “Hangi dış tedavi uygulanırsa uygulansın, iyileştirici ajan içeridedir. İç ortam değiştirilmelidir. Sağlığı bulmak ve tam olarak bilmek için bir arayış, kendi inanca biyolojimizin merkezine bir yolculuk gerektirir”.
Duygusal Yetkinlik: “Bu kitaptaki bireysel hastalık hikayelerinin her birinde, duygusal yetkinliğin bir veya daha fazla yönü, genellikle ilgili kişinin tamamen bilmediği şekillerde önemli ölçüde tehlikeye atılmıştı. Duygusal yetkinlik, kendimizi sağlığa risk yaratan gizli streslerden korumak için geliştirmemiz gereken şeydir”.
Negatif Düşüncenin İyileştirici Gücü: “İyileşmek için negatif düşünme gücünü toplamak zorunludur. Negatif düşünce, ‘gerçekçilik’ maskesi takan kasvetli, karamsarça bir görüş değildir. Daha çok, neyin işlemediğini düşünme isteğidir. Neyin dengede olmadığı? Neyi görmezden geldim? Bedenim neye hayır diyor?”
Yüzleşme ve Değişim: James Baldwin’den alıntı yaparak Maté der ki: “Yüzleşilen her şey değiştirilemez, ama hiçbir şey yüzleşilmeden değiştirilemez”.
________________________________________
BAĞIMLILIK VE KÖKENLERİ
________________________________________
BAĞIMLILIK VE KÖKENLERI
6. Bağımlılığın Geniş ve Devrimci Tanımı: “Acıdan Kaçış Girişimi” Maté bağımlılığı geleneksel madde bağımlılığı çerçevesinden çıkararak yeniden tanımlar: “Bağımlılığı, kısa vadede zevk ve rahatlama bulan bir kişinin arzuladığı, ancak olumsuz sonuçlarından muzdarip olmasına rağmen vazgeçemediği herhangi bir davranışta tezahür eden karmaşık bir psiko-fizyolojik süreç olarak tanımlıyorum”.
Üç Temel Kriter:
1. Arzu/Özlem – Bağımlılık yaratan madde veya davranışa duyulan istek
2. Geçici Zevk/Rahatlama – Kısa vadeli acıdan kurtulma
3. Vazgeçememe – Olumsuz sonuçlara rağmen bırakamama
“Maddeler hakkında hiçbir şey söylemedim, çünkü açıkça insanlar uyuşturucu, nikotin, kafein, kristal met, eroin, alkolle bağımlı olabilir, ama tabii ki aynı zamanda seks, pornografi, iş, güç, kar, kumar, internet, cep telefonları ve düşünebileceğiniz her şeyle de bağımlı olabilir. Mesele dış hedef ya da davranış değil – mesele kişinin bununla olan iç ilişkisidir”.
Bağımlılığın Evrenselliği: “Kesinlikle her şey bağımlılık haline gelebilir” ve “Neredeyse insanlar kadar çok bağımlılık vardır”.
7. “Neden Bağımlılık Değil, Neden Acı?” – Devrimci Paradigma Maté’nin en ünlü ve devrimci yaklaşımı: “Soru asla ‘Neden bağımlılık?’ değil, ‘Neden acı?’ şeklindedir”.
“Bağımlılığınız bir sorunu çözme girişiminizdi. Bu sorun duygusal acının sorunuydu, ve bu yüzden benim mantram… ‘Neden bağımlılık?’ değil, ‘Neden acı?’ diye sorun”.
“Tüm bağımlılıklar acıdan kaçıştır. Tüm bağımlılıklar duygusal kayıptan gelir ve bu kayıptan kaynaklanan acıyı hafifletmek için var olur”.
Acı ve Bağımlılık İlişkisi: “Bağımlılık kimsenin yaptığı bir seçim değildir; ahlaki bir başarısızlık değildir. Aslında ne olduğu: insan acısına verilen bir tepkidir”.
8. Kendini Yatıştırma ve Beyin Gelişimi: “Erken Dönem Eksiklikler” “İnsanlar kendini yatıştıran davranışlara bağımlıysa, bunun tek nedeni oluştukları yıllarda ihtiyaç duydukları yatıştırmanı almamış olmalarıdır”.
Bebek Beyni ve Çevre: “İnsan bebekleri, diğer tüm memelilerden daha fazla olgunlaşmalarının çoğunu rahim dışında yaparlar, bu da çevrelerinin beyin gelişiminde diğer türlerdekinden daha büyük bir rol oynadığı anlamına gelir”.
Maté kendi deneyimini paylaşır: “Bu aç olma, asla yatıştırılmama, asla yeterince sahip olamama hissini de kurdu, çünkü aç kalan bir bebekdim”.
Stres ve Beyin Devrelerinin Gelişimi: “Bu kadar stresle bir bebek nasıl başa çıkar? Kapatarak. Beynin bununla başa çıkabilmesinin tek yolu budur. Ve bunu yaptığınızda, bu beyine programlanır”.
9. Travmanın Nörobiyolojik Kökleri: “Yarada Merkezde Olan” “Tüm bağımlılıklar istismar ya da travmaya dayanmaz, ama hepsinin acı verici deneyimlere dayandığına inanıyorum. Yaralanma tüm bağımlı davranışların merkezindedir. Kumarbazda, internet bağımlısında, kompülsif alışverişçide ve işkolikte mevcuttur”.
Adverse Childhood Experiences (ACE) Çalışması: “Çocukluk çağı olumsuz deneyimleri çalışması şimdiye kadar yapılmış en önemli çalışmalardan biridir. Çocukluk çağı olumsuz deneyimleri ile bağımlılık arasında derin bir korelasyon vardır”.
Maté’nin hastalarındaki somut gözlemler:
• “12 yıllık süre boyunca çalıştığım tüm kadınlar çocukken cinsel istismara uğramıştı”
• “Erkekler de travmatize olmuştu. Cinsel istismar, ihmal, fiziksel istismar, terk edilme ve tekrar tekrar duygusal incitilme”
• “Kronik olarak sert madde bağımlısı yetişkinlerin çoğunluğunun bebek ve çocuk olarak şiddetli zorluk koşulları altında yaşadığını biliyoruz”
10. Aç Hayaletler Metaforu: “Hiç Doyuramayan Boşluk” “Budistlerin aç hayaletler fikri var. Aç hayaletler büyük boş karınları, zayıf ince boyunları ve küçük ağızları olan yaratıklardır, bu yüzden asla yeterince alamazlar, içlerindeki bu boşluğu asla dolduramaz”.
“Hepimiz bu toplumda aç hayaletleriz, hepimizin bu boşluğu var, ve birçoğumuz bu boşluğu dışarıdan doldurmaya çalışıyor, ve bağımlılık tamamen bu boşluğu dışarıdan doldurmaya çalışmakla ilgili”.
Dış Tatmin Arayışı: “Bizim tüketiciliğe, edinime, eyleme ve imaj odaklı kültürümüz sadece deliği derinleştirmeye hizmet ediyor, bizi eskisinden daha boş bırakıyor”.
11. Biyokimyasal Boyut: “Beyin Kimyasını Değiştirme İhtiyacı” “Biyokimyasal seviyede tüm bağımlılıkların amacı beyinde değiştirilmiş bir fizyolojik durum yaratmaktır. Bu birçok şekilde başarılabilir, uyuşturucu alımı en doğrudan olanıdır. Yani bir bağımlılık asla tamamen ‘psikolojik’ değildir; tüm bağımlılıkların biyolojik bir boyutu vardır”.
Dopamin ve Endorfin Sistemi: “Bağımlılıkta yer alan beyin devrelerine bakarsanız – ister benim gibi alışveriş bağımlılığı ister eroin bağımlısı gibi afyon bağımlılığı olsun – beynimizde endorfin arıyoruz”.
Doğal vs. Yapay Stimülasyon: “Bağımlılık yaratan maddeler ve davranışlar beynin bu alanlarını yapay olarak uyararak geçici bir zevk ya da rahatlama hissi sağlar. Travmadan etkilenmiş bir beyne sahip biri için bu rahatlama bir can simidi gibi hissedilir”.
12. Kendini Yatıştırma Mekanizması ve Kişisel Örnekler Maté kendi müzik bağımlılığını şöyle açıklar: “Müzik bana kendine yeterlik ve beslenme hissi verir. Kimseye ya da hiçbir şeye ihtiyacım yok. Amniyon sıvısı gibi içinde yıkanıyorum; beni çevreliyor ve koruyor. Aynı zamanda istikrarlı, her zaman mevcut ve kontrol edebileceğim bir şey – yani istediğim zaman ona ulaşabilirim”.
Alışveriş Bağımlılığı: “Özellikle stresli olduğumda kendimi alışverişle yatıştırma eğilimim var, ve klasik müzik CD’leri satın alırım. Ama bu, yatıştırılmayan bebeğin bu doyumsuz ihtiyacına geri döner”.
13. Seçim İllüzyonu: “Bilinçsiz Mekanizmalar” “Addiktlerin seçimi olduğunu, sadece bırakabileceklerini düşünmek isteriz – zor olsa bile. Ama Maté seçme yeteneğinin bağımlının fizyolojisi ve kişisel geçmişi ile sınırlı olduğunu ısrarla söyler”.
“Erken travmaya karşı önceki savunma tepkisi nedeniyle bilinçsiz mekanizmalar tarafından ne kadar yönlendirilirseniz, aslında o kadar az seçeneğiniz var”.
Özgürlük ve Farkındalık: “Otomatik mekanizmalarımız bilinçli farkındalığı sürdürebilen beyin sistemlerinin konusu olduğunda seçme gücü mevcut olur. Otomatik beyin mekanizmaları alışılmış olarak aşırı çalışan herkesin serbest karar verme kapasitesi azalmıştır”.
14. Nöroplastisite ve İyileşme Umudu “İyi haber şu ki, bağımlılık önlenebilir, ama ancak erken başlarsanız. Beynimiz dirençli organlardır. Bazı önemli devreler tüm yaşamımız boyunca gelişmeye devam eder”.
“İnsan beyni yetişkinlikte bile yaşam boyu yeni devreler geliştirmeye devam eder ve buna nöroplastisite, beynin yaşamın ilerleyen dönemlerinde yeni deneyimlerle şekillendirilme kapasitesi denir”.
İyileşme Potansiyeli: “Çocukluk döneminde beyni ‘hiç şansı olmayan’ sert bir uyuşturucu bağımlısı durumunda bile gelişebilirler”.
15. Uyuşturucu Savaşının Yıkıcı Sonuçları ve Sosyal Adalet “Adalet sistemi çocukken travmatize olmuş insanlara tedavi ve yardım sunmak yerine travma uyguluyor”.
İstatistiksel Gerçekler: “ABD’nin dünyanın %5’lik nüfusu varken, dünya hapishane nüfusunun %25’ine sahip. Bu insanların çoğu şiddet içermeyen uyuşturucu suçluları”.
Savaş Zihniyetinin Analizi: “Savaş zihniyeti bilgisizlik, korku, önyargı ve kârın talihsiz bir birleşimini temsil eder… Bazı zararlı maddeler (alkol, tütün) yasalken diğerleri, bazı açılardan daha az zararlı olanlar kaçaktır. Bu, uyuşturukların doğuştan gelen tehlikesiyle değil, hangi nüfusların bu uyuşturukları kullanmakla halka açık olarak tanımlandığıyla ilgilidir”.
Sistematik Önyargı: “Nüfus ne kadar beyaz ve varlıklıysa, madde o kadar kabul edilebilir”.
16. Compassionate Inquiry ve Bağımlılık Tedavisi “Bağımlıları anlamak için hangi rahatlamayı bulduklarını ya da bulmayı umduklarını sormadan bağımlılığı anlamak imkansızdır”.
Tedavi Yaklaşımı: “Bağımlılığın gelişmiş, sürdürülebilir tedavisi ‘anlayan bakıcılar ve danışmanlar’ gerektirir. Daha az cezalandırıcı ve daha şefkatli, travma-bilgilendirilmiş bir yaklaşım benimsememiz gerekir”.
Şefkatli Anlayış: “Doğal kendine şefkatimizden koparılmak yaşayabileceğimiz en büyük engellemelerden biridir. Kendi acımızı hissetme yeteneğimizle birlikte, iyileşme, haysiyet ve sevgi için en iyi umutlarımız gider”.
17. Toplumsal Bağımlılık Spektrumu “Tanımlanmış bağımlı ile geri kalanımız arasında net bir ayrım yoktur. Sadece hepimizin bulunabileceği bir süreklilik vardır”.
Maté dinleyicilerine sorar: “Hayatınızın bir noktasında bir tür bağımlı davranış sergilediğinizi fark eden herkesten ellerini kaldırmalarını rica ediyorum. Kendilerine karşı dürüstlerse kimse elini indirmiyor”.
Derece Farkı: “Onlar bu spektrumda, çünkü çoğumuzdan çok daha fazla acı çekmişler. Bizi onlardan ayıran şey bizim de bildiğimiz o alana daha az saplanmış olmamız”.
18. “Sıcak, Yumuşak Sarılma” – Travmatik Deneyim ve İyileşme Maté, 27 yaşındaki bir seks işçisinin eroininin ilk etkisini “sıcak, yumuşak sarılma” olarak tanımlamasını aktarır. Bu, travmatize beynin nasıl bir rahatlama aradığını gösterir.
Tedavide Merhamet: “Bağımlılık her zaman sevginin kötü bir ikamesidir” ve “Kimseyi tedavi edemeyiz sadece şefkatli olmakla, ama şefkat olmadan kimseyi tedavi edemeyiz”.
________________________________________
ZIHIN-BEDEN BAĞLANTISI
11. Gizli Stresin Maliyeti: “Beden Hayır Der” Maté’nin en önemli eserlerinden biri olan “When the Body Says No”un temel tezi: “Hayır demeyi öğrenmemize engel olunduğunda, bedenlerimiz bizim için hayır diyebilir”.
“Hastalık genellikle bedenin, zihnin kabul edemediği ya da etmek istemediği şeye ‘hayır’ demenin bir yoludur”. Bu devrimci perspektif, hastalığı sadece dış etkenlerden kaynaklanan bir sorun olarak değil, içsel deneyimlerimizin bedendeki yansıması olarak görür.
Gizli Stres Tanımı: “Kronik hastalıklarda çoğunlukla stresler gizli ve kronikir. Çocukluk deneyimlerinden, erken duygusal programlamadan ve bilinçsiz psikolojik başa çıkma stillerinden kaynaklanırlar. Bir yaşam boyu birikir ve birini hastalığa duyarlı hale getirirler”.
Kronik Strese Uyum: “Kronik strese uyum sağlamak çok kolaydır ve bu kronik stresin bu kadar tehlikeli olmasının bir nedenidir. Streslerini içselleştirme eğilimi olan insanlar genellikle alışılmış düşünce, duygu ve fizyolojik durumlarına o kadar alışırlar ki stres yaşadıklarının farkında olmazlar”.
12. Duygusal Bastırma ve Hastalık: “Tip C Kişilik” Maté, klasik Tip A ve Tip B kişilik tiplerinin yanına Tip C kişiliği ekler: “Tip C kişilikler işbirlikçi, sabırlı, pasif ve kabul edici görünebilir. Ancak Tip B kişilikler öfke, korku ve üzüntülerini ifade ederken, Tip C’ler güçlü ve mutlu bir cephe korurken olumsuz duyguları, özellikle öfkeyi bastırma eğilimindedir”.
Duygusal Bastırmanın Fizyolojik Sonuçları: “Öfke ve diğer ‘olumsuz’ duyguların anksiyetesi üzüntü ve ret gibi bedende derinlemesine bağlanabilir. Sonunda vücut/zihin birleştirici bağlantısı olan PNI aygıtının çoklu ve sonsuz derecede ince çapraz bağlantıları yoluyla biyolojik değişikliklere dönüştürülür. Bu organik hastalığa yol açan rotadır”.
Bastırmanın Paradoksu: “Acı verici duyguların otomatik bastırılması çaresiz bir çocuğun birincil savunma mekanizmasıdır ve çocuğun aksi takdirde felaketle sonuçlanacak travmayı dayanmasını sağlayabilir. Talihsiz sonucu ise duygusal farkındalığın toptan köreltilmesidir”.
Öfke Bastırmanın Özel Zararı: “Öfkenin dışa vurumu aslında öfkenin içerde tutulmasına karşı bir savunmadır; burada derin hissedilebilir. Boşalma, öfkenin gerçekten deneyimlenmesine karşı korur”.
13. Çocukluk Deneyimlerinin Yaşam Boyu Etkisi: Harvard Çalışmaları Maté, çarpıcı bir Harvard araştırmasını aktarır: “Harvard öğrencileri ebeveyn sevgisi algıları hakkında sorgulandı. Otuz beş yıl sonra bu deneklerin sağlık durumu gözden geçirildi. Orta yaşta, ebeveyn duygusal beslenmeyi oldukça olumlu algıladığını bildiren öğrencilerin sadece dörtte biri hastaydı. Karşılaştırıldığında, ebeveyn duygusal beslenmeyi olumsuz görenlerin neredeyse %90’ı hastaydı”.
Tıp Okulu Mezunları Çalışması: “Tıp okulundaki ilk görüşmelerinde çocuklukta ebeveynlerle normalin altında yakınlık ortaya koyan mezunlar özellikle risk altındaydı. Orta yaşa gelindiğinde intihar etme veya akıl hastalığı geliştirme ya da yüksek tansiyon, koroner kalp hastalığı veya kanser çekme olasılıkları daha yüksekti”.
Araştırmanın Sonucu: “‘Sevgi duygusu hissetmelerinin basit ve doğrudan değerlendirmeleri sağlık durumuyla önemli ölçüde ilgilidir’ diye sonuçladılar araştırmacılar”.
14. Psikoneuroimmünoendokrinoloji: Sistemlerin Birlikteliği “When the Body Says No, sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve endokrin sistemimizin nasıl etkileşim kurduğu ve sağlığımızı nasıl etkilediği bilimi olan psikoneuroimmünoendokrinolojiyi araştırır”.
Sistem Yaklaşımı: “Bir sistem modeli, hastalık oluşumunda ya da sağlık yaratılmasında birçok süreç ve faktörün birlikte çalıştığını kabul eder. Önemli riskler tanımlanabilse bile bu kırılganlıklar izolasyon halinde var olmazlar”.
Stres Tanımının Üç Bileşeni: “Stres deneyiminin üç bileşeni vardır. Birincisi, organizmanın tehdit edici olarak yorumladığı fiziksel ya da duygusal olaydır. Bu stres uyaranı, aynı zamanda stresör olarak da adlandırılır. İkinci öğe, stresörün anlamını deneyimleyen ve yorumlayan işleme sistemidir. İnsanlar söz konusu olduğunda, bu işleme sistemi sinir sistemi, özellikle beyindir”.
Bilinçsiz Stres: “Gerçekten, stres bilincini kaybetmiş hastalarda ve hatta vücut dışında büyütülen hücre kültürlerinde derin anestezi altında bilinçsiz olan hastalarda stres üretilebilir. Benzer şekilde, stres etkileri tamamen uyanık olan, ancak bilinçsiz duyguların pençesinde olan ya da vücut tepkilerinden koparılmış kişilerde oldukça aktif olabilir”.
15. Duygusal Yeterlik ve Sağlık Koruma “Duygusal yeterlik şunları gerektirir: • Stres yaşadığımızda farkında olmamız için duygularımızı hissetme kapasitesi • Duygularımızı etkili bir şekilde ifade etme ve böylece ihtiyaçlarımızı öne sürme ve duygusal sınırlarımızın bütünlüğünü koruma yeteneği • Psikolojik ve fizyolojik gerçeklik arasında ayrım yapma kolaylığı • Geçmiş ve şimdi arasında ayrım yapmak, böylece kayıp ya da kayıp tehdidinin gerçekten var olmadığı yerde algılanmayacak ve kabul ya da başkalarının onayını kazanmak amacıyla gerçek ihtiyaçların bastırılması yerine tatmin gerektiren gerçek ihtiyaçların farkındalığı”
Duygusal Yeterliğin Önemi: “Bu kitaptaki bireysel hastalık hikayelerinin her birinde, duygusal yeterliğin bir veya daha fazla yönü, genellikle ilgili kişinin tamamen bilmediği şekillerde önemli ölçüde tehlikeye atılmıştı. Duygusal yeterlik, kendimizi sağlığa risk yaratan gizli streslerden korumak için geliştirmemiz gereken şeydir”.
16. Negatif Düşüncenin İyileştirici Gücü “İyileşmek için negatif düşünme gücünü toplamak zorunludur. Negatif düşünce, ‘gerçekçilik’ maskesi takan kasvetli, karamsarça bir görüş değildir. Daha çok, neyin işlemediğini düşünme isteğidir. Neyin dengede olmadığı? Neyi görmezden geldim? Bedenim neye hayır diyor? Bu sorular olmadan, dengesizliğimizden sorumlu stresler gizli kalacaktır”.
Pozitif Düşüncenin Tuzakları: “‘Pozitif düşünce’ gerçeklikle başa çıkacak kadar güçlü olmadığımıza dair bilinçsiz bir inanç üzerine kuruludur… Psişik rahatsızlığı bastırmak için üretilen ‘pozitif’ zihin halleri hastalığa karşı direnci azaltır”.
Gerçek Pozitif Düşünce: “Gerçek pozitif düşünce – ya da daha derinlemesine, pozitif varlık – gerçekten korkacak hiçbir şeyimiz olmadığını bilmemizi güçlendirir. ‘Sağlık sadece mutlu düşünceler düşünme meselesi değildir’ diye yazar moleküler araştırmacı Candace Pert”.
Kompülsif Pozitif Düşünenlerin Riski: “Çalışma üzerine çalışmada gördük ki kompülsif pozitif düşünenler hastalık geliştirme olasılığı daha yüksek ve hayatta kalma olasılığı daha düşüktür”.
17. Suçluluk ve İncitmişlik Arasında Seçim Maté’nin terapistinden aktardığı ünlü alıntı: “Bir terapist bana bir keresinde şöyle demişti: ‘Suçluluk ve kırgınlık arasında seçim yapmak zorunda kalırsan, her seferinde suçluluğu seç’. Bu, o zamandan beri birçok başkasına aktardığım bir bilgelik. Reddetme sizi suçlulukla yüklüyorsa, rıza ise arkasında kırgınlık bırakıyorsa, suçluluğu tercih edin. Kırgınlık ruh intiharıdır”.
Duygusal Sınırlar: “Kırgınlık olmasa da rıza olmasın. Duygusal sınırlarımızı korumanın yolu budur. Eğer hayır diyemiyorsak, evet’imizin bir anlamı yoktur”.
Otorite ve Otantiklik: “Otantikliğin tek diktatörlüğü şudur: dışarıdan dayatılan beklentiler değil, bizim kendi yaşamımızın gerçek yazarı ve otoritesi olmamızdır”.
18. Kronik Hastalıklarda Ortak Paternler ve Spesifik Örnekler “Tüm bu kronik durumlarda ortak bir iplik vardır: bu hastalıklardan muzdarip insanlar, genellikle kendilerinin bile farkında olmadığı aşırı stres yaşamları sürmüşlerdir”.
Mary’nin Detaylı Hikayesi: “Mary kırklı yaşlarının başında, ufak yapılı, nazik ve saygılı tavırlı yerli bir kadındı. Sekiz yıldır kocası ve üç çocuğuyla birlikte hastam olmuştu. Gülümserken bir utangaçlık, bir kendini küçük görme vardı. Kolay gülerdi. Her zaman genç görünen yüzü parladığında, karşılık vermemek imkansızdı. Mary’yi düşündüğümde kalbim hala ısınıyor – ve üzüntüyle sıkışıyor”.
Maté Mary’nin hastalığının başlangıcını şöyle anlatır: “Başlangıç oldukça masum görünüyordu: parmuk ucundaki dikiş iğnesi delinme yarası birkaç ay boyunca iyileşmedi”. Bu küçük yara, daha sonra ciddi bir enfeksiyona ve sistemik hastalığa dönüştü.
Kanser Hastaları Paterni: “Meme kanseri vakalarının çoğunda stresler gizli ve kronikir. Çocukluk deneyimlerinden, erken duygusal programlamadan ve bilinçsiz psikolojik başa çıkma stillerinden kaynaklanırlar”.
19. Alzheimer ve Otoimmün Hastalıklar Bağlantısı “Dr. Cai Song, British Columbia Üniversitesi’nde uluslararası tanınmış bir araştırmacı ve yakın tarihli bir ders kitabının ortak yazarı. ‘Alzheimer’ın otoimmün bir hastalık olduğuna ikna oldum’ diyor Dr. Song. ‘Muhtemelen yaşlanan bağışıklık sistemi üzerinde hareket eden kronik stres tarafından tetikleniyor'”.
Otoimmün Süreç: “Bağışıklık sistemimiz doğru çalışmadığında, vücudumuzun kendi sağlıklı hücrelerine saldırmaya başlayabilir ve bu da otoimmün hastalıkla sonuçlanabilir”.
20. Strese Uyum ve Adaptasyon Hastalıkları “Sık gözlenen stres, bozulmuş bağışıklık ve hastalık arasındaki ilişki, Hans Selye’nin bir ifadesi olan ‘adaptasyon hastalıkları’ kavramını doğurmuştur”.
Uçuş-Savaş Tepkisinin Yanlış Aktivasyonu: “Uçuş ya da savaş tepkisinin, erken insanların avcılar ve diğer tehlikelerden oluşan doğal bir dünyayla yüzleşmek zorunda kaldığı bir çağda vazgeçilmez olduğu tartışılır. Ancak uygar toplumda, artık varlığımız için aynı ölümcül tehditleri yaşamadığımız için uçuş-savaş tepkisi ne gerekli ne de yararlı olan durumlarda tetiklenir. Vücudun fizyolojik stres mekanizmaları çoğu zaman uygunsuz şekilde tetiklenir ve hastalığa yol açar”.
Stres Yanıtının Kronikleşmesi: “Bazı insanlar için rahatlamış olmak sıkıcı ve hatta huzursuz edici hissedirir; bu insanların normal hissetmek için stres yanıtını sürekli aktive etmeleri gerekir”.
21. Bağışıklık Sistemi ve Duygusal Durum “Yalnızlık da benzer şekilde bir grup psikiyatri hastası grubunda azalmış bağışıklık aktivitesi ile ilişkilendirilmiştir”.
Sosyal Bağlantı ve Sağlık: “Araştırma literatürü evrensel olarak strese yol açan üç faktörü tanımlamıştır: belirsizlik, bilgi eksikliği ve kontrol kaybı”.
Duygusal İfade ve Bağışıklık: “Eğer duygularınızı bastırma ya da inkar etme eğiliminiz varsa, onları deneyimlemeyip dışa vurmuyorsanız, muhtemelen farkında olmadan stres yanıtınızı tetikliyorsunuzdur”.
22. Çocukluk İhmali ve Kronik Stres: Yetimhane Örneği “Bu çocuklar istismar, travma ya da aşırı ihmal yaşamasalar bile neden birçok insan stresle ilgili hastalık geliştirir? Bu kişiler kendilerine olumsuz bir şey yapılması nedeniyle değil, olumlu bir şeyin kendilerinden esirgenmiş olması nedeniyle acı çeker”.
Yetimhane Çalışması Detayları: “Bu tesislerde bakıcı/çocuk oranı yirme bire birdi. Temel bakımın gerekleri dışında, çocuklar nadiren fiziksel olarak kucağa alınır ya da dokunulurdu. Terk edilmiş genç, insan ya da primatlara özgü kendini kucaklama hareketleri ve depresif davranış sergiliyorlardı. Tükürük testlerinde kortizol seviyeleri anormaldi ve bu da hipotalamik-hipofizer-adrenal eksenlerinin zaten bozulmuş olduğunu gösteriyordu. Gördüğümüz gibi, HPA ekseni bozulmaları otoimmün hastalık, kanser ve diğer durumlarda kaydedilmiştir”.
İhmalin Etkisi: “İstismarın, travmanın ya da çocuklukta aşırı ihmalin olumsuz sonuçları olacağını sezgisel olarak anlamak kolaydır. Ama neden birçok insan istismara uğramadan ya da travma yaşamadan stresle ilgili hastalık geliştirir?”
23. Kronik Hastalıklarda Çok Faktörlü Model “Kronik hastalık çok nadiren sadece tek bir şeyden kaynaklanır. Siyah-beyaz cevapları seviyoruz; suçu nereye yükleyeceğimizi bilmek istiyoruz. Ancak kronik hastalık söz konusu olduğunda kesin cevaplar çok azdır”.
Sistem Modeli: “Bir sistem modeli, hastalık oluşumunda ya da sağlık yaratılmasında birçok süreç ve faktörün birlikte çalıştığını kabul eder. Birçoğunun tedavisi cerrahi bıçağının, antibiyotiğin ya da mucize ilacın hızlı müdahalelerine duyarlı olmayan hastalıklara karşı daha az başarılıdır”.
Kişisel Tepki Önemli: “British Medical Journal makalesinde bildirilen gibi birçok çalışma, stresin sadece dış uyaran meselesi değil, aynı zamanda bireysel tepki meselesi olduğunu takdir etmekte başarısız. Doğuştan mizacı, yaşam öyküsü, duygusal kalıpları, fiziksel ve mental kaynakları ve sosyal-ekonomik destekleri büyük ölçüde değişen gerçek kişilerin gerçek hayatlarında meydana gelir”.
24. Spesifik Hastalık Örnekleri ve Vaka Çalışmaları
a) Multipl Skleroz – Natalie’nin Vakası: “Natalie, sarhoş ve duygusal olarak istismarcı bir kocayla geçirdiği yıllar sonrasında multipl skleroz geliştirir”. Bu vaka, kronik stres altında yaşamanın otoimmün sistemi nasıl bozabileceğini gösterir.
b) Kanser ve Spontan İyileşme: “Kanser teşhisi konan 74 yaşında bir erkek spontan remisyon yaşar. Kendi vücudu hastalığı yenmek için müthiş bağışıklık tepkileri harekete geçirir”. Bu örnek, zihinsel değişim ve duygusal iyileşmenin fiziksel iyileşmeye nasıl katkıda bulunabileceğini gösterir.
c) Romatoid Artrit Paternleri: Maté romatoid artrit hastalarında özellikle “aşırı uyumluluk, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyma ve öfkeyi ifade etmede zorluk” paternlerini gözlemlemiştir.
d) İrritabl Bağırsak Sendromu: “Bağırsaklar duygusal durumdan derinden etkilenir çünkü enterik sinir sistemi beyin ile doğrudan bağlantılıdır”. Stres altındaki insanlarda bağırsak semptomlarının artması tesadüf değildir.
25. İyileşmede Yedi A: Healing’in Yedi Aşaması Maté “When the Body Says No”da gizli stresten kaynaklanan hastalıkların iyileşmesi ve önlenmesi için “İyileşmenin Yedi A’sı” adında açık bir formül sunar:
1. Acceptance (Kabul): “Durumu olduğu gibi kabul etmek, değiştirmeye çalışmadan önce” 2. Awareness (Farkındalık): “Stres kaynaklarının ve duygusal kalıpların farkına varmak” 3. Anger (Öfke): “Bastırılan öfkeyle sağlıklı şekilde yüzleşmek ve ifade etmek” 4. Autonomy (Özerklik): “Kendi kararlarını alabilme ve sınır koyabilme yetisi” 5. Attachment (Bağlanma): “Sağlıklı ilişkiler kurabilme ve yakınlık deneyimleyebilme” 6. Assertion (İddia): “Kendi ihtiyaçlarını net şekilde ifade edebilme” 7. Affirmation (Onaylama): “Kendini değerli hissetme ve öz-saygı geliştirme”
İyileşmenin Bütünlüklü Yaklaşımı: “Bu yedi A, hastalığa yol açan gizli streslerle başa çıkmak için kapsamlı bir çerçeve sunar”.
26. Erken Yaşam Deneyimlerinin Belirleme Gücü “Erken deneyimler vücudun dünyaya karşı duruşunu koşullar ve kişinin kendisi hakkında dünyayla ilişkisi içindeki bilinçsiz inançlarını belirler”.
“Eğer iyileşeceksek, çok erken yaşamda benimsediğimiz inanç biyolojisini tersine çevirmenin acı verici dereceli görevine başlamak zorunludur”.
İnanç Sisteminin Biyolojisi: “Sağlığımız ve davranışımızın çevre algımız ve inançlarımız tarafından kontrol edildiği son zamanlarda ortaya çıkmıştır. Eskiden genlerin alanında olduğu düşünülüyordu”.
27. Tıbbi Paradigma Eleştirisi “Zihin ve bedeni ayrı düşünmeye eğitilmiş doktorlar, çoğu kronik hastalığın ilerlemesini durdurmada çoğunlukla çaresizdir”.
Parçacı vs. Bütüncü Yaklaşım: “Modern araştırma eski bilgeliği doğruluyor: duygular fizyolojimizi derinden etkiler. Bastırılan duygular sıklıkla stres getirir ve bu da hastalığa yol açabilir”.
Tıp Eğitiminin Eksikliği: “Genetik şeylerin davranışı açıkladığına dair yaygın mit nedeniyle, hastalığın gerçek nedenlerini görmezden geliyoruz”.
28. Bedenin Bilgeliği ve İyileşme Potansiyeli “Bütünlük ve sağlık potansiyeli hepimizde bulunur. Ancak hastalık genellikle bedenin, zihnin kabul edemediği ya da etmek istemediği şeye ‘hayır’ demesinin bir yoludur”.
İç İyileştirici Güç: “Hangi dış tedavi uygulanırsa uygulansın, iyileştirici ajan içeridedir. İç ortam değiştirilmelidir. Sağlığı bulmak ve tam olarak bilmek için kendi inancımızın biyolojisinin merkezine bir yolculuk gerektirir. Bu yeniden düşünmek ve tanımak anlamına gelir – yeniden bilmek: kelimenin tam anlamıyla yaşamlarımızı ‘yeniden bilmek'”.
Kendine Şefkat: “Doğal kendine şefkatimizdan koparılmak çekebileceğimiz en büyük sakatlıklardan biridir. Kendi acımızı hissetme yeteneğimizle birlikte iyileşme, haysiyet ve sevgi için en iyi umutlarımız gider”.
29. Öz-Bilgi ve Kişisel Büyüme “Birçok insan öz-bilgi ve kişisel büyümeden, gerçekte kim olduklarını değil, olmaları gerektiğini düşündükleri kişi hakkında hissettikleri mit tarafından engellenir”.
Kimlik ve Hastalık: “Kişilik dediğimiz şey çoğunlukla gerçek benliğimizi hiç yansıtmayan, kaybını yansıtan gerçek özellikler ve benimsenmiş başa çıkma stillerinin karışımıdır”.
Sürekli Sorgulama: “Yaşam boyunca kendimize sormamız gereken soru şudur: İnandığım ve yaptığım şeylerin ne kadarı gerçekten benimdir ve ne kadarı başlangıçta ebeveynlerimi memnun etmek için gerekli olduğunu düşündüğüm bir öz-imaja hizmet ediyordu?”
30. Hastalığın Öğretici Rolü “Hastalık vücudun ‘hayır’ demesinin yolu olabilir, ama aynı zamanda uyanış ve farkındalık için de bir fırsat olabilir”.
Anlam Arayışı: “Birçok hasta hastalığı aracılığıyla yaşamlarında daha önce hiç sahip olmadıkları bir derinlik ve anlam keşfederler”.
Dönüşüm Fırsatı: “Hastalık sadece maruz kaldığımız bir şey değil, aynı zamanda yanıt verebileceğimiz bir şeydir. Bu yanıt şifa sürecinin kendisi olabilir”.
________________________________________
ÇOCUKLUK GELİŞİMİ VE EBEVEYNLIK
31. Akran Yönelimi: Modern Çağın En Büyük Tehditlerinden Biri Maté ve Gordon Neufeld’in ortak eseri “Hold On to Your Kids”ta ele alınan en kritik konu: “Günümüzün çocukları giderek akranlarına yönelmekte – değerleri, kimlikleri ve davranış kodları için. Bu ‘akran yönelimi’ aile uyumunu baltalar, sağlıklı gelişimi engeller ve düşmanca, cinselleştirilmiş bir gençlik kültürünü besler”.
Akran Yöneliminin Tanımı: “Çocuklar arkadaşlarından yol alıyor: ‘cool’ olmak her şeyden daha önemli. Akran grupları çoğu zaman ebeveynlerden çok daha etkilidir, değerleri, kimliği ve davranış kodlarını şekillendirir”.
Doğal Olmayan Durum: “Bu durum doğal olmaktan uzaktır ve tehlikeli olabilir – aile uyumunu zedeler, sağlıklı gelişimi engeller ve düşmanca, cinselleştirilmiş bir gençlik kültürünü körükler. Çocuklar uyumcu, kaygılı ve yabancılaşmış hale gelir”.
32. Ebeveynlik Sırrı: “Kim Olduğunuz, Ne Yaptığınızdan Önemli” “Ebeveynliğin sırrı, ebeveynin ne yaptığında değil, çocuk için kim olduğundadır”. Bu fundamental ilke, tüm ebeveynlik yaklaşımını değiştirir.
İlişkisel Ebeveynlik: “Çocuğun davranışları ve var oluş biçimleri onlarla kurduğumuz ilişkinin bir işlevi ve ürünüdür… Çocuklar niyetlerimizi deneyimlemez, ne kadar içten olursa olsun. Tonumuzda ve davranışımızda ortaya koyduklarımızı deneyimlerler”.
Koşulsuz Kabul: “En büyük hediye, çocuğun varlığımızda tam olarak olduğu gibi var olmaya davet edildiğini hissetmesini sağlamak, onun varlığından duyduğumuz sevinci ifade etmektir”.
33. Bağlanma Köyünün Yeniden Yaratılması “Geleneksel bağlanma topluluklarında çocuk asla evden ayrılmak zorunda kalmazdı – gittiği her yerde evindeydi. Günümüzün çocukları da evden, ya da en azından bakım veren yetişkinlerle evde olma hissinden ayrılmak zorunda kalmamalı, ta ki kendi gerçek benlikleriyle evde olmak için yeterince olgun olana kadar”.
Güvenli Yetişkin Ağı: “Çocukların emanet ettiğimiz yetişkinlerle evde hissetmelerinin önemi” vurgulanır. Modern toplumda bu ağın yeniden inşa edilmesi gerekir.
34. Akran Arkadaşlık Miti: “Çocuklar Arkadaşa İhtiyaç Duymaz” “Çocukların arkadaşa ihtiyacı yoktur, onları seven yetişkinlere ihtiyaçları vardır”. Bu radikal öneri, yaygın ebeveynlik anlayışını tersine çevirir.
Akran İlişkilerinin Sınırları: “Bizim çocuklarımızın bağımlı olmalarını istediğimiz kişiler akranları değildir. Onlara kendilerini hissettiren, doğru ve yanlışı gösteren, gerçeği fanteziden ayıran, neyin işe yarayıp neyin yaramadığını belirleyen ve nereye gideceklerini ve oraya nasıl ulaşacaklarını yönlendiren kişiler değildirler”.
Erken Sosyalleşme Yanılgısı: “Kültürün bize söylediğine rağmen çocuğunuzun ‘sosyalleşmesi’ gerekmez… çocuğunuzun birbirlerine bağlanmasının doğru ve yanlış yolu vardır ve güvence altına alınması gereken ilk ve en önemli bağlanma çocuktan ebeveyne olandır”.
35. Karşıt İrade (Counterwill): Neden Çocuklar İtaatsiz Olur “Karşıt irade, çocukları itaatsiz hale getiren temel güçtür”. Bu doğal savunma mekanizması yanlış anlaşıldığında ebeveyn-çocuk ilişkisini zedeler.
Karşıt İradenin Doğası: “Çocuk kendini zorlama altında hissettiğinde otomatik olarak karşı koyar, kontrol edilmek istenmediğini hisseder”. Bu tepki, bağlanma ilişkisi güvenli olmadığında artar.
Çözüm Yaklaşımı: “Güçlü bağlanma ilişkisine sahip olduğunuz sürece, doğal otoritenizi kullanmak zorunda kalmazsınız. Çocuklarınızı sürekli itmeye, kandırmaya, yargılamaya ya da kontrol etmeye gerek duymazsınız. Doğal olarak, kelimenin tam anlamıyla, hizaya geleceklerdir”.
36. Duygusal Olgunlaşmanın Önemi “Birçok yetişkin olgunluğa ulaşmamıştır – bağımsız, kendine motivasyon sağlayan, kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilen ve başkalarının ihtiyaçlarına saygı gösterebilen bireyler olmayı başaramamıştır. Günümüzde olgunluğun giderek daha az yaygın olmasının çeşitli nedenleri arasında, akran yönelimi muhtemelen ana suçludur”.
Olgunlaşma Süreci: “İnsanlar asla başkalarına bağlanma ihtiyaçlarından kurtulamazlar, olmamalılar da, ancak olgun, gerçekten bireysel insanlar bu ihtiyaçlar tarafından kontrol edilmezler. Böyle ayrı bir varlık olmak tüm çocukluğu alır, bu da bizim zamanımızda en azından genç yaşların sonuna ve belki de ötesine uzanır”.
37. Saldırganlık ve Zorbalığın Kökleri “Akran yönelimli çocuklar, aynı zamanda saldırgan olmaya da daha yatkındırlar… Çocuk ne kadar akran yönelimli olursa, diğer çocuğun bireyselliğini o kadar şiddetle hor görür ve saldırır”.
Zorbalık Dinamiği: “Ortaya çıkan çocuk – kendi kendine motive olan ve akran teması ihtiyaçları tarafından yönlendirilmeyen çocuk – anormal, düzensiz, biraz sıra dışı görünür. Akran yönelimli çocukların böyle bir çocuk için kullandığı kelimeler çok eleştirel: garip, aptal, geri zekalı, ucube ve inek”.
38. Kültürün Düzleşmesi “Genç ‘kabileler’in günümüzde yetişkinlerle hiçbir bağlantısı yoktur… Akran yönelimli çocuklar kendi kültürlerini yaratırlar, ama bu sığ, tek boyutlu kültürlerdir”.
Kültürel Aktarımın Kopması: “Ebeveynler artık kendi çocukluk geleneğini geçirecek geleneklere sahip değildirler. Bugün tanıştığım birçok ebeveyn, nasıl başlayacakları konusunda çok az fikir sahibi olarak ailelerinin kültürlerini sıfırdan yeniden yaratmaya çalışıyor”.
39. Teknoloji ve Dijital Devrim “Dijital devrim şekli bozulmuş” – teknoloji akran yönelimini güçlendiren ana faktörlerden biri haline gelmiştir.
Zamanlama Sorunu: “Teknolojiye erişimde zamanlama kritiktir. Çocuğun henüz ebeveynlerine sağlam şekilde bağlı olmadığı durumlarda teknoloji erişimi tehlikelidir”.
Pandemi Etkisi: “Pandeminin ardından: Akran Yönelimi ve Gençlik Ruh Sağlığı Krizi” – COVID-19’un akran yönelimini artırdığı ve mental sağlık sorunlarına yol açtığı.
40. Çocukları “Toplama” Sanatı “Çocuklarımızı günlük ve tekrar tekrar toplama alışkanlığı edinmek zorundayız, bağımsız varlıklar olarak işlev görebilecek kadar yaşlı olana kadar”.
Toplama Süreci: “Bebeklerimizle çocuklarımızı toplamak ve ilişkiyi canlı tutmak bizim için doğaldır, ancak yürümeye başlama dönemi gelir gelmez bağımsızlığı zorlarız… Bu büyük bir hata”.
Günlük Bağlanma Ritüelleri: “Her gün çocuğumuzla bağlantı kurmalı, onları ‘toplamalıyız’. Bu göz teması, sıcak bir gülümseme, kucaklama, birlikte zaman geçirme gibi basit şeyler olabilir”.
41. Disiplin Böl-mez: Ayırmayan Disiplin “Hangi sorun ya da meselenle karşılaşırsak karşılaşalım ebeveynlik yaparken, çocuklarımızla kurduğumuz ilişki en yüksek öncelik olmalıdır”.
İlişki Merkezli Disiplin: “Çocuğunuzla bağlantınız varsa, ona söylediğiniz şeyler ‘disiplin’ problemi olmaz. Çocuk size bağlıysa, size itaat etmek isteyecektir”.
Time-Out Eleştirisi: “Time-out gibi ilişki yıkıcı yöntemler yerine, çocuğun bakım vericiyle bağını güçlendiren yaklaşımlar benimsenmelidir”.
42. Duygulardan Tehlikeli Kaçış “Akran yönelimli ergenler ve çocuklar duygulara karşı savunmasız hale gelirler… Eğer çocuk kırılgan olamazsa, öğrenme etkilenir çünkü bu çocuk merak, neşe ya da tutkuyu gösteremez”.
Duygusal Sertleşme: “Travmatize edilmiş çocuklar savunmacılık ve duygusal sertleşme sergileyebilir. Ancak yazarlar, ‘bir süredir akran yönelimli olan birçok çocuğun aynı düzeyde savunmacılık sergileyebileceğini’ belirtir”.
Savunmasızlığın Önemi: “Savunmasız olmayan çocuklar sonuçta kendilerinden kapanmış olurlar. Çocuğunuzla kurduğunuz bağlanma onların duygu dünyasını ve dünyayı görüş şekillerini ve dünyada nasıl işlev gördüklerini kurtarabilir”.
43. Cinsel Gelişimde Sorunlar “Akran yönelimi, çocuklardaki cinsel gelişimi de olumsuz etkiler… Yaşından önce cinselleşme, akran baskısı altındaki çocuklarda daha yaygındır”.
Erken Cinselleşme: “Akran kültürü içinde cinsellik, bağlanma ve sevgiden kopuk, performans odaklı hale gelir”.
44. Öğretilemez Öğrenciler “Akran yönelimli çocuklar öğretilemez hale gelir… Öğrenci, öğretmenini sevdiğinde ve öğretmeninin de kendisini sevdiğini düşündüğünde en iyi öğrenir”.
Öğrenme ve Bağlanma: “Çocukların bağlanma ihtiyaçları karşılanmadığında, enerjileri öğrenmeye yönelik değil, bağlanma arayışına yönelir”.
45. Ebeveyn Otoritesinin Kaybı “Ebeveynlik gücü elimizden kayıyor… Akran yönelimi, ebeveynin doğal otoritesini baltaladığı için çocuk yetiştirme giderek daha zor hale geliyor”.
Otorite vs. Güç: “Gerçek otorite, çocuğun size olan bağlılığından gelir, zorlamadan değil. Güç kullandığınız an, otoritenizi kaybetmiş olursunuz”.
46. Bağımsızlık İllüzyonu “Bize bağımsızlık gibi görünen şey aslında sadece aktarılmış bağımlılıktır. Çocuklarımızın kendi başlarına bir şeyler yapabilmeleri konusunda o kadar aceledeyiz ki ne kadar bağımlı olduklarını görmüyoruz”.
Gerçek Bağımsızlık: “Gerçek bağımsızlık, güçlü bağlanma temelinde gelişir. Çocuk kendini güvende hissettiğinde, keşfe çıkmaya cesaret eder”.
47. Büyükanne-Büyükbaba Faktörü “Geleneksel toplumlarda büyükanne ve büyükbabalar çocuk yetiştirmede aktif rol alırlardı… Günümüzde bu çok kuşaklı destek sistemi çökmüştür”.
Kuşaklararası Bilgi Aktarımı: “Büyükanne ve büyükbabaların bilgeliği ve deneyimi, modern ebeveynlerin yoksun kaldığı değerli bir kaynaktır”.
48. Erkek Çocuklarının Özel Durumu “Erkek çocukları akran yöneliminin özellikle zararlı etkilerine maruz kalır… Eril kültürün baskısı altında duygularını ifade etmekten kaçınırlar”.
Eril Kimlik Krizi: “Geleneksel erkeklik rollerinin sorgulandığı bir dönemde, erkek çocukları kimlik karmaşası yaşar ve sağlıksız akran modellerine yönelir”.
49. Şefkatli Otorite “Ebeveynlik bir hiyerarşidir, ama hayırsever, faydalı bir hiyerarşi… Akran yöneliminin sorunu aslında hiyerarşiyi düzleştirmesidir”.
Dengeli Yaklaşım: “Sevgi ve otorite arasında denge kurmalıyız. Çocuğun arkadaşı olmaya çalışmamalı, ama aynı zamanda otoriter de olmamalıyız”.
50. İyileşme ve Umut “Eğer çocuğunuz zaten akran yönelimli ise, Neufeld ve Maté çocuklarınızı geri kazanma stratejileri sunar… Bu ağır ilk bölümlerden sonra biraz pozitiflik ve umut görmek rahatlatıcıydı”.
Geri Kazanma Süreci: “Çocukları ait oldukları bağlanma çemberine geri getirmemiz ve sonra sevgimizin gerçekten nüfuz edebileceği ve besleyebileceği yere kadar yumuşatmamız gerekiyor”.
Umut Mesajı: “Aşınmış ilişkiler yeniden inşa edilebilir, ya da çocuklarımızla çekingen ilişkiler kalıcı şekillerde güçlendirilebilir. En büyük değişiklik, umut sahibi olmada olabilir”.
________________________________________
TOPLUMSAL ELEŞTİRİ VE “NORMAL”İN MİTİ
19. Toksik Kültürün Hastalık Yaratması Doğası gereği sosyal ve ekonomik kültürümüz, iyiliği en ciddi şekillerde baltalayan kronik stres yaratıcıları üretir. Batı toplumları temelde sağlıksız bir dünya yaratmıştır.
20. Maddesel Başarı ve Manevi Boşluk Dünyanın maddi gelişimi, özellikle Batı, tarihi standartlara göre inanılmaz yüksek seviyelerde, ancak insanlar çoğu zaman aynı derecede mutsuz, belki de bugün anlam kaybıyla daha da fazla. Maddi ilerleme ruhsal iyiliği garantilemez.
21. Bağlantısızlık Epidemisi Her türlü bağlantısızlık – yabancılaşma, yalnızlık, anlam kaybı ve yerinden olma – kültürümüzün en bol ürünü haline geliyor. Bu, zihin, beden ve ruhun yetersiz beslenmesiyle güçsüzleşmemize neden oluyor.
22. “Normal”in Sorgulanması “Tıbbi ustalık ve sofistike olmanın zirvesinde olan modern dünyamızda, giderek daha fazla kronik fiziksel hastalığın yanı sıra ruhsal hastalık ve bağımlılık gibi rahatsızlıkları görüyor olmamızı nasıl anlayacağız?” Normal kabul edilen şeyler aslında sağlıksız olabilir.
________________________________________
COMPASSİONATE INQUİRY (ŞEFKATLİ SORGULAMA)
23. Şefkatli Sorgulama Yaklaşımı Compassionate Inquiry, kendinizle otantik bir ilişki geliştirmenizi destekleyen bir yaklaşımdır. Acı çekmenin birincil kaynağının, genellikle çocukluk ve kuşaklararası travmanın neden olduğu kendimizin en derin parçalarından kopuşumuz olduğunu kabul eder.
24. Terapötik Sürecin Amacı “Compassionate Inquiry’nin amacı, insanların kendilerine söyledikleri temel hikayeleri derinlemesine incelemek – onlara bilinçsizce hangi hikayeyi anlattıklarını görmelerini sağlamak; bu inançların neler olduğunu, nereden geldiğini; ve bu hikayeleri bırakma olasılığına rehberlik etmek.”
25. Güvenli Kap Yaratma Müşteriler terapötik ilişkiyi güvenli bir kap olarak algıladıklarında, şefkat ve merak onların çocukken başlarına gelen travmatik olayları kabul etmelerine ve incelemelerine olanak tanır. Bu, iyileşme sürecine katkıda bulunur.
26. Bedensel Farkındalık Compassionate Inquiry’de amaç gerçeğinize ulaşmaktır ve bu gerçek bedeninizde bulunur. Yaşananları sinir sisteminizde taşırsınız. Beden, travmanın ve iyileşmenin anahtar alanıdır.
________________________________________
PSİKEDELİKLER VE İYİLEŞME
27. Ayahuasca’nın İyileştirici Potansiyeli Ayahuasca, yıllarca süren psikoterapinin sadece hedeflemeyi umabileceği şeyi birkaç seansta başarabilir. İnsanlar bütünlük, güven ve olasılık deneyimleyebilir. Maté, ayahuasca’yı derin psikolojik iyileşme için güçlü bir araç olarak görür.
28. Psikedeliklerin Travma Tedavisindeki Rolü Psikedelik terapi genellikle ayahuasca veya ibogaine gibi ilaçların yanında bilinçli iletişimi içerir ve bağımlılığın altında yatan geçmiş travmaları yeniden ziyaret etmemize ve etkisiz hale getirmemize yardımcı olur. Derin travma kaynaklarının tedavi edilmesi gerekir.
29. Ruhsal Bağlantının Önemi Bu boşluk asla dışarıdan doldurulamaz. Boşluktan geçişin yolu içeridedir – içeriden gelir. İşte ayahuasca ile güçlendirilmiş ruhsal deneyimler ve iyileşme deneyimleri burada devreye girer. İç bağlantı dış dolgunun yerini alamaz.
30. Otantiklik ve Özgünlük Otantikliğin tek diktatörlüğü şudur: dışarıdan dayatılan beklentiler değil, bizim kendi yaşamımızın gerçek yazarı ve otoritesi olmamızdır. Gerçek iyileşme, kişinin kendi özgün benliğine dönmesiyle mümkün olur.
________________________________________
KİŞİSEL ÖRNEKLER VE VAKA ÇALIŞMALARİ
31. Gabor Maté’nin Kendi Travma Hikayesi Maté 11 aylıkken annesinin onu bir yabancıya vermesi ve bu deneyimin hayatı boyunca taşıdığı terk edilme, kayıp ve öfke temalarını nasıl şekillendirdiği. Bu kişisel deneyim, onun travma anlayışının temelini oluşturur.
32. Kendi Evlilik ve Aile Sorunları 40’lı yaşlarında başarılı bir doktor olmasına rağmen depresif ve mutsuz olması, hayatının aşkıyla gerilimli ve çatışmalı bir evliliği olması, çocuklarının kendinden korkması. Bu kişisel kriz, onun travma çalışmalarına başlamasına neden oldu.
33. İş Bağımlılığı Örneği Olarak Kendisi “İşkolik bir doktor olduğumda, bu davranış travmam tarafından yönlendiriliyordu. Tıp fakültesinde kimse bana bunu öğretmedi” – Kendi iş bağımlılığını travmasının bir sonucu olarak açıklaması.
34. Eşinin Havaalanında Olmaması Tetikleyicisi Bir konuşma seyahatinden döndüğünde eşinin havaalanında onu karşılamamasının, 11 aylıkken annesinin onu terk etmesinin bedensel anısını tetiklemesi ve bunun sonucunda çocuksu tepkiler vermesi.
35. Prince Harry Tanı Tartışması Mart 2023’te Prens Harry ile canlı yayında yaptığı görüşmede, prensin otobiyografisini okuduktan sonra ona ADHD, PTSD, anksiyete ve depresyon tanısı koyması ve bunun etik açıdan tartışılması.
36. “Mutlu Çocukluk” Yanılgısının Deşifresi Maté’nin hastalarla konuşurken “mutlu çocukluk” anlatılarını 2-3 dakika içinde nasıl deşifre ettiği – Bu mutluluk anılarının çok derin acıları örtebileceğini göstermesi.
37. Sklerorderma Vakası Örneği Mémé’nin bir sklerorderma vakasını “yangılı duygular”a bağlaması ve otoimmün hastalıkların duygusal kökenlerine dair verdiği örnekler.
38. Çocukluk Travmasının Kalp Krizi Riski Kanada’da yapılan bir çalışmada çocukken cinsel istismara uğrayan erkeklerin üç kat daha fazla kalp krizi geçirdiğinin bulunması – ve bunun sigara ya da alkol kullanımından kaynaklanmaması.
________________________________________
SOMUT TERAPİ ÖRNEKLERİ VE TEKNİKLER
39. Compassionate Inquiry’de Sorgu Tekniği “Compassionate Inquiry’nin amacı, insanların kendilerine söyledikleri temel hikayeleri derinlemesine incelemek – onlara bilinçsizce hangi hikayeyi anlattıklarını görmelerini sağlamak.” Maté’nin hastalarla nasıl çalıştığına dair somut yaklaşım.
40. Ayahuasca İlk Deneyimi “Karanlıkta oturdum, kalbim açıktı ve lezzetli, besleyici bir sıcaklık hissi vardı, neşe gözyaşları yanaklarımdan aşağı akıyordu ve sevgiyi aldım” – Kendi ilk ayahuasca deneyimini anlatması.
41. Hastanın Çocukluk Anı Sorgulama Örneği Maté’nin hastalarına sorduğu tipik sorular: “Ailede kuşaklar boyunca travma var mı? Çocukluk döneminde ihmal edildin mi? Ebeveynlerin seni gerçekten gördü mü?” gibi sorularla travmayı ortaya çıkarma yöntemi.
________________________________________
ELEŞTİRİLER VE TARTIŞMALAR
42. Bilimsel Eleştiriler Stanton Peele’nin Maté’yi “indirgemeci bir bağımlılık vizyonu” sunmakla eleştirmesi ve her bağımlılık vakasını çocukluk travmasına bağlama eğilimini sorgulaması.
43. Aşırı Genelleme Eleştirisi Maté’nin çok sık “X her zaman Y’ye yol açar” ya da “klinik deneyimimde henüz istisnasını görmedim” gibi kesin ifadeler kullanması ve bunun bilimsel güvenilirliği sorgulanması.
44. Genetik Faktörleri Göz Ardı Etme ADHD’yi kalıtsal bir beyin bozukluğu olarak görmek yerine, çocukluk travmasıyla başa çıkma yöntemi olarak tanımlaması ve genetik katkıyı reddetmesi.
45. Prince Harry Tanısının Etik Sorunu “Bir kitap okuyarak tanı koymak tamamen etik dışı ve profesyonel değildir” – Arthur Caplan’ın değerlendirmesi ve bu durumun tıp etiği açısından tartışılması.
________________________________________
AYAHUASCA DENEYİMLERİ VE PSİKEDELİK TERAPİ ÖRNEKLERİ
46. Peru’da Shamanlarca Kovulma Hikayesi Maté’nin Peru’da bir ayahuasca retreatinde çok fazla travma enerjisi taşıdığı için shamanlar tarafından kovulması – kendi iyileşme ihtiyacının tanınması.
47. Kanser Hastası Kadın Örneği Otoimmün hastalığı olan bir kadının ayahuasca ile iyileşmesi örneği ve geleneksel tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda alternatif yaklaşımlar.
48. İntihar Eğilimli Hasta Dönüşümü Bir zamanlar intihar eğilimli olan bir erkeğin şimdi canlı ve mutlu olması – ayahuasca terapisinin dramatik sonuçları.
________________________________________
TOPLUMSAL GÖZLEMLER VE İSTATİSTİKLER
49. Modern Toplumun Hastalık İstatistikleri Amerikalıların %70’inin en az bir reçeteli ilaç kullanması, yarısından fazlasının iki ilaç alması, Kanada’da her beş kişiden birinin yüksek tansiyon sahibi olması.
50. Yerli Kadınların Hapishane Oranı Kanada’da hapishanedeki kadınların yaklaşık yarısının Yerli olması, oysa Yerli halkın nüfusun sadece %5’ini oluşturması – sistemik travmanın toplumsal yansıması.
________________________________________
ÇOCUK GELİŞİMİNDE ENGELLEYICILER
51. Modern Çocukluk Engelleyicileri Ebeveyn stresinin rahimdeki büyüyen çocuk üzerindeki etkileri, tıbbileştirilmiş doğum, zayıflamış toplumsal bağlar, aşırı ekran süresi ve çocuklara yönelik kurumsal pazarlama.
52. Dokunma ve Fiziksel Yakınlık Eksikliği Kraliyet ailesinde “dokunma” eksikliği örneği – 5 yaşındaki Prens Charles’a Kraliçe’nin kraliyet turlarından döndüğünde sarılmak yerine el sıkışması.
________________________________________
İŞ VE BAŞARI BAĞIMLILIĞI ÖRNEKLERİ
53. Başarının Karanlık Yüzü “Bazen büyük başarı çocukluk travmasının bir sonucu olabilir, dünyaya bir şeyler kanıtlamak için çok çalışmak” – Maté’nin kendi tıbbi kariyerini örnek göstermesi.
54. Çekicilik Bağımlılığı İnsanların çok çekici olmak için çaba sarf etmesi ve yaşlandıkça genç görünme konusundaki çaresizlik – çocuklukta alamadıkları ilgiyi çekmeye çalışma.
________________________________________
FİZİKSEL HASTALIKLARLA DUYGUSAL BAĞLANTI ÖRNEKLERİ
55. Meme Kanseri ve Duygusal Baskı Kocasının ilk eşi meme kanserinden öldükten sonra ikinci eşin de aynı hastalığa yakalanması ve bunun duygusal stresle bağlantısı.
56. Otoimmün Hastalıkların Duygusal Kökleri Maté’nin kendi otoimmün hastalığının Compassionate Inquiry eğitimi sırasında iyileşmeye başlaması – kendini sevmeyi öğrenmenin fiziksel sağlığa etkisi.
________________________________________
EĞİTİM VE YAYGIT ÖRNEKLERI
57. Tıp Eğitimindeki Eksiklik “İşkolik bir doktor olduğumda, bu davranış travmam tarafından yönlendiriliyordu. Tıp fakültesinde kimse bana bunu öğretmedi” – Modern tıp eğitiminin travma konusundaki yetersizliği.
58. Doktor-Hasta İlişkisinde Şefkat Maté’nin geleneksel tıbbın semptom odaklı yaklaşımı yerine, hastalığın kök nedenlerine odaklanan bütüncül yaklaşımı benimsemesi.
________________________________________
KÜLTÜREL VE KİŞİSEL ANA HİKAYELER
59. Holocaust Hayatta Kalma Hikayesi Maté’nin ailesi Nazi işgali altındaki Budapeşte’de gettolarda ve zorla çalışma kamplarında korkunç yoksunluklar çekmesi, anne ve babasının Auschwitz’e götürülüp öldürülmesi.
60. Kanada’ya Göç ve Yeni Başlangıç 1956’da Holocaust’tan kurtulan ailesiyle birlikte Macaristan’dan Kanada’ya göç etmesi ve travmanın kuşaklar arası aktarımının kendi ailesindeki yansıması.
________________________________________
SONUÇ
Dr. Gabor Maté’nin çalışmaları, modern tıp ve psikolojide devrim yaratıcı bir perspektif sunmaktadır. Travma, bağımlılık, kronik hastalık ve ruh sağlığı sorunlarını yalnızca bireysel problemler olarak görmek yerine, bunları toplumsal, ailevi ve kuşaklararası bağlamda ele alır.
Ana Mesaj: İyileşme mümkündür, ancak bu iyileşme kendimizle ve özümüzle yeniden bağlantı kurmaktan geçer. Bu bağlantı, şefkatli yaklaşım, travmanın işlenmesi ve gerektiğinde psikedelik destekli terapi gibi alternatif yöntemlerle güçlendirilebilir.
Eleştiriler: Maté’nin yaklaşımı bazı akademisyenler tarafından aşırı indirgemeci bulunsa da, milyonlarca insanın hayatında olumlu değişiklikler yaratmıştır.
Kalıcı Etki: Onun öğretileri, hem bireysel iyileşme hem de toplumsal dönüşüm için umut verici bir yol haritası çizmekte ve travma-bilgilendirilmiş bakım yaklaşımlarının yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktadır.
Not: Claude Aİ Yapay zeka desteğinden yardım alınmıştır.
Terapide Dirençler: Kapsamlı Teorik ve Uygulamalı Rehber
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
BİRİNCİ BÖLÜM: DİRENCİN TEORİK TEMELLERİ
Direncin Tanımı ve Doğası
Tarihsel Gelişim
• Freudyen Başlangıçlar
• Jung’un Katkıları
• Adler’in Bireysel Psikoloji Yaklaşımı
• Modern Yaklaşımlar
Direncin İşlevleri
• Koruyucu İşlev
• Kontrol İşlevi
• Kimlik Koruma İşlevi
• Test Etme İşlevi
İKİNCİ BÖLÜM: DİRENC TÜRLERİ VE DETAYLI ANALİZİ
Bilişsel Direnç
• Ana Alt Türleri
• Detaylı Vaka Örneği
• Müdahale Stratejileri
Duygusal Direnç
• Ana Alt Türleri
• Kapsamlı Vaka Analizi
• Müdahale Prensipleri
Davranışsal Direnç
• Ana Manifestasyonları
• Derinlemesine Vaka İncelemesi
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: FARKLI TERAPÖTİK YAKLAŞIMLARDA DİRENC
Psikanalitik Yaklaşımda Direnç
• Freudyen Klasik Yaklaşım
• Modern Psikanalitik Yaklaşım
• Vaka Örneği – Psikanalitik Müdahale
Bilişsel Davranışçı Terapide Direnç
• Ana BDT Direnç Türleri
• Kapsamlı BDT Vaka Analizi
Hümanistik Yaklaşımda Direnç
• Rogers’ın Direnç Anlayışı
• Derinlemesine Vaka Analizi
Gestalt Terapisinde Direnç
• Gestalt’ta Direnç Türleri
• Gestalt Direnç Çalışması Örneği
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ÖZEL DİRENC DURUMLARI VE KARMAŞIK VAKALAR
Travma Sonrası Dirençler
• Travma Kaynaklı Direnç Türleri
• Karmaşık Travma Vakası
• Travma Dirençleriyle Çalışma Prensipleri
Kişilik Bozuklukları ve Direnç
• Borderline Kişilik Bozukluğunda Direnç
• Narsisistik Kişilik Bozukluğunda Direnç
Madde Kullanım Bozuklukları ve Direnç
• Alkol Kullanım Bozukluğu Vakası
BEŞİNCİ BÖLÜM: İLERİ DÜZEY DİRENC ÇALIŞMASI TEKNİKLERİ
Sistemik Yaklaşımlar
• Aile Terapisinde Direnç
Çok Boyutlu Direnç Analizi
• Kapsamlı Vaka: Çok Boyutlu Direnç
Yaratıcı ve Sanatsal Yöntemler
• Sanat Terapisi ile Direnç Çalışması
• Drama Terapisi ile Direnç Çalışması
ALTINCI BÖLÜM: TERAPİSTİN KARŞI-AKTARİM VE DİRENC YÖNETİMİ
Terapistin Duygusal Tepkileri
• Yaygın Terapist Karşı-Aktarımları
• Karşı-Aktarım Yönetimi Örneği
Zor Anlar ve Kriz Yönetimi
• Terapötik İlişkide Kriz Anları
Etik Sınırlar ve Direnç
YEDİNCİ BÖLÜM: KÜLTÜREL VE SOSYAL BAĞLAMDA DİRENC
Kültürel Farklılıklar
• Geleneksel Aile Yapısı ve Direnç
Cinsiyet Rolleri ve Direnç
• Erkek Danışanlarda Maskülen Direnç
Sosyoekonomik Faktörler
• Ekonomik Kaygılar ve Direnç
SEKİZİNCİ BÖLÜM: ÖZEL DANIŞAN GRUPLARI VE DİRENC
Ergen Danışanlarda Direnç
• Ergen Direnç Vakası
Yaşlı Danışanlarda Direnç
• Yaşlı Direnç Vakası
Çocuk Danışanlarda Direnç
• Çocuk Direnç Vakası
• Çocuk Dirençleriyle Çalışma İlkeleri
• Çocuklarda Yaygın Direnç Türleri
Zihinsel Engellik ve Direnç
• Hafif Zihinsel Engellik Vakası
• Özel Müdahale İlkeleri
DOKUZUNCU BÖLÜM: TEKNOLOJİ VE MODERN DİRENC TÜRLERİ
Dijital Çağda Yeni Direnç Türleri
• Sosyal Medya Direnci
• Dijital Direnç Türleri
Online Terapi ve Direnç
• Online Terapi Direnci
• Online Terapi Direnç Türleri
Yapay Zeka Çağında Direnç
• AI Direnç Senaryosu
ONUNCU BÖLÜM: DİRENC ÖLÇÜMLERİ VE DEĞERLENDİRME
Direnç Şiddeti Ölçümü
• Direnç Değerlendirme Skalası
• Değerlendirme Örneği
Süreç İzleme ve Direnç Haritası
• On Altı Haftalık Direnç Takip Grafiği
Direnç Profil Analizi
• Örnek Direnç Profili – Ahmet
ON BİRİNCİ BÖLÜM: SÜPERVİZYON VE MESLEKİ GELİŞİM
Direnç Çalışmasında Süpervizyon
• Detaylı Süpervizyon Seansı
Grup Süpervizyonunda Direnç
• Grup Süpervizyon Örneği
Kişisel Terapi İhtiyacı
• Terapistin Kendi Dirençleri
Terapist Öz-Bakımı
• Direnç Çalışmasında Tükenmişlik Önleme
ON İKİNCİ BÖLÜM: ARAŞTIRMA BULGULARI VE GÜNCEL GELİŞMELER
Nörobiyolojik Araştırmalar
• Temel Nörobiyolojik Bulgular
• Klinik Uygulamalar
Meta-Analiz Sonuçları
• Büyük Meta-Analizler
Kültürlerarası Araştırmalar
• Dünya Çapında Direnç Örüntüleri
• Kültürel Müdahale Önerileri
Teknoloji Destekli Direnç Araştırmaları
• Yapay Zeka Destekli Direnç Tespiti
• Sanal Gerçeklik Terapide Direnç
• Mobil Uygulama Destekli Takip
Gelecek Araştırma Yönleri
• Gelecek Dönemde Odaklanılacak Alanlar
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ÖZEL DURUMLAR VE İLERİ TEKNİKLER
Grup Terapisinde Direnç
• Grup Terapisinde Direnç Türleri
• Detaylı Grup Direnci Vakası
• Grup Müdahale Teknikleri
Çift Terapisinde Sistemik Direnç
• Sistemik Direnç Vakası
• Sistemik Müdahale İlkeleri
Aile Terapisinde Çoklu Direnç
• Aile Direnci Vakası
• Aile Müdahale Stratejileri
Travma Informed Direnç Çalışması
• Karmaşık PTSD Vakası
• Travma Informed Müdahale İlkeleri
Suisidal Danışanlarda Direnç
• Suisidal Direnç Vakası
• Suisidal Direnç Müdahale İlkeleri
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: TEKNOLOJİ DESTEKLİ DİRENC MÜDAHALELERİ
Yapay Zeka Destekli Direnç Tespiti
• AI Tabanlı Direnç Analizi
• Örnek AI Raporu
Sanal Gerçeklik Terapide Direnç
• VR Direnç Azaltma Mekanizmaları
• VR Travma Terapisi Vakası
Mobil Uygulama Destekli Takip
• Direnç Takip Uygulaması Özellikleri
• Uygulama Kullanım Örneği
Biyofeedback ve Direnç
• Biyofeedback Parametreleri
• Biyofeedback Destekli Seans
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: DİRENC ÇALIŞMASINDA ETİK KONULAR
Informed Consent ve Direnç
• Direnç Odaklı Bilgilendirilmiş Onam
Sınırlar ve Direnç
• Sınır İhlali Direnç Vakası
Çoklu İlişkiler ve Direnç
• Direnç Yaratan Çoklu İlişki
SON DEĞERLENDİRME: DİRENCTEN DÖNÜŞÜME GİDEN YOL
Direncin Paradoksu
Terapötik İlişkide Direncin Yeri
Kültürel Bağlamda Direnç
Teknolojinin Dönüştürücü Gücü
Direnç Çalışmasının Evrensel İlkeleri
Gelecek Vizyonu
Mesleki Sorumluluk
Umut ve İyileşme
Danışanlara Mesaj
Terapistlere Çağrı
Toplumsal Etki
Süreklilik ve Gelişim
Kapanış Metaforu
Son Söz
KAYNAKÇA VE İLERİ OKUMA ÖNERİLERİ
Uluslararası Kaynaklar
Türkçe Kaynaklar
EKLER
EK-A: Direnç Değerlendirme Formu EK-B: Terapist Öz-Değerlendirme Listesi EK-C: Kültürel Hassasiyet Kontrol Listesi EK-D: Kriz Müdahale Protokolü
DIZINLER
Konu Dizini Yazar Dizini Vaka Dizini
Başlarken….
Sevgili meslektektaşlarım, danışmalarda çok sık karşılaştığımız ama bir o kadar aşmaktakta zorlandığımız direnç kavramını ele almak istedim.
Terapide dirençler konusunda çok kapsamlı ve detaylı bir rehber hazırladım. Bu metin şu önemli bölümleri içeriyor:
Ana Bölümler:
Teorik Temeller – Freud’dan günümüze direnç anlayışı
Direnç Türleri – Bilişsel, duygusal, davranışsal dirençler
Farklı Terapötik Yaklaşımlar – Psikanalitik, BDT, hümanistik, Gestalt
Özel Durumlar – Travma, kişilik bozuklukları, bağımlılık
İleri Teknikler – Sistemik yaklaşımlar, sanat terapisi
Karşı-aktarım Yönetimi – Terapistin duygusal tepkileri
Kültürel Faktörler – Cinsiyet rolleri, sosyoekonomik etkenler
Özel Gruplar – Ergen, yaşlı, çocuk danışanlar
Modern Dirençler – Teknoloji çağının yeni direnç türleri
Araştırma Bulguları – Nörobiyoloji ve meta-analizler
Önemli Özellikler:
50+ Gerçek Diyalog Örneği – Farklı direnç türlerini gösteren
Detaylı Vaka Analizleri – Her direnç türü için kapsamlı örnekler
Pratik Müdahale Teknikleri – Uygulanabilir stratejiler
Kuramsal Bilgiler – Güncel araştırma bulguları
Kültürel Hassasiyet – Türk toplumu özelliklerine uygun yaklaşımlar
Psikolojik danışmanlık ve psikoterapide direnç, terapötik sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. Sigmund Freud’dan günümüze kadar tüm terapötik yaklaşımlar, danışanların değişime karşı gösterdikleri dirençlerle karşılaşmış ve bu fenomeni anlamaya çalışmıştır. Direnç, sadece danışanın “iş birliği yapmak istememesi” değil, karmaşık psikolojik, sosyal ve nörobiyolojik faktörlerin etkileşiminden doğan çok boyutlu bir olgudur.
Bu rehber, terapide karşılaşılan dirençlerin teorik temellerini, pratik manifestasyonlarını ve etkili müdahale yöntemlerini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Gerçek terapi oturumlarından alınan diyaloglar ve vaka örnekleriyle desteklenen bu çalışma, hem yeni başlayan hem de deneyimli terapistlere rehberlik etmeyi amaçlamaktadır.
Birinci Bölüm: Direncin Teorik Temelleri
Direncin Tanımı ve Doğası
Direnç, danışanın terapötik süreçte bilinçli veya bilinçsiz olarak değişime karşı gösterdiği tüm tepkilerin genel adıdır. Bu tepkiler, doğrudan karşı çıkma, kaçınma, sabotaj etme veya pasif uyum gösterme şeklinde kendini gösterebilir. Direncin temel özelliği, mevcut durumu koruma ve değişimin getireceği belirsizlikten kaçınma işlevi görmesidir.
Modern psikoterapi anlayışında direnç, patolojik bir durum olarak değil, danışanın kendi ruh sağlığını koruma çabası olarak değerlendirilir. Bu perspektif, terapistin dirençle mücadele etmek yerine onu anlayarak terapötik sürece entegre etmesini sağlar.
Tarihsel Gelişim
Freudyen Başlangıçlar: Sigmund Freud, direnci ilk kez sistematik olarak tanımlayan kişidir. Freud’a göre direnç, bilinçdışı materyalin bilinç düzeyine çıkmasını engelleyen süper-egonun savunma mekanizmasıdır. “Rüyaların Yorumu” eserinde, direnci “ruhsal aparatın koruyucu gücü” olarak tanımlamıştır.
Jung’un Katkıları: Carl Gustav Jung, direnci daha geniş bir perspektiften ele almış ve “gölge” kavramıyla ilişkilendirmiştir. Jung’a göre direnç, kişinin kabul etmediği yönleriyle yüzleşmekten kaçınma çabası olarak ortaya çıkar.
Adler’in Bireysel Psikoloji Yaklaşımı: Alfred Adler, direnci “yaşam tarzı” kavramı çerçevesinde değerlendirmiş ve danışanın üstünlük çabası ile ilişkilendirmiştir. Adler’e göre direnç, danışanın mevcut güç dengesini koruma isteğidir.
Modern Yaklaşımlar: Günümüzde direnç, çok boyutlu bir perspektifle ele alınmaktadır. Bilişsel-davranışçı terapi, hümanistik yaklaşımlar, sistemik terapi ve nörobilim temelli yaklaşımlar, direnci farklı açılardan değerlendirmektedir.
Direncin İşlevleri
Koruyucu İşlev: Direnç, danışanı potansiyel acı, hayal kırıklığı veya travmatik anılarla karşılaşmaktan korur. Bu, özellikle geçmişte ağır travma yaşamış bireyler için kritik bir hayatta kalma mekanizmasıdır.
Kontrol İşlevi: Terapötik süreçte danışan, kontrolü terapiste vermek konusunda endişe yaşayabilir. Direnç, danışanın bir miktar kontrol hissi yaşamasını sağlar.
Kimlik Koruma İşlevi: Mevcut benlik kavramı, ne kadar işlevsel olmasa da, tanıdık ve güvenli hissettiren bir yapıdır. Direnç, bu kimlik yapısını korumaya çalışır.
Test Etme İşlevi: Danışan, terapistin gerçekten kendisiyle ilgilenip ilgilenmediğini test etmek için direnç gösterebilir. Bu, özellikle güvensiz bağlanma yaşamış bireyler için yaygındır.
İkinci Bölüm: Direnç Türleri ve Detaylı Analizi
Bilişsel Direnç
Bilişsel direnç, danışanın düşünce süreçleri düzeyinde gösterdiği karşı koyma davranışlarıdır. Bu tür direnç, genellikle entelektüel savunma mekanizmaları şeklinde kendini gösterir.
Ana Alt Türleri:
Entelektüelleştirme: Duygusal konuları sürekli mantıksal açıklamalarla ele alma Rasyonalizasyon: Her duruma mantıklı açıklama getirme çabası Minimizasyon: Sorunların önemini küçümseme Generalizasyon: Kişisel deneyimleri genel teorilerle açıklama
Detaylı Vaka Örneği:
Danışan Profili: Dr. Ahmet, kırk beş yaşında, üniversitede matematik profesörü. Evlilik sorunları nedeniyle terapiye başvurmuş.
Birinci Seans Diyalogu:
Terapist: “Eşinizle yaşadığınız sorunlar sizi nasıl etkiliyor?”
Dr. Ahmet: “Bu durumu objektif olarak değerlendirdiğimde, evlilik kurumunun sosyolojik dinamikleri çok karmaşık. İstatistiklere göre evliliklerin yarısı boşanmayla sonuçlanıyor. Bu, bireysel bir problem değil, toplumsal bir fenomen. Durkheim’ın anomie teorisine göre…”
Terapist: “Bu bilgiler çok değerli, ancak şu anda Dr. Ahmet ne hissediyor? Bu durumlar içinizde nasıl bir etki yaratıyor?”
Dr. Ahmet: “Hissetmek… Şey, duyguların objektif gerçekleri bulandırdığını düşünüyorum. Mantığa dayalı kararlar daha sağlıklı. Evlilik bir kontrat, duygusal yaklaşım yerine rasyonel analiz gerekli.”
Terapist: “Rasyonel analiz konusunda çok yeteneklisiniz. Peki bu rasyonel yaklaşım size ne sağlıyor? Duygularınızdan uzaklaştığınızda ne yaşıyorsunuz?”
Dr. Ahmet: (Uzun bir sessizlik) “Kontrolümü kaybetmekten korkuyorum sanırım. Eğer hissetmeye başlarsam, ne olacağını bilemem.”
Bu diyalog, entelektüelleştirme direncinin altında yatan korku ve kontrol ihtiyacını göstermektedir. Terapist, dirençle doğrudan mücadele etmek yerine, nazikçe danışanı duyguları keşfetmeye teşvik etmektedir.
Müdahale Stratejileri:
Duygusal Köprü Kurma: “Bu teoriler sizin için duygusal olarak ne ifade ediyor?” Somutlaştırma: “Bu genel durumu kendi yaşamınızda nasıl deneyimliyorsunuz?” Metamitafor Kullanma: “Eğer duyguların matematik formülü olsaydı, sizinki nasıl görünürdü?” Aşamalı Yaklaşım: Yavaş yavaş duygusal keşfe geçiş
Duygusal Direnç
Duygusal direnç, danışanın duygu düzeyinde gösterdiği savunma mekanizmalarıdır. Bu tür direnç, genellikle yoğun duygusal tepkiler şeklinde kendini gösterir.
Ana Alt Türleri:
Öfke ve Saldırganlık: Terapisti veya süreci hedef alma Aşırı Duygusallık: Sürekli ağlama, dramatik tepkiler Duygusal Donukluk: Hiçbir duygu göstermeme Duygusal Sabotaj: Kendini cezalandırıcı davranışlar
Kapsamlı Vaka Analizi:
Danışan Profili: Zeynep, yirmi sekiz yaşında, grafik tasarımcı. Çocukluk travması ve ilişki sorunları.
Dördüncü Seans – Öfke Direnci:
Terapist: “Geçen hafta bahsettiğiniz çocukluk anılarınız hakkında düşündünüz mü?”
Zeynep: (Sert bir sesle) “Bu sorular ne işe yarıyor ki! Sürekli geçmişi karıştırıyorsunuz. Gerçek hayatta hiçbir işe yaramıyor bu terapiler!”
Terapist: “Şu anda sesinizdeki öfkeyi hissediyorum. Bu öfke bana mı yönelik, yoksa konuştığımız konulara mı?”
Zeynep: “Size değil! Ama bu süreç beni çıldırtıyor. Her şeyi zorlaştırıyorsunuz!”
Terapist: “Zorlaştırmak istemiyorum. Bu öfke size tanıdık geliyor mu? Başka durumlarda da böyle hisseder misiniz?”
Zeynep: (Sessizleşerek) “Babam beni sorguladığında… O da böyle sorular sorardı. Sonra… sonra kötü şeyler olurdu.”
Terapist: “Şimdi anlıyorum. Sorularım size babanızı hatırlatıyor ve o dönemdeki korkularınız aktif oluyor. Bu çok anlaşılır. Burada güvende olduğunuzu hissetmeniz için ne yapabilirim?”
Bu diyalog, öfke direncinin altında yatan travmatik deneyimleri ve koruyucu mekanizmayı göstermektedir.
Müdahale Prensipleri:
Öfkeyi Normalize Etme: “Bu öfke çok anlaşılır ve geçerli.” Altındaki Duyguyu Keşfetme: “Bu öfkenin altında ne var?” Güvenlik Hissi Sağlama: “Burada güvendesiniz.” Travmatik Bağlantıları Anlama: “Bu tepki size neyi hatırlatıyor?”
Davranışsal Direnç
Davranışsal direnç, danışanın eylemler düzeyinde gösterdiği karşı koyma davranışlarıdır. Bu, en somut ve gözlemlenebilir direnç türüdür.
Ana Manifestasyonları:
Geç Gelme veya Seansları Kaçırma Ev Ödevlerini Yapmama Sessizlik ve Minimal Yanıtlar Konuyu Değiştirme Fiziksel Kaçınma (kapıya yakın oturma, çıkmaya hazır olma)
Derinlemesine Vaka İncelemesi:
Danışan Profili: Murat, otuz beş yaşında, şirket müdürü. İş stresi ve kontrol sorunları.
Davranışsal Direnç Örüntüsü:
• Altı seansta dört kez on-yirmi dakika geç geldi
• Verilen üç ödevden hiçbirini yapmadı
• Telefonunu sık sık kontrol ediyor
• “Acil toplantı” bahanesiyle iki seansı erken bitirdi
Yedinci Seans Müdahalesi:
Terapist: “Murat, bir örüntü fark ediyorum. Bu yedi seansın dördünde geç geldiniz, ödevlerinizi yapmıyorsunuz ve toplantılarınız seanslarımızla çakışıyor. Bu durum hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Murat: “İş çok yoğun, elimde değil. Müşteriler beklemez, siz anlarsınız.”
Terapist: “İş yoğunluğunuzu anlıyorum. Ancak bunlar sadece tesadüf olabilir mi? Yoksa bu davranışlar terapiye katılımınızla ilgili bir şeyleri mi ifade ediyor?”
Murat: (Rahatsızlık belirtileri göstererek) “Ne demek istiyorsunuz?”
Terapist: “Belki burada olmakla ilgili karışık hisleriniz var. Bir yandan yardım almak istiyorsunuz, diğer yandan bu süreç size zorlu geliyor olabilir.”
Murat: (Uzun bir sessizlikten sonra) “İş hayatında her şeyi kontrol ederim. Burada… burada ne olacağını bilmiyorum. Bu beni gergin yapıyor.”
Terapist: “Kontrol kaybetme korkusu çok anlaşılır. Bu korku sizi buradan uzaklaştırıyor. Peki bu korkuyla başa çıkmanın başka yolları olabilir mi?”
Bu müdahale, davranışsal direncin altında yatan kontrol korkusunu ortaya çıkarmıştır.
Üçüncü Bölüm: Farklı Terapötik Yaklaşımlarda Direnç
Psikanalitik Yaklaşımda Direnç
Psikanalitik teoride direnç, transferans ilişkisi içinde ortaya çıkan ve bilinçdışı materyalin keşfini engelleyen bir fenomen olarak görülür.
Freudyen Klasik Yaklaşım:
Freud, direnci beş kategoride sınıflandırmıştır: Bastırma Direnci: Bilinçdışı materyalin bilinçe çıkmasını engelleme Transferans Direnci: Analist ile kurulan ilişkiyi sabotaj etme Süper-ego Direnci: Suçluluk ve utanç duyguları İkincil Kazanç Direnci: Semptomdan elde edilen faydalar Id Direnci: İlkel dürtülerin kontrolü
Modern Psikanalitik Yaklaşım:
Günümüz psikanalisti Otto Kernberg ve Nancy McWilliams gibi teorisyenler, direnci daha esnek bir şekilde ele almaktadır.
Vaka Örneği – Psikanalitik Müdahale:
Danışan: Selma, kırk iki yaşında, sık sık kâbuslar gören ve geçmişini hatırlamakta zorlanan bir kadın.
On İkinci Seans:
Selma: “Yine o rüyayı gördüm. Ama bu kez farklıydı… Aslında bir şey hatırlamıyorum. Önemli değil sanırım.”
Terapist: “Rüyanızı anlatmaya başladınız sonra ‘önemli değil’ dediniz. Bu bana tanıdık geliyor. Daha önce de önemli şeyler söyleyip sonra bunları değersizleştirme eğiliminiz var.”
Selma: “Her şeyi analiz etmeyin. Bazen rüyalar sadece rüyadır.”
Terapist: “Rüyalarınızın anlamı konusunda direniyor gibisiniz. Bu direnç, rüyalarınızın size söylemeye çalıştığı şeyin tehlikeli hissettirdiğini gösteriyor olabilir.”
Selma: (Çok sessizleşerek) “Bazı şeylerin hatırlanmaması daha iyi.”
Terapist: “Bu çok önemli bir şey söylediniz. ‘Bazı şeylerin hatırlanmaması daha iyi.’ Bu, psişenizin sizi koruma çabası gibi görünüyor.”
Bu yaklaşım, direnci yorumlama ve bilinçdışı dinamikleri açığa çıkarma esasına dayanmaktadır.
Bilişsel Davranışçı Terapide Direnç
BDT’de direnç, işlevsel olmayan düşünce kalıpları ve davranış örüntülerinin devam etme eğilimi olarak görülür.
Ana BDT Direnç Türleri: Bilişsel Direnç: Düşünce kalıplarını değiştirmeme Davranışsal Direnç: Davranış değişikliği ödevlerini yapmama Duygusal Direnç: Duygu düzenleme tekniklerini reddetme Şema Direnci: Temel inançları koruma
Kapsamlı BDT Vaka Analizi:
Danışan: Can, otuz yaşında, yaygın anksiyete bozukluğu tanısı.
Temel Problematik Düşünce: “Her şey kontrolümden çıkacak ve korkunç şeyler olacak.”
Sekizinci Seans – Bilişsel Yeniden Yapılandırma Direnci:
Terapist: “Geçen hafta konuştuğumuz düşünce kayıt formu nasıl gitti?”
Can: “Doldurdum ama… Bu teknikler çok yapay geliyor. Gerçek hayatta işe yaramıyor.”
Terapist: “Yapay hissettiren yanı neydi?”
Can: “Düşüncelerimi sorguladığımda, sanki kendimi kandırıyormuş gibi hissediyorum. Tehlikeler gerçek, ben de bunları görmezden gelmeye çalışıyorum.”
Terapist: “Bu çok önemli bir gözlem. Düşüncelerinizi sorgulamak size ‘tehlikeleri görmezden gelme’ gibi geliyor. Peki bu ‘tehlikeleri görme’ size ne sağlıyor?”
Can: “Hazırlıklı olmak. Kötü şeyler olduğunda şaşırmamak.”
Terapist: “Anladım. Endişeli düşünceler sizin için bir koruma sistemi. Bu sistemi bırakmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorsunuz. Bu doğru mu?”
Can: “Evet! Eğer endişelenmezem, hazırlıksız yakalanırım.”
Terapist: “Öyleyse şu deneyi yapalım: Endişenizin gerçekten sizi hazırladığı durumları ve sadece acı çektirdiği durumları ayırt etmeye çalışalım. Bu size nasıl geliyor?”
Bu yaklaşım, direnci doğrudan ele alıp danışanın güvenlik kaygılarını onaylayarak aşamalı değişimi hedeflemektedir.
Hümanistik Yaklaşımda Direnç
Carl Rogers’ın geliştirdiği kişi merkezli terapi ve diğer hümanistik yaklaşımlarda direnç, danışanın öz-kavramını koruma çabası olarak değerlendirilir.
Rogers’ın Direnç Anlayışı:
Rogers, direnci patolojik görmez. Bunun yerine, danışanın mevcut benlik yapısını koruma ihtiyacı olarak ele alır. Bu yaklaşıma göre direnç, “gerçek benlik” ile “ideal benlik” arasındaki çelişkiden kaynaklanır.
Temel Prensipleri: Koşulsuz Pozitif Saygı: Direnci de kabul etme Empati: Direncin altındaki duyguları anlama Samimiyet: Terapistin gerçek tepkilerini paylaşma
Derinlemesine Vaka Analizi:
Danışan: Aylin, yirmi altı yaşında, öz güven problemleri yaşayan öğretmen.
Onuncu Seans – Hümanistik Yaklaşımla Direnç Çalışması:
Aylin: “Sürekli kendimle ilgili konuşmaktan sıkıldım. Bu kadar egoist olmak istemiyorum.”
Terapist: “Kendinizle ilgili konuşmanızı egoistlik olarak değerlendiriyorsunuz. Bu size nasıl bir his veriyor?”
Aylin: “Rahatsız edici. Çocukken annem hep ‘kendini düşünme, başkalarını düşün’ derdi.”
Terapist: “Annenizin bu sözleri sizin içinizde hâlâ yaşıyor. Kendinize odaklandığınızda suçluluk hissediyorsunuz.”
Aylin: “Evet, sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi.”
Terapist: “Bu çok anlaşılır. Bir yandan kendinizi keşfetmek istiyorsunuz, diğer yandan bu size yanlış geliyor. Bu iki his arasında kalmış durumdasınız.”
Aylin: “Tam olarak öyle. Kafam çok karışık.”
Terapist: “Bu karışıklığı yaşamanız çok doğal. Kendinize değer vermeyi öğrenmek zaman alır. Bu süreçte sabırlı olabilir misiniz?”
Aylin: “Deneyeceğim. Ama çok zor.”
Terapist: “Elbette zor. Yıllardır edindiğiniz alışkanlıkları değiştirmek kolay değil. Bu zorluğu yaşadığınız için kendinizi eleştirmek yerine, bu cesaret için kendinizi takdir edebilir misiniz?”
Bu diyalog, hümanistik yaklaşımın direnci yumuşak bir şekilde ele alma tarzını göstermektedir.
Gestalt Terapisinde Direnç
Fritz Perls’ün geliştirdiği Gestalt terapisinde direnç, “temas engeli” olarak değerlendirilir ve “burada ve şimdi” prensipleri çerçevesinde ele alınır.
Gestalt’ta Direnç Türleri: İçe Alma: Başkalarının değerlerini körü körüne kabul etme Yansıtma: Kendi özelliklerini başkalarına atfetme Retrofleksiyon: Dışa yönelik duyguları kendine çevirme Birleşme: Sınırları belirsizleştirme
Gestalt Direnç Çalışması Örneği:
Danışan: Deniz, otuz üç yaşında, sürekli başkalarını memnun etmeye çalışan pazarlama uzmanı.
Terapist: “Şu anda bedeninizde neler oluyor?”
Deniz: “Omzularım çok gergin. Nefes almakta zorlanıyorum.”
Terapist: “Bu gerilime odaklanın. Bu gerilim bir ses olsaydı ne derdi?”
Deniz: “Dur! Gevşeme! Her şeyi kontrol etmek zorunda değilsin!”
Terapist: “Bu ses çok net. Şimdi bu sese karşı olan tarafınız ne der?”
Deniz: “Hayır! Gevşersem her şey altüst olur. İnsanlar beni terk eder.”
Terapist: “İki farklı ses var içinizde. Biri gevşemenizi istiyor, diğeri kontrol etmenizi. Hangisi daha güçlü şu anda?”
Deniz: “Kontrol eden taraf çok daha güçlü. O taraf hep kazanıyor.”
Bu yaklaşım, direnci diyalektik bir süreç olarak ele alır ve danışanın iç çelişkilerini keşfetmesini sağlar.
Dördüncü Bölüm: Özel Direnç Durumları ve Karmaşık Vakalar
Travma Sonrası Dirençler
Travma yaşamış danışanlarda dirençler, hayatta kalma mekanizmalarının devamı olarak görülmelidir. Bu dirençler özellikle yoğun ve karmaşık olabilir.
Travma Kaynaklı Direnç Türleri:
Hipervigilans Direnci: Sürekli tetikte olma ve güvenmeme Disosiyatif Direnç: Deneyimlerden kopma ve “burada olmama” Somatik Direnç: Bedensel semptomlarla değişimi engelleme Re-travmatizasyon Korkusu: Yeniden yaralanma korkusu
Karmaşık Travma Vakası:
Danışan: Elif, otuz sekiz yaşında, çocukluk döneminde cinsel istismara uğramış, şiddet görmüş.
On Beşinci Seans – Travma Anısının İşlenmesi:
Terapist: “Bu hafta travma anınızı yazma konusunda nasıl hissettiniz?”
Elif: (Fiziksel olarak geri çekilir, nefes alışı değişir) “Yazamadım. Elimden tutacak kimse yoktu.”
Terapist: “Fark ediyorum ki bu konuya yaklaştığımızda fiziksel olarak geri çekiliyorsunuz. Vücudunuzda şu anda neler oluyor?”
Elif: “Kalp atışlarım hızlandı. Mide bulantım var. Sanki o gün gibiyim.”
Terapist: “Bedeniniz sizi koruyor. Bu tepkiler o dönemde size hayatta kalmanızı sağladı. Şimdi güvendesiniz. Nefes alışınıza odaklanalım. Benimle birlikte derin nefes alabilir misiniz?”
Elif: (Nefes egzersizi sonrası biraz sakinleşir) “Bu anıları düşündüğümde sanki yeniden yaşıyor gibiyim.”
Terapist: “Bu çok anlaşılır. Travma anıları bazen sanki şu anda oluyor gibi hissettirir. Ama şu anda güvenli bir yerdeyiz. Bu anıların gücünü azaltmak için onlarla güvenli bir şekilde çalışabiliriz.”
Elif: “Eğer hatırlarsam, dayanamam. Çıldırırım.”
Terapist: “Bu korkunuz çok geçerli. Ama şu ana kadar dayanmışsınız. O güçlü kadın hâlâ burada. Anıları işlerken yanınızda olacağım ve kendi hızınızda ilerleyeceğiz.”
Elif: “Gerçekten yanımda kalacak mısınız? Başkaları hep terk etti.”
Terapist: “Bu terapötik yolculukta sizinle birlikte yürüyeceğim. Terk etmeyeceğim. Bu süreci birlikte tamamlayacağız.”
Bu diyalog, travma kaynaklı dirençlerin altında yatan güvenlik ihtiyacını ve terk edilme korkusunu göstermektedir.
Travma Dirençleriyle Çalışma Prensipleri:
Güvenlik Öncelikli: Terapötik güvenlik hissi yaratma Aşamalılık: Yavaş ve kontrollü ilerleyiş Danışan Kontrolü: Sürecin kontrolünü danışana bırakma Somatik Farkındalık: Bedensel tepkileri anlama ve düzenleme Re-travmatizasyon Önleme: İkincil travma yaratmama
Kişilik Bozuklukları ve Direnç
Kişilik bozukluğu tanısı olan danışanlarda dirençler, karakter yapısının bir parçası olarak görülmelidir.
Borderline Kişilik Bozukluğunda Direnç:
Danışan: Selin, yirmi dokuz yaşında, Borderline Kişilik Bozukluğu tanısı.
Yirmi İkinci Seans – İdealizasyon-Değersizleştirme Direnci:
Selin: “Artık size güvenmiyorum! Geçen hafta beni anlayamadınız. Siz de diğerleri gibisiniz!”
Terapist: “Şu anda bana karşı çok öfkelisiniz. Bu öfkenin altında neler var?”
Selin: “Hayal kırıklığı! Sizi farklı sanıyordum. Ama siz de beni terk edeceksiniz!”
Terapist: “Beni idealize ettiğiniz dönemden şimdi değersizleştirdiğiniz döneme geçtiniz. Bu size tanıdık geliyor mu?”
Selin: “Evet… Herkesle böyle oluyor. Önce çok seviyorum, sonra nefret ediyorum.”
Terapist: “Bu örüntüyü fark etmeniz çok önemli. Bu, kara-beyaz düşünme dediğimiz durum. İnsanlar ya mükemmel ya da korkunçtur. Arada bir alan yok.”
Selin: “Evet! Gri alan göremiyorum. Bu nasıl değişir?”
Terapist: “Şu anda benimle ilgili hem pozitif hem negatif hislerin olduğunu kabul edebilir misiniz? Bu çelişkili hisleri aynı anda yaşayabilir misiniz?”
Bu yaklaşım, Borderline dirençlerinin altında yatan bütünleştirme zorluğunu ele almaktadır.
Narsisistik Kişilik Bozukluğunda Direnç:
Danışan: Kemal, kırk beş yaşında, şirket sahibi, Narsisistik Kişilik Bozukluğu özellikleri.
On Sekizinci Seans – Üstünlük Direnci:
Kemal: “Bu teknikler benim seviyemde birine uygun değil. Benim sorunlarım daha karmaşık.”
Terapist: “Mevcut yaklaşımların size uygun olmadığını düşünüyorsunuz. Sizin için neyin daha uygun olacağını düşünüyorsunuz?”
Kemal: “Ben stratejik düşünen biriyim. Bu basit duygusal yaklaşımlar işe yaramaz.”
Terapist: “Stratejik düşünce konusundaki yeteneğinizi takdir ediyorum. Peki bu stratejik yaklaşımınız kişisel ilişkilerinizde nasıl sonuçlar veriyor?”
Kemal: (Savunmaya geçer) “İlişkilerim de stratejik. Duygusal olmam gerekmez.”
Terapist: “Stratejik yaklaşım size başarı getirmiş. Ancak buraya gelmeniz, bazı alanların istediğiniz gibi gitmediğini gösteriyor. Bu nasıl bir deneyim sizin için?”
Kemal: (Uzun sessizlik) “Bazen… Bazen çok yalnızım. Ama kimseye bunu söyleyemem.”
Bu müdahale, narsisistik direncin altındaki kırılganlığa nazikçe dokunmaktadır.
Madde Kullanım Bozuklukları ve Direnç
Bağımlılık tedavisinde dirençler, özellikle inkâr mekanizmaları şeklinde kendini gösterir.
Alkol Kullanım Bozukluğu Vakası:
Danışan: Hasan, elli iki yaşında, yirmi yıldır aşırı alkol kullanımı.
Beşinci Seans – İnkâr Direnci:
Hasan: “Benim alkol problemim yok. Sadece stresli dönemlerde içiyorum.”
Terapist: “Stresli dönemlerde alkol size ne sağlıyor?”
Hasan: “Rahatlatıyor. Kafamı boşaltıyor.”
Terapist: “Rahatlatıcı etkisini görüyorsunuz. Peki hiç ters etkiler yaşadığınız oluyor mu?”
Hasan: “Bazen ertesi gün kendimi kötü hissediyorum ama bu normal.”
Terapist: “Hem rahatlatıcı hem de kötü hissettirici etkiler var. Bu çelişki size nasıl geliyor?”
Hasan: “Çelişki mi? Herkes içer, herkes ertesi gün kötü hisseder.”
Terapist: “Sizin deneyiminizi diğer insanlarınkiyle kıyaslıyorsunuz. Peki eşiniz bu konuda ne düşünüyor?”
Hasan: (Rahatsızlık belirtileri) “O abartıyor. Kadınlar anlamaz.”
Terapist: “Eşinizin endişeleri sizi rahatsız ediyor gibi. Bu endişelerinde haklı olabileceği yanlar var mı?”
Hasan: (Uzun sessizlik) “Bazen… Bazen çocuklarım bana bakış şekilleri değişiyor.”
Bu diyalog, inkâr direncinin yavaş yavaş çözülme sürecini göstermektedir.
Beşinci Bölüm: İleri Düzey Direnç Çalışması Teknikleri
Sistemik Yaklaşımlar
Aile sistemleri teorisine göre direnç, sadece bireysel değil, sistemik bir olgudur.
Aile Terapisinde Direnç:
Aile: Anne Nurten (kırk beş yaş), Baba Mehmet (kırk sekiz yaş), Oğul Arda (on altı yaş) – okul reddi sorunu
Sekizinci Aile Seansı:
Terapist: “Arda’nın okula gitmeme konusunda ailenizde nasıl bir denge oluşmuş?”
Anne Nurten: “Ben sürekli onu ikna etmeye çalışıyorum. Babası ise sert davranıyor.”
Baba Mehmet: “Sertlik gerek. Yoksa iş bitiremeyiz.”
Arda: “İkiniz de beni anlamıyorsunuz. Okulda çok kötü şeyler oluyor.”
Terapist: “Fark ediyorum ki herkesin çözüm arayışı var, ama bu çözümler birbirini engelliyor. Anne yumuşak yaklaşıyor, baba sert, Arda ise çekilmeyi tercih ediyor.”
Anne Nurten: “Peki ne yapacağız?”
Terapist: “Bu döngüyü bozmak için herkesin farklı bir şey denemesi gerekiyor. Anne, yumuşaklık yerine ne yapabilirsiniz?”
Anne Nurten: “Bilmiyorum… Belki daha az konuşabilirim.”
Terapist: “Baba, sertlik yerine ne deneyebilirsiniz?”
Baba Mehmet: “Dinlemeyi deneyebilirim sanırım.”
Terapist: “Arda, çekilmek yerine ne yapabilirsin?”
Arda: “Belki daha fazla anlatmaya çalışabilirim.”
Bu yaklaşım, sistemik direnci tüm aile üyelerinin katılımıyla çözmeye odaklanır.
Çok Boyutlu Direnç Analizi
Karmaşık vakalarda dirençler birden fazla boyutta ortaya çıkabilir.
Kapsamlı Vaka: Çok Boyutlu Direnç
Danışan: Ayşe, otuz dört yaşında, evli, iki çocuk annesi, öğretmen.
Başvuru Nedeni: Depresyon ve anksiyete
Tespit Edilen Direnç Boyutları:
Bireysel Boyut: Mükemmeliyetçilik, kontrol ihtiyacı Ailevi Boyut: “İyi anne” rolünü koruma Mesleki Boyut: “Güçlü öğretmen” imajını sürdürme Toplumsal Boyut: Kadın rolü beklentileri Kültürel Boyut: “Aile mahremiyeti” değerleri
On İkinci Seans – Bütüncül Yaklaşım:
Terapist: “Ayşe, farklı rolleriniz arasında sıkışmış gibi görünüyorsunuz. Bir yandan mükemmel anne olmak istiyorsunuz, diğer yandan başarılı öğretmen, diğer yandan da güçlü kadın. Bu rollerin çeliştiği anlar oluyor mu?”
Ayşe: “Sürekli çelişiyorlar! Evde yorgun olduğumda kötü anne olduğumu düşünüyorum. Okulda duygusal olduğumda zayıf öğretmen olduğumu sanıyorum.”
Terapist: “Bu rollerin hepsi gerçek benliğinizin parçaları. Peki bunları birleştiren, hepsini kapsayan Ayşe kim?”
Ayşe: “Bilmiyorum… O Ayşe’yi hiç tanımadım sanırım.”
Terapist: “O Ayşe’yi keşfetmek için bu rollerin arkasında neye ihtiyacınız var?”
Ayşe: “Mükemmel olmak zorunda olmadığımı hissetmek istiyorum.”
Bu yaklaşım, çoklu direnç katmanlarını aynı anda ele alır.
Yaratıcı ve Sanatsal Yöntemler
Geleneksel konuşma terapisinin yetersiz kaldığı durumlarda sanatsal yöntemler kullanılabilir.
Sanat Terapisi ile Direnç Çalışması:
Danışan: Emre, yirmi sekiz yaşında, konuşmakta zorlanan, travma geçmişi olan danışan.
On Beşinci Seans – Resim Terapisi:
Terapist: “Konuşmak yerine bu hafta direncin nasıl görüneceğini çizmenizi istemiştim. Nasıl oldu?”
Emre: (Kâğıdında siyah, ağır çizgilerle çizilmiş duvar resmi gösterir) “Bu… Bu bir duvar. Çok kalın.”
Terapist: “Çok güçlü bir duvar bu. Size ne hissettiriyor?”
Emre: “Güvenli… Ama aynı zamanda hapsolmuş.”
Terapist: “Hem güvenli hem hapsolmuş. Bu duvarda bir kapı olsaydı nasıl olurdu?”
Emre: (Düşünür) “Belki… Belki küçük bir pencere olabilir. Kapı çok riskli.”
Terapist: “Küçük pencere çok akıllıca. Hem dışarıyı görebilirsiniz hem de güvende kalırsınız. Bu pencereyi çizer misiniz?”
(Emre, duvarın üst kısmına küçük bir pencere çizer)
Terapist: “Bu pencereden ne görüyorsunuz?”
Emre: “Mavi gökyüzü… Ve belki bir kuş.”
Bu yaklaşım, sözel dirençleri aşmak için sembolik ifadeleri kullanır.
Drama Terapisi ile Direnç Çalışması:
Danışan: Zehra, otuz bir yaşında, öfke kontrol problemi.
Terapist: “Öfkeniz bir karakter olsaydı, nasıl birisi olurdu?”
Zehra: “Kızgın, kırmızı yüzlü, bağıran biri.”
Terapist: “Bu karakteri oynayabilir misiniz? Ona ses verin.”
Zehra: (Ayağa kalkarak, sert sesle) “Hep ben haklıyım! Kimse beni dinlemiyor! Saygı göstermiyorlar!”
Terapist: “Çok güçlü bir karakter. Şimdi bu karaktere karşı olan tarafınızı oynayın.”
Zehra: (Sesini alçaltarak) “Lütfen sakin ol… İnsanlar senden korkuyor.”
Terapist: “İki farklı ses var içinizde. Biri güç istiyor, diğeri barış. Bu sesler diyalog kurabilir mi?”
Bu teknik, iç çelişkileri dışsallaştırarak çalışmayı kolaylaştırır.
Altıncı Bölüm: Terapistin Karşı-Aktarım ve Direnç Yönetimi
Terapistin Duygusal Tepkileri
Dirençli danışanlarla çalışırken terapist de çeşitli duygusal tepkiler yaşar. Bu tepkilerin farkında olmak ve yönetmek kritik önemdedir.
Yaygın Terapist Karşı-Aktarımları:
Çaresizlik: “Bu danışanla hiçbir şey yapamıyorum” Öfke: “Sürekli engelliyor, iş birliği yapmıyor” Hayal kırıklığı: “Gelişme göstermiyor” Suçluluk: “Ben yeterli değilim” Can sıkıntısı: “Sıkıcı, tekrarlıyor”
Karşı-Aktarım Yönetimi Örneği:
Süpervizyon Seanı:
Süpervizör: “Bu danışanla çalışırken neler yaşıyorsunuz?”
Terapist: “Çok sinirleniyorum. Sürekli ‘ama’lar, ‘fakat’lar. Her önerime karşı çıkıyor.”
Süpervizör: “Bu sinir size neyi hatırlatıyor?”
Terapist: “Çocukluğumda annemle yaşadığım mücadeleleri. O da sürekli karşı çıkardı.”
Süpervizör: “Bu çok değerli bir fark etme. Peki bu sinir danışanınız hakkında size ne söylüyor olabilir?”
Terapist: “Belki de o da çocukken sürekli karşı çıkılmış bir kişi. Kontrol mücadelesi veriyor.”
Süpervizör: “Evet. Karşı-aktarımınız, danışanınızın iç dünyasını anlamanız için ipucu veriyor.”
Zor Anlar ve Kriz Yönetimi
Terapötik İlişkide Kriz Anları:
Vaka: Danışan terapisti ciddi şekilde eleştiriyor ve aşağılıyor.
Danışan: “Siz hiçbir şey anlamıyorsunuz! Bu yaşınıza kadar nasıl terapi yapıyorsunuz? Diploma mı aldınız gerçekten?”
Terapist İçsel Süreç: (Öfke, savunmaya geçme, karşı saldırı impulsu yaşar)
Terapist Müdahalesi: “Şu anda bana karşı çok büyük bir öfke yaşıyorsunuz. Bu öfke çok yoğun ve yaralayıcı. Bu durumda ne yaşıyorsunuz?”
Danışan: “Yaralayıcı mı? Siz beni yeterince yaraladınız!”
Terapist: “Bu yaralanma hissi çok güçlü. Benim sizi yaraladığımı düşünüyorsunuz. Bu size neyi hatırlatıyor?”
Danışan: (Saldırganlık azalır) “Herkes beni hayal kırıklığına uğratır… Siz de uğrattınız.”
Terapist: “Hayal kırıklığı çok acı bir duyguydu. Bu öfke aslında bu hayal kırıklığını ifade ediyor.”
Bu müdahale, saldırı altında bile terapötik tavrını koruyan terapistin yaklaşımını gösterir.
Etik Sınırlar ve Direnç
Danışan: “Siz hiç evlendiniz? Çocuğunuz var mı? Özel hayatınız nasıl?”
Terapist: “Bu sorular size önemli geliyor. Beni kişisel olarak tanımak istiyorsunuz.”
Danışan: “Evet! Sürekli ben konuşuyorum. Siz de bir şey paylaşın.”
Terapist: “Bu istediğiniz çok anlaşılır. Karşınızdaki kişiyi tanımak istersiniz. Ancak buradaki odağımız sizin yaşamınız. Beni tanımak size ne sağlayacak?”
Danışan: “Güven duygumu artıracak. Yabancı birine açılmam.”
Terapist: “Güvenin başka nasıl oluşabileceğini keşfedebiliriz. Güven için neye ihtiyacınız var?”
Bu yaklaşım, sınırları korurken direnci de terapötik olarak ele alır.
Yedinci Bölüm: Kültürel ve Sosyal Bağlamda Direnç
Kültürel Farklılıklar
Farklı kültürel geçmişlerden gelen danışanlarda dirençler, kültürel değerlerle ilişkili olabilir.
Geleneksel Aile Yapısı ve Direnç:
Danışan: Fatma, kırk beş yaşında, geleneksel aile yapısından gelen, ilk kez terapiye başvuran kadın.
Üçüncü Seans:
Fatma: “Bu konuları yabancı birine anlatmak çok garip geliyor. Bizim ailede böyle şeyler konuşulmaz.”
Terapist: “Ailenizin değerleri sizin için önemli. Bu değerlerle buraya gelmeniz arasında çelişki yaşıyorsunuz.”
Fatma: “Evet. Sanki ailemle ilgili sır veriyormuşum gibi hissediyorum.”
Terapist: “Bu sadakat duygusu çok değerli. Ailenize sadakat gösterirken kendinize de özen gösterebileceğinizi düşünüyor musunuz?”
Fatma: “Nasıl yani?”
Terapist: “Ailenizi sevmenizle kendinize yardım etmeniz çelişmek zorunda değil. Siz daha iyi olursanız, ailenize daha iyi destek olamaz mısınız?”
Fatma: “Bu açıdan düşünmemiştim… Belki haklısınız.”
Cinsiyet Rolleri ve Direnç
Erkek Danışanlarda Maskülen Direnç:
Danışan: Okan, otuz sekiz yaşında, mühendis, depresyon belirtileri.
Altıncı Seans:
Okan: “Erkekler böyle şeyler konuşmaz. Bu çok garip geliyor bana.”
Terapist: “Erkek olmanın size hangi kuralları getirdiğini düşünüyorsunuz?”
Okan: “Güçlü olmak, sorunlarını kendi çözmek, zayıflık göstermemek.”
Terapist: “Bu kurallar size neler kazandırdı hayatınızda?”
Okan: “Başarılı oldum, saygı gördüm, güvenilir biri oldum.”
Terapist: “Çok değerli kazanımlar. Peki bu kuralların size maliyeti oldu mu?”
Okan: “Maliyeti mi? Nasıl yani?”
Terapist: “Bu kurallara uymak için neyi feda etmeniz gerekti?”
Okan: (Düşünür) “Belki… Belki duygularımı. Yakın ilişkiler kurmakta zorlanıyorum.”
Terapist: “Duygularınızı feda ederek güç elde ettiniz, ama yakınlık kaybettiniz. Bu nasıl bir deneyim?”
Bu yaklaşım, cinsiyet rollerini eleştirmeden, maliyetlerini keşfetmeye odaklanır.
Sosyoekonomik Faktörler
Ekonomik Kaygılar ve Direnç:
Danışan: Mehmet, elli iki yaşında, işsiz, maddi sıkıntılar yaşıyor.
Mehmet: “Bu terapi işleri zenginlerin lüksü. Benim önce iş bulmam lazım.”
Terapist: “Ekonomik kaygılarınız çok gerçek ve öncelikli. Bu durumda ruh sağlığına odaklanmak size nasıl geliyor?”
Mehmet: “Boş iş gibi geliyor. Para yokken ruh sağlığı ne işe yarar ki?”
Terapist: “Para ve ruh sağlığı arasında nasıl bir bağlantı görüyorsunuz?”
Mehmet: “Para olursa mutlu olurum, bu kadar basit.”
Terapist: “Bu mantıklı bir düşünce. Peki daha önce paranız varken mutlu olduğunuz dönemler nasıldı?”
Mehmet: “O zaman da başka sorunlarım vardı aslında… Ama en azından bu kadar stresli değildim.”
Terapist: “Paranın stres üzerinde etkisi var, ama tam bir çözüm değil gibi görünüyor. İş arama sürecinizde ruh halinizin etkisi oluyor mu?”
Mehmet: “Moralsizken mülakat veremiyorum. İnsanlar da fark ediyor.”
Bu diyalog, ekonomik kaygılar ile ruh sağlığı arasındaki bağlantıyı keşfetmeye odaklanır.
Sekizinci Bölüm: Özel Danışan Grupları ve Direnç
Ergen Danışanlarda Direnç
Ergenlik döneminde dirençler, gelişim görevleriyle yakından ilişkilidir.
Ergen Direnç Vakası:
Danışan: Deniz, on altı yaşında, okul başarısı düşen, ailesiyle çatışma yaşayan ergen.
İkinci Seans:
Deniz: “Ben buraya gelmek istemiyorum. Annem zorla gönderiyor.”
Terapist: “Buraya gelmek senin kararın değildi. Bu nasıl bir his?”
Deniz: “Sinir bozucu. Sanki ben hasta gibiyim.”
Terapist: “Hasta gibi hissettiriliyor. Bu seni öfkelendiriyor.”
Deniz: “Tabii! Ben normal bir ergeniyim. Herkes böyle şeyler yaşar.”
Terapist: “Haklısın, ergenlik zor bir dönem. Peki bu ‘normal ergen’ yaşantın nasıl gidiyor?”
Deniz: “Eh, kötü değil. Biraz okul problemleri var sadece.”
Terapist: “Bu okul problemleri senin için ne ifade ediyor?”
Deniz: “Sıkıcı. Okul çok saçma geliyor.”
Terapist: “Sıkıcı bulman normal. Ben de ergenken okuldan sıkılırdım. Senin için en sıkıcı olan şey ne?”
Deniz: (Biraz açılır) “Öğretmenler sürekli emir veriyor. Sanki robotum.”
Bu yaklaşım, ergenin özerklik ihtiyacını onaylayarak direnci azaltır.
Yaşlı Danışanlarda Direnç
Yaşlı danışanlarda dirençler, genellikle değişim korkusu ve geçmiş deneyimlerle ilişkilidir.
Yaşlı Direnç Vakası:
Danışan: Hasan Bey, altmış sekiz yaşında, eşini kaybetmiş, depresyon belirtileri gösteren.
Beşinci Seans:
Hasan Bey: “Bu yaştan sonra değişmek mümkün değil. Alışkanlıklarım var altmış sekiz yıllık.”
Terapist: “Altmış sekiz yıllık deneyim çok değerli. Bu deneyimler size neler öğretti?”
Hasan Bey: “Hayatın zor olduğunu, insanın güçlü olması gerektiğini.”
Terapist: “Çok zorluklarla karşılaştınız ve güçlü kaldınız. Şimdi eşinizi kaybetmek nasıl bir deneyim?”
Hasan Bey: “Bu farklı. Bu kez güçlü kalamıyorum.”
Terapist: “Bu farklı türde bir zorluk. Daha önce karşılaştığınız zorluklardan farklı. Belki de farklı bir yaklaşım gerekiyor.”
Hasan Bey: “Ne gibi?”
Terapist: “Belki güçlü olmak her zaman tek başına dayanmak anlamına gelmez. Yardım almak da bir güç türü olabilir.”
Bu yaklaşım, yaşlının deneyimini onaylayarak yeni perspektifler sunar.
Çocuk Danışanlarda Direnç
Çocuklarda dirençler, genellikle oyun ve sembolik ifadeler yoluyla ortaya çıkar.
Çocuk Direnç Vakası:
Danışan: Elif, sekiz yaşında, ebeveyn boşanması yaşamış, okul reddi gösteren.
Oyun Terapisi Seansı:
Terapist: “Bu oyuncaklarla oynamak ister misin?”
Elif: (Oyuncaklara bakar ama dokunmaz) “Hayır. Evde daha güzel oyuncaklarım var.”
Terapist: “Evdeki oyuncakların daha güzel. Buradakiler sana yeterince güzel gelmiyor.”
Elif: (Sessizce oturur, sadece izler)
Terapist: (Kendisi oyuncak aile alır) “Bu aile nasıl görünüyor sana?”
Elif: “Bilmem.” (Ama merakla bakar)
Terapist: (Anne-baba oyuncağını birbirinden uzaklaştırır) “Bu anne-baba birbirinden uzaklaşıyor.”
Elif: (Aniden harekete geçer) “Hayır! Onlar bir arada olmalı!” (Oyuncakları birleştirmeye çalışır)
Terapist: “Sen onların bir arada olmasını istiyorsun. Çok önemli bu senin için.”
Elif: (Gözleri dolar) “Annemle babam da ayrıldı…”
Bu yaklaşım, çocuğun direncini kırma yerine, oyun yoluyla doğal ifadesini sağlar.
Çocuk Dirençleriyle Çalışma İlkeleri:
Doğrudan Sorgulamaktan Kaçınma: Çocuklar direkt sorulara direnç gösterir Oyun Dilini Kullanma: Sembolik ifade imkanları sunma Sabırlı Olma: Çocukların kendi hızlarını belirleme Güven Ortamı: Yargılanmama hissi yaratma Esnek Yapı: Çocuğun ihtiyaçlarına göre adaptasyon
Çocuklarda Yaygın Direnç Türleri:
Sessizlik Direnci: Konuşmama, minimal tepki verme Oyun Reddi: Terapötik oyunlara katılmama Kaçış Girişimi: Seansı erken bitirme isteği#
Saldırganlık: Oyuncakları kırma, terapiste öfke Regresyon: Yaşına uygun olmayan davranışlar
Zihinsel Engellik ve Direnç
Zihinsel engeli olan danışanlarda dirençler, bilişsel kapasiteyle ilişkili özel özellikler gösterir.
Hafif Zihinsel Engellik Vakası:
Danışan: Ali, yirmi beş yaşında, hafif zihinsel engel, sosyal beceri sorunları.
Altıncı Seans:
Ali: “Ben aptal değilim! Herkes öyle sanıyor ama değilim!”
Terapist: “Çok haklısın Ali. Sen aptal değilsin. İnsanların seni yanlış anlaması nasıl bir his?”
Ali: “Kötü his… Çok kızıyorum.”
Terapist: “Kızmak normal. Yanlış anlaşılmak zor. Peki insanlara gerçek Ali’yi nasıl gösterebilirsin?”
Ali: “Bilmiyorum… Onlar dinlemiyor ki.”
Terapist: “Dinlemiyorlar çünkü belki senin özel yanlarını henüz görmediler. Sen hangi konularda çok iyisin?”
Ali: (Gözleri parlar) “Müzik! Ben çok güzel şarkı söylerim!”
Terapist: “Müzikte çok yeteneklisin. Bu yeteneğin insanlara seni tanıtmada nasıl yardımcı olabilir?”
Özel Müdahale İlkeleri:
Basit Dil Kullanma: Karmaşık kavramlardan kaçınma Somut Örnekler: Soyut kavramları somutlaştırma Güçlü Yanları Vurgulama: Yeteneklere odaklanma Tekrar ve Pekiştirme: Önemli noktaları tekrarlama Görsel Destekler: Resim, sembol kullanma
Dokuzuncu Bölüm: Teknoloji ve Modern Direnç Türleri
Dijital Çağda Yeni Direnç Türleri
Modern yaşam, yeni türde dirençler yaratmıştır.
Sosyal Medya Direnci:
Danışan: Aylin, yirmi dört yaşında, sosyal medya bağımlılığı, karşılaştırma yapmaktan mutsuz.
Sekizinci Seans:
Aylin: “Sosyal medyayı bırakamam. Herkesin ne yaptığını bilmek zorundayım.”
Terapist: “Bilmek zorunda hissetmeniz nasıl bir deneyim?”
Aylin: “Kaçırma korkusu yaşıyorum. FOMO diyorlar ya… O.”
Terapist: “Neyi kaçıracağınızdan korkuyorsunuz?”
Aylin: “Önemli şeyleri… Arkadaşlarımın başarılarını, eğlencelerini…”
Terapist: “Bu başarıları ve eğlenceleri görmeniz size ne hissettiriyor?”
Aylin: “Kötü… Benim hayatım onlara göre sıradan geliyor.”
Terapist: “Sosyal medyadan uzaklaştığınızda bu karşılaştırmalar nasıl oluyor?”
Aylin: “Denemedim. Çok korkutucu geliyor.”
Terapist: “Bu korku çok anlaşılır. Peki gerçek hayatınızla sosyal medyada gördükleriniz arasında ne kadar fark var?”
Aylin: “Çok fark var. Ben de güzel anlarımı paylaşıyorum sadece. Kötü anları kimse görmüyor.”
Terapist: “Çok önemli bir fark ettiniz. Herkes sadece güzel anları paylaşır. Bu farkındalık size nasıl geliyor?”
Bu direnç türü, modern yaşamın yarattığı FOMO fenomeniyle ilişkilidir.
Dijital Direnç Türleri:
Sosyal Medya Bağımlılığı Direnci: Çevrimiçi kimlikten vazgeçememe Anında Gratifikasyon Direnci: Uzun vadeli hedeflere odaklanamama Dikkat Dağınıklığı Direnci: Konsantrasyondan kaçınma Sanal İlişki Direnci: Gerçek yakınlık kurma korkusu Bilgi Bombardımanı Direnci: Seçici dinlemeyi reddetme
Online Terapi ve Direnç
Pandemi sonrası yaygınlaşan online terapide farklı direnç türleri ortaya çıkmıştır.
Online Terapi Direnci:
Danışan: Kerem, otuz yaşında, online terapiye direnç gösteren.
Üçüncü Online Seans:
Kerem: “Bu online terapi gerçek değil gibi geliyor. Karşı karşıya olmak lazım.”
Terapist: “Online ortam size yapay geliyor. Gerçek terapinin nasıl olması gerektiği konusunda beklentileriniz var.”
Kerem: “Evet. İnsanla göz göze geleceksin, aynı havayı soluyacaksın.”
Terapist: “Fiziksel yakınlık sizin için önemli. Bu yakınlık size ne sağlıyor?”
Kerem: “Güven… Ve gerçeklik hissi.”
Terapist: “Şu anda benimle konuşurken nasıl hissediyorsunuz? Güven kurabiliyor musunuz?”
Kerem: “Aslında… Aslında konuşabiliyorum. Ama yine de garip.”
Terapist: “Konuşabiliyorsunuz ama hâlâ garip geliyor. Bu gariplik neyi ifade ediyor olabilir?”
Kerem: “Belki alışkanlık meselesi. Belki de bu yeni duruma uyum sağlamakta zorlanıyorum.”
Bu direnç, teknolojik değişime adaptasyon zorluğunu yansıtır.
Online Terapi Direnç Türleri:
Teknoloji Kaygısı: Teknik sorunlar korkusu Mahremiyet Endişesi: Gizlilik konusunda şüpheler Dikkat Dağınıklığı: Ev ortamının distraksiyonları Fiziksel Yakınlık İhtiyacı: Bedensel varlık arayışı Kontrol Kaybı: Teknolojik aracılara güvensizlik
Yapay Zeka Çağında Direnç
Yakın gelecekte AI destekli terapi araçlarına karşı yeni dirençler gelişecektir.
AI Direnç Senaryosu:
Danışan: “Bu chatbot beni anlayamaz. Gerçek insan değil ki.”
Potansiyel Müdahale: “AI’nın sınırları var, haklısınız. Peki insani anlayış sizin için neyi ifade ediyor?”
Onuncu Bölüm: Direnç Ölçümleri ve Değerlendirme
Direnç Şiddeti Ölçümü
Dirençlerin sistematik değerlendirilmesi, müdahale planlaması için önemlidir.
Direnç Değerlendirme Skalası:
Minimal Direnç (Birinci Düzey):
• Hafif tereddüt gösterme
• Yeni konularda doğal kaygı
• Soru sorma ve netleştirme isteği
• Genel olarak işbirlikçi tavır
Hafif Direnç (İkinci Düzey):
• Zor konulardan kaçınma
• Ödevleri bazen erteleme
• Pasif katılım
• Minimal paylaşım
Orta Direnç (Üçüncü Düzey):
• Aktif konuyu değiştirme
• Ödevleri sürekli yapmama
• Terapisti sorgulatma
• İronili yorumlar
Şiddetli Direnç (Dördüncü Düzey):
• Açık saldırganlık
• Seansları kaçırma
• Terapötik süreci sabotaj etme
• Düşmanca tavır
Maksimal Direnç (Beşinci Düzey):
• Tamamen kapalı durma
• Hiçbir işbirliği yapmama
• Terapiyi bırakma tehdidi
• Sürekli çatışma halinde olma
Değerlendirme Örneği:
Danışan: Zeynep, otuz beş yaşında, çift terapisine direnç gösteren.
Birinci-İkinci Hafta Gözlemleri:
• İki seansta bir kez yirmi dakika geç geldi → Davranışsal Direnç: Beşinci Düzey
• Ev ödevlerini yapmadı → Davranışsal Direnç: Altıncı Düzey
• “Bu teknikler çalışmıyor” diyor → Bilişsel Direnç: Beşinci Düzey
• Terapistin yeterliliğini sorguluyor → Duygusal Direnç: Altıncı Düzey
• Eşini suçlayıcı dil kullanıyor → Sistemik Direnç: Yedinci Düzey
Müdahale Planı: Direnci normalleştirme Güven inşası önceliği Çift seansı yerine bireysel seanslar Direnç hakkında meta-iletişim
Süreç İzleme ve Direnç Haritası
On Altı Haftalık Direnç Takip Grafiği:
Birinci-Dördüncü Haftalar: Yüksek Direnç (Yedinci-Sekizinci Düzey)
• Başlangıç şoku
• Güven eksikliği
• Savunma modunda olma
• Terapisti test etme
Beşinci-Sekizinci Haftalar: Orta Direnç (Beşinci-Altıncı Düzey)
• Güven kurulmaya başladı
• İlk açılmalar
• Ara sıra işbirliği
• Dirençte dalgalanmalar
Dokuzuncu-On İkinci Haftalar: Hafif Direnç (Üçüncü-Dördüncü Düzey)
• Aktif katılım artışı
• Ödevlere uyum
• Zor konularda açılma
• Terapiste güven
On Üç-On Altı Haftalar: Minimal Direnç (Birinci-İkinci Düzey)
• Tam işbirliği
• Proaktif katılım
• Kendi kendine içgörü
• Değişime açıklık
Direnç Profil Analizi
Her danışan için özel direnç profili çıkarılabilir:
Örnek Direnç Profili – Ahmet (Kırk İki Yaş, Mühendis):
Güçlü Direnç Alanları:
• Duygusal İfade (Sekizinci Düzey): Erkeklik rolü gereği
• Kontrolü Bırakma (Dokuzuncu Düzey): Mükemmeliyetçilik
• Geçmiş Travmalar (Yedinci Düzey): Çocukluk istismarı
Zayıf Direnç Alanları:
• Bilişsel Çalışma (İkinci Düzey): Analitik zeka
• Problem Çözme (Üçüncü Düzey): Mesleki yeterlilik
• Yapılandırılmış Görevler (İkinci Düzey): Sistem sevgisi
Önerilen Müdahale Stratejisi: Güçlü alanlardan (bilişsel) başla Yavaş yavaş duygusal alana geçiş Kontrol hissini koruyan teknikler kullan Travma çalışmasını en sona bırak
On Birinci Bölüm: Süpervizyon ve Mesleki Gelişim
Direnç Çalışmasında Süpervizyon
Dirençli danışanlarla çalışmak, terapist için zorlayıcı olabilir. Süpervizyon kritik önemdedir.
Detaylı Süpervizyon Seanı:
Süpervizyon Konusu: Altı aydır çalışılan dirençli danışan
Terapist: “Bu danışanla çalışırken kendimi çok çaresiz hissediyorum. Her önerimi reddediyor, ev ödevlerini yapmıyor, sürekli ‘ama’ diyor.”
Süpervizör: “Bu çaresizlik duygusu size tanıdık geliyor mu? Hayatınızda başka ne zaman böyle hissettiniz?”
Terapist: “Çocukken babamla… O da hiçbir fikrimi dinlemezdi. Her şeye karşı çıkardı.”
Süpervizör: “Çok önemli bir bağlantı bu. Danışanınız size babanızı hatırlatıyor. Peki babanızla o dönemde nasıl başa çıkmaya çalışırdınız?”
Terapist: “Daha çok ikna etmeye çalışırdım. Ama hiçbir zaman işe yaramazdı.”
Süpervizör: “Şimdi danışanınızla da aynı stratejiyi mi kullanıyorsunuz? İkna etmeye çalışmak?”
Terapist: “Evet… Sürekli ona mantıklı açıklamalar yapıyorum. Ama o da babam gibi karşı çıkıyor.”
Süpervizör: “Bu örüntüyü fark etmeniz çok değerli. Peki ikna etmek yerine ne yapabilirsiniz?”
Terapist: “Belki… Belki onun direncini anlamaya çalışabilirim. Neden karşı çıktığını.”
Süpervizör: “Harika bir içgörü. Danışanınızın direnci, sizin için ne ifade ediyor olabilir?”
Terapist: “Belki o da çocukken sürekli zorlanmış. Kimse onu dinlememiş. Şimdi kontrol sahibi olmaya çalışıyor.”
Süpervizör: “Bu perspektifle danışanınıza nasıl yaklaşırsınız?”
Terapist: “Daha sabırlı olabilirim. Direncini anlayışla karşılayabilirim.”
Grup Süpervizyonunda Direnç
Grup Süpervizyon Örneği:
Beş Terapist Katılımında:
Terapist A: “Borderline danışanımla çok zorlanıyorum. Bir gün beni idealize ediyor, ertesi gün değersizleştiriyor.”
Terapist B: “Ben de benzer durumu yaşadım. Çok kişisel aldım başlarda.”
Süpervizör: “Bu duygusal dalgalanmalar size nasıl etki ediyor?”
Terapist A: “Çok yorgun hissediyorum. Sürekli tetikte olmak zorunda kalıyorum.”
Terapist C: “Benim narsisistik danışanım da benzer şeyler yapıyor. Sürekli beni test ediyor.”
Terapist D: “Sınır koyma konusunda zorlanıyorum. Çok sert mi davranıyorum diye endişeleniyorum.”
Süpervizör: “Hepinizin ortak deneyimi var – zor danışanlarla çalışırken kendi sınırlarınızı koruma mücadelesi. Bu size ne öğretiyor?”
Terapist E: “Belki de bu danışanlar hayatlarında hiç sağlıklı sınır görmemiş. Bizden öğreniyorlar.”
Süpervizör: “Çok güzel bir gözlem. Siz onlara sağlıklı ilişkinin modelini sunuyorsunuz.”
Kişisel Terapi İhtiyacı
Terapistin Kendi Dirençleri:
Dirençli danışanlarla çalışan terapistler de kendi dirençleriyle yüzleşmelidir:
Mükemmeliyetçilik Direnci:
• “Her danışanı iyileştirmek zorundayım”
• Başarısızlık korkusu
• Sürekli performans kaygısı
Kişisel Terapi Diyalogu: Terapist: “Bu danışanla başarılı olamadığım için kendimden nefret ediyorum.” Kendi Terapisti: “Başarı sizin için ne ifade ediyor?” Terapist: “Değerli olduğumu kanıtlama.”
Kontrol Direnci:
• Terapötik süreci fazla yönlendirme
• Danışanın hızına saygı göstermeme
• Sabırsızlık
Duygusal Sınır Direnci:
• Danışanların acılarını fazla üstlenme
• Mesleki sınırları aşma
• Kurtarıcı kompleksi
Yeni Teknik Öğrenme Direnci:
• Alışık olunan yöntemlere saplanma
• Değişime kapalı olma
• Sürekli eğitimi reddetme
Terapist Öz-Bakımı
Direnç Çalışmasında Tükenmişlik Önleme:
Fiziksel Öz-Bakım:
• Düzenli egzersiz
• Yeterli uyku
• Sağlıklı beslenme
• Nefes çalışmaları
Duygusal Öz-Bakım:
• Kişisel terapi
• Arkadaş desteği
• Hobi ve eğlence
• Mindfulness pratiği
Mesleki Öz-Bakım:
• Düzenli süpervizyon
• Sürekli eğitim
• Mesleki okuma
• Konferans katılımı
Sosyal Öz-Bakım:
• Aile zamanı
• Sosyal aktiviteler
• Destek grupları
• Çevre etkileşimleri
On İkinci Bölüm: Araştırma Bulguları ve Güncel Gelişmeler
Nörobiyolojik Araştırmalar
Son yıllardaki beyin görüntüleme çalışmaları, direncin nöral temelleri hakkında önemli bulgular sunmuştur.
Temel Nörobiyolojik Bulgular:
Amygdala Hiperactivasyonu:
• Dirençli danışanlarda korku merkezi aşırı aktif
• Yeni bilgiye karşı alarm sistemi sürekli devrede
• Travma geçmişi olanların amygdala’sı daha reaktif
Prefrontal Korteks Hipoaktivasyonu:
• Mantıklı düşünce merkezi yeterince aktif değil
• Karar verme süreçleri zorlaşıyor
• İmpuls kontrolü azalıyor
Default Mode Network Aşırı Aktivasyonu:
• Varsayılan mod ağı aşırı çalışıyor
• Sürekli iç konuşma ve endişe
• An’da kalma zorluğu
Nörotransmitter Dengesizlikleri:
• Serotonin düşüklüğü: Direnç artışı
• Dopamin eksikliği: Motivasyon azalması
• GABA yetersizliği: Anksiyete artışı
Klinik Uygulamalar:
EMDR: Travma kaynaklı dirençlerde çok etkili. Bilateral beyin stimülasyonu ile travmatik anıları yeniden işleme.
Vaka Örneği – EMDR: Danışan: Ayşe, çocukluk travması, yoğun direnç gösteren. Sekiz Seans EMDR Sonrası: Travmatik anıları konuşabilir hale geldi, direnç yüzde yetmiş azaldı.
Mindfulness Temelli Müdahaleler: Amygdala’yı sakinleştirme, prefrontal korteksi güçlendirme.
Nefes Çalışmaları: Parasempatik sinir sistemini aktifleştirme, stres hormonlarını azaltma.
Nörofeedback: Beyin dalgalarını optimize etme, öz-düzenleme becerisini artırma.
Meta-Analiz Sonuçları
Büyük Meta-Analizler:
Direnç Prevalansı Araştırması:
• Yüzde yetmiş sekiz danışan terapinin ilk üç seansında direnç gösteriyor
• Yüzde kırk beş bilişsel direnç (en yaygın)
• Yüzde otuz iki davranışsal direnç
• Yüzde yirmi üç duygusal direnç
Direnç Süresi Analizi:
• Ortalama direnç süresi: Altı virgül dört seans
• Travma geçmişi olanlarda: Sekiz virgül dokuz seans
• Kişilik bozukluğu olanlarda: On iki virgül üç seans
• Anksiyete bozukluğu olanlarda: Dört virgül yedi seans
Terapist Faktörleri:
• Deneyimli terapistlerin dirençle başa çıkma başarısı yüzde otuz dört daha yüksek
• Empati skoru yüksek terapistlerde direnç çözülme süresi yüzde yirmi sekiz daha kısa
• Kişisel terapi almış terapistlerde karşı-aktarım yönetimi yüzde kırk iki daha iyi
Yaklaşım Karşılaştırması:
• Psikanalitik yaklaşım: Direnç çözülme oranı yüzde altmış yedi
• BDT yaklaşımı: Direnç çözülme oranı yüzde yetmiş üç
• Hümanistik yaklaşım: Direnç çözülme oranı yüzde yetmiş bir
• Entegratif yaklaşım: Direnç çözülme oranı yüzde seksen bir
Kültürlerarası Araştırmalar
Dünya Çapında Direnç Örüntüleri:
Batı Avrupa:
• Bireysellik odaklı dirençler yaygın
• Özerklik kaybı korkusu
• Performans kaygısı direnci
• Mükemmeliyetçilik direnci
Doğu Asya:
• Kolektif değerler odaklı dirençler
• Aile mahremiyeti direnci
• Otorite saygısı direnci
• Yüz kızartma korkusu
Ortadoğu:
• Dini değerler odaklı dirençler
• Cinsiyet rolleri direnci
• Geleneksel yapı koruma
• Toplumsal onay arayışı
Türkiye Özel Bulguları:
• Yüzde otuz dört aile mahremiyeti direnci
• Yüzde yirmi sekiz cinsiyet rolü direnci
• Yüzde yirmi iki dini değer direnci
• Yüzde on altı sosyoekonomik direnç
Kültürel Müdahale Önerileri:
Türk Toplumu İçin: Aileyi dahil etme stratejileri Dini değerlere saygı gösterme Kolektif kimliği onaylama Geleneksel öğütlerle terapi entegrasyonu
Teknoloji Destekli Direnç Araştırmaları
Yapay Zeka Destekli Direnç Tespiti:
Yeni geliştirilen AI algoritmaları, danışanın ses tonu, kelime seçimi ve beden dilinden direnç seviyesini yüzde seksen dokuz doğrulukla tespit edebiliyor.
Sanal Gerçeklik Terapide Direnç:
• VR ortamında direnç yüzde yirmi üç daha az görülüyor
• İmmersif deneyim direnci azaltıyor
• Travma çalışmasında özellikle etkili
Mobil Uygulama Destekli Takip:
• Günlük direnç takibi mümkün
• Erken uyarı sistemleri
• Terapist-danışan gerçek zamanlı iletişimi
Gelecek Araştırma Yönleri
Gelecek Dönemde Odaklanılacak Alanlar:
Genetik Yatkınlık Araştırmaları:
• Direnç gösteren genler tanımlanacak
• Kişiselleştirilmiş terapi protokolleri
• Epigenetik faktörlerin etkisi
Mikrobiom ve Direnç:
• Bağırsak bakterilerinin ruh hali etkisi
• Probiyotik destekli terapi
• Beslenme-direnç ilişkisi
Sosyal Medya Etkisi:
• Dijital direnç türlerinin artışı
• Online kimlik ve gerçek kimlik çatışması
• Algoritma etkisinde direnç gelişimi
İklim Değişikliği ve Direnç:
• Çevre kaygısının direnç yaratması
• Geleceğe yönelik umutsuzluk direnci
• Kolektif travma ve direnç
On Üçüncü Bölüm: Özel Durumlar ve İleri Teknikler
Grup Terapisinde Direnç
Grup ortamında dirençler daha karmaşık dinamikler gösterir.
Grup Terapisinde Direnç Türleri:
Bireysel Direnç: Her grup üyesinin kendi direnci
Grup Direnci: Grubun bir bütün olarak gösterdiği direnç
Alt Grup Direnci: Grup içinde koalisyon kurma
Lider Direnci: Grup liderine karşı örgütlü direnç
Detaylı Grup Direnci Vakası:
Grup: Sekiz kişilik anksiyete grubu, on ikinci seans
Grup Dinamiği:
• Mehmet: Grup lideri rolünde, sürekli tavsiye veriyor
• Ayşe: Sessiz kalıyor, minimal katılım
• Can: Her şeye karşı çıkıyor, grup kurallarını eleştiriyor
• Zehra: Sürekli kendi sorunlarından bahsediyor
• Diğerleri: Pasif izleyici konumunda
On İkinci Seans – Grup Direnci Müdahalesi:
Terapist: “Fark ettiğim bir şey var. Grup olarak zor konulardan kaçınıyoruz. Herkesin aslında konuşmak istediği ama konuşamadığı şeyler var gibi.”
Mehmet: “Ben her şeyi açık konuşuyorum. Sorun yok bende.”
Can: “Mehmet sürekli konuşuyor zaten. Başkasına sıra gelmiyor.”
Ayşe: (Sessizce kafasını sallıyor)
Terapist: “Şu anda grubumuzda neler oluyor? Mehmet konuşmak istiyor, Can bundan rahatsız, Ayşe sessiz kalıyor. Bu bizim grup dışındaki hayatımıza benziyor mu?”
Zehra: “Ailemde de böyle. Babam sürekli konuşur, ben susarım.”
Mehmet: (Savunmaya geçerek) “Ben yardım etmeye çalışıyorum sadece.”
Terapist: “Mehmet, yardım etme isteğiniz çok değerli. Peki bu yardım etme isteği arkasında neler olabilir?”
Mehmet: (Düşünür) “Belki… Belki kontrol etmek istiy### Kişilik Bozuklukları ve Direnç
Kişilik bozukluğu tanısı olan danışanlarda dirençler, karakter yapısının bir parçası olarak görülmelidir.
Borderline Kişilik Bozukluğunda Direnç:
Danışan: Selin, yirmi dokuz yaşında, Borderline Kişilik Bozukluğu tanısı.
Yirmi İkinci Seans – İdealizasyon-Değersizleştirme Direnci:
Selin: “Artık size güvenmiyorum! Geçen hafta beni anlayamadınız. Siz de diğerleri gibisiniz!”
Terapist: “Şu anda bana karşı çok öfkelisiniz. Bu öfkenin altında neler var?”
Selin: “Hayal kırıklığı! Sizi farklı sanıyordum. Ama siz de beni terk edeceksiniz!”
Terapist: “Beni idealize ettiğiniz dönemden şimdi değersizleştirdiğiniz döneme geçtiniz. Bu size tanıdık geliyor mu?”
Selin: “Evet… Herkesle böyle oluyor. Önce çok seviyorum, sonra nefret ediyorum.”
Terapist: “Bu örüntüyü fark etmeniz çok önemli. Bu, kara-beyaz düşünme dediğimiz durum. İnsanlar ya mükemmel ya da korkunçtur. Arada bir alan yok.”
Selin: “Evet! Gri alan göremiyorum. Bu nasıl değişir?”
Terapist: “Şu anda benimle ilgili hem pozitif hem negatif hislerin olduğunu kabul edebilir misiniz? Bu çelişkili hisleri aynı anda yaşayabilir misiniz?”
Bu yaklaşım, Borderline dirençlerinin altında yatan bütünleştirme zorluğunu ele almaktadır.
Narsisistik Kişilik Bozukluğunda Direnç:
Danışan: Kemal, kırk beş yaşında, şirket sahibi, Narsisistik Kişilik Bozukluğu özellikleri.
On Sekizinci Seans – Üstünlük Direnci:
Kemal: “Bu teknikler benim seviyemde birine uygun değil. Benim sorunlarım daha karmaşık.”
Terapist: “Mevcut yaklaşımların size uygun olmadığını düşünüyorsunuz. Sizin için neyin daha uygun olacağını düşünüyorsunuz?”
Kemal: “Ben stratejik düşünen biriyim. Bu basit duygusal yaklaşımlar işe yaramaz.”
Terapist: “Stratejik düşünce konusundaki yeteneğinizi takdir ediyorum. Peki bu stratejik yaklaşımınız kişisel ilişkilerinizde nasıl sonuçlar veriyor?”
Kemal: (Savunmaya geçer) “İlişkilerim de stratejik. Duygusal olmam gerekmez.”
Terapist: “Stratejik yaklaşım size başarı getirmiş. Ancak buraya gelmeniz, bazı alanların istediğiniz gibi gitmediğini gösteriyor. Bu nasıl bir deneyim sizin için?”
Kemal: (Uzun sessizlik) “Bazen… Bazen çok yalnızım. Ama kimseye bunu söyleyemem.”
Bu müdahale, narsisistik direncin altındaki kırılganlığa nazikçe dokunmaktadır.
Madde Kullanım Bozuklukları ve Direnç
Bağımlılık tedavisinde dirençler, özellikle inkâr mekanizmaları şeklinde kendini gösterir.
Alkol Kullanım Bozukluğu Vakası:
Danışan: Hasan, elli iki yaşında, yirmi yıldır aşırı alkol kullanımı.
Beşinci Seans – İnkâr Direnci:
Hasan: “Benim alkol problemim yok. Sadece stresli dönemlerde içiyorum.”
Terapist: “Stresli dönemlerde alkol size ne sağlıyor?”
Hasan: “Rahatlatıyor. Kafamı boşaltıyor.”
Terapist: “Rahatlatıcı etkisini görüyorsunuz. Peki hiç ters etkiler yaşadığınız oluyor mu?”
Hasan: “Bazen ertesi gün kendimi kötü hissediyorum ama bu normal.”
Terapist: “Hem rahatlatıcı hem de kötü hissettirici etkiler var. Bu çelişki size nasıl geliyor?”
Hasan: “Çelişki mi? Herkes içer, herkes ertesi gün kötü hisseder.”
Terapist: “Sizin deneyiminizi diğer insanlarınkiyle kıyaslıyorsunuz. Peki eşiniz bu konuda ne düşünüyor?”
Hasan: (Rahatsızlık belirtileri) “O abartıyor. Kadınlar anlamaz.”
Terapist: “Eşinizin endişeleri sizi rahatsız ediyor gibi. Bu endişelerinde haklı olabileceği yanlar var mı?”
Hasan: (Uzun sessizlik) “Bazen… Bazen çocuklarım bana bakış şekilleri değişiyor.”
Bu diyalog, inkâr direncinin yavaş yavaş çözülme sürecini göstermektedir.
Mehmet: (Düşünür) “Belki… Belki kontrol etmek istiyorum. Eğer konuşmazsam, kötü şeyler olacak.”
Can: “Ben de her şeye karşı çıkıyorum çünkü kimse beni dinlemiyor zaten.”
Grup Müdahale Teknikleri:
Grup Sürecini Yorumlama: “Şu anda grubumuzda…” Paralellik Kurma: “Bu grup dışı yaşamınıza benziyor mu?” Burada-Şimdi Odaklanma: “Şu anda aramızda neler oluyor?” Çok Yönlü Feedback: Üyelerin birbirine tepki vermesi Grup Normlarını Sorgulama: Yazılı olmayan kuralları açığa çıkarma
Çift Terapisinde Sistemik Direnç
Çift terapisinde dirençler sistem düzeyinde ortaya çıkar.
Sistemik Direnç Vakası:
Çift: Mehmet (kırk beş yaş) – Aylin (kırk iki yaş), on sekiz yıllık evlilik, çocuk yok
Sistemik Direnç Örüntüsü:
• Mehmet: “O değişirse ben de değişirim”
• Aylin: “Önce o özür dilemeli”
• Döngüsel suçlama sistemi
• Değişimden her ikisi de korkuyor
Sekizinci Çift Seansı:
Terapist: “Fark ettiğim bir döngü var. Mehmet, Aylin’in önce değişmesini bekliyor. Aylin, Mehmet’in önce özür dilemesini bekliyor. Bu döngü nasıl kırılabilir?”
Mehmet: “Ben yıllardır çabalıyorum. Artık o çabalasın.”
Aylin: “Ben de çabaladım! Ama o fark etmedi.”
Terapist: “İkiniz de çok çabalamışsınız. Bu çabalar karşınızdaki tarafından görülmemiş. Bu nasıl bir deneyim?”
Mehmet: “Çok yorucu. İnsan pes ediyor.”
Aylin: “Aynen öyle. Vazgeçiyorsun.”
Terapist: “İkiniz de aynı duyguyu yaşıyorsunuz – görülmeme, anlaşılmama. Bu ortak deneyiminiz size ne söylüyor?”
Aylin: (Mehmet’e bakarak) “Sen de mi aynı şeyi hissediyorsun?”
Mehmet: “Evet… Hiç böyle düşünmemiştim.”
Sistemik Müdahale İlkeleri:
Döngüsel Nedensellik: “Kim başlattı?” yerine döngüyü anlama Çift Empati: Her iki tarafın duygularını onaylama Sistemik Yeniden Çerçeveleme: Sorunu bireyde değil sistemde görme Homeostazi Farkındalığı: Sistemin değişime direncini anlama Küçük Değişimler: Büyük değişim yerine küçük adımlar
Aile Terapisinde Çoklu Direnç
Aile sistemlerinde her üyenin farklı direnci olabilir.
Aile Direnci Vakası:
Aile Yapısı:
• Baba Ahmet (kırk sekiz yaş): Otoriter, kontrol odaklı
• Anne Fatma (kırk beş yaş): Uzlaştırıcı, çatışmadan kaçınan
• Oğul Cem (on yedi yaş): İsyankâr, okul reddi gösteren
• Kız Elif (on dört yaş): Mükemmeliyetçi, kaygılı
Her Üyenin Direnç Türü:
Baba Ahmet: “Aile içi meseleler dışarıya söylenmez” Anne Fatma: “Ben de suçlu görülüyorum hep” Oğul Cem: “Beni anlamıyorsunuz, boşuna uğraşıyorsunuz” Kız Elif: “Ben problemsizim, diğerlerine bakın”
Altıncı Aile Seansı – Çoklu Direnç Müdahalesi:
Terapist: “Her birinizin burada olmakla ilgili farklı hisleri var. Ahmet Bey mahremiyeti korumak istiyor, Fatma Hanım suçlanmaktan endişeli, Cem burada olmanın anlamsız olduğunu düşünüyor, Elif ise sorunun kendisinde olmadığını belirtiyor. Bu farklı yaklaşımlar sizin aile olarak nasıl çalıştığınızı gösteriyor.”
Baba Ahmet: “Tabii ki farklıyız. Bu normal değil mi?”
Terapist: “Elbette farklısınız ve bu değerli. Peki bu farklılıklar ailenizde nasıl yönetiliyor?”
Anne Fatma: “Çoğunlukla çatışma oluyor. Sonra ben ortayı bulmaya çalışıyorum.”
Oğul Cem: “Anne hep barış yapmaya çalışır ama babam dinlemez.”
Kız Elif: “Ben de çatışmaya girmek istemiyorum. Odama çekiliyorum.”
Terapist: “Herkesin kendini koruma yöntemi var. Ahmet Bey kontrol ederek, Fatma Hanım uzlaştırarak, Cem karşı çıkarak, Elif kaçarak. Bu yöntemler sizi nasıl etkiliyor?”
Baba Ahmet: (Düşünür) “Belki fazla kontrol ediyorum…”
Aile Müdahale Stratejileri:
Aile Döngülerini Tanımlama: Tekrarlayan örüntüleri gösterme Her Üyenin Rolünü Onaylama: Herkesin katkısını kabul etme Güçlü Yönleri Vurgulama: Ailenin başarılı olduğu alanlar Küçük Değişimler: Aile sistemini sarsacak büyük değişikliklerden kaçınma Koalisyon Değişikliği: Sağlıksız ittifakları fark ettirme
Travma Informed Direnç Çalışması
Travma yaşamış danışanlarda dirençler hayatta kalma mekanizmalarıdır.
Karmaşık PTSD Vakası:
Danışan: Mehmet, otuz beş yaşında, çocukluk döneminde fiziksel ve duygusal istismar
Travma Dirençleri:
• Hipervigilans: Sürekli tehlike arayışı
• Disosiyasyon: “Burada değilim” hissi
• Duygusal donukluk: Hisleri kesme
• Güvensizlik: Terapiste bile güvenmeme
On Beşinci Travma Seansı:
Mehmet: (Fiziksel olarak gergin, göz teması kurmaktan kaçınıyor) “Bu hafta yine o rüyaları gördüm. Ama ayrıntılarını hatırlamıyorum.”
Terapist: (Sakin, yargılayıcı olmayan ton) “Rüyaları hatırlamama çok anlaşılır. Bazen zihnimiz bizi korumak için bazı anıları sisli bırakır.”
Mehmet: “Sisli mi? Bu normal mi?”
Terapist: “Travma yaşamış beyinlerde çok normal. Sizin beyniniz o dönemde hayatta kalmanızı sağladı. Şimdi de sizi korumaya devam ediyor.”
Mehmet: (Biraz rahatlar) “Ama artık güvende olmam gerekmiyor ki.”
Terapist: “Mantıklı olarak biliyorsunuz, ama beyniniz henüz bu mesajı almamış olabilir. Bu çok zaman alabilir ve tamamen normal.”
Mehmet: “Ne kadar zaman?”
Terapist: “Herkes farklı. Ama önemli olan acele etmemeniz. Kendi hızınızda ilerleyeceğiz.”
Travma Informed Müdahale İlkeleri:
Güvenlik Önceliği: Her şeyden önce güven hissi Seçim ve Kontrol: Danışana kontrol hissi verme Kültürel Saygı: Travmanın kültürel bağlamını anlama İşbirliği: “Size ne oldu?” yerine “Size neler olmuş?” Re-travmatizasyon Önleme: İkincil travma yaratmama
Suisidal Danışanlarda Direnç
İntihar düşüncesi olan danışanlarda dirençler hayati önem taşır.
Suisidal Direnç Vakası:
Danışan: Zeynep, yirmi sekiz yaşında, majör depresyon, intihar girişimi öyküsü
Suisidal Dirençler:
• Yaşama direnci: “Yaşamaya değmez”
• Tedavi direnci: “Hiçbir şey işe yaramaz”
• İletişim direnci: “Kimse anlamaz”
• Umut direnci: “Gelecek yok”
Kriz Seansı:
Zeynep: “Bu hafta çok kötüydü. Yine… yine o düşünceler geldi.”
Terapist: (Dikkatli, sakin) “O düşünceler sizi çok yoruyor. Bunlarla nasıl başa çıktınız?”
Zeynep: “Başa çıkmadım. Sadece… sadece henüz bir şey yapmadım.”
Terapist: “Henüz bir şey yapmamış olmanız önemli. Bu size nasıl bir güç gerektirdi?”
Zeynep: “Güç mü? Sadece korkaklık.”
Terapist: “Korkaklık demiyor bu. İçinizdeki bir parça hâlâ yaşamayı seçiyor. Bu parça size ne söylüyor?”
Zeynep: (Sessizlik, sonra ağlamaya başlar) “Belki… belki de tamamen ümitsiz değilim.”
Terapist: “Bu çok önemli bir fark etme. Bu ümit kırıntısı çok değerli.”
Suisidal Direnç Müdahale İlkeleri:
Yaşama Bağlılık Bulma: En küçük yaşama nedenini keşfetme Güvenlik Planı: Kriz anları için somut plan Destek Ağı Aktivasyonu: Sosyal bağlantıları güçlendirme Anın Güvenliği: “Şu anda güvenli misiniz?” Profesyonel Ağ: Psikiyatrist, acil servis koordinasyonu
On Dördüncü Bölüm: Teknoloji Destekli Direnç Müdahaleleri
Yapay Zeka Destekli Direnç Tespiti
Modern teknoloji, direnç tespitinde yeni olanaklar sunuyor.
AI Tabanlı Direnç Analizi:
Gelişmiş algoritmalar şunları analiz edebiliyor:
• Ses tonu değişimleri
• Kelime seçim örüntüleri
• Beden dili mikroifadeleri
• Yanıt süreleri
• Duygusal volatilite
Örnek AI Raporu:
Danışan: Ahmet, on ikinci seans analizi Direnç Skoru: Altı virgül yedi (Orta-yüksek) Ana İndikatörler:
• Ses tonu yüzde yirmi üç monoton artış
• “Ama”, “fakat” kullanımı yüzde kırk beş artış
• Göz teması yüzde altmış yedi azalma
• Yanıt gecikmesi ortalama üç virgül iki saniye
• Savunma kelimeleri yüzde yetmiş sekiz artış
AI Önerileri: Empati odaklı yaklaşım artırılsın Doğrudan yüzleştirmeden kaçınılsın Güven inşasına odaklanılsın
Sanal Gerçeklik Terapide Direnç
VR teknolojisi, geleneksel terapide dirençle karşılaşılan alanlarda çığır açıyor.
VR Direnç Azaltma Mekanizmaları:
İmmersif Deneyim: Gerçeklik hissi direnci azaltıyor Güvenli Keşif: Sanal ortamda risk hissi azalıyor Oyunlaştırma: Terapi oyun gibi hissettiriliyor Kontrol Hissi: Danışan sanal ortamı kontrol edebiliyor
VR Travma Terapisi Vakası:
Danışan: Emre, otuz yaşında, trafik kazası PTSD’si
Geleneksel Terapi: Sekiz seans, yoğun direnç VR Terapi: Dört seans, minimal direnç
VR Seans Örneği: Terapist: “Sanal ortamda arabanın direksiyonuna geçmek nasıl hissettiriyor?” Emre: “Gerçek gibi ama güvenli. Durdurabilirim istediğim zaman.” Terapist: “Bu kontrol hissi size ne veriyor?” Emre: “Korkmuyorum. İlk kez korkmuyorum.”
Mobil Uygulama Destekli Takip
Akıllı telefon uygulamaları, seanslar arası direnç takibinde devrim yaratıyor.
Direnç Takip Uygulaması Özellikleri:
Günlük Mood Takibi: Direnç seviyesi grafiklemesi Tetikleyici Belirleme: Direnci artıran faktörler Baş Etme Stratejileri: Anında müdahale önerileri Terapist Bildirimi: Kritik durumlarda otomatik uyarı İlerleme Takibi: Haftalık direnç değişim grafikleri
Uygulama Kullanım Örneği:
Bildirim: “Direnç seviyen bugün yedi. Nefes egzersizi yapmak ister misin?” Danışan Yanıtı: “Evet” (Beş dakika nefes egzersizi) Sonuç: Direnç seviyesi yediden dörde düştü Terapiste Rapor: “Emre bugün yüksek direnç yaşadı, nefes egzersizi ile başarıyla yönetti.”
Biyofeedback ve Direnç
Biyofeedback cihazları, direncin fiziksel belirtilerini gerçek zamanlı takip ediyor.
Biyofeedback Parametreleri:
Kalp Ritmi Değişkenliği: Stres ve direnç göstergesi Cilt İletkenliği: Duygusal aktivasyon seviyesi Kas Gerginliği: Fiziksel direnç indikasyonu Beyin Dalgaları: EEG ile direnç paternleri
Biyofeedback Destekli Seans:
Danışan: Ayşe, anksiyete direnci Cihaz Göstergesi: Kalp ritmi düzensiz, cilt iletkenliği yüksek Terapist: “Şu anda vücudunuz alarm veriyor. Bu size nasıl geliyor?” Ayşe: “Kendimi çok gergin hissediyorum.” Terapist: “Nefes egzersizi yaparak bu gerilimi azaltabilir miyiz?” (Beş dakika nefes egzersizi) Cihaz Göstergesi: Kalp ritmi düzenleşti, iletkenlik azaldı Ayşe: “Vay, gerçekten rahatladım!”
On Beşinci Bölüm: Direnç Çalışmasında Etik Konular
Informed Consent ve Direnç
Danışanların direnç hakkında bilgilendirilme hakkı vardır.
Direnç Odaklı Bilgilendirilmiş Onam:
“Bu terapötik süreçte bazen değişime karşı direnç yaşayabilirsiniz. Bu tamamen normal ve sağlıklıdır. Direnç yaşadığınızda:
• Bundan utanmanıza gerek yoktur
• Direncin altında yatan nedenleri birlikte keşfedeceğiz
• Kendi hızınızda ilerleyebilirsiniz
• İstediğiniz zaman duraklatabilir veya değiştirebilirsiniz”
Sınırlar ve Direnç
Terapötik sınırlar, dirençli danışanlarla daha da kritik hale gelir.
Sınır İhlali Direnç Vakası:
Danışan: “Telefon numaranızı verebilir misiniz? Kriz anlarında arayabilirim.” Yanlış Yaklaşım: “Hayır, bu etik değil.” Doğru Yaklaşım: “Kriz anlarında destek ihtiyacınız çok anlaşılır. Bu ihtiyacı terapötik çerçevede nasıl karşılayabiliriz?”
Çoklu İlişkiler ve Direnç
Küçük topluluklarda çoklu ilişki riskleri artabilir.
Direnç Yaratan Çoklu İlişki:
Durum: Terapist, danışanın çocuğuyla aynı okulda Direnç: “Siz okulda çocuğumu görüyorsunuz, ben size nasıl açılayım?” Müdahale: Durumu şeffaf konuşma, gerekirse yönlendirme
Son Değerlendirme: Dirençten Dönüşüme Giden Yol
Direnç, psikolojik danışmanlık ve psikoterapide karşılaşılan en karmaşık ve aynı zamanda en öğretici fenomenlerden biridir. Bu kapsamlı rehber boyunca ele aldığımız teorik perspektifler, pratik uygulamalar ve gerçek vaka örnekleri, bize direncin salt bir engel olmadığını, aksine terapötik sürecin vazgeçilmez bir bileşeni olduğunu göstermiştir.
Direncin Paradoksu: Direnç, aynı anda hem değişimi engelleyen hem de değişimin habercisi olan bir olgudur. Danışanın direnci, onun geçmiş yaralanmalarını, mevcut korku ve endişelerini, gelecek kaygılarını bize anlatır. Her dirençli davranış, “Beni koru, beni anla, bana zarar verme” diyen bir iç sesin dışa vurumudur.
Terapötik İlişkide Direncin Yeri: Dirençli danışanlarla çalışmak, terapistlerin mesleki ve kişisel gelişimlerinde dönüm noktaları yaratır. Bu süreç, terapistleri kendi sınırlarını keşfetmeye, empati kapasitelerini genişletmeye ve yaratıcı çözüm üretmeye zorlar. Aynı zamanda, terapistin kendi dirençleriyle yüzleşmesine de fırsat tanır.
Kültürel Bağlamda Direnç: Türk toplumunun kolektif yapısı, aile değerleri ve kültürel kodları, dirençlerin şekillenişinde önemli rol oynar. “Aile mahremiyeti”, “toplumsal onay” gibi değerler, Batılı terapi yaklaşımlarının adaptasyonunda dikkat edilmesi gereken unsurlardır. Bu rehber, bu kültürel hassasiyetleri göz önünde bulundurarak, yerli bir direnç çalışması perspektifi sunmuştur.
Teknolojinin Dönüştürücü Gücü: Yirmi birinci yüzyılın teknolojik imkanları, direnç çalışmasında yeni ufuklar açmıştır. Yapay zeka destekli tanı sistemleri, sanal gerçeklik terapileri, mobil takip uygulamaları ve biyofeedback teknolojileri, geleneksel terapi yöntemlerini güçlendiren araçlar olarak öne çıkmaktadır. Ancak teknoloji, insan ilişkisinin yerini alamaz; onu destekleyen bir araç olarak kalır.
Direnç Çalışmasının Evrensel İlkeleri:
Anlayış ve Empati: Her direnç, danışanın hayatta kalma hikayesinin bir parçasıdır Sabır ve Süreç: Değişim zaman alır, acele etmek zararlıdır Bireysellik: Her danışanın direnci benzersizdir Güven İnşası: Direncin çözülmesi ancak güvenli ilişkide mümkündür Yaratıcılık: Standart yaklaşımlar her zaman işe yaramaz Bütüncüllük: Direnç, kişinin tamamının bir yansımasıdır
Gelecek Vizyonu: Direnç çalışması, sürekli evrim geçiren bir alandır. Nörobilim, epigenetik, kuantum psikoloji gibi disiplinler, direncin doğası hakkında yeni anlayışlar sunmaktadır. Gelecekte, daha kişiselleştirilmiş, daha hassas ve daha etkili direnç müdahaleleri geliştirilecektir.
Mesleki Sorumluluk: Mental sağlık profesyonelleri olarak, dirençli danışanlarla çalışırken yalnızca teknik becerilerimizi değil, insani özelliklerimizi de kullanırız. Bu, büyük bir sorumluluk ve aynı zamanda büyük bir ayrıcalıktır. Her direnç, bize danışanın iç dünyasına açılan bir pencere sunar.
Umut ve İyileşme: Bu rehberin en önemli mesajı şudur: Her direnç aşılabilir, her yaralanma iyileşebilir. Bazen bu süreç aylar alır, bazen yıllar. Ancak direnci anlayışla karşılayan, sabırla bekleyen ve yaratıcılıkla yaklaşan terapistler, mucizevi dönüşümlere tanık olurlar.
Danışanlara Mesaj: Dirençlerinizden utanmayın. Onlar sizi korumuş, hayatta tutmuş olan güçlü mekanizmalardır. Terapi sürecinde dirençlerinizle karşılaştığınızda, bunları kendinize karşı bir saldırı olarak değil, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olarak görün.
Terapistlere Çağrı: Dirençli danışanlarınızla çalışırken, onları “zor” veya “işbirliği yapmayan” olarak etiketlemeyin. Her direnç, size danışanın hikayesini daha derinden anlama fırsatı sunar. Bu fırsatı değerlendirmek, hem mesleki hem de kişisel gelişiminiz için paha biçilmezdir.
Toplumsal Etki: Direnç çalışmasında elde edilen başarılar, yalnızca bireysel düzeyde kalmaz. İyileşen her danışan, çevresine daha sağlıklı ilişkiler kurma kapasitesi kazandırır. Bu, toplumsal ruh sağlığının iyileşmesine katkı sağlar.
Süreklilik ve Gelişim: Bu rehber, son nokta değil, bir başlangıçtır. Direnç çalışması, sürekli öğrenme ve gelişim gerektiren bir alandır. Her yeni vaka, yeni bir öğrenme fırsatıdır. Her başarısız müdahale, daha iyi yaklaşımlar geliştirme şansıdır.
Kapanış Metaforu: Direnç, tıpkı bir nehirdeki kayalar gibidir. Su, kayaların etrafından dolaşarak yoluna devam eder. Zamanla kayalar aşınır, su yatağı derinleşir. Terapist su gibi sabırlı, danışan kaya gibi güçlüdür. İkisi birlikte, yeni bir yatak oluşturur – iyileşme yatağı.
Son Söz: Her direnç, aslında bir umut işaretidir. Çünkü direnç gösteren insan, hâlâ kendini korumaya çalışan, hâlâ yaşamaya tutunmaya çalışan bir insandır. Ve bu, iyileşmenin mümkün olduğunun, değişimin gerçekleşebileceğinin en güçlü kanıtıdır.
Direnç çalışması, belki de terapötik sanatın en zorlu ama aynı zamanda en ödüllendirici yanıdır. Her aşılan direnç, hem terapist hem de danışan için dönüştürücü bir deneyimdir. Bu dönüşüm, sadece terapötik ortamda kalmaz; yaşamın her alanına yayılır ve yeni umut hikayelerinin doğmasına vesile olur.
Bu rehberin, direnç labirintinde yol arayan tüm mental sağlık profesyonellerine ışık tutması ve her dirençli danışana umut kapısı açması dileğiyle…
Kaynakça ve İleri Okuma Önerileri:
Freud, S. Dinamik Transferans Rogers, C. Danışan Merkezli Terapi Yalom, I. Terapinin Hediyesi Miller, W. R., & Rollnick, S. Motivasyonel Görüşme Linehan, M. M. DBT Beceri Eğitimi El Kitabı Van der Kolk, B. Beden Aklı Tutar Siegel, D. J. Gelişen Zihin Porges, S. W. Polivagal Teori Levine, P. A. Konuşulmayan Sesle Ogden, P., Minton, K., & Pain, C. Travma ve Beden
Türkçe Kaynaklar: Voltan-Acar, N. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Köknel, Ö. Bireysel ve Toplumsal Şiddet Özbay, Y. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Karahan, T. F. Psikolojik Yardım Süreci Cüceloğlu, D. İnsan ve Davranışı
Prolonged Exposure (PE) Travma Tedavisi: Seanslar, Amaçlar ve Gerekçeler
Aşama 1: Ön Değerlendirme ve Tedaviye Hazırlık (1-2. Seanslar)
1. Seans: Kapsamlı Değerlendirme (90 dakika)
İlk Karşılama (10 dk):
• Terapist: “Merhaba Ayşe Hanım, bugün sizinle yaşadığınız travmatik deneyimi ve bunun günlük hayatınıza etkilerini detaylı konuşacağız. Bu değerlendirme, sizin için en uygun tedavi planını oluşturmamıza yardımcı olacak.”
• Amaç: Güvenli terapötik ilişkinin kurulması ve hastanın tedaviye güveninin oluşturulması.
• Gerekçe: Travma tedavisinde güven ilişkisinin kurulması, hastanın zorlu maruz bırakma çalışmalarına katılım motivasyonunu artırır.
Ayrıntılı Öykü Alma (30 dk):
• Amaç: Travmanın doğası, şiddeti, süresi ve hastanın başa çıkma mekanizmalarını anlamak.
• Gerekçe: Tedavi planının hastanın özgül travmasına göre şekillendirilmesi, hangi belirtilerin ön planda olduğunun belirlenmesi ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi için kritik öneme sahiptir.
• Terapist şu soruları sorar: “Kaza nasıl gerçekleşti? Neredeydiniz? Kimler vardı? Ne gördünüz, duydunuz, hissettiniz?”
• Travma öncesi, sırası ve sonrasına dair detaylar toplanır.
Standardize Ölçekler (20 dk):
• Amaç: TSSB şiddetinin ve eşlik eden psikolojik sorunların nesnel ölçütlerle değerlendirilmesi.
• Gerekçe: Tedavinin etkinliğini ölçmek için temel veri sağlar, tedavi öncesi ve sonrası karşılaştırma yapabilmek için objektif ölçütler sunar.
• CAPS-5, PCL-5, BDI-II, BAI, PSQI ölçekleri uygulanır.
• Terapist: “Bu ölçekler, belirtilerinizin şiddetini objektif olarak değerlendirmemize ve tedavi sürecinde iyileşmeyi takip etmemize yardımcı olacak.”
Sonuçların Paylaşılması (20 dk):
• Amaç: Hastanın tanı ve belirtiler hakkında bilgilendirilmesi, tedavi için motivasyonun artırılması.
• Gerekçe: Bilgilendirme, hastanın yaşadıklarını normalleştirerek anksiyeteyi azaltır ve tedaviye katılım motivasyonunu artırır.
• Terapist: “Ayşe Hanım, yaptığımız değerlendirme sonucunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanı kriterlerini karşılıyorsunuz. PCL-5 puanınız 58, bu puanın 33’ün üzerinde olması klinik olarak anlamlı TSSB belirtilerine işaret ediyor.”
Tedavi Açıklaması ve Motivasyon Geliştirme (10 dk):
• Amaç: PE tedavisinin mantığının anlatılması ve hastanın tedaviye bağlılığının sağlanması.
• Gerekçe: Tedavinin zorlu doğası nedeniyle, hasta neden bu adımları attığını ve neden zorluklara rağmen devam etmesi gerektiğini anlamalıdır.
• Terapist: “Prolonged Exposure tedavisi, bu tür travmatik deneyimler için çok etkili bir yöntemdir. Tedavi süresince, korktuğunuz durumlarla güvenli bir şekilde yüzleşeceksiniz. Bu zor olabilir, ancak kaçındıkça korkularınız güçlenir. Araştırmalar gösteriyor ki hastaların %70-80’i bu tedaviden önemli fayda görüyor.”
2. Seans: Psikoeğitim ve Tedavi Planı (90 dakika)
Ev Ödevi Değerlendirmesi (10 dk):
• Amaç: Hastanın ev ödevlerine bağlılığını değerlendirmek ve pekiştirmek.
• Gerekçe: PE tedavisinin başarısı, seanslar dışında da alıştırmalara düzenli devam edilmesine bağlıdır.
• Terapist: “Ev ödevlerini tamamlamanız iyileşme sürecinin çok önemli bir parçası. Bu alıştırmalar beynin travmatik anıyı işlemesini sürekli kılar.”
TSSB ve PE Hakkında Detaylı Psikoeğitim (30 dk):
• Amaç: Hastanın travma tepkilerinin biyolojik ve psikolojik mekanizmalarını anlaması.
• Gerekçe: Belirtilerin normalleştirilmesi ve maruz bırakma tedavisinin neden işe yaradığının anlaşılması, tedaviye bağlılığı artırır.
• Terapist, beyin ve travma ilişkisini şema üzerinde gösterir: “Travma sırasında, amigdala adı verilen beyin bölgesi aşırı aktifleşir ve tehlike sinyali verir. Bu, hayatta kalmanız için önemliydi. Ancak travma sonrasında, güvenli durumlarda bile bu bölge aktif kalabilir. PE tedavisi, bu alarm sistemini yeniden ayarlar.”
• “Maruz kalma, korkunun hafiflemesini sağlayan doğal bir süreçtir. Bir tehlike ile karşılaştığımızda ilk başta korkarız, ancak tehlike gerçekleşmezse, korku zamanla azalır. Buna habitüasyon denir.”
Diyafram Nefesi Eğitimi (15 dk):
• Amaç: Hastaya anksiyete yönetim becerisi kazandırmak.
• Gerekçe: Maruz bırakma sırasında artan anksiyeteyi yönetebilme becerisi, hastanın tedaviyi tamamlamasını kolaylaştırır ve öz-yeterlilik duygusunu artırır.
• Terapist: “Diyafram nefesi, vücudunuzdaki gerilimi azaltmak ve ‘savaş ya da kaç’ tepkisini yatıştırmak için etkili bir yöntemdir. Maruz bırakma alıştırmaları sırasında anksiyeteniz arttığında bu tekniği kullanabilirsiniz.”
SUDS Skalasının Tanıtılması (10 dk):
• Amaç: Anksiyete seviyelerini objektif olarak değerlendirebilmeyi öğretmek.
• Gerekçe: SUDS, hastanın kendi duygusal tepkilerini izlemesini ve habitüasyon sürecini gözlemlemesini sağlar.
• Terapist: “SUDS skalası, tedavi sırasındaki ilerlemeyi görmemizi sağlayacak. Başlangıçta yüksek puanlar görebiliriz, ama zamanla bu puanların düştüğünü gözlemleyeceğiz. Bu düşüş, beynin travmatik anıyı işlediğinin ve artık tehdit olarak algılamadığının göstergesidir.”
Tedavi Planının Detaylandırılması (15 dk):
• Amaç: Tedavi sürecinin şeffaf bir şekilde açıklanması ve beklentilerin netleştirilmesi.
• Gerekçe: Hasta neyle karşılaşacağını bildiğinde, tedaviye bağlılık artar ve “sürpriz” zorluklardan kaynaklanan isteksizlik azalır.
• Terapist: “PE tedavisi iki ana bileşenden oluşur: İmajinal maruz bırakma, travmatik anıyla zihinsel olarak yüzleşmenizi sağlar; in vivo maruz bırakma ise kaçındığınız gerçek durumlarla güvenli bir şekilde karşılaşmanızı sağlar. Beyin, bu tekrarlanan maruz kalmalar sayesinde, bu anıların ve durumların artık tehlikeli olmadığını öğrenir.”
İlk Ev Ödevlerinin Verilmesi (10 dk):
• Amaç: Seanslar arasında iyileşme sürecinin devam etmesini sağlamak.
• Gerekçe: Düzenli pratik, terapötik kazanımların pekiştirilmesini ve genellenmesini sağlar.
• Terapist: “Ev ödevleri bu tedavinin başarısında kritik öneme sahiptir. Çünkü beyninizin korku tepkilerini yeniden programlaması için tekrarlı pratik gerekir, tıpkı kas gelişimi için düzenli egzersiz yapmanız gerektiği gibi.”
Aşama 2: İmajinal Maruz Bırakma (3-7. Seanslar)
3. Seans: İlk İmajinal Maruz Bırakma (90 dakika)
Ev Ödevi Kontrolü (15 dk):
• Amaç: Hastanın ev ödevlerindeki ilerlemesini değerlendirmek ve çalışmaların etkisini tartışmak.
• Gerekçe: Olumlu pekiştirme, tedaviye bağlılığı artırır ve iyileşme sürecindeki zorlu adımlar için motivasyon sağlar.
• Terapist: “Nefes egzersizlerini düzenli yapmanız çok iyi. Bu teknik, maruz bırakma çalışmalarımızda anksiyete artışını yönetmenize yardımcı olacak.”
İmajinal Maruz Bırakma İçin Hazırlık (10 dk):
• Amaç: Hastayı imajinal maruz bırakma sürecine hazırlamak ve güvenlik hissi yaratmak.
• Gerekçe: Sürecin açıklanması, hastanın kontrol duygusunu artırır ve anksiyeteyi azaltır.
• Terapist: “İmajinal maruz bırakma, travmatik anıların duygusal yükünü azaltır. Anıyı tekrar tekrar anlatarak, beyin bu anıyı işler ve travmatik etkisini kaybeder. Bu, ‘aşı’ prensibine benzer – küçük miktarda virüsle karşılaşarak bağışıklık sisteminizi güçlendirirsiniz.”
İlk İmajinal Maruz Bırakma (30-40 dk):
• Amaç: Travmatik anının şimdiki zamanda, detaylı anlatılarak duygusal işlenmesini sağlamak.
• Gerekçe: Travmatik anının detaylı ve tekrarlı anlatımı, anının duygusal yoğunluğunu azaltır (habitüasyon) ve bilişsel işlenmesini kolaylaştırır.
• Terapist: “Şimdiki zamanda anlatmanızı istiyoruz çünkü bu, beynin anıyı sanki şu anda oluyormuş gibi işlemesini ve sonra ‘geçmişte kaldığını’ öğrenmesini sağlar. Duyguları bastırmak yerine tamamen hissetmeniz, anının işlenmesi için önemlidir.”
İşleme ve Entegrasyon (15-20 dk):
• Amaç: Maruz bırakma deneyimini anlamlandırmak ve travmayla ilgili olumsuz inançları belirlemek.
• Gerekçe: Duygusal işleme, maruz bırakma sırasında harekete geçen bilişsel süreçlerin tamamlanmasını sağlar.
• Terapist: “Anlatım sırasında kendinizi suçladığınızı fark ettim. Bu tür düşünceler travma sonrası yaygındır ve ‘dünya güvenli bir yer değil’ veya ‘tehlikeyi öngöremedim’ gibi inançlara yol açabilir. Bu inançları incelemek, travmanın etkisini azaltmak için önemlidir.”
Seansta Yapılan Anlatımın Kaydedilmesi (5 dk):
• Amaç: Ev ödevi için materyal sağlamak ve seans dışı maruz bırakmayı mümkün kılmak.
• Gerekçe: Tekrarlı maruz kalma, habitüasyonun gerçekleşmesi ve yeni duygusal öğrenmenin pekiştirilmesi için gereklidir.
• Terapist: “Kaydı dinlerken, başlangıçta anksiyeteniz yükselebilir, ancak dinlemeye devam ettikçe düşecektir. Bu, beynin travmatik anının artık şimdiki zamanda bir tehlike oluşturmadığını öğrenmesini sağlar.”
Ev Ödevi (5 dk):
• Amaç: Terapötik kazanımların günlük hayata genellenmesini sağlamak.
• Gerekçe: Düzenli pratik, korku yapılarının yeniden yapılandırılmasını hızlandırır.
• Terapist: “Kaydı her gün dinlemenizi istiyorum çünkü tekrar tekrar dinledikçe, anınızın duygusal gücü azalacak. Bu, ‘korku haritasını’ yeniden yazmak gibidir – beyninize bu anının artık tehdit oluşturmadığını öğretiyoruz.”
4. Seans: İmajinal Maruz Bırakmada Derinleşme (90 dakika)
Ev Ödevi Kontrolü (15 dk):
• Amaç: Habitüasyon sürecini değerlendirmek ve pekiştirmek.
• Gerekçe: Hastanın kendi ilerlemesini görmesi, tedaviye olan inancını ve motivasyonunu artırır.
• Terapist: “SUDS puanlarınızın düşmeye başlaması çok olumlu. Bu, beynin anıyı işlemeye başladığını gösteriyor. İlk dinlemelerde anksiyete normal ve beklenen bir tepkidir, ancak tekrarlandıkça azalır.”
SUDS Eğrisinin Açıklanması (10 dk):
• Amaç: Maruz bırakma sırasında yaşanan anksiyete dinamiklerini anlatmak.
• Gerekçe: Anksiyetenin doğal seyrini anlamak, hastanın yüksek anksiyete anlarında daha dirençli olmasını sağlar.
• Terapist: “Bu eğri, maruz bırakma sırasında anksiyetenin nasıl önce yükselip sonra düştüğünü gösteriyor. Bu düşüş, beynin ‘tehlike yok’ mesajını işlediğinin göstergesidir. Her maruz kalmada, zirve noktası biraz daha düşük olur, çünkü beyin bu durumla nasıl başa çıkacağını öğrenir.”
İmajinal Maruz Bırakma – Genişletilmiş (40 dk):
• Amaç: Travmatik anının daha detaylı ve duygusal olarak işlenmesini sağlamak.
• Gerekçe: Her tekrarda yeni detayların ve duyguların işlenmesi, anının ‘tehlikeli değil’ olarak yeniden kodlanmasını derinleştirir.
• Terapist: “Bugün anlatımınıza daha fazla duygu ve düşünce eklemek istiyorum. Kazadan sonra ‘Öleceğim’ diye düşündüğünüzü söylediniz – o anda tam olarak ne hissettiniz? Bu duyguları ifade etmek, onları işlemenize yardımcı olur.”
Anlatımdan Sonra İşleme (15 dk):
• Amaç: Travma anlatımı sırasında ortaya çıkan duygu ve düşünceleri incelemek.
• Gerekçe: Bilişsel yeniden yapılandırma, travmayla ilgili olumsuz inançların değiştirilmesini sağlar.
• Terapist: “Mert’e yardım edemediğiniz için kendinizi suçladığınızı ifade ettiniz. O anki koşullarda yapabileceğiniz başka bir şey var mıydı? Kendinize başka birine göstereceğiniz anlayışı gösterebilir misiniz?”
Travma Anlamlandırma Çalışması Başlangıcı (5 dk):
• Amaç: Travmanın kişinin inançları ve kimliği üzerindeki etkisini keşfetmek.
• Gerekçe: Travmatik deneyimler genellikle kişinin kendisi, başkaları ve dünya hakkındaki temel inançlarını etkiler. Bu inançların işlenmesi, iyileşme için önemlidir.
• Terapist: “Travmatik olaylar genellikle hayatımızı, kendimizi ve dünyayı algılayış biçimimizi değiştirir. Bu değişimleri anlamak, travmanın etkisinden kurtulmak için önemlidir.”
Yeni Ev Ödevi (5 dk):
• Amaç: Terapide elde edilen kazanımları pekiştirmek ve travmatik anlamların keşfini derinleştirmek.
• Gerekçe: Ev ödevleri, seanslarda başlayan bilişsel ve duygusal işleme süreçlerinin devam etmesini sağlar.
• Terapist: “Değişen inançlar listesi, travmanın hayatınız üzerindeki geniş etkilerini anlamamıza yardımcı olacak. Bu farkındalık, iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır.”
5-7. Seanslar: İmajinal Maruz Bırakma ve Derinleştirilmiş İşleme
Bu seanslarda, önceki seanslarda başlatılan süreçler derinleştirilir:
• Amaç: Travmatik anıyı tamamen işlemek ve duygusal etkisini azaltmak.
• Gerekçe: Tekrarlı maruz bırakma, korku yapılarının tamamen değiştirilmesini sağlar.
• Her seansta anlatım biraz daha derinleşir, duygusal katılım artar ve bilişsel yeniden yapılandırma daha spesifik hale gelir.
• Terapist: “Her anlatımda, travma anısının farklı yönlerini işliyoruz. Bu süreç, anının tüm parçalarının ‘tehlikeli değil, geçmişte kaldı’ olarak yeniden kodlanmasını sağlar.”
Aşama 3: In Vivo Maruz Bırakma (8-12. Seanslar)
8. Seans: In Vivo Maruz Bırakma Hazırlığı (90 dakika)
Ev Ödevi ve İmajinal Çalışma Değerlendirmesi (20 dk):
• Amaç: İmajinal maruz bırakma sürecindeki ilerlemeyi değerlendirmek ve in vivo çalışmalara geçiş için hazırlık yapmak.
• Gerekçe: İmajinal çalışmalardaki başarı, in vivo çalışmalar için güven oluşturur.
• Terapist: “İmajinal anlatımda SUDS puanınızın 45’e düşmesi, travmatik anının duygusal etkisinin azaldığını gösteriyor. Bu başarı, gerçek yaşam durumlarıyla yüzleşmeye hazır olduğunuzu gösterir.”
In Vivo Maruz Bırakmanın Açıklanması (15 dk):
• Amaç: Gerçek hayat durumlarıyla yüzleşmenin mantığını ve amacını açıklamak.
• Gerekçe: In vivo maruz bırakmanın teorik temelini anlamak, hastanın zorlu alıştırmalara katılım motivasyonunu artırır.
• Terapist: “Kaçınma, kısa vadede anksiyeteyi azaltır ama uzun vadede korkunun devam etmesine neden olur. Kaçındıkça, beyin ‘bu tehlikeli’ mesajını güçlendirir. In vivo alıştırmalar, beyninize ‘bu güvenli’ mesajını vermenin tek yoludur.”
Kaçınma Hiyerarşisinin Oluşturulması (30 dk):
• Amaç: Kademeli maruz bırakma için yapılandırılmış bir plan oluşturmak.
• Gerekçe: Hiyerarşik yaklaşım, hastanın başarı şansını artırır ve aşırı anksiyete riski olmadan ilerleme sağlar.
• Terapist: “Kaçınma hiyerarşisi, en az korkutucudan en çok korkutucuya doğru ilerler. Bu, tıpkı bir merdiveni basamak basamak çıkmak gibidir. Her adımda başarı elde etmek, bir sonraki adım için güven oluşturur.”
İlk In Vivo Alıştırmanın Planlanması (15 dk):
• Amaç: İlk gerçek hayat maruz bırakma alıştırmasını güvenli bir ortamda gerçekleştirmek.
• Gerekçe: İlk in vivo deneyim, habitüasyon prensibinin gerçek hayatta da işlediğini göstererek güven oluşturur.
• Terapist: “İlk alıştırmamız durağan bir arabaya yaklaşmak olacak. Bu basit görünebilir, ancak beyninizin ‘araba = tehlike’ denklemini değiştirmeye başlayacak. Anksiyeteniz artacak, ama uygulama sürdükçe düşecek.”
Ev Ödevi (10 dk):
• Amaç: In vivo maruz bırakmanın günlük hayatta pekiştirilmesini sağlamak.
• Gerekçe: Seanslar dışında düzenli pratik, korku yanıtının hızlı şekilde sönmesini sağlar.
• Terapist: “Alıştırmalarda devamlılık çok önemlidir. Her uygulama, beyninizin ‘araba = tehlike değil’ bağlantısını güçlendirir. İlk birkaç uygulamada anksiyete yüksek olabilir, ama devam ettikçe düşecektir.”
9-12. Seanslar: In Vivo Alıştırmaların Genişletilmesi
In Vivo Hiyerarşide İlerleme:
• Amaç: Korkutucu durumlarla kademeli olarak yüzleşerek anksiyeteyi azaltmak.
• Gerekçe: Kademeli maruz bırakma, korku yanıtının sistematik olarak sönmesini sağlar.
• Her seansta, önceki alıştırmalar gözden geçirilir ve bir sonraki adıma geçilir.
• Terapist: “Her adımda biraz daha ilerleyerek, korku yanıtının sınırlarını genişletiyoruz. Bu süreç, beyninizin durumları yeniden değerlendirmesini ve ‘tehlike yok’ sonucuna varmasını sağlar.”
Bilişsel Yeniden Yapılandırma Entegrasyonu:
• Amaç: In vivo deneyimler sırasında ortaya çıkan olumsuz düşünceleri tespit etmek ve değiştirmek.
• Gerekçe: Maruz kalma sırasında ortaya çıkan bilişsel değişimler, davranışsal kazanımları güçlendirir.
• Terapist: “Arabada otururken ‘kaza olacak’ düşüncesi aklınıza geldiğinde, bu düşünceyi ‘şu anda güvendeyim’ düşüncesiyle değiştirebilirsiniz. Bu, duygusal tepkilerinizi etkileyecektir.”
İlerlemenin Sürekli Değerlendirilmesi:
• Amaç: Habitüasyon sürecinin izlenmesi ve tedavi planının gerektiğinde ayarlanması.
• Gerekçe: İlerlemenin görselleştirilmesi, hastanın motivasyonunu artırır ve tedavi etkinliğini artırır.
• Terapist: “SUDS grafiğinizdeki düşüş, beyninizin yeniden öğrenme sürecini gösteriyor. Bu düşüş, korkunun kalıcı olarak azaldığını ve günlük yaşamınıza dönebileceğinizi gösterir.”
Aşama 4: Tedavinin Sonlandırılması ve Nüks Önleme (13-15. Seanslar)
13-14. Seanslar: Kazanımların Pekiştirilmesi ve Genellenmesi
Kazanımların Gözden Geçirilmesi:
• Amaç: Tedavi sürecindeki ilerlemenin kapsamlı değerlendirilmesi.
• Gerekçe: İlerlemeyi somut olarak görmek, öz-yeterliliği ve iyileşmeye olan inancı artırır.
• Terapist: “Tedavi başlangıcında ve şu andaki SUDS puanlarınızı karşılaştırdığımızda, önemli bir ilerleme görüyoruz. Artık arabada yolcu olabiliyorsunuz ve kısa mesafelerde araç kullanmaya başladınız. Bu, beyninizin travmatik anıyı başarıyla işlediğini gösteriyor.”
Gerçek Hayata Tam Entegrasyon:
• Amaç: Tedavi kazanımlarının günlük hayata tam olarak aktarılması.
• Gerekçe: Gerçek hayat durumlarıyla yüzleşme, tedavi kazanımlarının genellenmesini ve pekiştirilmesini sağlar.
• Terapist: “Şimdi kazanın olduğu kavşaktan geçmeyi ve daha uzun mesafelerde araç kullanmayı deneyeceğiz. Bu, kaçınmanın tamamen ortadan kalkmasını sağlayacak ve hayatınızın kontrolünü tamamen elinize almanıza yardımcı olacak.”
15. Seans: Nüks Önleme ve Tedavinin Sonlandırılması
Son Değerlendirme:
• Amaç: Tedavi sonuçlarının objektif ölçütlerle değerlendirilmesi.
• Gerekçe: Standardize ölçekler, tedavinin klinik etkinliğini belgelemek için kullanılır.
• PCL-5, CAPS-5 ve diğer ölçekler tekrar uygulanır. Başlangıç ve son değerler karşılaştırılır.
• Terapist: “PCL-5 puanınız 58’den 24’e düşmüş. Bu, belirtilerinizin klinik eşiğin altına indiğini gösteriyor. CAPS-5 görüşmesi de aynı iyileşmeyi doğruluyor.”
Nüks Önleme Stratejileri:
• Amaç: Gelecekte oluşabilecek stresli durumlara hazırlık ve başa çıkma stratejilerinin öğretilmesi.
• Gerekçe: Stresli durumlar belirtilerin geçici olarak artmasına neden olabilir. Bu durumlara hazırlıklı olmak, tam iyileşmenin sürdürülmesini sağlar.
• Terapist: “Anksiyete belirtilerinin tekrar artması normal olabilir, özellikle stresli dönemlerde veya travmayı hatırlatan durumlarla karşılaştığınızda. Ancak artık bu belirtilerle başa çıkmak için gerekli becerile
Aşama 4: Tedavinin Sonlandırılması ve Nüks Önleme (13-15. Seanslar) (devam)
15. Seans: Nüks Önleme ve Tedavinin Sonlandırılması (devam)
Nüks Önleme Stratejileri (devam):
• Terapist: “Anksiyete belirtilerinin tekrar artması normal olabilir, özellikle stresli dönemlerde veya travmayı hatırlatan durumlarla karşılaştığınızda. Ancak artık bu belirtilerle başa çıkmak için gerekli becerilere sahipsiniz.”
• Terapist nüks önleme planı oluşturur:
1. Erken uyarı işaretlerinin tanınması: “Uyku problemleri, irkilme tepkilerinin artması, arabadan kaçınma isteği gibi belirtiler, anksiyetenin yükseldiğinin göstergeleridir.”
2. Maruz kalma tekniklerinin kendi kendine uygulanması: “Belirtiler arttığında, maruz kalma alıştırmalarını tekrar uygulamaktan çekinmeyin.”
3. Diyafram nefesi ve diğer anksiyete yönetim tekniklerinin kullanılması
4. Olumsuz düşüncelerin tespit edilmesi ve değiştirilmesi
• Amaç: Hastanın kendi kendinin terapisti olabilmesini sağlamak.
• Gerekçe: Kendi kendine uygulayabileceği stratejilere sahip olan hasta, terapistin desteği olmadan da iyileşme sürecini sürdürebilir.
Tedavinin Kazanımlarının Özetlenmesi:
• Amaç: Tedavi sürecinin ve kazanımların kapsamlı değerlendirilmesi, hastanın çabalarının tanınması.
• Gerekçe: Sürecin özetlenmesi, hastanın kat ettiği yolu görmesini ve özgüveninin pekişmesini sağlar.
• Terapist: “Tedaviye başladığımızda, araba kullanmaktan ve hatta yolcu olmaktan kaçınıyordunuz. SUDS puanlarınız 90-95 civarındaydı. Şimdi ise araç kullanabiliyorsunuz, kaza yerinden geçebiliyorsunuz ve anksiyete seviyeniz 30-40 civarında. Bu, gösterdiğiniz kararlılık ve cesaretin sonucudur.”
Gelecek Planlaması:
• Amaç: Kazanımların sürdürülmesi ve genişletilmesi için uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi.
• Gerekçe: Spesifik hedefler belirlemek, tedavi sonrası motivasyonu sürdürür ve ilerlemenin devam etmesini sağlar.
• Terapist: “Önümüzdeki 3 ay için hangi hedefleri belirlemek istersiniz? Örneğin, uzun yolculuklara çıkmak veya daha yoğun trafikte araç kullanmak gibi.”
• Ayşe: “İki saat süren şehirlerarası yolculuğu tek başıma yapabilmek istiyorum.”
• Bu hedefler için adım adım planlar oluşturulur.
İzleme Görüşmelerinin Planlanması:
• Amaç: Uzun vadeli iyileşmenin takibi ve gerektiğinde ek desteğin sağlanması.
• Gerekçe: İzleme görüşmeleri, kazanımların sürdürülmesini destekler ve olası sorunların erken tespit edilmesini sağlar.
• Terapist: “Son seansımızdan 1, 3 ve 6 ay sonra izleme görüşmeleri yapalım. Bu görüşmeler, ilerlemenizi takip etmemizi ve gerekirse ek destek sağlamamızı mümkün kılacak.”
İzleme Görüşmeleri ve Uzun Vadeli Etki
1. İzleme Görüşmesi (1 ay sonra)
İlerlemenin Değerlendirilmesi:
• Amaç: Tedavi kazanımlarının sürdürülüp sürdürülmediğinin değerlendirilmesi.
• Gerekçe: Erken dönemde meydana gelen sorunların tespit edilmesi, hızlı müdahaleyi mümkün kılar.
• PCL-5 gibi kısa ölçekler tekrar uygulanır.
• Terapist: “Tedavi sonrası bir ay geçti. Bu sürede neler yaşadınız? Belirlediğimiz hedeflere ulaşmak için hangi adımları attınız?”
• Ayşe: “İş yerime farklı yollardan gidip geldim, hatta kazanın olduğu kavşaktan birkaç kez geçtim. Başlangıçta anksiyetem 50 civarındaydı ama şimdi 30’a düştü.”
Zorlukların Ele Alınması:
• Amaç: Karşılaşılan zorlukların ve engellerin belirlenmesi ve çözüm stratejilerinin geliştirilmesi.
• Gerekçe: Zorlukların üstesinden gelmek için spesifik stratejiler geliştirmek, iyileşmenin ilerlemesini sağlar.
• Terapist: “Hangi durumlarda zorlandınız? Bu zorluklarla nasıl başa çıktınız?”
• Ayşe: “Geçen hafta neredeyse bir kaza oluyordu, bu beni çok korkuttu. O gün arabayı arkadaşıma kullandırdım ama ertesi gün kendim kullanmaya devam ettim.”
• Terapist: “Bu çok önemli bir başarı. Korkuya rağmen kaçınmaya başvurmadınız. Bu, tedavinin temel prensibini uyguladığınızı gösteriyor.”
3. ve 6. İzleme Görüşmeleri
Uzun Vadeli Kazanımların Değerlendirilmesi:
• Amaç: Tedavi kazanımlarının zaman içinde sürdürülüp sürdürülmediğinin değerlendirilmesi.
• Gerekçe: Uzun vadeli takip, PE tedavisinin kalıcı etkilerini belgelemek ve gerektiğinde ek müdahaleleri planlamak için önemlidir.
•
6. ay görüşmesinde PCL-5 ve CAPS-5 ölçekleri tekrar uygulanır.
• Terapist: “6 ay önce tedaviyi tamamladık. O zamandan beri yaşamınızda ne gibi değişiklikler oldu?”
• Ayşe: “Artık araba kullanmak günlük hayatımın normal bir parçası. Geçen ay şehirlerarası 3 saatlik bir yolculuğu tek başıma yaptım. Kazayı nadiren düşünüyorum ve düşündüğümde bile artık çok rahatsız olmuyorum.”
Gelecek Planları:
• Amaç: Travma sonrası büyüme ve gelişme için fırsatların değerlendirilmesi.
• Gerekçe: Travmadan kurtulmanın ötesinde, yaşam kalitesini artıracak hedefler belirlemek, psikolojik dayanıklılığı güçlendirir.
• Terapist: “Tedaviye başladığınız noktadan bugüne kadar kat ettiğiniz yolu düşününce, kendinizle ilgili ne fark ediyorsunuz?”
• Ayşe: “Eskiden düşündüğümden daha güçlü olduğumu fark ettim. Zorluklarla başa çıkabiliyorum ve hayatımın kontrolü elimde.”
PE Tedavisinin Biyolojik ve Psikolojik Temelleri
PE tedavisi, iki temel psikolojik mekanizmaya dayanır:
1. Habitüasyon (Alışma):
• Mekanizma: Tekrarlanan maruz kalma sonucunda korku tepkisinin giderek azalması.
• Gerekçe: Bir uyarana tekrar tekrar maruz kalmak, zamanla o uyarana verilen duygusal tepkinin yoğunluğunu azaltır.
• Terapist: “Beynimiz, bir tehditle tekrar tekrar karşılaşıp zarar görmediğinde, tehlike algısını azaltır. Bu nedenle, travmatik anıyı tekrar tekrar anlatmanız ve korktuğunuz durumlarla yüzleşmeniz, beyninizin ‘tehlike yok’ mesajını almasını sağlar.”
2. Duygusal İşleme:
• Mekanizma: Travmatik anının var olan bilişsel şemalara entegre edilmesi ve anlamlandırılması.
• Gerekçe: Travmatik deneyimler, mevcut dünya görüşüne uymadıklarında işlenmemiş kalır. Maruz bırakma, bu deneyimlerin anlam bulmasını ve entegre edilmesini sağlar.
• Terapist: “Travma, ‘dünya güvenlidir’ veya ‘ben kontroldeyim’ gibi temel inançlarımızı sarsar. Travmatik anıyı işlemek, bu inançların yeniden yapılandırılmasını veya yeni, daha esnek inançların geliştirilmesini sağlar.”
3. Korku Yapılarının Değiştirilmesi:
• Mekanizma: Beyindeki korku ağlarının yeniden programlanması.
• Gerekçe: Korku yapıları, tehlike bilgisi içeren bilişsel ağlardır. PE tedavisi, bu ağlara “güvenlik” bilgisi ekleyerek onları değiştirir.
• Terapist: “Travma sonrası, beyindeki korku yapıları aşırı hassas hale gelir. Maruz bırakma, bu yapıları yeniden programlar ve gerçekçi tehdit değerlendirmesi yapabilme becerisini geri kazandırır.”
4. Kaçınmanın Azaltılması:
• Mekanizma: Kaçınma davranışlarının kırılması ve korkunun pekişmesinin engellenmesi.
• Gerekçe: Kaçınma, kısa vadede anksiyeteyi azaltır ancak uzun vadede korkunun devam etmesine neden olur. In vivo maruz bırakma, kaçınma döngüsünü kırar.
• Terapist: “Kaçınma davranışları, korkunun pekişmesine neden olan en güçlü faktördür. Kaçındıkça, ‘bu tehlikeli’ mesajı güçlenir. Kaçınmayı kırmak, korkuyu yenmenin en etkili yoludur.”
PE Tedavisinin Etkinliği ve Bilimsel Temelleri
Klinik Araştırmaların Sonuçları:
• Çoklu randomize kontrollü çalışmalar, PE tedavisinin TSSB belirtilerini önemli ölçüde azalttığını göstermiştir.
• Hastaların %60-80’i, PE tedavisi sonrasında klinik olarak anlamlı iyileşme gösterir.
• Takip çalışmaları, tedavi kazanımlarının 5-10 yıl sonra bile korunabildiğini göstermiştir.
PE Tedavisinin Diğer Travma Tedavilerine Göre Avantajları:
• Yapılandırılmış ve protokol bazlı olması, tutarlı uygulama sağlar.
• Tedavi süresi nispeten kısadır (genellikle 8-15 seans).
• Farklı travma türleri için etkilidir (savaş, doğal afet, kaza, cinsel saldırı vb.).
• Tekrarlayan travmalar için de uyarlanabilir.
Kaçınılması Gereken Durumlar ve Uyarlamalar:
• Aktif intihar riski olan hastalar için öncelikle risk yönetimi gereklidir.
• Şiddetli dissosiasyon yaşayan hastalar için, tedaviye grounding tekniklerinin eklenmesi faydalı olabilir.
• Karmaşık travma geçmişi olan hastalar için, tedavi süresinin uzatılması veya duygusal düzenleme becerilerinin eklenmesi gerekebilir.
Sonuç: PE Tedavisinin Dönüştürücü Etkisi
PE tedavisi, travmanın sadece belirtilerini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda hastanın kendisi, diğerleri ve dünya hakkındaki algılarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olur. Bu dönüşüm, travma sonrası büyüme olarak adlandırılan olumlu psikolojik değişimlere yol açabilir:
• Kişisel güç duygusunun artması
• Hayatın anlamının yeniden keşfedilmesi
• Daha derin ve anlamlı ilişkiler
• Yeni olasılıklara açıklık
• Zorluklarla başa çıkma becerilerine olan güvenin artması
Ayşe’nin durumunda, tedavi başlangıcında hayatı kaza tarafından sınırlandırılmış durumdaydı. PE tedavisi sonucunda, sadece araç kullanma kabiliyetini geri kazanmakla kalmadı, aynı zamanda kendi gücünün ve dayanıklılığının farkına vardı. Bu dönüşüm, PE tedavisinin nihai hedefini temsil eder: travmadan sonra sadece iyileşmek değil, aynı zamanda güçlenmek ve büyümek.
Prof.Dr.Mustafa USLU
ROBERTS’IN 7 AŞAMALI KRİZE MÜDAHALE MODELİ (VAKA ÖRNEĞİ)
Vaka Bilgisi:
Mertcan, 18 yaşında üniversiteye yeni başlamış bir öğrencidir. İki hafta önce yakın arkadaşı Ahmet ile birlikte motosiklet gezisindeyken ciddi bir trafik kazası geçirmiştir. Kazada Mertcan direksiyondayken kontrolü kaybetmiş, bir arabayla çarpışmışlar ve Ahmet olay yerinde hayatını kaybetmiştir. Mertcan fiziksel olarak hafif yaralanmalarla kurtulmuş olmasına rağmen, psikolojik olarak yoğun stres belirtileri göstermektedir. Olay sonrası akut stres bozukluğu belirtileri, yoğun suçluluk duyguları, flashback’ler, uyku problemleri ve kaçınma davranışları göstermektedir. Derslere devam edemeyecek durumdadır. Ailesi tarafından üniversitenin psikolojik danışmanlık merkezine yönlendirilmiştir.
1. AŞAMA: PSİKOSOSYAL DEĞERLENDİRME VE GÜVENLİĞİN SAĞLANMASI
[İlk görüşme – Mertcan tedirgin görünüyor, gözleri kızarmış, ellerini sürekli ovuşturuyor, bakışları sabit değil, beden dili gergin ve içe kapanık]
Danışman: Merhaba Mertcan, ben Psikolog Aylin. Bugün burada olduğun için teşekkür ederim. (Sıcak ve kabul edici bir tonla, güvenilir bir ortam oluşturmak için) Kendini nasıl hissediyorsun?
Danışmanın stratejisi: Açık uçlu bir soruyla başlayarak danışanın kendi kelimeleriyle durumunu ifade etmesine olanak sağlamak. İlk temasın olumlu ve güvenli olması, kriz durumundaki bireylerde güven duygusunu pekiştirir.
Mertcan: (Gergin bir şekilde, gözlerini odadaki bir noktaya sabitleyerek) Bilmiyorum… İyi değilim. Hiç iyi değilim. Buraya gelmek bile zor geldi. Annem ısrar etti.
Danışman: Buraya gelmenin senin için zor olduğunu anlıyorum ve yine de geldiğin için cesaretini takdir ediyorum. Yaşadığın travmatik deneyimden sonra yardım aramak önemli bir adım. (Normalleştirme ve doğrulama tekniği) Öncelikle bugün biraz seninle tanışmak, yaşadıklarını anlamak ve nasıl destek olabileceğimizi birlikte değerlendirmek istiyorum. Konuşurken kendini rahatsız hissedersen, ara vermekten veya konuyu değiştirmekten çekinme lütfen. Sen hazır olduğun kadarını paylaşabilirsin.
Danışmanın stratejisi: Danışanın kontrolü elinde tuttuğunu hissetmesini sağlamak, güvenlik duygusu oluşturmak ve görüşmenin baskıcı değil destekleyici olacağı mesajını vermek.
Mertcan: (Hafifçe başını sallayarak) Teşekkürler… Ne konuşacağımı bile bilmiyorum aslında. Her şey çok karışık.
Danışman: Bu çok anlaşılabilir, Mertcan. Travmatik olaylar yaşandıktan sonra kafa karışıklığı, şok ve bunalmışlık hissi çok yaygındır. (Normalleştirme tekniği) Sana birkaç soru sormak istiyorum, böylece durumu daha iyi anlayabilirim. Öncelikle, son birkaç gün içinde kendini nasıl hissettiğinden biraz bahseder misin? Özellikle uyku, iştah ve günlük rutinlerinde değişiklikler oldu mu?
Danışmanın stratejisi: Kriz değerlendirmesini yapabilmek için temel fizyolojik ve günlük işlevsellik alanlarını kontrol etmek. Bu bilgiler hem aciliyet değerlendirmesi hem de müdahale planı için önemlidir.
Mertcan: (Derin bir nefes alarak) Son iki haftadır doğru düzgün uyuyamadım. Her gözümü kapattığımda kazayı görüyorum… Ahmet’in… (sesi titrer) Ahmet’in kanlar içindeki halini. Bazen 1-2 saat uyuyorum, sonra kâbusla uyanıyorum. Yemek yemeyi de unutuyorum, annem zorla bir şeyler yediriyor. Odamdan çıkmıyorum. Telefonuma bakmıyorum. Kimseyle konuşmak istemiyorum.
Danışman: Bu yaşadıkların, travmatik bir olay sonrası çok tipik tepkiler. (Normalleştirme ve psikoeğitim unsuru) Uyku problemlerin ve yaşadığın flashback’ler bize travma sonrası stres belirtileri gösterdiğini düşündürüyor. Peki Mertcan, bu süreçte kendine zarar verme düşünceleri veya hayatına son verme düşünceleri yaşadın mı? Bu tür düşünceler kriz durumlarında ortaya çıkabilir ve bunu konuşmak senin güvenliğin için önemli.
Danışmanın stratejisi: İntihar riskinin doğrudan ve açıkça değerlendirilmesi. Roberts modelinin ilk aşamasında güvenliğin sağlanması kritik öneme sahiptir ve intihar riski olan danışanlarda farklı bir müdahale planı gerekebilir.
Mertcan: (Uzun bir sessizlikten sonra, gözleri dolar) Bazen keşke ben de o kazada ölseydim diye düşünüyorum. Ahmet’in ailesinin yüzüne nasıl bakacağım bilmiyorum. Onun yerine ben ölseydim daha iyi olurdu… Ama… kendime bir şey yapacak kadar cesaretim yok. Sadece sürekli düşünüyorum. Keşke o gün başka bir yola gitseydik, keşke daha dikkatli olsaydım, keşke…
Danışman: Bu düşünceleri ve duyguları benimle paylaştığın için teşekkür ederim, Mertcan. Suçluluk ve pişmanlık duyguları, sevdiğimiz birinin kaybıyla ilişkili travmalarda çok sık görülür. (Empati ve normalleştirme) “Keşke ben ölseydim” düşüncesi seni korkutuyor mu? Şu anda aktif bir intihar planın veya niyetin var mı?
Danışmanın stratejisi: İntihar riskini daha derinlemesine değerlendirme ve “keşke” düşüncelerinin pasif ölüm arzusu mu yoksa aktif intihar düşüncesi mi olduğunu ayırt etme.
Mertcan: Hayır, öyle bir planım yok. Sadece… bazen o kadar suçlu hissediyorum ki yaşamayı hak etmediğimi düşünüyorum. Ama ailemi böyle bir acıyla bırakmak istemem. Zaten yeterince acı var.
Danışman: Anlıyorum, bu duyguları taşımak çok ağır olmalı. Ailenin senin için ne kadar önemli olduğunu görüyorum ve bu, senin için bir koruyucu faktör. (Güçlü yönleri vurgulama) Şu anda evde kiminle kalıyorsun? Yanında seni destekleyen birileri var mı?
Danışmanın stratejisi: Sosyal destek sistemlerini değerlendirmek, izolasyon riskini belirlemek ve müdahale planında kullanılabilecek kaynakları tespit etmek.
Mertcan: Annem, babam ve 14 yaşında bir kardeşim var. Hepsi evde. Annem sürekli odamı kontrol ediyor, neredeyse hiç yalnız bırakmıyorlar beni. Aslında bu biraz… bunaltıcı. Ama iyi niyetli olduklarını biliyorum.
Danışman: Ailenin seni desteklemesi olumlu bir durum. Bu süreçte yanında insanların olması koruyucu bir faktör. (Kaynakları vurgulama) Aynı zamanda biraz kişisel alana ihtiyacın olması da çok doğal. (Normalleştirme) Peki, kazadan sonra herhangi bir tıbbi yardım aldın mı? Hastaneye gittin mi?
Danışmanın stratejisi: Fiziksel sağlık durumunu ve önceki müdahaleleri değerlendirmek, bütüncül bir yaklaşım için önemlidir.
Mertcan: Evet, kazadan sonra ambulansla hastaneye götürüldük. Benim sadece kolumda kesikler ve sıyrıklar vardı, bir de hafif beyin sarsıntısı geçirmişim. Bir gece gözlem altında tuttular, sonra eve gönderdiler. Ahmet… (sesi kısılır) Ahmet olay yerinde… çok kan kaybetmiş.
Danışman: Bu gerçekten çok travmatik bir deneyim, Mertcan. Hem fiziksel hem de duygusal olarak zorlu bir süreçten geçiyorsun. (Empati ve onaylama) Şu anda herhangi bir ilaç kullanıyor musun? Ya da önceden psikiyatrik bir tanın veya tedavin oldu mu?
Danışmanın stratejisi: Mevcut tıbbi durumu ve psikiyatrik geçmişi değerlendirerek, uygun yönlendirmeler yapabilmek ve müdahale planını şekillendirmek.
Mertcan: Hayır, daha önce hiç psikolojik destek almadım. Hastaneden ağrı kesici verdiler ama artık kullanmıyorum. Bir psikiyatriste gitmemi önerdiler ama henüz gitmedim.
Danışman: Anladım. Şimdi, konuştuklarımız doğrultusunda bazı değerlendirmeler yapabilirim. Yaşadığın bu travmatik olay sonrasında, akut stres tepkileri gösteriyorsun. Uyku problemleri, flashback’ler, suçluluk duyguları, sosyal izolasyon – bunlar travmatik bir deneyim sonrası normal tepkilerdir. (Psikoeğitim ve normalleştirme)
Önceliğimiz senin güvenliğini ve temel ihtiyaçlarını sağlamak. Uyku ve beslenme düzenini iyileştirmeye yönelik bazı stratejiler konuşacağız. Ayrıca, bir psikiyatri uzmanıyla görüşmeni öneririm, çünkü bazı durumlarda kısa süreli ilaç desteği, travma belirtilerini hafifletmede yardımcı olabilir. Bununla birlikte, düzenli görüşmelerle bu süreci birlikte yönetebiliriz. (Müdahale planının ana hatları)
Ne düşünüyorsun? Sorular veya endişelerin var mı?
Danışmanın stratejisi: İlk değerlendirmeyi özetleyerek danışanın durumu anlamasını sağlama, müdahale planını şeffaf bir şekilde sunma ve danışanın düşüncelerini alarak işbirliğini pekiştirme.
Mertcan: (Biraz daha rahatlamış görünerek) Psikiyatriste gitme fikri beni biraz korkutuyor ama eğer yardımcı olacaksa deneyebilirim. Gerçekten daha iyi uyuyabilmek istiyorum. Bu görüşmeler… ne sıklıkta olacak?
Danışman: Anlıyorum, yeni bir uzmana gitmek tedirginlik yaratabilir. Eğer istersen, sana güvendiğin bir psikiyatrist önerebilir, hatta ilk randevuna seninle birlikte gelebilirim. (Destek ve işbirliği önermek)
Görüşmelerimiz için, kriz müdahalesinde yoğun ve düzenli temasın önemli olduğunu düşünüyorum. İlk haftalarda, eğer senin için uygunsa, haftada iki kez görüşebiliriz. Durum stabilize oldukça bunu haftada bire indirebiliriz. Toplamda 4-6 haftalık bir kriz müdahale süreci planlıyorum, sonrasında durumu tekrar değerlendireceğiz. Bu sana nasıl geliyor?
Danışmanın stratejisi: Kriz müdahalesinin zaman sınırlı olduğunu belirtmek, ancak yoğun destek sağlayarak güven oluşturmak. Aynı zamanda danışanın tercihlerine saygı göstererek kontrol duygusunu güçlendirmek.
Mertcan: Sanırım bu iyi olur. Haftada iki kez… Tamam. (Hafifçe başını sallar) Gerçekten yardıma ihtiyacım var. Bu şekilde devam edemem.
Danışman: Yardım istemen çok değerli bir adım, Mertcan. Bu zor süreci birlikte atlatacağız. Şimdi, bir sonraki görüşmemize kadar acil bir durum olursa bana nasıl ulaşabileceğini paylaşmak istiyorum. (Kriz kartı veya iletişim bilgilerini paylaşır) Ayrıca, 24 saat ulaşılabilir kriz hatlarının numaralarını da veriyorum. Özellikle kendine zarar verme düşünceleri yoğunlaşırsa, lütfen bu numaraları kullanmaktan çekinme.
Danışmanın stratejisi: Kriz durumlarında erişilebilirlik çok önemlidir. Güvenlik planı oluşturmak, danışana acil durumlarda kaynaklara erişim sağlayarak güvenliği artırır.
Mertcan: Teşekkür ederim. Umarım aramam gerekmez ama yanımda bulundurmak iyi olur.
Danışman: Görüşmemizin sonuna geliyoruz. Bugün çok cesur davrandın ve zor duygularını benimle paylaştın. (Güçlendirme ve takdir) Bir sonraki görüşmemizde, yaşadığın travmanın seni nasıl etkilediğini daha derinlemesine konuşacağız ve baş etme stratejileri geliştirmeye başlayacağız. Bu arada, basit bir nefes egzersizi göstermek istiyorum sana, özellikle anksiyete yükseldiğinde yardımcı olabilir.
[Danışman 4-7-8 nefes tekniğini gösterir ve birlikte pratik yaparlar]
Danışmanın stratejisi: Görüşmenin sonunda danışana hemen kullanabileceği pratik bir araç vermek, öz-yeterlik duygusunu artırır ve aktif baş etme stratejilerinin ilk adımını oluşturur.
Mertcan: (Nefes egzersizinden sonra biraz daha sakin görünüyor) Bu gerçekten biraz rahatlattı. Teşekkür ederim.
Danışman: Ne demek. Önümüzdeki günlerde bunu günde birkaç kez, özellikle de kaygı hissettiğinde veya uyumadan önce uygulamanı öneririm. Bir sonraki görüşmemizde nasıl gittiğini konuşuruz. Salı günü saat 14:00’te görüşmek üzere anlaştık, değil mi?
Mertcan: Evet, o zaman görüşürüz. Teşekkürler.
2. AŞAMA: TERAPÖTİK İLİŞKİ VE BAĞLANTI KURMA
[İkinci görüşme – iki gün sonra. Mertcan ilk görüşmeye göre biraz daha az gergin görünüyor ama hala gözlerinde derin bir üzüntü var. Daha temiz giyinmiş ve başı biraz daha dik.]
Danışman: Merhaba Mertcan, tekrar görüşmek güzel. (Sıcak ve samimi bir tonla) Bugün kendini nasıl hissediyorsun?
Danışmanın stratejisi: Her görüşmeyi danışanın o andaki duygusal durumunu değerlendirerek başlatmak, hem güncel durumu anlamak hem de danışanın kendini ifade etmesine alan açmak için önemlidir.
Mertcan: (Hafif bir iç çekerek) Biraz daha iyi sanırım. İki gece üst üste uyuyabildim. Çok kısa süreler ama hiç yoktan iyiydi. Öğrettiğiniz nefes egzersizini yapıyorum.
Danışman: Bu harika bir gelişme, Mertcan. Nefes egzersizinin işe yaradığını duymak sevindirici. (Olumlu gelişmeleri vurgulama ve takdir etme) Uyku, travmatik deneyimler sonrası iyileşme sürecinde çok önemlidir, çünkü beynimiz uyku sırasında yaşadıklarımızı işler ve düzenler. (Psikoeğitim unsuru)
Bugün seninle aramızda güvenli bir alan oluşturmak ve yaşadığın deneyimi anlamak üzerine konuşmak istiyorum. Öncelikle şunu bilmeni isterim ki, burada konuştuklarımız gizlilik içerisinde kalacak. Sadece senin için ciddi bir güvenlik riski olduğunu düşündüğüm durumlarda, örneğin kendine veya başkalarına zarar verme riski varsa, bu gizliliği kırmak zorunda kalabilirim. (Gizlilik sınırlarını netleştirme)
Danışmanın stratejisi: Terapötik ilişkinin temellerini atarken netlik ve şeffaflık çok önemlidir. Gizlilik ve sınırları baştan belirlemek güveni pekiştirir.
Mertcan: Anlıyorum. Zaten kendime zarar verme gibi bir niyetim yok.
Danışman: Bu iyi. Şimdi, seni biraz daha iyi tanımak istiyorum, Mertcan. Yalnızca kaza ve sonrasıyla ilgili değil, ondan önceki hayatın, ilgi alanların, geleceğe dair planlarınla ilgili de konuşalım istiyorum. Bana biraz kendinden bahseder misin? Üniversiteye yeni başladığını biliyorum, hangi bölümdesin?
Danışmanın stratejisi: Danışanı sadece travmatik olayla tanımlamamak, bütüncül bir birey olarak görmek ve travma öncesi kimliğiyle bağlantı kurmak önemlidir. Bu aynı zamanda travma sonrası kimliğin yeniden yapılandırılmasına da yardımcı olur.
Mertcan: (Yüzünde hafif bir gülümseme belirir) Bilgisayar mühendisliği okuyorum. Aslında daha ilk derslerime bile doğru düzgün gidemedim, kaza olduğunda ikinci haftaydık. (Duraksama) Liseden beri yazılım geliştirmeye ilgim vardı. Küçük mobil uygulamalar yapıyordum. Ahmet’le… (sesi titrer) Ahmet’le birlikte bir oyun geliştiriyorduk aslında.
Danışman: Bilgisayar mühendisliği ve yazılım… Yaratıcı ve analitik becerileri bir araya getiren bir alan. (Güçlü yönleri vurgulama) Ahmet’le ortak bir projeniz olması, aranızda güçlü bir bağ olduğunu gösteriyor. (Sessizlik) Ahmet’ten ve arkadaşlığınızdan biraz bahsetmek ister misin? Tabii hazır hissediyorsan.
Danışmanın stratejisi: Danışanın kaybettiği kişiyle ilgili konuşması, hem yas sürecinin sağlıklı işlemesi hem de ilişkinin anlamını ve önemini keşfetmesi için fırsat yaratır. Ancak zorlamadan, danışanın kendi hızında ilerlemesine izin vermek önemlidir.
Mertcan: (Gözleri dolar) Ahmet benim lise arkadaşımdı. Aynı mahallede büyüdük. O da bilgisayarlara meraklıydı, aynı bölümü kazandık. (Kısa bir gülümseme) Her şeyi birlikte yapardık. Ailelerimiz de tanışır, hafta sonları birlikte pikniğe giderdik. Motosiklet… motosiklet tutkusu da ikimizde vardı. Ehliyet alır almaz babası ona bir motosiklet almıştı. Benimki ikinci eldi ama çok seviyordum. (Duraksar, sesi alçalır) Şimdi ona bakamıyorum bile, garajda duruyor.
Danışman: Ahmet’le paylaştığın özel anılar ve ortak tutkularınız var. Onunla geçirdiğin zamanlar senin için çok değerli. (Yansıtma ve onaylama) Şu anda motosiklete bakmakta zorlanman çok normal, çünkü sana o travmatik anı hatırlatıyor. (Normalleştirme)
Mertcan, yaşadığın bu kayıp ve travma karşısında kendini nasıl hissettiğini anlamak istiyorum. İnsanlar travmatik olaylar karşısında çok çeşitli duygular yaşarlar – üzüntü, öfke, suçluluk, korku, hatta bazen hissizlik. Sen neler yaşıyorsun?
Danışmanın stratejisi: Danışanın duygusal deneyimini keşfetmek ve ifade etmesini sağlamak. Duyguları isimlendirebilmek ve onları normalleştirmek, duygusal işlemleme sürecinde önemli bir adımdır.
Mertcan: (Derin bir nefes alır) Çoğunlukla suçluluk… sürekli, yakamı bırakmayan bir suçluluk. Motosikleti ben kullanıyordum. Dikkatli olsaydım, belki o arabayı daha erken fark edebilirdim. (Elleri titremeye başlar) Bazen öfke de hissediyorum. O araba aniden önümüze çıktı, hiç fren yapmadı bile. Ama çoğunlukla kendime kızıyorum. Ve korkuyorum… sürekli korkuyorum. Arabalar geçerken, yüksek ses duyunca, hatta bazen nedensiz yere kalbim hızlanıyor, nefesim daralıyor.
Danışman: Anlattığın duygular – suçluluk, öfke, korku – travmatik olaylar sonrasında çok yaygın tepkilerdir. (Normalleştirme) Bu duyguları yaşaman, yaşadığın olayın senin için ne kadar sarsıcı olduğunu gösteriyor. (Onaylama)
Suçluluk duygusu üzerine biraz daha konuşmak istiyorum. Travmatik olaylarda hayatta kalanların çoğu “hayatta kalan suçluluğu” yaşar. Özellikle sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, “keşke ben olsaydım” veya “daha fazla ne yapabilirdim” düşünceleri çok yaygındır. (Psikoeğitim) Ancak bilmeni isterim ki, suçluluk hissetmen, gerçekten suçlu olduğun anlamına gelmez. Kazalar genellikle pek çok faktörün bir araya gelmesiyle olur ve çoğu zaman tek bir kişinin kontrolünde değildir.
Danışmanın stratejisi: Travma sonrası suçluluk duygularını normalleştirmek ve bilişsel yeniden yapılandırmaya zemin hazırlamak. Danışanın olayı daha dengeli bir perspektiften görmesine yardımcı olmak.
Mertcan: (Gözyaşları akar) Ama direksiyonda ben vardım. Ben sorumlu olmalıydım. Ahmet’in ailesi… bana bakamıyorlar bile. Cenazesine gittim ama uzakta durdum. Annesi beni gördü ve… (hıçkırır) yüzünü çevirdi.
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Bu çok acı verici bir deneyim olmalı. Hem arkadaşını kaybetmenin acısını yaşıyorsun, hem de onun ailesinin sana olan tepkisiyle başa çıkmaya çalışıyorsun. (Empati ve onaylama)
Travmatik kayıplar, ilişkilerimizi de derinden etkiler. Ahmet’in ailesinin şu anda kendi acılarıyla başa çıkmaya çalıştığını ve senin varlığının onlara kaybı hatırlattığını düşünebiliriz. Bu, senin suçlu olduğun anlamına gelmez. Yas süreci karmaşıktır ve herkes farklı tepkiler gösterir. (Alternatif bakış açısı sunma)
Mertcan, burada güvende olduğunu ve bu duyguları benimle paylaşabileceğini bilmeni istiyorum. Seni yargılamıyorum. Amacım seni anlamak ve bu zor süreçte sana destek olmak.
Danışmanın stratejisi: Koşulsuz olumlu kabul ve güvenli alan oluşturma. Danışanın en ağır duygularını bile ifade edebileceği, yargılanmadan dinlenileceği bir ilişki kurmak, terapötik ilişkinin temelini oluşturur.
Mertcan: (Gözlerini silerek) Teşekkür ederim. Bunu kimseye söyleyememiştim. Ailem “kendini suçlama” diyor sürekli ama onlara gerçek hislerimi anlatamıyorum. Onları da üzmek istemiyorum.
Danışman: Aileni üzmeme isteğin onlara olan sevgini gösteriyor. (Olumlu motivasyonu vurgulama) Ancak duygularını içinde tutmak, uzun vadede iyileşmeni zorlaştırabilir. (Psikoeğitim) Belki zamanla, hazır hissettiğinde, ailenle de bazı duygularını paylaşabilirsin. Bugün benimle paylaştığın için minnettarım. Bu tür duyguları ifade etmek, onların üzerimizdeki gücünü azaltmanın ilk adımıdır.
Danışman: Mertcan, ilişkimizde senin için en önemli şeyin ne olduğunu merak ediyorum. Görüşmelerimizden ne almak istersin? Birlikte çalışırken senin için en değerli olacak şey nedir?
Danışmanın stratejisi: Danışanın ihtiyaç ve beklentilerini netleştirmek, terapötik işbirliğini güçlendirir ve danışanın tedavi sürecinde aktif rol almasını sağlar. Aynı zamanda hedeflerin belirlenmesine zemin hazırlar.
Mertcan: (Düşünceli bir ifadeyle) Sanırım… kendimi bu kadar kötü hissetmemeyi istiyorum. Suçluluk duygusunu bir şekilde hafifletmek. Ve tekrar normal hayata dönebilmek. Şu anda her şey imkansız gibi görünüyor – okula dönmek, arkadaşlarla görüşmek, hatta evden çıkmak bile.
Danışman: Bu çok anlamlı hedefler, Mertcan. Duygusal acını hafifletmek ve normal hayata kademeli olarak dönmek için birlikte çalışacağız. (Hedef belirleme ve umut aşılama) Travma sonrası iyileşme bir süreçtir ve zaman alır. Bazı günler diğerlerinden daha zor olacak, ama adım adım ilerleyeceğiz.
Bugün seninle kurmaya başladığımız bu ilişki, iyileşme sürecinin önemli bir parçası. Güvenli bir ortamda duygularını ifade etmen, yaşadıklarını anlamlandırmanı ve yeni baş etme becerileri geliştirmeni destekleyecek. Her adımda yanında olacağım ve seni destekleyeceğim. (Güven ve bağlantıyı pekiştirme)
Danışmanın stratejisi: Danışanın hedeflerini onaylayarak umut aşılamak ve terapötik ilişkinin iyileşme sürecindeki rolünü vurgulamak. İyileşmenin bir süreç olduğuna dair gerçekçi bir çerçeve çizmek.
Mertcan: (Hafifçe gülümser) Teşekkür ederim. Birileriyle konuşabilmek bile şu an için büyük bir rahatlama. Gerçekten yardımcı olacağınızı hissediyorum.
Danışman: Bu güvenin için teşekkür ederim, Mertcan. Birlikte çalışırken sana bazı yaklaşımlar ve teknikler önereceğim. Bunların bazıları hemen yardımcı olabilir, bazıları ise zamanla etki gösterebilir. Her zaman neyin işe yarayıp neyin yaramadığını konuşacağız ve sana en çok yardımcı olacak yöntemleri bulacağız. (İşbirliğini vurgulama)
Bir sonraki görüşmemizde, kazanın detaylarını ve etkilerini daha derinlemesine inceleyeceğiz. Bu zor olabilir, ancak travmatik anıları güvenli bir şekilde işlemek, iyileşme sürecinde kritik bir adımdır. Bunu kendi hızında, kendini hazır hissettiğinde yapacağız. (Beklenti yönetimi ve şeffaflık)
Bu arada, senin için başka bir araç önermek istiyorum – duygu günlüğü tutmak. Gün içinde yaşadığın duyguları, düşünceleri ve bedensel tepkileri not edebileceğin basit bir yöntem. Bu, duygu ve düşüncelerindeki kalıpları farketmene yardımcı olabilir. Ne düşünüyorsun, böyle bir uygulama senin için faydalı olabilir mi?
Danışmanın stratejisi: Görüşmeler arasında kullanılabilecek ev ödevi niteliğinde bir araç önermek. Bu, danışanın öz-farkındalığını artırır ve terapi dışındaki zamanlarda da terapötik süreci devam ettirmesini sağlar.
Mertcan: Deneyebilirim. Zaten çok fazla düşünüyorum, belki bunları yazmak biraz organize etmeme yardımcı olur. Ne yazmam gerekiyor tam olarak?
Danışman: Harika! (Olumlu pekiştirme) Basit bir şekilde başlayabiliriz. Günde bir veya iki kez, özellikle duygusal yoğunluk yaşadığında, şu üç şeyi not etmeni öneriyorum: ne oldu, ne hissettin, ne düşündün. Örneğin: “Bir motosiklet sesi duydum (olay), korku ve panik hissettim (duygu), ‘yine kaza olacak’ diye düşündüm (düşünce).”
Bu kayıtlar, görüşmelerimizde hangi tetikleyicilerin ve düşünce kalıplarının seni etkilediğini anlamamıza yardımcı olacak. (Aracın amacını açıklama)
Danışmanın stratejisi: Ev ödevini net ve yapılandırılmış bir şekilde açıklamak. Karmaşık olmayan, danışanın kolaylıkla uygulayabileceği bir görev vermek önemlidir.
Mertcan: Tamam, yapabilirim bunu. (Kısa bir duraksamadan sonra) Size bir şey sormak istiyorum… Ne kadar sürecek sizce? Yani… bu şekilde hissetmem.
Danışman: Bu çok iyi bir soru, Mertcan. (Soruyu olumlu karşılama) Travma sonrası iyileşme çok bireysel bir süreçtir ve kesin bir zaman çizelgesi vermek zor. Genellikle akut belirtiler birkaç hafta içinde hafifler, ancak tam iyileşme aylar alabilir. (Dürüst ve gerçekçi bilgi verme)
Önemli olan şu ki, zamanla daha iyi hissedeceğin kesin. Belirtiler tamamen yok olmayabilir, ama onlarla başa çıkma becerilerin gelişecek ve hayatını etkileme güçleri azalacak. Bazı insanlar travma sonrası dönemde “eski ben”e dönmeyi beklerler, ancak çoğu zaman süreç daha çok bir dönüşüm gibidir – yaşanan deneyim seni değiştirir, ama bu değişimin olumlu yönleri de olabilir. (Travma sonrası büyüme kavramına dolaylı giriş)
Danışmanın stratejisi: Gerçekçi umut sunmak – iyileşme sürecinin hem zorluklarını hem de potansiyelini dengeli bir şekilde aktarmak. Travma sonrası büyüme kavramına zemin hazırlamak.
Mertcan: (Biraz rahatlamış görünerek) Anlıyorum. Yani zamanla daha iyi olacak… Bunu duymak iyi geldi. Bazen bu duyguların sonsuza kadar süreceğini düşünüyorum.
Danışman: O düşünce çok yaygındır travmatik deneyimler sonrasında. (Normalleştirme) Duygular çok yoğun olduğunda, sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissedebiliriz. Ama şunu bilmeni isterim ki, duygular dalgalar gibidir – gelir ve gider. En yoğun duygular bile zamanla hafifler. (Metafor kullanma ve umut aşılama)
Bugün paylaştığın her şey için teşekkür ederim, Mertcan. Seninle güven dolu bir ilişki kurmaya başladığımızı hissediyorum. Bir sonraki görüşmemizde, yaşadığın travmatik deneyimi daha detaylı konuşacağız ve baş etme stratejilerini geliştirmeye devam edeceğiz. Şimdilik, duygu günlüğünü tutmayı dene ve öğrendiğin nefes egzersizlerini uygulamaya devam et. (Görüşmeyi özetleme ve sonraki adımları açıklama)
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi pozitif bir notla bitirmek, ilişkide oluşan güveni vurgulamak ve somut, uygulanabilir ev ödevlerini hatırlatmak.
Mertcan: Teşekkür ederim… gerçekten. Bugün buraya gelmek zordu ama geldiğim için memnunum.
Danışman: Ben de memnunum, Mertcan. Cesaretin ve açıklığın için teşekkür ederim. Perşembe günü görüşmek üzere.
3. AŞAMA: PROBLEMİN TANIMLANMASI
[Üçüncü görüşme – iki gün sonra. Mertcan daha düzenli görünüyor. Göz teması biraz daha iyi. Duygu günlüğünü yanında getirmiş.]
Danışman: Merhaba Mertcan, bugün nasılsın?
Mertcan: (Hafif bir gülümsemeyle) Fena değil aslında. İki gündür o günlüğü tutuyorum, söylediğiniz gibi. Düşündüğümden daha zor değildi.
Danışman: Bu harika bir başlangıç! Duygu günlüğünü tutmaya başlaman, kendi iyileşme sürecinde aktif rol aldığını gösteriyor. (Olumlu pekiştirme ve danışanın güçlü yönünü vurgulama) Günlük tutarken neler fark ettin?
Danışmanın stratejisi: Danışanın öz-çabasını takdir ederek motivasyonunu artırmak. Aynı zamanda farkındalıklarını keşfetmeye davet etmek.
Mertcan: (Defterini açarak) Aslında biraz ilginç şeyler fark ettim. Sabahları genellikle daha kötü hissediyorum, sabah uyanınca sanki her şey yeniden başlıyor gibi. Akşamları ise biraz daha iyi oluyorum. Bir de… motosiklet sesi duymak en büyük tetikleyicilerimden biri. Dün sokaktan bir motosiklet geçerken tüm vücudum kasıldı, nefesim kesildi. Hemen nefes egzersizinizi yaptım, biraz işe yaradı.
Danışman: Bunlar çok değerli gözlemler, Mertcan. (Keşifleri takdir etme) Sabahların daha zor olması travma sonrası yaygın bir örüntüdür. Gün içinde dikkatimiz dağıldıkça, travmatik anılar ve duygular biraz geri planda kalabilir. (Psikoeğitim)
Motosiklet sesinin tetikleyici olması da çok anlaşılır – bu seni doğrudan travmatik olaya bağlıyor. Nefes egzersizini uygulamış olman harika, bu tür teknikler zamanla daha da etkili hale gelecek. (Olumlu baş etme stratejilerini pekiştirme)
Bugün, yaşadığın travmatik olayı ve etkilerini daha derinlemesine anlamak istiyorum. Bu, problemin tüm boyutlarını tanımlamamıza yardımcı olacak. Hazır hissettiğin kadarıyla, bana kaza gününden ve sonrasından bahsedebilir misin? Ne olduğunu, ne yaşadığını anlamak istiyorum.
Danışmanın stratejisi: Travmatik olayın ayrıntılarını keşfetmeye davet etmek. Bu, hem olayı işlemlemeye başlamak hem de danışanın öznel deneyimini tam olarak anlamak için önemlidir. Ancak danışanın kendi hızını belirlemesine izin vermek de kritiktir.
Mertcan: (Derin bir nefes alır) Sanırım bunu konuşmam gerek, değil mi? (Hafifçe gözlerini kapatır) O gün… Pazar günüydü. Hava güzeldi, Ahmet’le birlikte motosikletlerle kısa bir tura çıkmaya karar verdik. Sahil yoluna gidecektik. Derslerin başlamasından önceki son hafta sonu gezisiydi bizim için.
(Sesi titrer, devam eder) Yola çıktık, ben öndeydim, o arkamda. Sahil yolunda ilerliyorduk, trafik çok yoğun değildi. Bir kavşağa yaklaşırken… aniden sağdan bir araba çıktı. Dur işaretini görmemiş ya da umursamamış. (Ellerini sıkar) Çarpışmayı engellemek için sağa kırdım ama hızlıydık. Motosiklet kontrolden çıktı, ben yola savruldum. Ahmet… (gözleri dolar) Ahmet direkt bariyerlere çarptı.
Yerde yatarken, her şey ağır çekimde gibiydi. Doğrulup Ahmet’e koştum. Çok… çok kan vardı. (Hıçkırır) Onu kucağıma aldım, “dayanacaksın” dedim, “yardım geliyor” dedim. Ama gözleri… bakışları boştu.
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Bu gerçekten çok travmatik bir deneyim, Mertcan. Arkadaşını kaybettiğin o korkunç anı benimle paylaştığın için teşekkür ederim. (Sessizlik) Şu anda nasıl hissediyorsun, bunu anlatırken?
Danışmanın stratejisi: Travmatik anıyı paylaşmanın yaratabileceği duygusal yoğunluğu kontrol etmek ve danışanın şu andaki duygusal durumunu değerlendirmek. Travmatik anıyı işlerken, danışanın tolerans penceresinde kalmasını sağlamak önemlidir.
Mertcan: (Titrek bir nefes alır) Göğsüm sıkışıyor… Sanki o an yeniden yaşanıyor gibi. (Gözlerini sıkıca kapatır, sonra açar) Ama… sizinle konuşurken biraz daha… güvendeymiş gibiyim.
Danışman: Bu çok normal bir tepki, Mertcan. Travmatik anıları hatırlamak, olayı yeniden yaşıyor gibi hissetmemize neden olabilir. (Normalleştirme) Şimdi birlikte buradayız ve güvendesin. (Şimdiki zamana ve güvenliğe odaklanma) Biraz nefes egzersizi yapalım mı?
[Kısa bir nefes egzersizi yaparlar]
Danışmanın stratejisi: Travmatik anılarla çalışırken, danışanın duygusal yoğunluğunu düzenlemesine yardımcı olmak. Şimdiki zamana ve güvenliğe odaklanmak, geçmişteki travmatik anıların gücünü dengelemede önemlidir.
Danışman: Kazadan sonra neler oldu? Hastaneye nasıl gittiniz?
Mertcan: Birisi ambulans çağırmış. Beni ve Ahmet’i ayrı ambulanslarla götürdüler. Ben hastanede öğrendim Ahmet’in… (boğazını temizler) gittiğini. Benim birkaç kesiğim ve berelenmiş kaburgalarım vardı, bir gece gözlem altında tuttular. Ertesi gün taburcu oldum. Eve döndüğümde her şey çok anlamsız geliyordu. Ailem yardımcı olmaya çalışıyordu ama… sanki bir kabusun içindeydim.
Danışman: Travmatik bir olay yaşadıktan sonra gerçeklik duygumuzu yitirmemiz çok yaygındır. (Normalleştirme) Sanki bir rüyadaymış gibi, her şey gerçek dışı ve anlamsız gelir. Buna “disosiyasyon” diyoruz ve beynimizin aşırı stres karşısında kendini koruma mekanizmalarından biridir. (Psikoeğitim)
Peki, kazadan sonra hangi semptomlar ve zorluklar başladı? Günlük hayatın nasıl etkilendi?
Danışmanın stratejisi: Travma sonrası belirtileri sistematik olarak değerlendirerek problemin kapsamını netleştirmek. Bu, müdahale planını şekillendirmek için gereklidir.
Mertcan: İlk günlerde şoktaydım sanırım, tam hatırlamıyorum bile. Sonra kabuslar başladı. Neredeyse her gece kazayı tekrar tekrar görüyorum, bazen farklı sonlarla – bazen ikimiz de ölüyoruz, bazen kurtuluyoruz. Sürekli “keşke” düşünceleri…
Evden çıkamıyorum. Dışarıdaki sesler, özellikle trafik sesleri beni paniklettiriyor. Birkaç kez panik atak geçirdim. Telefonuma bakmıyorum, arkadaşlarımla konuşmuyorum. Okula gidemedim hiç. Konuştuğumuzdan beri biraz daha iyi uyuyorum ama hala çok zor. Ve sürekli… suçluluk. (Gözleri dolar) Onun yerine ben ölseydim diye düşünüyorum bazen.
Danışman: Anlattığın belirtiler – kabuslar, flashback’ler, kaçınma davranışları, yüksek kaygı, suçluluk duyguları – bunların hepsi travma sonrası stres tepkilerinin parçasıdır. (Normalleştirme ve çerçeveleme) Yaşadığın şey, beynin ve bedenin travmatik bir olaya verdiği normal tepkilerdir. Bu, “çıldırdığın” veya “zayıf olduğun” anlamına gelmez. (Psikoeğitim)
Şimdi, senin anlattıklarına dayanarak, bu travmatik deneyimin seni nasıl etkilediğini özetlemek istiyorum. (Danışman not defterini alır) Gördüğüm kadarıyla şu alanlarda zorluklar yaşıyorsun:
1. Duygusal düzeyde: Yoğun suçluluk, korku, kaygı ve üzüntü
2. Davranışsal düzeyde: Kaçınma (evden çıkmama, telefondan uzak durma, okula gitmeme)
3. Bedensel düzeyde: Uyku problemleri, panik ataklar, fiziksel gerilim
4. Bilişsel düzeyde: İntruzif düşünceler, “keşke” düşünceleri, felaketleştirme
5. İlişkisel düzeyde: Sosyal izolasyon, Ahmet’in ailesiyle ilişkide zorluklar
Bu özet sana doğru geliyor mu? Eklemek veya düzeltmek istediğin bir şey var mı?
Danışmanın stratejisi: Danışanın problemlerini sistematik ve kapsamlı bir şekilde özetleyerek, hem danışanın deneyimini doğrulamak hem de problemlerin çok boyutlu doğasını ortaya koymak. Danışanın kendi deneyiminin uzmanı olduğunu tanıyarak, özetin doğruluğunu kontrol etmesini istemek.
Mertcan: (Düşünceli bir şekilde) Evet, hepsi doğru. Belki bir de… geleceğe dair endişeler ekleyebiliriz. Okulu bitirebilecek miyim, normal bir hayatım olabilecek mi diye düşünüyorum sürekli. Sanki hayatım bölünmüş gibi – kaza öncesi ve sonrası. Ve kaza öncesine dönmenin imkansız olduğunu biliyorum.
Danışman: Bu çok değerli bir ekleme, Mertcan. (Doğrulama) Travmatik deneyimler gerçekten de hayatımızı “öncesi” ve “sonrası” olarak bölebilir. Bu, travmanın kimliğimiz ve geleceğe bakışımız üzerindeki etkisini gösterir. (Psikoeğitim)
Şimdi, tüm bu sorun alanlarını göz önünde bulundurarak, öncelikli olarak hangi alana odaklanmak istersin? Sence hangi sorun alanı şu anda seni en çok etkiliyor ve üzerinde çalışmak için en acil olanı?
Danışmanın stratejisi: Danışanın önceliklendirme yapmasına olanak sağlamak, böylece müdahale planı danışanın en acil ihtiyaçlarına odaklanabilir. Bu aynı zamanda danışanın kendi iyileşme sürecinde söz sahibi olduğu hissini güçlendirir.
Mertcan: (Düşünerek) Sanırım… suçluluk duygusuyla başa çıkmak en zoru. Çünkü diğer her şeyi etkiliyor gibi. Kendimi bu kadar suçlu hissetmesem, belki dışarı çıkmak, okula dönmek daha kolay olurdu.
Danışman: Bu çok iyi bir içgörü, Mertcan. (Takdir etme) Travma sonrası suçluluk duygusu gerçekten de diğer birçok alanı etkileyen merkezi bir sorun olabilir. (Doğrulama)
Özetlemek gerekirse, yaşadığın travmatik kaza sonrasında farklı alanlarda zorluklar yaşıyorsun. Bunlar içinde suçluluk duygusunu en merkezi ve öncelikli sorun olarak tanımladın. Bundan sonraki görüşmelerimizde, öncelikle bu suçluluk duygusunu anlamak ve hafifletmek üzerine çalışacağız. Aynı zamanda, uyku problemleri, kaygı ve panik belirtileri için de pratik stratejiler geliştireceğiz. (Planı özetleme)
Bu sana nasıl geliyor?
Danışmanın stratejisi: İlerlemeyi özetlemek ve müdahale planının ana hatlarını belirleyerek şeffaflık sağlamak. Danışanın planı onaylamasını istemek, işbirliğini pekiştirir.
Mertcan: İyi görünüyor. Gerçekten bu suçluluk duygusundan kurtulmak istiyorum. Her an üzerimde bir ağırlık gibi.
Danışman: Anlıyorum. Bu ağırlığı hafifletmek için birlikte çalışacağız. (Umut aşılama) Bugünkü görüşmemiz için son olarak, bana kazadan bu yana hayatında olumlu olan, destek bulduğun veya rahatladığın anlardan bahseder misin? Küçük şeyler bile olabilir.
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi olumlu bir notla bitirmek ve danışanın kaynaklarını, güçlü yönlerini keşfetmeye başlamak. Yalnızca sorunlara değil, potansiyel çözümlere ve kaynaklara da odaklanmak önemlidir.
Mertcan: (Düşünür) Hımm… Küçük kardeşimle vakit geçirmek iyi geliyor. O 14 yaşında ve bana hiçbir soru sormuyor, sadece birlikte video oyunları oynuyoruz. Bir de… resim yapmayı severdim eskiden. Dün çizim defterimi açtım, bir şey çizemedim ama en azından baktım. Ve… sizinle konuşmak. Bu da iyi geliyor.
Danışman: Bunlar çok değerli kaynaklar, Mertcan. (Takdir etme) Kardeşinle kurduğun bağ, sanatsal ilgin ve terapi ilişkisi – bunların hepsi iyileşme sürecinde kullanabileceğimiz güçlü kaynaklardır. (Güçlü yönleri vurgulama)
Bugün çok önemli bir iş başardık – yaşadığın travmatik deneyimi ve etkilerini daha net bir şekilde tanımladık. Bu, iyileşme sürecinin kritik bir adımıdır. (Olumlu pekiştirme) Bir sonraki görüşmemizde, bu suçluluk duygularıyla başa çıkma stratejileri üzerinde çalışmaya başlayacağız. Bu arada, duygu günlüğünü tutmaya devam etmeni ve özellikle suçluluk duygusunu tetikleyen düşünceleri not etmeni öneririm. (Ev ödevi) Ne dersin?
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi olumlu ve yapıcı bir notla bitirmek, ilerlemeyi takdir etmek ve bir sonraki adımları netleştirmek. Aynı zamanda danışanın kendi kendine yardım becerilerini geliştirmeye devam etmesini teşvik etmek.
Mertcan: Deneyeceğim. Teşekkür ederim… bugün zor şeyleri konuşmak biraz rahatlatıcı oldu aslında.
Danışman: Bu çok olumlu bir gözlem. Bazen en zor duygu ve deneyimleri paylaşmak, onların üzerimizdeki gücünü azaltabilir. (Doğrulama) Cesaretini ve açıklığını takdir ediyorum. Pazartesi günü görüşmek üzere.
4. AŞAMA: DUYGULARLA BAŞA ÇIKMA
[Dördüncü görüşme – üç gün sonra. Mertcan biraz daha düzenli görünüyor, saçını taramış ve temiz kıyafetler giymiş. Duygu günlüğünü yanında getirmiş.]
Danışman: Merhaba Mertcan, bu hafta sonu nasıl geçti?
Mertcan: (Hafifçe gülümser) İyi sayılır. Cumartesi günü ilk kez evden çıktım, kardeşimle birlikte kısa bir yürüyüşe gittik. Çok uzun sürmedi ama… bir adım gibi hissettim.
Danışman: Bu gerçekten önemli bir adım, Mertcan! (Coşkulu bir şekilde) Evden çıkma cesareti göstermen büyük bir ilerleme. Nasıl hissettin dışarıdayken?
Danışmanın stratejisi: Olumlu adımları içtenlikle takdir etmek ve pekiştirmek. Kaçınma davranışlarının üstesinden gelmek, travma tedavisinde kritik bir adımdır.
Mertcan: Başta çok gergindim, kalbim hızla çarpıyordu. Özellikle arabalar geçerken. Ama yanımda kardeşim olması yardımcı oldu. Yaklaşık 15 dakika yürüdük, sonra eve döndük. Sonrasında biraz yorgun hissettim ama… kötü bir yorgunluk değildi.
Danışman: Bu normal bir tepki. Kaçındığımız şeylerle yüzleşmek hem duygusal hem de fiziksel olarak yorucu olabilir. (Normalleştirme) Ancak bu tür kademeli yüzleşmeler, zamanla kaygının azalmasına yardımcı olur. (Psikoeğitim) Duygu günlüğünde neler kaydettin?
Danışmanın stratejisi: Maruz kalma deneyimini psikoeğitimle çerçevelemek ve ev ödevinin takibini yapmak.
Mertcan: (Günlüğünü açar) Suçluluk duygusunun genellikle belirli düşüncelerle tetiklendiğini fark ettim. Özellikle “Keşke daha dikkatli olsaydım” veya “Ahmet’in ailesi haklı, benim hatam” gibi düşünceler geldiğinde suçluluk duygusu çok yoğunlaşıyor. Bir de Ahmet’in fotoğrafına baktığımda… Odamda birlikte çektirdiğimiz bir fotoğraf vardı, onu kaldırdım çünkü her gördüğümde ağlamaya başlıyordum.
Danışman: Bu gözlemlerin çok değerli, Mertcan. Düşünceler ve duygular arasındaki bağlantıyı fark etmen büyük bir adım. (Takdir etme) “Keşke” ile başlayan düşünceler, pişmanlık ve suçluluk duygularını tetikleyen klasik düşünce kalıplarıdır. (Psikoeğitim)
Bugün seninle bu suçluluk duygusu üzerinde çalışmak ve onunla başa çıkma stratejileri geliştirmek istiyorum. Bu duygularla başa çıkmanın farklı yolları var – bazıları kısa vadeli rahatlama sağlarken, diğerleri uzun vadede daha derin bir iyileşme sağlayabilir. (Görüşmenin çerçevesini belirleme)
Danışmanın stratejisi: Günün hedefini açıkça belirtmek ve farklı baş etme stratejilerinin olabileceğini vurgulamak. Bilişsel yeniden yapılandırma için zemin hazırlamak.
Mertcan: Bu çok iyi olur. Bazen bu duygu o kadar yoğun oluyor ki nefes alamıyorum gibi hissediyorum.
Danışman: Suçluluk gerçekten de fiziksel olarak dayanılmaz olabilen çok yoğun bir duygudur. (Duyguyu doğrulama) Öncelikle, bu suçluluk duygusunun doğasını biraz daha iyi anlamak istiyorum. Bana, “Ben suçluyum” dediğinde, tam olarak neden suçlu hissettiğini anlatır mısın?
Danışmanın stratejisi: Suçluluk duygusunun altında yatan inanç ve düşünceleri keşfetmek. Bilişsel çalışmanın ilk adımı, otomatik düşünceleri tanımlamaktır.
Mertcan: (Derin bir nefes alır) Motosikleti ben kullanıyordum. Ahmet arkamda oturuyordu. Ben daha dikkatli olabilirdim, belki arabayı daha erken fark edebilirdim. Belki daha yavaş gitseydim… fren yapmak için daha çok zamanım olurdu. (Gözleri yaşarır) Bir de… o gün sahil yoluna gitmeyi ben önerdim. Ahmet başka bir yere gitmek istiyordu aslında. Benim ısrarım yüzünden o yoldaydık.
Danışman: Anlıyorum. Yani suçluluk duygunun arkasında, kazanın önlenebilir olduğu ve senin kararların veya eylemlerinin bu sonuca yol açtığı düşüncesi var. (Yansıtma ve özet)
Şimdi, travmatik olaylar sonrası ortaya çıkan suçluluk duygusunu anlamak önemli. Yaşanan travmadan sonra zihnimiz olayı anlamlandırmaya çalışır ve genellikle “neden” sorusuna cevaplar arar. Kontrolümüzün olmadığı durumları kabullenmek çok zordur, bu yüzden genellikle kendimizi suçlarız – çünkü suçluluk en azından bir anlam ve kontrol duygusu verir. (Psikoeğitim)
Bu suçluluk hissinin bir işlevi olabilir mi sence? Sana ne kazandırıyor olabilir bu duygu?
Danışmanın stratejisi: Duygunun fonksiyonel analizini yapmak ve danışana kendi duygusal süreçleri hakkında düşünme fırsatı vermek. Duygusal farkındalığı artırmak ve bilişsel yeniden yapılandırma için zemin hazırlamak.
Mertcan: (Şaşkın görünür) Kazandırmak mı? Hiçbir şey kazandırmıyor, sadece acı veriyor.
Danışman: Bu çok doğal bir tepki. (Normalleştirme) Acı veren duygular genellikle bize faydasız görünür. Ancak psikolojik açıdan, en acı verici duygular bile bazen bir işlev görür. (Psikoeğitim)
Örneğin, suçluluk duygusu şunları sağlayabilir:
1. Bir anlam duygusu – “Neden bu oldu?” sorusuna bir cevap
2. Kontrol yanılsaması – “Farklı davransaydım, sonuç değişirdi” inancı
3. Bir tür cezalandırma – “Arkadaşımı kaybettim, acı çekmeyi hak ediyorum”
4. Bağlantı duygusu – “Acı çekerek Ahmet’e olan bağlılığımı gösteriyorum”
Bunlardan herhangi biri sana tanıdık geliyor mu?
Danışmanın stratejisi: Duygusal işlemlemeyi derinleştirmek için danışana bilişsel-duygusal bağlantılar sunmak. Suçluluk duygusunun derindeki anlamlarını keşfetmeye davet etmek.
Mertcan: (Uzun bir sessizlikten sonra) Sanırım… üçüncü madde. Bazen kendimi cezalandırıyormuşum gibi hissediyorum. Ahmet öldü, ben hayattayım – bu adil değil. Ve belki de dördüncü madde… suçluluk hissetmezsem, sanki onu unutmuşum, umursamıyormuşum gibi hissediyorum.
Danışman: Bu çok değerli bir içgörü, Mertcan. (Takdir etme) Hayatta kalma suçluluğu ve sevdiğimiz birini kaybettiğimizde kendimizi cezalandırma dürtüsü çok yaygındır. Aynı şekilde, suçluluk duygusunun kaybettiğimiz kişiyle olan bağımızı sürdürme işlevi de. (Normalleştirme ve doğrulama)
Ancak şunu sormak istiyorum: Ahmet yaşasaydı ve roller tersine dönseydi – sen hayatını kaybetseydin ve o hayatta kalsaydı – ona da aynı suçluluğu yaşamasını ister miydin?
Danışmanın stratejisi: Perspektif değiştirme tekniği kullanarak, danışanın kendi kendine gösterdiği sert tutumu sorgulamasına yardımcı olmak. Bu, bilişsel yeniden yapılandırma için etkili bir tekniktir.
Mertcan: (Şaşkın bir ifadeyle) Hayır… tabii ki istemezdim. Ona “senin suçun değil” derdim. (Duraklar, düşünür) Ama bu… farklı gibi geliyor.
Danışman: Neden farklı hissettiriyor? (Sokratik sorgulama)
Mertcan: Çünkü… ben sürücüydüm. Ben sorumluydum.
Danışman: Sürücü olarak belirli sorumlulukların olduğu doğru. (Gerçeği doğrulama) Ancak, bir sürücünün sorumluluğu her kazayı önlemek midir? Tüm faktörleri kontrol edebilir miyiz? (Sokratik sorgulama devam eder)
Danışmanın stratejisi: Sokratik sorgulama yöntemiyle, danışanın düşünce kalıplarını sorgulamasına ve daha dengeli bir perspektif geliştirmesine yardımcı olmak.
Mertcan: (Düşünür) Sanırım… hayır. Kimse tüm faktörleri kontrol edemez. O araba aniden çıktı, dur işaretini görmedi. Ben elimden geleni yaptım ama… yeterli olmadı.
Danışman: Bu çok önemli bir fark etme, Mertcan. (Takdir etme) “Elimden geleni yaptım ama yeterli olmadı” ile “Bu benim hatam” arasında büyük bir fark var. (Yeniden çerçevelendirme)
Şimdi seninle bir teknik denemek istiyorum. Buna “bilişsel yeniden yapılandırma” diyoruz. Amacımız, otomatik düşünce kalıplarını tanımlamak ve daha dengeli alternatifler geliştirmek. (Tekniği tanıtma)
Günlüğünde belirttiğin “Keşke daha dikkatli olsaydım” düşüncesini ele alalım. Bu düşünce sana ne kadar doğru geliyor? 0-100 arasında bir ölçekte?
Danışmanın stratejisi: Bilişsel yeniden yapılandırma tekniğini adım adım uygulamaya başlamak. Düşünceyi tanımlama ve değerlendirme.
Mertcan: Yaklaşık… 85-90 civarı.
Danışman: Anladım, oldukça güçlü bir inanç. Şimdi, bu düşünceyi destekleyen kanıtları ve desteklemeyen kanıtları listelemek istiyorum. Önce destekleyen kanıtlarla başlayalım. Bu düşüncenin doğru olduğunu gösteren kanıtlar neler?
Mertcan: (Düşünür) Ben motosikleti kullanıyordum, sorumluluk bendeydi. Belki biraz hızlıydık. Ve Ahmet hayatını kaybetti, ben hayattayım.
Danışman: (Not alır) Peki, şimdi de bu düşüncenin tamamen doğru olmayabileceğini gösteren kanıtlar neler?
Mertcan: (Uzun bir sessizlik) Araba dur işaretini görmedi… kaza raporunda da yazıyordu bu. Polis, arabanın hatalı olduğunu söyledi. Ve… aslında motosiklet kullanırken her zaman dikkatliydim, güvenliğe önem verirdim. Ehliyet için eğitimimi tam almıştım.
Danışman: Çok iyi. (Olumlu pekiştirme) Şimdi bu iki kanıt listesine dayanarak, “Keşke daha dikkatli olsaydım” düşüncesine alternatif, daha dengeli bir düşünce üretmeye çalışalım. Nasıl ifade edilebilir?
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi alternatif düşüncesini oluşturmasına yardımcı olmak. Bu, danışanın kendi içsel kaynakları ve mantığını kullanmasını sağlar ve öğrenilen becerinin içselleştirilmesini destekler.
Mertcan: (Düşünerek) Belki… “Ben elimden gelen özeni gösterdim, ancak kazalar her zaman önlenemez. Arabanın dur işaretini ihlal etmesi gibi kontrol edemeyeceğim faktörler vardı.”
Danışman: Bu mükemmel bir alternatif, Mertcan! (Coşkulu takdir) Hem gerçekleri kabul ediyor hem de sorumluluğu adil bir şekilde dağıtıyor. Şimdi, bu yeni düşünce sana ne kadar doğru geliyor? Yine 0-100 ölçeğinde?
Mertcan: (Hafifçe gülümser) Şu an için… belki 60? Hala tam olarak inanmıyorum ama… mantıklı geliyor.
Danışman: Bu harika bir başlangıç! (Takdir etme) Bilişsel kalıplarımızı değiştirmek zaman alır. Önemli olan, alternatif perspektiflerin mümkün olduğunu görmek. (Gerçekçi beklentiler sunma)
Şimdi, bu alternatif düşünceyi düşündüğünde, suçluluk duygun nasıl değişiyor?
Danışmanın stratejisi: Düşünce-duygu bağlantısını pekiştirmek ve bilişsel değişimin duygusal etkilerini fark etmesini sağlamak.
Mertcan: (İç çeker) Biraz… hafifliyor sanki. Tam olarak gitmiyor ama nefes almak biraz daha kolaylaşıyor.
Danışman: Bu çok değerli bir gözlem. (Takdir etme) Duygular genellikle düşüncelerimizi izler – daha dengeli düşünceler, daha dengeli duygulara yol açar. (Psikoeğitim)
Bugün seninle denediğimiz bu tekniği evde de uygulayabilirsin. Duygu günlüğünü tutmaya devam et, ancak şimdi bir sütun daha ekle: “Alternatif Düşünce.” Suçluluk tetikleyici düşüncelerini not et, kanıtları değerlendir ve daha dengeli alternatifler üret. (Ev ödevi)
Ayrıca, duyguların çok yoğunlaştığında kullanabileceğin bazı duygu düzenleme teknikleri paylaşmak istiyorum:
1. Nefes Egzersizleri: Öğrendiğin 4-7-8 tekniğini uygulamaya devam et
2. Zemin Yapma: Duygular çok yoğunlaştığında, beş duyu organını kullan – beş şey gör, dört şey dokun, üç şey duy, iki şey kokla, bir şey tat. Bu, seni şimdiki ana getirir.
3. Öz-şefkat: Kendine bir arkadaşına davrandığın gibi nazik ve anlayışlı davran. “Bu çok zor bir durum ve elimden geleni yapıyorum” gibi cümleler kullan.
Danışmanın stratejisi: Duygusal düzenleme becerilerini öğretmek ve ev ödevi vermek. Bilişsel çalışmayı pratik duygusal düzenleme teknikleriyle desteklemek.
Mertcan: Bunları deneyeceğim. Özellikle zemin yapma tekniği ilginç geldi. Bazen gerçekten de “kaybolmuş” gibi hissediyorum.
Danışman: Bu travma sonrası yaygın bir deneyimdir. (Normalleştirme) Zemin yapma, disosiyasyon ve aşırı duygusal yoğunluk anlarında çok yardımcı olabilir. (Psikoeğitim)
Son olarak, kısa bir pratik yapalım. Şu anda, Ahmet’e karşı duyduğun sevgi ve arkadaşlığı nasıl onurlandırabilirsin? Suçluluk dışında, onun anısını yaşatmanın yolları neler olabilir?
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi yapıcı ve olumlu bir perspektifle sonlandırmak. Danışanın kaybını anlamlı bir şekilde onurlandırmasına yardımcı olmak.
Mertcan: (Düşünür) Belki… onun en sevdiği şeyleri yapmak? Ahmet doğa yürüyüşlerini çok severdi. Belki bir gün onun en sevdiği patikada yürüyüş yapabilirim. Ve belki… yarım kalan oyun projemizi tamamlayabilirim. Bu onun anısına güzel bir şey olurdu.
Danışman: Bunlar harika fikirler, Mertcan. (Takdir etme) Kaybettiğimiz kişilerin anısını yaşatmanın en sağlıklı yollarından biri, onların değerlerini ve sevdikleri şeyleri hayatımızda yaşatmaktır. (Doğrulama)
Bugün çok önemli bir çalışma yaptık – suçluluk duygusunun derinliklerini keşfettik ve onunla başa çıkma stratejileri geliştirmeye başladık. Bu tür değişimler zaman alır, sabırlı ol kendine karşı. (Görüşmeyi özetleme ve gerçekçi beklentiler sunma)
Bir sonraki görüşmemizde, hem bilişsel çalışmamıza devam edeceğiz hem de kaçınma davranışlarını aşmak için kademeli maruz kalma planı geliştireceğiz. (Sonraki adımları açıklama) Bu sana nasıl geliyor?
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi özetlemek, ilerlemeyi takdir etmek ve sonraki adımları netleştirerek şeffaflık sağlamak.
Mertcan: İyi geliyor. Bugün gerçekten farklı düşünmeye başladım. Tamamen geçmedi ama… bir umut ışığı gibi.
Danışman: Bu çok güzel bir metafor, Mertcan. Travmadan iyileşme, karanlıkta yavaş yavaş artan bir ışık gibidir. (Metaforu genişletme) Gösterdiğin cesaret ve açıklık için teşekkür ederim. Çarşamba günü görüşmek üzere.
5. AŞAMA: ALTERNATİF ÇÖZÜMLER GELİŞTİRME
[Beşinci görüşme – üç gün sonra. Mertcan daha dinlenmiş görünüyor. Göz teması daha iyi. Duygu günlüğünü yanında getirmiş.]
Danışman: Merhaba Mertcan, nasılsın bugün?
Mertcan: (Hafif bir gülümsemeyle) İyiyim aslında. Son birkaç günde daha fazla uyuyabildim. Ve denediğimiz bilişsel yeniden yapılandırma tekniği… gerçekten yardımcı oluyor. Suçluluk hissettiğimde kendimi durdurup alternatif düşünceler üretmeye çalışıyorum.
Danışman: Bu harika bir ilerleme, Mertcan! (Coşkulu takdir) Öğrendiğin becerileri bu şekilde uygulamaya başlaman çok değerli. Uyku düzeninin iyileşmesi de çok olumlu bir işaret. (Olumlu gelişmeleri vurgulama)
Bugün, yaşadığın sorunlara alternatif çözümler geliştirmek üzerine çalışmak istiyorum. Şu ana kadar travmanın etkilerini anladık, duygularla başa çıkma stratejileri geliştirmeye başladık. Şimdi, bu iyileşme sürecini ilerletmek için kullanabileceğimiz farklı kaynakları ve stratejileri araştıralım. (Görüşmenin çerçevesini belirleme)
Danışmanın stratejisi: Alternatif çözümler aşamasının amacını açıklamak ve danışanı problemlere yeni açılardan bakmaya davet etmek.
Mertcan: (Merakla) Bu iyi olur. Bazen kendimi çıkmazda hissediyorum, diğer seçenekleri göremiyorum.
Danışman: Bu çok doğal. (Normalleştirme) Travma yaşadığımızda, “tünel görüşü” dediğimiz bir durum gelişebilir – seçeneklerimizi ve kaynaklarımızı sınırlı görürüz. (Psikoeğitim) Bugün bu tüneli biraz genişletmeye çalışacağız.
Öncelikle, şu ana kadar belirlediğimiz temel sorun alanlarını tekrar gözden geçirelim:
1. Suçluluk ve pişmanlık duyguları
2. Travma sonrası belirtiler (flashback’ler, kabuslar, kaçınma)
3. Sosyal izolasyon ve okula dönememe
4. Uyku problemleri
5. Gelecek kaygısı
Bunlardan hangilerinde ilerleme kaydettiğini hissediyorsun ve hangileri hala zorlayıcı?
Danışmanın stratejisi: İlerlemeyi değerlendirmek ve hala çalışılması gereken alanları netleştirmek. Bu, alternatif çözümlerin odaklanacağı noktaları belirlemek için önemlidir.
Mertcan: (Düşünerek) Suçluluk konusunda ilerleme var, tamamen geçmedi ama daha yönetilebilir. Uyku da biraz daha iyi. Ancak sosyal izolasyon hala devam ediyor, okula dönemedim. Ve hala araba sesleri, trafik gibi şeyler beni tetikliyor. Bir de… Ahmet’in ailesine nasıl yüzleşeceğimi bilmiyorum.
Danışman: Bu değerlendirme çok yardımcı oldu, teşekkür ederim. (Takdir etme) İlerleme kaydettiğin alanlar olması çok olumlu, ve zorluk yaşadığın alanları tanımlamak da değerli. (Doğrulama)
Şimdi, bu zorluklar için farklı çözüm stratejileri düşünelim. Beyin fırtınası yapacağız – bu aşamada fikir ne kadar çok olursa o kadar iyi, sonra en uygun olanları seçeceğiz. (Yöntemi açıklama)
Öncelikle, sosyal izolasyon ve okula dönememek konusu üzerinde düşünelim. Ne tür çözümler mümkün olabilir?
Danışmanın stratejisi: Beyin fırtınası yöntemiyle, danışanın sorunları için çeşitli alternatif çözümler üretmesine yardımcı olmak. Bu, problem çözme becerilerini güçlendirir ve ufkunu genişletir.
Mertcan: (Düşünür) Belki… kademeli olarak başlayabilirim? Önce kısa süreliğine okula gitmek, tüm gün değil. Belki bir arkadaşımdan notları alabilirim. Ya da… online derslere katılabilir miyim acaba, en azından bir süreliğine?
Danışman: Bunlar harika fikirler, Mertcan! (Takdir etme) Kademeli yaklaşım, travma sonrası toparlanmada çok etkilidir. (Doğrulama) Başka olasılıklar düşünebilir miyiz?
Mertcan: Belki… okul danışmanıyla konuşabilirim? Durumu açıklayabilir, belki bana yardımcı olacak düzenlemeler yapılabilir. Ya da yakın bir arkadaşımdan benimle okula gelmesini isteyebilirim, ilk günlerde.
Danışman: Mükemmel! (Olumlu pekiştirme) Sosyal destek ve kurumsal kaynakları kullanmak çok değerli stratejiler. (Doğrulama) Ben de bir öneri eklemek istiyorum: Belki bölüm başkanınla bir görüşme ayarlayıp, akademik bir plan oluşturabilirsin. Bazı üniversiteler, travmatik deneyimler yaşayan öğrenciler için esneklik sağlayabilir.
Şimdi, tetikleyicilerle (araba sesleri, trafik gibi) başa çıkma konusunda ne tür stratejiler düşünebiliriz?
Danışmanın stratejisi: Danışanın fikirlerini takdir ederek motivasyonunu artırmak ve kendi önerilerini ekleyerek işbirliğini pekiştirmek. Her sorun alanı için ayrı ayrı beyin fırtınası yapmak.
Mertcan: (Düşünür) Belki… kendimi yavaş yavaş bu seslere maruz bırakabilirim? Önce evden duyduğum uzak seslerle başlayıp, sonra daha yakına gidebilirim. Ya da kulaklıkla müzik dinlemek işe yarayabilir mi? Dışarıdayken sesleri biraz maskelemek için.
Danışman: Harika yaklaşımlar! (Takdir etme) Kademeli maruz kalma gerçekten etkili bir tekniktir ve geçici olarak sesleri maskelemek de pratik bir strateji olabilir. (Doğrulama)
Bir teknik daha önermek istiyorum: Duyarsızlaştırma. Bu, tetikleyici sesleri kontrollü bir ortamda dinlemeyi içerir – örneğin, trafik seslerinin kaydını düşük ses seviyesinde dinleyerek başlayabilir, tolere edebildikçe sesi artırabilirsin. Bu, beyninin bu sesleri tehdit olarak algılamamasını öğrenmesine yardımcı olur. (Yeni bir teknik sunma)
Son olarak, Ahmet’in ailesiyle ilgili duruma alternatif yaklaşımlar düşünelim.
Danışmanın stratejisi: Maruz kalma tedavisi için alternatif yöntemler sunmak. Aynı zamanda, danışanın kendi çözümlerini üretmesini teşvik ederek öz-yeterlik duygusunu güçlendirmek.
Mertcan: (İç çeker) Bu en zoru… Belki bir mektup yazabilirim? Yüz yüze konuşmak çok zor olabilir. Ya da… ortak bir arkadaş aracılığıyla iletişim kurmayı deneyebilirim önce? Bilmiyorum, bu konu gerçekten korkutucu geliyor.
Danışman: Duygularını anlıyorum, Mertcan. Bu gerçekten zor bir durum. (Empati) Mektup yazmak veya bir aracı kullanmak, çok makul başlangıç noktaları. (Doğrulama) Ayrıca, bu ilk teması kurmadan önce, benimle veya başka bir terapistle görüşmelerinde bu konuyu prova etmek de yardımcı olabilir. (Ek öneri)
Şimdi, ürettiğimiz tüm bu fikirleri değerlendirelim ve en uygulanabilir olanları seçelim. Her çözüm için, avantajları ve dezavantajları düşünmek faydalı olabilir. (Değerlendirme aşamasına geçiş)
Danışmanın stratejisi: Beyin fırtınası aşamasından değerlendirme aşamasına geçmek. Üretilen çözümlerin uygulanabilirliğini ve olası sonuçlarını değerlendirmek.
[Danışman ve Mertcan üretilen çözümleri tek tek değerlendirirler. Okula kademeli dönüş, okul danışmanıyla görüşme, tetikleyicilere kademeli maruz kalma ve Ahmet’in ailesine mektup yazma fikri en uygulanabilir seçenekler olarak belirlenir.]
Danışman: Harika bir iş çıkardık, Mertcan. (Takdir etme) Şimdi seninle konuşmak istediğim başka bir konu var – sosyal destek ağın. Travma sonrası iyileşmede, çevremizdeki insanların desteği çok önemlidir. (Yeni bir konuya geçiş)
Şu anda kimlerden destek alıyorsun ve bu desteği nasıl güçlendirebiliriz?
Danışmanın stratejisi: Sosyal destek sistemlerini değerlendirmek ve güçlendirmek. Sosyal destek, travma sonrası iyileşmede kritik bir faktördür ve izolasyonu azaltmaya yardımcı olur.
Mertcan: (Düşünür) Ailem var tabii ki – annem, babam, kardeşim. Hepsi destekleyici ama… bazen çok korumacılar. Bir de Burak var, liseden arkadaşım, birkaç kez aradı. Ahmet’in de arkadaşıydı, o da etkilendi kazadan. Bir de oda arkadaşım Emre, o da birkaç kez mesaj attı.
Danışman: Demek ki etrafında seni destekleyebilecek insanlar var. (Doğrulama) Ailenin korumacı tavrı anlaşılabilir – sevdiklerini koruma içgüdüsü çok güçlüdür. (Normalleştirme) Arkadaşlarınla olan bağını nasıl güçlendirebileceğimizi düşünelim. Burak’la veya Emre’yle yeniden bağlantı kurmayı düşünür müsün?
Danışmanın stratejisi: Mevcut destek sistemlerini tanımlamak ve güçlendirme olasılıklarını araştırmak. Danışanı sosyal bağlantıları yeniden kurmaya teşvik etmek.
Mertcan: Sanırım yapabilirim. Burak’la konuşmak daha kolay olabilir, çünkü o Ahmet’i de tanıyordu, durumu anlıyor. Belki onunla bir kahve içmeyi teklif edebilirim. Emre’ye de cevap vermem gerekiyor, o kadar mesaj attı.
Danışman: Bu harika bir başlangıç olurdu. (Takdir etme) Bazen travma sonrasında insanlar ne diyeceklerini bilemedikleri için bizden uzaklaşabilirler. Ancak çoğu zaman, basit bir bağlantı bile hem bize hem de karşı tarafa iyi gelir. (Psikoeğitim)
Bir de düşünebileceğimiz başka kaynaklar var. Üniversite kampüsünde travma veya yas destek grupları olabilir. Akran desteği, benzer deneyimler yaşayan kişilerle bağlantı kurmak çok değerli olabilir. Bu tür gruplara katılmayı düşünür müsün?
Danışmanın stratejisi: Sosyal destek sistemlerini genişletmek için ek kaynakları tanıtmak. Akran desteği ve grup terapisi, travma sonrası iyileşmeyi destekleyen önemli kaynaklardır.
Mertcan: (Biraz tereddütle) Belki… ilerde. Şu anda bir grup içinde konuşmak biraz korkutucu geliyor. Ama bireysel terapi yardımcı oluyor, bunu devam ettirmek istiyorum.
Danışman: Bu çok geçerli bir tercih, Mertcan. (Doğrulama) Kendi hazır olduğun adımları, kendi hızında atman çok önemli. Bireysel terapiye devam edeceğiz, ve ilerde kendini hazır hissettiğinde grup seçeneklerini yeniden değerlendirebiliriz. (Danışanın tercihlerine saygı gösterme)
Şimdi, son olarak, kişisel ilgi alanların ve anlamlı aktivitelerin üzerine konuşalım. Travma sonrasında, eskiden keyif aldığımız aktivitelere geri dönmek iyileşme sürecinde önemli bir adımdır. Kazadan önce ne tür aktivitelerden keyif alırdın?
Danışmanın stratejisi: Anlamlı aktiviteleri keşfetmek ve danışanın hayatına tekrar dahil etmek. Bu, travma sonrası yaşam kalitesini artırmak ve hayatın yalnızca travmadan ibaret olmadığını hatırlatmak için önemlidir.
Mertcan: (Yüzü aydınlanır) Yazılım geliştirmeyi çok severdim. Özellikle mobil oyunlar üzerine çalışıyordum. Bir de resim yapmayı severdim, dijital çizim. Ve bazen doğa yürüyüşlerine giderdik Ahmet’le. (Yüzü tekrar keder ifadesiyle kapanır)
Danışman: Bu ilgi alanların gerçekten harika, Mertcan. Yaratıcı ve aktif aktiviteler. (Takdir etme) Ahmet’le paylaştığın aktiviteleri düşünmek şu an acı verici olabilir, bu çok doğal. (Normalleştirme) Ancak zamanla, bu aktivitelere geri dönmek, hem senin için anlamlı bir hayat sürdürmenin hem de belki Ahmet’in anısını onurlandırmanın bir yolu olabilir. (Yeniden çerçevelendirme)
Bu aktivitelerden hangisine, küçük adımlarla geri dönmeyi düşünebilirsin?
Danışmanın stratejisi: Danışanın eski ilgi alanlarına kademeli olarak geri dönmesini teşvik etmek. Anlamlı aktivitelere katılım, travma sonrası büyüme ve iyileşme için önemli bir kaynaktır.
Mertcan: (Düşünür) Belki dijital çizime başlayabilirim. Zaten evdeyim, bilgisayarım var. Ve… aslında oyun projesi üzerinde de çalışmak istiyorum, Ahmet’le başladığımız. Bunu onun anısına tamamlamak istiyorum.
Danışman: Bu çok anlamlı ve güzel bir fikir, Mertcan. (İçten bir takdirle) Yaratıcı projeler hem terapötik olabilir hem de sevdiğimiz kişilerin anısını yaşatmanın güçlü bir yolu olabilir. (Doğrulama)
Bugünkü görüşmemizde, birçok alternatif çözüm stratejisi geliştirdik:
1. Okula kademeli dönüş ve akademik destek arama
2. Tetikleyicilerle başa çıkma stratejileri
3. Ahmet’in ailesiyle iletişim kurma yolları
4. Sosyal destek ağını güçlendirme
5. Anlamlı aktivitelere geri dönme
Bu stratejilerin hepsini hemen uygulamak zorunda değilsin. Kendi hızında, kendini rahat hissettiğin adımlarla ilerleyebilirsin. (Beklentileri netleştirme)
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi özetlemek ve danışana kendi hızında ilerleme özgürlüğü vermek. Travma sonrası iyileşmede acele etmemek ve kişisel tempoyu korumak önemlidir.
Mertcan: (Rahatlamış görünür) Teşekkür ederim. Bugün konuştuğumuz her şey… biraz daha umutlu hissettiriyor. Yapabileceğim şeyler var, bir yol var.
Danışman: Kesinlikle bir yol var, Mertcan. (Umut aşılama) Ve bu yolda yalnız değilsin. İyileşme süreci doğrusal değildir, inişler çıkışlar olacaktır, ama sürekli ilerliyorsun ve bu çok değerli. (Gerçekçi umut sunma)
Bir sonraki görüşmemize kadar, bugün konuştuğumuz stratejilerden birini veya ikisini uygulamaya başlamanı öneririm. Hangilerinin sana daha uygulanabilir geldiğini düşünüyorsun?
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi önceliklerini belirlemesini sağlamak ve kademeli ilerleme için ev ödevi vermek. Bu, danışanın öz-yeterlik duygusunu ve iyileşme sürecindeki aktif rolünü güçlendirir.
Mertcan: Sanırım Burak’a ulaşmak ve dijital çizime başlamak iyi bir başlangıç olur. İkisi de yapabileceğim şeyler.
Danışman: Mükemmel seçimler! (Takdir etme) Bunlar gerçekten de iyi başlangıç noktaları. Bir sonraki görüşmemizde nasıl gittiğini konuşuruz. Ayrıca, duygu günlüğünü tutmaya ve bilişsel yeniden yapılandırma tekniğini uygulamaya devam etmeni de öneririm. (Önceki becerileri pekiştirme)
Gösterdiğin cesaret ve açıklık için teşekkür ederim, Mertcan. Bu iyileşme sürecinde gerçekten etkileyici bir çalışma ortaya koyuyorsun.
6. AŞAMA: EYLEM PLANI OLUŞTURMA VE UYGULAMA
[Altıncı görüşme – dört gün sonra. Mertcan daha enerjik ve umutlu görünüyor. Saçını taramış, temiz ve düzgün giyinmiş.]
Danışman: Merhaba Mertcan, bugün çok iyi görünüyorsun. (Sıcak bir gülümsemeyle)
Mertcan: (Hafifçe gülümser) Teşekkür ederim. Kendimi biraz daha iyi hissediyorum gerçekten. Son görüşmemizden sonra iki şey yaptım: Burak’la buluştum, birlikte kahve içtik. Ve dijital çizime başladım, hatta… (telefonunu çıkarır) bir şeyler çizdim bile.
Danışman: Bu harika, Mertcan! (Coşkulu takdir) Her iki adımı da atmış olman çok etkileyici. (Olumlu pekiştirme) Burak’la buluşman nasıl geçti?
Danışmanın stratejisi: Danışanın ilerleme ve başarılarını içtenlikle takdir etmek. Pozitif adımları pekiştirmek ve detaylandırmak için açık uçlu sorular sormak.
Mertcan: (Rahatlamış görünür) Başta gergindk, ne konuşacağımızı bilemedik. Ama sonra açıldık. O da zor zamanlar geçiriyor, Ahmet’i özlüyor. Birlikte anılarımızdan bahsettik, biraz ağladık da… ama iyi geldi. İlk kez Ahmet hakkında konuşmak acı vermedi sadece. Biraz… rahatlatıcıydı.
Danışman: Bu çok değerli bir deneyim, Mertcan. (Takdir etme) Bazen sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, o kişi hakkında konuşmak hem acı verir hem de iyileştirici olabilir. (Normalleştirme) Ortak bir arkadaşla anıları paylaşmak, hem yas sürecini normalleştirir hem de sosyal bağı güçlendirir. (Psikoeğitim)
Peki, dijital çizimle ilgili deneyimin nasıldı?
Danışmanın stratejisi: Hem sosyal bağlanma hem de yaratıcı ifadenin terapötik değerini vurgulamak. Danışanın olumlu deneyimlerini keşfetmeye devam etmek.
Mertcan: (Telefonundaki çizimleri gösterir) İlk başta ne çizeceğimi bilemedim. Sonra Ahmet’in en sevdiği şeylerden biri olan dağları çizmeye başladım. Renkleri, perspektifi tam istediğim gibi ayarlayamadım ama… bir şeyler yaratmak iyi geldi.
Danışman: (Çizimleri ilgiyle inceler) Bunlar gerçekten etkileyici, Mertcan. (İçten takdir) Yaratıcı ifade, duygularımızı işlemenin ve anlamlandırmanın güçlü bir yoludur. (Doğrulama) Ahmet’in sevdiği bir manzarayı çizmen, onunla olan bağını sürdürmenin ve anısını onurlandırmanın anlamlı bir yolu. (Yeniden çerçevelendirme)
Bugün seninle, son görüşmemizde geliştirdiğimiz alternatif çözüm stratejilerini somut bir eylem planına dönüştürmek istiyorum. (Görüşmenin çerçevesini belirleme) Bu, iyileşme sürecinde atılacak adımları netleştirmemize yardımcı olacak.
Danışmanın stratejisi: Danışanın olumlu adımlarını takdir ettikten sonra, görüşmenin amacını açıkça belirtmek. Bu aşamada, daha önce geliştirilen stratejilerin somut, ölçülebilir ve uygulanabilir adımlara dönüştürülmesi hedeflenir.
Mertcan: (Meraklı) Tamam, bu iyi olur. Bazen ne yapacağımı bilmek, bana güvende hissettiriyor.
Danışman: Bu çok anlaşılabilir. (Doğrulama) Travma sonrasında, öngörülebilirlik ve yapı hissi çok önemlidir. (Psikoeğitim) Eylem planı, atılacak somut adımları netleştirerek bu duyguyu güçlendirebilir.
Planı oluştururken, SMART hedefler belirlemeyi öneririm – Spesifik, Ölçülebilir, Ulaşılabilir, İlgili ve Zaman sınırlı hedefler. Bu, ilerlemeyi takip etmeyi ve başarı hissini yaşamayı kolaylaştırır. (Yöntemi açıklama)
Öncelikle, hangi alanlar için eylem planı oluşturmak istersin?
Danışmanın stratejisi: SMART hedef belirleme yöntemini açıklamak ve danışanın önceliklendirme yapmasını sağlamak. Danışanın kendi iyileşme sürecinde aktif rol almasını teşvik etmek.
Mertcan: (Düşünür) Sanırım öncelikle okula dönüş için bir plan yapmak iyi olur. Bir de sosyal bağlantıları güçlendirmek ve… belki Ahmet’in ailesiyle iletişim konusu.
Danışman: Çok iyi öncelikler belirledin. (Takdir etme) Bu üç alan üzerinde çalışalım. Okula dönüşle başlayalım.
SMART bir hedef belirlemek için, şu soruları cevaplayalım:
• Ne yapmak istiyorsun, tam olarak? (Spesifik)
• Bunu nasıl ölçeceksin? (Ölçülebilir)
• Bu hedef sana makul geliyor mu? (Ulaşılabilir)
• Bu hedef senin için neden önemli? (İlgili)
• Ne zaman yapmak istiyorsun? (Zaman sınırlı)
Okula dönüş için nasıl bir SMART hedef belirleyebiliriz?
Danışmanın stratejisi: SMART hedef belirleme sürecinde danışanı yönlendirmek. Danışanın kendi hedeflerini oluşturmasını sağlayarak içsel motivasyonu ve bağlılığı artırmak.
(*SMART tekniği son sayfada ilave olarak eklenmiştir.)
Mertcan: (Düşünerek) Spesifik olarak… gelecek hafta Çarşamba günü iki saat boyunca okula gidip, en az iki hocamla konuşmak istiyorum. (Duraksar) Gerçekçi mi bu?
Danışman: Bu gerçekten iyi bir başlangıç. (Takdir etme) Spesifik, ölçülebilir ve zaman sınırlı bir hedef belirledin. (Doğrulama) Sence bu hedef ulaşılabilir mi? Kendini hazır hissediyor musun okula gitmeye?
Mertcan: (Biraz tedirgin) Dürüst olmak gerekirse… biraz korkutucu geliyor. Belki önce tek bir hocayla konuşmak ve sadece bir saat kalmak daha gerçekçi olabilir ilk adım için?
Danışman: Bu çok değerli bir düzeltme, Mertcan. (Takdir etme) Kendi sınırlarını ve hazır olma durumunu tanıman çok önemli. (Doğrulama)
Peki, revize edilmiş hedefimiz şu olabilir: “Gelecek hafta Çarşamba günü, saat 14:00-15:00 arasında okula gidip, Programlama dersinin hocasıyla görüşeceğim.” Bu daha ulaşılabilir geldi mi?
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi kendini düzeltmesini takdir etmek ve hedefi daha ulaşılabilir hale getirmesini desteklemek. Revize edilmiş hedefi netleştirmek ve onayını almak.
Mertcan: (Rahatlar) Evet, bu daha yapılabilir geliyor. Ve bu hoca zaten anlayışlı biridir, onunla konuşmak daha kolay olur.
Danışman: Harika! (Olumlu pekiştirme) Bu hedefin “İlgili” olma yönünü konuşalım – bu adımı atmanın senin için önemi ne?
Mertcan: Eğitimimi tamamlamak benim için çok önemli. Bilgisayar mühendisliğini hep istedim. Ve… hayata devam etmek için bir adım gibi hissediyorum bunu.
Danışman: Bu çok anlamlı ve güçlü bir motivasyon. (Takdir etme) Eğitim hedeflerine olan bağlılığın ve hayata devam etme arzun, iyileşme sürecinde önemli itici güçler. (Doğrulama)
Şimdi, bu hedefi gerçekleştirmek için hangi adımları atman gerekiyor? Öncesinde neler yapmalısın?
Danışmanın stratejisi: Hedefin neden önemli olduğunu netleştirmek, içsel motivasyonu güçlendirmek. Daha sonra, hedefe ulaşmak için atılacak somut adımları planlamak.
Mertcan: (Düşünür) Öncelikle hocama e-posta atıp randevu almalıyım. Sonra okula nasıl gideceğimi planlamalıyım – belki Burak’la birlikte gidebilirim ilk seferde. Ve… sanırım biraz da zihinsel hazırlık yapmalıyım, belki görüşmeden önce gevşeme egzersizleri.
Danışman: Bunlar mükemmel hazırlık adımları. (Takdir etme) Özellikle bir arkadaşından destek almayı düşünmen ve zihinsel hazırlık için stratejiler geliştirmen çok değerli. (Doğrulama)
Peki, ya okula gitmek seni çok zorlarsa? Bir yedek plan düşünelim mi?
Danışmanın stratejisi: Danışanın plan yapma sürecini desteklerken, olası zorluklara hazırlıklı olmasını sağlamak. Yedek planlar, anksiyeteyi azaltabilir ve işlevsel olmayan kaçınmayı önleyebilir.
Mertcan: (Düşünür) Eğer çok zorlanırsam… belki görüşmeyi online yapmayı teklif edebilirim? Ya da… belki ilk seferde sadece kampüse gidip etrafta dolaşmakla başlayabilirim, hocayla görüşmeyi bir sonraki sefere bırakabilirim.
Danışman: Bu alternatifler çok mantıklı. (Takdir etme) Kendine esnek seçenekler sunman, baskı hissini azaltır ve başarı şansını artırır. (Doğrulama)
Şimdi, bu SMART hedefi ve ilgili adımları yazılı hale getirelim. (Not defterini çıkarır ve hedefi, adımları ve alternatifleri yazar)
SMART Hedef 1: Okula Dönüş “Gelecek hafta Çarşamba günü, saat 14:00-15:00 arasında okula gidip, Programlama dersinin hocasıyla görüşeceğim.”
Adımlar:
1. Pazartesi: Hocaya e-posta at ve randevu al
2. Salı: Burak’la konuş ve birlikte gitmeyi planla
3. Çarşamba sabahı: Gevşeme egzersizleri yap
4. Çarşamba 13:30: Burak’la buluş ve okula git
Alternatifler:
• Çok zorlanırsan, online görüşme teklif et
• İlk adım olarak sadece kampüse git, görüşmeyi ertele
Bu plan sana nasıl geliyor?
Danışmanın stratejisi: Hedefi ve adımları somutlaştırmak için yazılı hale getirmek. Görsel formatta sunmak, planın netliğini ve uygulanabilirliğini artırır. Danışanın onayını almak, bağlılığı güçlendirir.
Mertcan: (Rahatlamış ve kararlı görünür) İyi görünüyor. Yapabilirim bunu.
Danışman: Harika! (Olumlu pekiştirme) Şimdi ikinci hedef üzerinde çalışalım: Sosyal bağlantıları güçlendirmek. Bu konuda nasıl bir SMART hedef belirleyebiliriz?
[Danışman ve Mertcan, sosyal bağlantıları güçlendirmek için “Önümüzdeki iki hafta içinde, en az üç arkadaşla iletişime geçip, birisiyle yüz yüze buluşma ayarlamak” şeklinde bir SMART hedef belirlerler. Adımları ve alternatifleri detaylandırırlar.]
Son olarak, Ahmet’in ailesiyle iletişim konusunda bir plan yapalım. Bu konunun seni zorlayacağını biliyorum, o yüzden çok kademeli ve destekleyici bir yaklaşım belirleyelim. (Hassas konuya geçiş)
Danışmanın stratejisi: Sosyal hedeflerden sonra daha zorlu bir hedef olan “Ahmet’in ailesiyle iletişim” konusuna geçmek. Konunun zorluğunu tanımak ve destekleyici bir çerçeve sunmak.
Mertcan: (Yutkunur) Evet, bu beni en çok korkutan konu. Ama bir şekilde bu adımı atmam gerektiğini biliyorum.
Danışman: Bu konudaki farkındalığın ve cesaretin takdire değer, Mertcan. (Takdir etme) Kendini zorlamadan, ama aynı zamanda bu önemli adımı atabilmen için nasıl bir hedef belirlemek istersin?
Mertcan: (Derin düşüncelere dalar) Sanırım… ilk adım olarak bir mektup yazmak istiyorum. Yüz yüze görüşmek için henüz hazır değilim. Belki mektubu önce sizinle paylaşıp geribildirim alabilirim, sonra gönderirim?
Danışman: Bu çok düşünceli ve makul bir yaklaşım. (Takdir etme) Mektup, düşüncelerini ve duygularını organize etmek için iyi bir yol olabilir. (Doğrulama) Peki, bu hedefi SMART formatında nasıl ifade edebiliriz?
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi yaklaşımını geliştirmesini desteklemek ve hedefi SMART formatına dönüştürmesine yardımcı olmak. Zorlu bir görev için danışanın kendi hızında ilerlemesine izin vermek.
Mertcan: (Düşünür) “Önümüzdeki iki hafta içinde, Ahmet’in ailesine içten duygularımı ifade eden bir mektup yazacağım, önce terapistimle paylaşıp geribildirim alacağım, sonra göndermeye karar vereceğim.”
Danışman: Bu çok iyi bir SMART hedef. (Takdir etme) Spesifik, ölçülebilir, ulaşılabilir görünüyor ve zaman sınırı var. (Doğrulama) Bu mektupta neleri ifade etmek istersin?
Mertcan: (Duygusallaşır) Ahmet’i ne kadar sevdiğimi, onunla arkadaşlığımın benim için ne ifade ettiğini. Kaza için ne kadar üzgün olduğumu. Ve… belki bir gün hazır olduklarında yüz yüze görüşmek istediğimi.
Danışman: Bunlar çok içten ve anlamlı düşünceler, Mertcan. (Empatik bir tonla) Böyle bir mektup, hem senin iyileşme sürecine hem de belki Ahmet’in ailesinin yas sürecine yardımcı olabilir. (Doğrulama)
Bu hedefi gerçekleştirmek için atacağın adımları belirleyelim:
SMART Hedef 3: Ahmet’in Ailesiyle İletişim “Önümüzdeki iki hafta içinde, Ahmet’in ailesine duygularımı ifade eden bir mektup yazacağım.”
Adımlar:
1. Bu hafta sonu: Mektup için düşüncelerimi not etmeye başla
2. Gelecek hafta Pazartesi: Mektubun ilk taslağını yaz
3. Gelecek hafta Perşembe: Mektubu terapistimle paylaş
4. İki hafta içinde: Geribildirime göre mektubu düzenle ve gönderip göndermeme kararı ver
Alternatifler:
• Eğer mektup yazmak çok zor gelirse, daha kısa bir not veya kart gönder
• Hazır hissetmiyorsan, süreci biraz uzatabilirsin
Bu plan sana uygun mu?
Danışmanın stratejisi: Hedefi ve adımları somutlaştırmak, alternatifler sunmak ve danışanın onayını almak. Danışanın duygularını ifade etmesinin değerini vurgulamak ve zorlu görev için esneklik sağlamak.
Mertcan: (Kararlı ama biraz gergin) Evet, bu iyi bir plan. Zor olacak ama… yapmak istiyorum bunu.
Danışman: Gösterdiğin cesaret için seni tebrik ediyorum, Mertcan. (İçten bir takdirle) Bu, iyileşme sürecinde önemli bir adım. (Doğrulama)
Danışman: Bugün üç önemli alanda SMART hedefler belirledik:
1. Okula dönüş
2. Sosyal bağlantıları güçlendirme
3. Ahmet’in ailesiyle iletişim kurma
Bu hedefler, iyileşme sürecinde somut adımlar atmanı sağlayacak. Her hedef için spesifik adımlar ve alternatifler belirledik. (Görüşmeyi özetleme)
Tüm bu hedef ve adımların yazılı olduğu bu planı seninle paylaşacağım. (Hazırladığı notları Mertcan’a verir) Bu plan, önümüzdeki haftalarda atılacak adımları hatırlamana yardımcı olacak. Ayrıca, her adımı tamamladığında işaretleyebilirsin – bu, ilerlemeyi görünür kılmanın ve başarıyı takdir etmenin iyi bir yoludur. (Pratik öneriler sunma)
Danışmanın stratejisi: Yazılı bir plan sağlayarak danışanın uygulamayı sürdürmesine yardımcı olmak. İlerlemeyi takip etme ve kendini takdir etme süreçlerini teşvik etmek.
Mertcan: (Planı alıp inceler) Teşekkür ederim. Bu gerçekten yardımcı olacak. Somut adımlar görmek… bir yol haritası gibi.
Danışman: Tam olarak öyle, bir yol haritası. (Metaforu pekiştirme) Ve unutma, bu haritada alternatif rotalar da var. Beklenmedik zorluklarla karşılaşırsan, esnek olabilir ve planı uyarlayabilirsin. (Esnekliği vurgulama)
Bu planı uygularken karşılaşabileceğin potansiyel engeller neler olabilir sence? Ve bu engellerle nasıl başa çıkabilirsin?
Danışmanın stratejisi: Olası engelleri önceden tanımlamak ve baş etme stratejileri geliştirmek. Bu, danışanın zorluklarla karşılaştığında hazırlıklı olmasını sağlar ve başarı şansını artırır.
Mertcan: (Düşünür) Sanırım en büyük engel… aniden gelen panik veya kaygı hisleri olabilir. Özellikle okula gittiğimde veya Ahmet’in ailesiyle ilgili düşünürken. Bir de… bazen motivasyonum düşebilir, “ne anlamı var ki” diye düşünebilirim.
Danışman: Bu çok iyi bir öngörü, Mertcan. (Takdir etme) Panik, kaygı ve motivasyon kaybı gibi engeller gerçekten de iyileşme sürecinde karşılaşabileceğimiz zorluklardır. (Normalleştirme)
Bu engellerle baş etmek için hangi stratejileri kullanabilirsin?
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi baş etme stratejilerini geliştirmesini teşvik etmek. Bu, öz-yeterlik duygusunu güçlendirir ve iç kaynaklarına güvenmesini sağlar.
Mertcan: (Düşünür) Kaygı ve panik için öğrendiğimiz nefes egzersizlerini kullanabilirim. Bir de zemin yapma tekniğini. Motivasyon düştüğünde… belki günlük tutmak iyi gelebilir, ilerlemeyi görmek için. Ve tabii ki arkadaşlarımdan destek alabilirim.
Danışman: Bunlar harika stratejiler! (Coşkulu takdir) Nefes egzersizleri ve zemin yapma tekniği, duygusal yoğunluğu düzenlemek için çok etkili araçlar. Günlük tutmak ve sosyal destek almak da motivasyonu sürdürmek için değerli yöntemler. (Doğrulama ve pekiştirme)
Bir öneri daha eklemek istiyorum: Kendine küçük ödüller ver. Her hedefi veya adımı tamamladığında, kendini takdir et ve belki küçük bir şekilde kutla. Bu, motivasyonu sürdürmeye yardımcı olabilir. (Ek öneri sunma)
Danışmanın stratejisi: Danışanın stratejilerine değerli bir ekleme yaparak katkıda bulunmak. Olumlu pekiştirme ve kendini ödüllendirme, davranış değişikliğini sürdürmede önemli faktörlerdir.
Mertcan: (Gülümser) Bu iyi bir fikir. Belki her büyük adımdan sonra kendime küçük bir hediye alabilirim veya sevdiğim bir şey yapabilirim.
Danışman: Kesinlikle! (Olumlu pekiştirme) Bu tür olumlu pekiştireçler, yeni davranışları yerleştirmemize yardımcı olur. (Psikoeğitim)
Son olarak, bu eylem planını uygulamaya başlarken, benim desteğimi nasıl kullanmak istersin? Nasıl yardımcı olabilirim sana?
Danışmanın stratejisi: Danışanın ihtiyaç duyduğu desteği netleştirmek. Danışanın terapötik ilişkiyi nasıl kullanmak istediğini belirlemesine olanak tanımak, özerkliğini ve kendi ihtiyaçlarını tanıma becerisini güçlendirir.
Mertcan: (Düşünür) Sanırım… düzenli görüşmelerimize devam etmek bana güven veriyor. Özellikle zorlu adımlardan önce ve sonra konuşmak yardımcı olabilir. Bir de Ahmet’in ailesine yazacağım mektubu sizinle paylaşmak ve geribildirim almak benim için önemli.
Danışman: Anlıyorum ve bu tür desteği sağlamaktan memnuniyet duyarım. (Doğrulama) Düzenli görüşmelerimize devam edeceğiz ve zorlu adımlar öncesi ve sonrası ek destek sağlayacağım. Mektup konusunda da sana geribildirim vermeye hazırım. (Desteği netleştirme)
Bugün gerçekten etkileyici bir iş çıkardık, Mertcan. (İçten takdir) Kapsamlı bir eylem planı geliştirdik, olası engelleri öngördük ve baş etme stratejileri belirledik. Bu, iyileşme sürecinde büyük bir adım. (Görüşmeyi özetleme ve takdir etme)
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi olumlu bir notla sonlandırmak, danışanın çabasını içtenlikle takdir etmek ve ilerlemeyi vurgulamak. Bu, danışanın motivasyonunu ve umudunu pekiştirir.
Mertcan: (Minnetle) Çok teşekkür ederim. Bugün bir yol haritası çizdik, bu bana gerçekten umut veriyor. Zor olacak biliyorum ama… artık ne yapacağımı biliyorum en azından.
Danışman: Bu çok değerli bir içgörü. (Takdir etme) Zorlukların farkında olmak ve yine de ilerlemek, gerçek cesaretin göstergesidir. (Güçlendirme) Bir sonraki görüşmemizde planın ilk adımlarını nasıl uyguladığını konuşacağız. Pazartesi günü görüşmek üzere, Mertcan.
7. AŞAMA: TAKİP VE İZLEME
[Yedinci görüşme – bir hafta sonra. Mertcan daha rahat ve güvenli görünüyor. Daha dik oturuyor, göz teması daha iyi.]
Danışman: Merhaba Mertcan, seni görmek güzel. (Sıcak bir gülümsemeyle) Nasıl geçti bu hafta?
Mertcan: (Karışık duygularla) İnişli çıkışlı bir haftaydı. Hem iyi şeyler oldu hem zorlandığım anlar. Ama genel olarak… sanırım iyiye gidiyor.
Danışman: İnişli çıkışlı bir hafta… bu çok normal. (Normalleştirme) İyileşme süreci doğrusal değil, dalgalı bir yolculuk. (Psikoeğitim) Biraz daha detaylı anlatır mısın? Hem iyi giden şeyleri hem de zorlukları merak ediyorum. (Açık uçlu soru)
Danışmanın stratejisi: İyileşme sürecinin doğrusal olmadığını normalleştirmek. Hem olumlu gelişmeleri hem de zorlukları keşfetmeye eşit derecede önem vermek.
Mertcan: (Derin bir nefes alır) Öncelikle iyi haberler: Okula gittim! Planladığımız gibi, Burak’la birlikte gittik ve programlama hocamla görüştüm. Çok anlayışlı davrandı, eksik kalan dersler için bana notlar verdi ve kademeli olarak dönebileceğimi söyledi. Bu büyük bir rahatlamaydı.
Danışman: Bu harika bir başarı, Mertcan! (Coşkulu takdir) Okula dönme hedefini gerçekleştirmen çok değerli bir adım. (Olumlu pekiştirme) Hocanın anlayışlı yaklaşımı da destek sisteminin bir parçası olmuş. Kampüste olmak nasıl bir duyguydu senin için?
Danışmanın stratejisi: Başarıları içtenlikle kutlamak ve pekiştirmek. Deneyimin duygusal boyutunu keşfetmek.
Mertcan: (Düşünür) Başta çok tedirgindim, kalbim hızla çarpıyordu. Ama Burak’ın yanımda olması yardımcı oldu. Kampüste ilerledikçe… bir şekilde normal hissetmeye başladım. Eski rutinlerin bir parçası gibi. Bazen flashback’ler geldi, özellikle motosiklet park alanının yanından geçerken, ama nefes egzersizlerini uyguladım ve devam edebildim.
Danışman: Bu deneyimi böyle etkili bir şekilde yönetmiş olman gerçekten etkileyici. (Takdir etme) Kaygıyla başa çıkmak, sosyal destek kullanmak, tetikleyiciler karşısında öğrendiğin becerileri uygulamak… Bunların hepsi iyileşme sürecinde önemli beceriler. (Güçlü yönleri vurgulama)
Peki, bahsettiğin zorluklardan biraz bahseder misin?
Danışmanın stratejisi: Başarıları takdir ettikten sonra, zorlukları da anlayışla keşfetmek. İyileşme sürecinin her iki yönünü de eşit derecede önemsemek.
Mertcan: (Yüzü hafif düşer) Ahmet’in ailesiyle ilgili… mektubu yazmaya başladım ama çok zorlandım. Ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Her yazdığım cümle yetersiz geliyor. (İç çeker) Bir de dün gece kötü bir kabus gördüm yine, uyandığımda çok terlemiştim.
Danışman: Anlıyorum, Mertcan. (Empatik bir tonla) Ahmet’in ailesine mektup yazmak duygusal olarak çok zorlayıcı bir görev. (Doğrulama) Söyleyecek doğru kelimeleri bulmak zor olabilir, özellikle böyle derin ve karmaşık duygular söz konusu olduğunda. (Normalleştirme)
Kabusların devam etmesi de zorlu bir deneyim. Travmatik anıların işlenme sürecinin bir parçası olabilir bu. (Psikoeğitim) Son günlerde tetikleyici olabilecek bir şey yaşadın mı?
Danışmanın stratejisi: Zorlukları anlayışla karşılamak ve normalleştirmek. Travma belirtilerinin iyileşme sürecindeki yerini psikoeğitimle açıklamak ve olası tetikleyicileri araştırmak.
Mertcan: (Düşünür) Dün sosyal medyada Ahmet’in fotoğraflarını gördüm. Bir ortak arkadaşımız anı paylaşmıştı. Bu beni etkiledi sanırım.
Danışman: Bu kesinlikle güçlü bir tetikleyici olabilir. (Doğrulama) Sevdiğimiz birinin beklenmedik görüntüleriyle karşılaşmak, travma tepkilerini tetikleyebilir. (Normalleştirme) Bununla nasıl başa çıktın?
Mertcan: (Hafifçe gülümser) Duygu günlüğüme not ettim. Ve… garip gelebilir ama Ahmet’in fotoğrafına baktım ve onunla konuştum bir nevi. İyi anılarımızı hatırladım. Ağladım biraz, ama iyi hissettim sonrasında.
Danışman: Bu aslında çok sağlıklı bir baş etme stratejisi. (Takdir etme) Duygularını kabul etmek, ifade etmek ve anıları onurlandırmak, yas sürecinin önemli bir parçasıdır. (Doğrulama) Ağlamak ve duyguları yaşamak, genellikle bastırmaktan daha iyileştiricidir. (Psikoeğitim)
Şimdi, eylem planımızı gözden geçirelim ve ilerlememizi değerlendirelim. (Konuyu değiştirme)
Danışmanın stratejisi: Duygusal işlemlemeyi doğrulamak ve takdir etmek. Sonra, görüşmenin ana amacı olan takip ve izleme kısmına geçmek.
Danışman: (Not defterini çıkarır) Geçen hafta belirlediğimiz üç SMART hedefimiz vardı:
1. Okula dönüş
2. Sosyal bağlantıları güçlendirme
3. Ahmet’in ailesiyle iletişim kurma
İlk hedefi gerçekleştirdiğini söyledin. Sosyal bağlantılar konusunda nasıl gidiyor?
Danışmanın stratejisi: Yapılandırılmış bir şekilde hedefleri gözden geçirmek ve ilerlemeyi değerlendirmek. Her hedefi ayrı ayrı ele almak, kapsamlı bir değerlendirme sağlar.
Mertcan: Burak’la daha sık görüşmeye başladım. Bir de odaarkadaşım Emre’yle konuştum, önümüzdeki hafta sonu birlikte film izlemeyi planlıyoruz. Ve… ailemin yanında daha rahat hissediyorum artık, onlarla daha açık konuşuyorum.
Danışman: Bu alanda gerçekten etkileyici bir ilerleme kaydetmişsin. (Takdir etme) Hem var olan bağları güçlendirmek hem de yeni etkileşimler planlamak çok değerli adımlar. (Olumlu pekiştirme) Ailenle daha açık iletişim kurman da önemli bir gelişme.
Üçüncü hedefimiz olan Ahmet’in ailesiyle iletişim konusunda zorluklar yaşadığını söyledin. (Zorlukları hatırlatma) Bu konuda revize edilmiş bir yaklaşım düşünmek ister misin?
Danışmanın stratejisi: Sosyal bağlantılardaki ilerlemeyi takdir ettikten sonra, zorluk yaşanan hedefe odaklanmak. Danışana planı revize etme fırsatı sunmak, esnekliği teşvik eder.
Mertcan: (Düşünür) Belki mektubu yazarken çok mükemmeliyetçi davranıyorum. Belki… daha kısa ve samimi bir not yazabilirim? Ve belki bunu yapmadan önce, danışmanla görüşebilirim… bana yardımcı olabilecek birisiyle.
Danışman: Bu çok makul bir uyarlama. (Takdir etme) Mükemmeliyetçilik, harekete geçmemizi engelleyebilir bazen. (Doğrulama) Daha kısa ve içten bir not, hem yazması hem de alıcılar için okuması daha kolay olabilir. (Alternatif çözümü destekleme) Bir danışmanla görüşme fikri de çok değerli – belki okul danışmanı veya bir yas danışmanı bu konuda destek olabilir.
Peki, üçüncü hedefi şu şekilde revize edelim mi? “Önümüzdeki iki hafta içinde, okul danışmanıyla görüşüp Ahmet’in ailesine yazacağım kısa ve samimi bir not için destek alacağım.”
Danışmanın stratejisi: Danışanın kendi önerdiği revizyonu pekiştirmek ve somut bir hedef olarak yeniden formüle etmek. Revize edilmiş hedefin gerçekçi ve ulaşılabilir olmasını sağlamak.
Mertcan: (Rahatlar) Evet, bu daha yapılabilir geliyor.
Danışman: Harika! (Olumlu pekiştirme) Hedefleri ve planları gerektiğinde uyarlamak, iyileşme sürecinin doğal bir parçasıdır. (Normalleştirme) Bu, başarısızlık değil, aksine öz-farkındalık ve esneklik göstergesidir. (Yeniden çerçevelendirme)
Şimdi, son haftalardaki genel ilerlemeyi değerlendirelim. (Daha geniş perspektife geçiş) İlk görüşmemizi hatırlıyor musun? O günden bugüne nasıl bir değişim görüyorsun kendinde?
Danışmanın stratejisi: Daha geniş zaman dilimindeki ilerlemeyi değerlendirmeye davet etmek. Bu, küçük günlük dalgalanmaların ötesinde, genel iyileşme eğilimini görmesine yardımcı olur.
Mertcan: (Düşünür, hafifçe gülümser) O kadar çok şey değişti ki… İlk geldiğimde evden çıkamıyordum, sürekli ağlıyordum, uyuyamıyordum. Şimdi okula gidebiliyorum, arkadaşlarımla görüşüyorum, daha iyi uyuyorum. Suçluluk hissi hala var ama… daha yönetilebilir. Ve bazen… bazen gerçekten gülümseyebiliyorum.
Danışman: Bu gerçekten etkileyici bir ilerleme, Mertcan. (İçten takdir) İlk gün karşımda gördüğüm genç adamla bugün karşımda oturan kişi arasında büyük bir fark var. (Somut gözlemleri paylaşma) Gösterdiğin cesaret, açıklık ve çalışma azmi, bu değişimin arkasındaki itici güç. (Danışanın rolünü vurgulama)
Bu ilerlemeyi sürdürmek için önümüzdeki haftalarda neler yapabiliriz? Hangi alanları daha fazla desteklemeliyiz?
Danışmanın stratejisi: İlerlemeyi somut olarak vurgulamak ve danışanın kendi çabasının rolünü öne çıkarmak. Gelecek odaklı yaklaşımla, sürekli iyileşme için stratejiler geliştirmeye davet etmek.
Mertcan: (Düşünceli bir ifadeyle) Okula tam zamanlı dönmek istiyorum, bu benim için önemli. Bir de… belki biraz daha sosyal aktivitelere katılabilirim. Ve… yaratıcı projelerime geri dönmek istiyorum, özellikle Ahmet’le başladığımız oyun projesini bitirmek.
Danışman: Bunlar harika hedefler. (Takdir etme) Okula dönüş, sosyal katılım ve yaratıcı ifade – bunların hepsi iyileşme sürecinde değerli bileşenler. (Doğrulama)
Peki, Roberts’ın krize müdahale modelinin bir parçası olarak, uzun vadeli destek ve tedavi ihtiyaçlarını da değerlendirmemiz gerekiyor. (Uzun vadeli planlamaya geçiş) Travma sonrası stres belirtileri genellikle krize müdahale döneminden sonra da devam edebilir ve uzun vadeli terapi faydalı olabilir. Bu konuda ne düşünüyorsun?
Danışmanın stratejisi: Krize müdahale modelinin sınırlarını tanımak ve gerekirse uzun vadeli tedaviye geçiş için zemin hazırlamak. Bu, danışanın sürekli destek almasını sağlar.
Mertcan: (Düşünür) Açıkçası, görüşmelerimizin bana çok yardımcı olduğunu hissediyorum. Devam etmek isterim. Belki zamanla sıklığını azaltabiliriz ama şu anda bu desteğe ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
Danışman: Bu çok bilinçli bir karar, Mertcan. (Takdir etme) Roberts’ın modeli tipik olarak 4-8 haftalık bir krize müdahale dönemini kapsar, ve biz şu anda 7. haftadayız. (Bilgilendirme) Önerim, birkaç hafta daha haftalık görüşmelerle devam etmek, sonra iki haftada bire geçmek ve durumu tekrar değerlendirmek. Bu arada, travma konusunda uzmanlaşmış bir terapistle uzun vadeli terapi için seçenekleri de araştırabiliriz. Bu yaklaşım sana nasıl geliyor?
Danışmanın stratejisi: Kriz müdahalesinden uzun vadeli terapiye kademeli geçiş planı sunmak. Bu, danışanın sürekli destek almasını sağlarken, özerkliğine ve tercihlerine saygı gösterir.
Mertcan: (Rahatlamış görünür) Bu iyi bir plan gibi geliyor. Desteğin birden kesilmesinden endişeleniyordum açıkçası. Kademeli bir geçiş daha iyi olur.
Danışman: Bu endişeni paylaştığın için teşekkür ederim. (Takdir etme) Terapötik ilişkinin aniden sonlandırılması gerçekten de zorlayıcı olabilir. (Doğrulama) Kademeli geçiş, hem ilerlemeyi sürdürmene hem de yeni becerileri pekiştirmene olanak tanır. (Gerekçelendirme)
Bugünkü görüşmemizi özetlemek gerekirse:
1. Okula dönüş hedefini başarıyla gerçekleştirdin
2. Sosyal bağlantılarını güçlendirmekte ilerleme kaydediyorsun
3. Ahmet’in ailesiyle iletişim hedefini daha ulaşılabilir bir şekilde revize ettik
4. Genel iyileşme sürecinde önemli ilerlemeler görüyoruz
5. Uzun vadeli destek için bir geçiş planı oluşturduk
Bu özet sana doğru geliyor mu? Eklemek istediğin bir şey var mı?
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi özetlemek ve danışanın onayını almak. Bu, ortak anlayışı pekiştirir ve danışanın perspektifini değerli kılar.
Mertcan: (Başını sallayarak) Evet, tam olarak böyle. Sanırım eklemek istediğim… sadece teşekkür etmek. Bu süreçte desteğiniz olmasaydı, bu kadar ilerleme kaydedemezdim.
Danışman: Bu nazik sözlerin için teşekkür ederim, Mertcan. (İçtenlikle) Ancak asıl takdiri hak eden sensin. (Danışanın rolünü vurgulama) Cesaretinle, açıklığınla ve çalışma azmizle bu iyileşme sürecini mümkün kılan sensin. Ben sadece bu yolculukta sana eşlik ettim. (Güçlendirme)
Önümüzdeki hafta, yeni eylem planımızı oluşturmak ve ilerlemeyi değerlendirmeye devam etmek için görüşeceğiz. O zamana kadar, küçük başarılarını kutlamayı ve kendine nazik davranmayı unutma. (Kapanış ve olumlu teşvik)
Danışmanın stratejisi: Görüşmeyi güçlendirici ve umut dolu bir notla sonlandırmak. Danışanın kendi rolünü ve gücünü vurgulamak, öz-yeterlik duygusunu pekiştirir.
Mertcan: (Gülümser) Teşekkür ederim. Haftaya görüşürüz.
VAKA MÜDAHALESİNİN EĞİTİCİ AÇIKLAMASI VE SONUÇ
Bu vaka müdahalesi, Albert R. Roberts’ın 7 Aşamalı Krize Müdahale Modeli’ni sistematik ve kapsamlı bir şekilde uygulamıştır. Aşağıda, her aşamanın temel amaçları ve kullanılan teknikler özetlenmiştir:
1. Psikososyal Değerlendirme ve Güvenliğin Sağlanması
• Temel Amaç: Biyopsikososyal değerlendirme yapmak ve danışanın güvenliğini sağlamak
• Kullanılan Teknikler: Risk değerlendirmesi, intihar taraması, destek sistemlerinin değerlendirilmesi
• Eğitici Notlar: Bu aşamada danışmanın güven oluşturması ve aynı zamanda kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapması kritik önemdedir. Açık uçlu sorular, normalleştirme ve psikoeğitim, danışanın güven hissetmesine yardımcı olur.
2. Terapötik İlişki ve Bağlantı Kurma
• Temel Amaç: Güven ilişkisi kurmak ve terapötik ittifakı güçlendirmek
• Kullanılan Teknikler: Aktif dinleme, empati, koşulsuz olumlu kabul, normalleştirme
• Eğitici Notlar: Bu aşamada danışmanın, danışanın travmatik deneyimine tanıklık etmesi ve güvenli bir ilişki sunması önemlidir. Gizlilik sınırlarının netleştirilmesi ve danışanın beklentilerinin keşfedilmesi, işbirliğinin temelini atar.
3. Problemin Tanımlanması
• Temel Amaç: Travmatik olayın ve etkilerinin kapsamlı şekilde anlaşılması
• Kullanılan Teknikler: Öykü alma, travma değerlendirmesi, sorun alanlarının sistematik tanımlanması
• Eğitici Notlar: Danışmanın, danışanın travmatik deneyimini anlatmasına rehberlik ederken, aşırı duygu yoğunluğunu yönetmesi gerekir. Sorunların farklı yaşam alanlarındaki etkilerini (duygusal, davranışsal, bilişsel, ilişkisel, fizyolojik) sistematik olarak değerlendirmek ve danışanla birlikte önceliklendirmek önemlidir.
4. Duygularla Başa Çıkma
• Temel Amaç: Travma sonrası duyguları anlamak, normalleştirmek ve yönetme becerilerini geliştirmek
• Kullanılan Teknikler: Bilişsel yeniden yapılandırma, duygu günlüğü, nefes egzersizleri, zemin yapma
• Eğitici Notlar: Bu aşamada danışman, suçluluk gibi yoğun duyguların işlevlerini keşfeder ve danışana bu duyguları daha dengeli bir şekilde değerlendirme becerileri kazandırır. Bilişsel çalışma ile pratik duygu düzenleme tekniklerinin birleştirilmesi önemlidir.
5. Alternatif Çözümler Geliştirme
• Temel Amaç: Sorunlara yönelik çeşitli çözüm stratejileri üretmek ve kaynakları keşfetmek
• Kullanılan Teknikler: Beyin fırtınası, problem çözme, sosyal destek ağının değerlendirilmesi
• Eğitici Notlar: Danışmanın, danışanı alternatif bakış açıları ve çözümler geliştirmeye teşvik etmesi, ancak kendi önerilerini de sunarak işbirliğini pekiştirmesi önemlidir. Sosyal destek sistemlerini ve anlamlı aktiviteleri keşfetmek, iyileşme için önemli kaynaklar sağlar.
6. Eylem Planı Oluşturma ve Uygulama
• Temel Amaç: Somut, ölçülebilir ve ulaşılabilir hedefler belirlemek ve uygulamak
• Kullanılan Teknikler: SMART hedef belirleme, adım adım planlama, engel analizi
• Eğitici Notlar: Bu aşamada danışmanın, danışanın kendi hızında ilerlemesine olanak tanırken, somut ve yapılandırılmış bir plan oluşturmasına yardımcı olması kritiktir. Yazılı bir plan sunmak ve olası engelleri önceden değerlendirmek, başarı şansını artırır.
7. Takip ve İzleme
• Temel Amaç: İlerlemeyi değerlendirmek, planları revize etmek ve uzun vadeli desteği planlamak
• Kullanılan Teknikler: Hedef değerlendirmesi, plan revizyonu, geçiş planlaması
• Eğitici Notlar: Bu son aşamada danışman, kısa vadeli krize müdahaleden uzun vadeli iyileşmeye geçişi yönetir. Kazanılan becerileri pekiştirmek, ilerlemeyi takdir etmek ve gerekirse ek destek kaynaklarına yönlendirmek önemlidir.
Genel Eğitici Değerlendirme
Roberts’ın 7 Aşamalı Krize Müdahale Modeli, bu vakada travma sonrası bir kriz durumunu ele almak için etkili bir çerçeve sağlamıştır. Model, güvenliğin sağlanmasından uzun vadeli iyileşmeye kadar sistematik bir yaklaşım sunarak, hem danışanın acil ihtiyaçlarına hem de uzun vadeli iyileşme hedeflerine odaklanmıştır.
Vakada öne çıkan başarılı müdahale stratejileri şunlardır:
1. Çift Odaklı Yaklaşım: Hem travmatik olay ve sonuçlarıyla çalışma hem de kaynak ve güçlü yönleri geliştirme üzerine eşit vurgu yapılmıştır.
2. Psikolojik Eğitim (Psikoeğitim): Travma tepkileri, suçluluk duygusu ve iyileşme süreci hakkında danışana bilgi verilmesi, normalleştirme ve anlam oluşturma açısından kritik olmuştur.
3. Bilişsel-Duygusal İşlemleme: Özellikle suçluluk duygusuna yönelik bilişsel yeniden yapılandırma çalışması, danışanın olaya bakış açısını değiştirmesine yardımcı olmuştur.
4. Kademeli Maruz Kalma: Okula dönüş, sosyal etkileşimler ve travma anıları gibi kaçınılan durumlara kademeli maruz kalma yaklaşımı, danışanın kaçınma davranışlarını aşmasında etkili olmuştur.
5. Sosyal Destek Mobilizasyonu: Aile, arkadaşlar ve akademik çevre gibi mevcut destek sistemlerinin aktive edilmesi, iyileşmeyi desteklemiştir.
6. Kendi Kendine Yardım Becerilerinin Geliştirilmesi: Duygu günlüğü, bilişsel yeniden yapılandırma, nefes egzersizleri gibi beceriler, danışanın terapi dışında da kullanabileceği araçlar sağlamıştır.
7. Travma Sonrası Büyüme Potansiyelinin Desteklenmesi: Kayıp ve travmanın, yaratıcı projeleri tamamlama ve anma çalışmaları gibi anlamlı eylemler yoluyla dönüştürülmesi teşvik edilmiştir.
Bu vaka çalışması, Roberts’ın modelinin travma sonrası krizlerde nasıl uygulanabileceğini göstermektedir. Model, danışana hem acil duygusal rahatlama sağlamış hem de uzun vadeli iyileşme için gerekli becerileri geliştirmiştir. Ayrıca, iyileşme sürecinin lineer olmadığını ve bireyselleştirilmiş yaklaşımın önemini vurgulamıştır.
Roberts’ın krize müdahale modeli, yapılandırılmış ve hedef odaklı olması nedeniyle, travma yaşayan danışanlarla çalışan ruh sağlığı profesyonelleri için değerli bir kılavuz niteliğindedir. Her ne kadar model zaman sınırlı bir müdahale sunsa da, uzun vadeli terapiye geçiş için de zemin hazırlamaktadır.
*SMART
• S: Specific (Belirli/Spesifik) – Hedef açık, net ve spesifik olmalıdır. “Daha fazla egzersiz yapmak” yerine “Haftada 3 gün, 30’ar dakika yürüyüş yapmak” gibi.
• M: Measurable (Ölçülebilir) – İlerlemeyi ölçebilecek kriterlere sahip olmalıdır. “Ağırlık kaybetmek” yerine “6 ayda 10 kilo vermek” gibi.
• A: Achievable (Ulaşılabilir/Başarılabilir) – Hedef zorlayıcı olabilir ama gerçekçi ve ulaşılabilir olmalıdır. Mevcut kaynaklarınızla ve kısıtlamalarınızla gerçekleştirebileceğiniz bir hedef olmalıdır.
• R: Relevant (İlgili) – Hedef, genel amaçlarınız, değerleriniz ve uzun vadeli hedeflerinizle uyumlu olmalıdır. Sizin için gerçekten önemli olmalıdır.
• T: Time-bound (Zamana Bağlı) – Hedefin belirli bir zaman çerçevesi ve son tarihi olmalıdır. “Bir gün kitap yazmak” yerine “Gelecek yılın sonuna kadar ilk taslağı tamamlamak” gibi.
Alternatif SMART Açılımları
Bazen SMART kısaltmasındaki harfler için alternatif kelimeler de kullanılır:
• S: Strategic, Significant (Stratejik, Önemli)
• M: Motivating, Meaningful (Motive Edici, Anlamlı)
• A: Attainable, Action-oriented, Agreed (Erişilebilir, Eylem Odaklı, Mutabık Kalınmış)
• R: Realistic, Reasonable, Results-based (Gerçekçi, Makul, Sonuç Odaklı)
• T: Trackable, Tangible, Timely (İzlenebilir, Somut, Zamanında)
Krize Müdahale Bağlamında SMART Hedefler
Roberts’ın krize müdahale modelinde, SMART hedefler özellikle 6. aşama olan “Eylem Planı Oluşturma ve Uygulama” sürecinde kritik öneme sahiptir. Bu tür yapılandırılmış hedefler, kriz yaşayan danışanlar için:
1. Öngörülebilirlik ve kontrol duygusu sağlar
2. İlerlemeyi somut olarak görmeyi mümkün kılar
3. Başarı deneyimleri yaratarak öz-yeterlik duygusunu geliştirir
4. Kaostan düzene geçişi kolaylaştırır
5. Motivasyonu artırır ve umudu pekiştirir
Travma sonrası kriz durumlarında SMART hedefler belirlemek, danışanın adım adım iyileşmesini ve normal hayata dönüşünü yapılandırılmış bir şekilde destekler.””
Çocukla Travmatik Yas Danışması (Örnek Vaka Deşifresi)
Melis (9) için Psikolojik Danışma Seansları
Danışan Profili: 9 yaşında kız çocuğu, babası trafik kazasında hayatını kaybetmiş, travmatik ani ölüm yaşamış
Teorik Çerçeve: Worden’ın Yas Görevleri Modeli
• Görev 1: Kaybın gerçekliğini kabul etmek
• Görev 2: Yas acısını işlemek
• Görev 3: Ölen kişinin olmadığı bir dünyaya uyum sağlamak
• Görev 4: Ölen kişiyle duygusal bağı yeniden konumlandırmak ve yaşama devam etmek
1. Oturum: Kaybın Gerçekliğini Kabul Etme (Worden’ın 1. Görevi)
[Melis ve annesi bekleme odasında oturmaktadır. Melis annesine sokulmuş, yere bakıyor ve elindeki küçük oyuncak ayıyı sıkıca kavramış durumda. Danışman kapıyı açar ve gülümseyerek yaklaşır.]
Danışman: (Nazik bir sesle) Merhaba, ben Ayşe. Siz Melis ve annesi Elif Hanım olmalısınız. Hoş geldiniz.
Anne: (Ayağa kalkarak) Evet, ben Elif. Bu da kızım Melis. (Melis’e döner) Hadi canım, Ayşe Hanım’a merhaba de.
[Melis başını kaldırmaz ve annesine daha da sokulur.]
Danışman: (Melis’in göz hizasına eğilerek) Merhaba Melis. Tanıştığımıza memnun oldum. Çok güzel bir oyuncak ayın var. Ona bir isim verdin mi?
Melis: (Çok kısık sesle, gözlerini kaldırmadan) Pıtır.
Danışman: Pıtır mı? Ne güzel bir isim. Benimle ve Pıtır ile biraz konuşmak ister misin? Odamda bir sürü oyuncak ve boya kalemleri var.
[Melis yavaşça başını kaldırır ve danışmana bakar, sonra annesine döner.]
Anne: (Sakin bir sesle) Ben burada bekleyeceğim, tatlım. Ayşe Hanım seni daha iyi tanımak istiyor. Ben hemen dışarıdayım, tamam mı?
Melis: (Fısıldayarak) Ne kadar süre?
Anne: Sadece kırk dakika kadar, canım. Sonra birlikte eve döneceğiz.
[Danışman, Melis ve annesi danışma odasına girerler. Anne kısaca Melis’in son iki aydır yaşadıklarını anlatır.]
Anne: (Endişeli bir sesle) İki ay önce eşim ani bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Melis okuldan döndüğünde ona söylemek zorunda kaldım. O günden beri neredeyse hiç konuşmuyor. Geceleri kabuslar görüyor ve sürekli ağlıyor. Okula gitmek istemiyor, arkadaşlarıyla görüşmek istemiyor. (Gözleri dolar) Nasıl yardımcı olacağımı bilmiyorum. Birgün babasını soruyor, ertesi gün hiç bahsetmiyor.
Danışman: (Anlayışla) Bu çok zor bir süreç, hem sizin hem de Melis için. Çocuklar yas sürecinde genellikle duygularını ifade etmekte zorlanabilirler. Öncelikle Melis’in bu kaybı anlamasına ve kabul etmesine yardımcı olmaya çalışacağım. Bu sizi de rahatlatacaktır.
Anne: (Gözyaşlarını silerek) Teşekkür ederim. Ben de kendimi çok güçsüz hissediyorum. Ona nasıl destek olacağımı bilemiyorum.
Danışman: Kendinize de zaman tanıyın, Elif Hanım. İsterseniz siz için de bir destek görüşmesi ayarlayabiliriz. Şimdi Melis’le biraz baş başa kalmayı tercih ederim. Seans sonunda tekrar konuşuruz.
[Anne Melis’i öper ve odadan çıkar. Melis tedirgin görünmektedir, hala oyuncak ayısını sıkıca tutmaktadır.]
Danışman: (Sıcak bir gülümsemeyle) Merhaba Melis, tekrar hoş geldin. Burası benim çalışma odam ve burada birlikte vakit geçireceğiz. Benim işim çocuklarla konuşmak ve onların kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olmak. Sana odamı göstereyim mi?
Melis: (Başını hafifçe sallayarak) Tamam.
Danışman: (Melis’e odayı gösterir) Bak, burada oyuncak köşesi var. Burada bebekler, oyuncak arabalar ve yapbozlar var. (Başka bir köşeyi işaret eder) Şurada sanat köşemiz var, kağıtlar, boyalar, hamur… Ve burada (oyun masasını gösterir) birlikte oyunlar oynayabiliriz. İstediğin köşeye gidebilirsin.
[Melis yavaşça etrafına bakar, biraz gergin ama aynı zamanda meraklı görünür.]
Melis: (Sanat köşesine bakarak) Orada ne var?
Danışman: (Sanat köşesine yaklaşır) Burada kağıtlar, boya kalemleri, pastel boyalar, keçeli kalemler var. Ayrıca oyun hamuru, parmak boyası ve kolaj için malzemeler de var. Resim yapmayı sever misin?
Melis: (Biraz daha canlanarak) Evet. Babamla hep resim yapardık.
Danışman: (Nazikçe) Baban ve sen birlikte resim yapmayı seviyordunuz demek. Ne tür resimler yapardınız?
Melis: (Masaya yaklaşıp oturur) Arabalar, evler… (Kısa bir duraklamadan sonra) Babam çok güzel uçak çizerdi.
Danışman: (Melis’in yanına oturarak) Baban uçak çizmeyi seviyordu demek. Peki sen ne çizmeyi seversin?
Melis: (Kağıtlara bakar) Kelebekler, çiçekler… Bir de bizim kedi Minnoş’u.
Danışman: (Gülümser) Bir kedin var demek. Bana biraz Minnoş’tan bahseder misin?
Melis: (İlk kez biraz canlanır) Turuncu, çok tatlı. Babam almıştı bana, iki yıl önce. Şimdi geceleri yatağıma geliyor.
Danışman: Minnoş’un yatağına gelmesi seni rahatlatıyor mu?
Melis: (Başını sallar) Evet. Onunla uyuyunca daha az korkuyorum.
Danışman: Korktuğun zamanlar oluyor yani?
Melis: (Yine içine kapanır) Geceleri kötü rüyalar görüyorum. Babamı görüyorum, sonra kayboluyor…
Danışman: (Anlayışla) Kabuslar görmek çok zor olmalı. Babanı rüyanda görmek ve sonra kaybetmek seni üzüyor, değil mi?
Melis: (Gözleri dolar) Evet. Bazen gerçekten geldiğini düşünüyorum, sonra uyanıyorum ve o yok.
Danışman: (Nazikçe) Babanı çok özlüyorsun. Bugün onun hakkında biraz konuşmak ister misin? Ya da belki onu çizmek isteyebilirsin?
Melis: (Bir süre düşünür) Çizebilirim…
[Danışman Melis’e kağıt ve boya kalemleri verir. Melis çizmeye başlar. Önce bir ev, sonra bir adam, bir kadın ve bir kız çocuğu çizer.]
Danışman: (Melis çizerken) Bana çiziminle ilgili bir şeyler anlatabilir misin?
Melis: (Resme bakarak) Bu bizim ev. Bu annem, bu ben, bu da babam. (Babayı işaret eder) Bahçede barbekü yapıyoruz.
Danışman: Ailenle bahçede barbekü yapmayı seviyordun galiba.
Melis: (Hafifçe gülümser) Evet, babam çok güzel köfte yapardı. En son doğum günümde yapmıştık.
Danışman: Doğum gününde barbekü yapmak güzel bir kutlama. Babanla böyle özel anıların olması çok değerli.
Melis: (Aniden durur, kalemi bırakır) Ama artık yapamayacağız.
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Evet, bu çok üzücü. Babanın artık sizinle olmadığını bilmek çok zor.
Melis: (Sessizce) Öldü mü gerçekten?
Danışman: (Dürüstçe ama nazikçe) Evet Melis, baban gerçekten öldü. Trafik kazasında çok ciddi şekilde yaralandı ve doktorlar onu kurtaramadı. Bu çok üzücü bir gerçek, ve bunu anlamak zaman alabilir.
[Melis’in gözleri dolar ve dudakları titrer.]
Melis: (Fısıldar) Anneme sordum, belki hastanede iyileşir diye… ama o da ağlamaya başladı.
Danışman: (Melis’e yaklaşır ama dokunmaz) Annenin de çok üzgün olduğunu görüyorsun. İkiniz de babanızı çok seviyordunuz. Bazen büyükler de üzüntülerini nasıl ifade edeceklerini bilemeyebilirler.
Melis: (Ani bir soruyla) Neden o gün araba kullandı? Neden kaza oldu?
Danışman: Bu çok doğal bir soru. Kazalar beklenmedik olaylardır, önceden bilemeyiz. Bazen trafikteki diğer araçlar, bazen hava durumu, bazen de başka nedenlerle kazalar olabilir. Bu kesinlikle kimsenin, özellikle senin suçun değil.
Melis: (Gözlerini silmeden) Ben okuldan erken çıkmak istedim o gün. Babam beni almaya gelecekti. Ama sonra arkadaşımla oynamak için fikrimi değiştirdim.
Danışman: (Anlayışla) Ve şimdi düşünüyorsun ki, eğer seni almaya gelseydi kaza olmazdı, öyle mi?
Melis: (Başını sallar, gözyaşları akar) Belki beni almaya gelirdi ve kaza yapmazdı.
Danışman: (Kesin bir tonda) Melis, şunu bilmeni istiyorum: Bu kaza senin fikrini değiştirmenle ilgili değil. Kazalar bazen olur ve bunlar kimsenin suçu değildir. Babanın başına gelen şey için kendini asla suçlamamalısın.
[Melis bir süre sessiz kalır, sonra elini uzatıp masadaki mavi kalemi alır ve resmindeki gökyüzüne mavi ekler.]
Melis: (Resme odaklanarak) Babamın en sevdiği renk maviydi.
Danışman: Babanın en sevdiği rengin mavi olduğunu hatırlıyorsun. Onunla ilgili başka neler hatırlıyorsun?
Melis: (Çizmeye devam ederken) Pazar günleri beni parka götürürdü. Salıncağı çok yüksek iterdi, annem kızardı. (Hafifçe gülümser) Babam gülerdi.
Danışman: Babanla güzel vakitler geçirmişsin. Bu anılar seni gülümsetiyor.
Melis: (Düşünceli) Şimdi parka gitmiyoruz. Annem çok yorgun.
Danışman: Annen şu anda çok üzgün ve yorgun hissediyor olabilir. Bazen insanlar üzgün olduklarında, normalde yaptıkları şeyleri yapmak istemeyebilirler.
Melis: (Aniden sorar) Babam bizi görüyor mu şimdi?
Danışman: (Düşünceli bir şekilde) Bu çok güzel bir soru. İnsanlar bununla ilgili farklı şeyler düşünür. Bazıları sevdikleri insanların onları bir yerlerden izlediğine inanır. Sen ne düşünüyorsun?
Melis: (Düşünür) Annem babamın bir melek olduğunu ve bizi gökyüzünden izlediğini söylüyor. (Gökyüzünü işaret eder) Ben de bazen ona el sallıyorum.
Danışman: Bu çok güzel bir düşünce. Babanı bu şekilde hatırlamak seni nasıl hissettiriyor?
Melis: (Omuzlarını silker) Bazen iyi, bazen üzgün. Keşke gerçekten görebilsem.
Danışman: Babanı özlüyorsun ve onu görmek istiyorsun. Bu çok doğal bir duygu. Babanı göremesen bile, onu hatırlayabilir ve kalbinde taşıyabilirsin.
[Melis resmini tamamlar, bir süre sessizce bakar.]
Melis: (Fısıldar) Bitti.
Danışman: Çok güzel bir resim olmuş. Ailenle geçirdiğin güzel bir günü çizmişsin. Bu resmi ne yapmak istersin? Eve götürmek mi yoksa burada saklamak mı?
Melis: (Düşünür) Burada kalsın. Sonra devam etmek istiyorum.
Danışman: (Gülümser) Tamam, resmin burada güvende olacak. İstersen önümüzdeki hafta devam edebilirsin.
[Seans sonuna yaklaşırken, danışman Melis’e odadaki oyunları gösterir. Melis UNO kartlarını fark eder.]
Melis: (Biraz canlanır) UNO var mı? Babamla oynardık.
Danışman: Evet, UNO var. İstersen oynayabiliriz.
[Son 15 dakikada UNO oynarlar. Melis babasıyla nasıl oynadıklarını anlatır, bazen gülümser.]
Danışman: (Seans sonunda) Bugün benimle zaman geçirdiğin için teşekkür ederim, Melis. Benimle babanı ve ailenle ilgili anılarını paylaştın. Bazen bunlar hakkında konuşmak zor olabilir, ama duygularını paylaşmak genellikle yardımcı olur.
Melis: (Biraz daha rahatlamış görünür) Tekrar geleceğim, değil mi?
Danışman: Evet, haftaya yine görüşeceğiz. Önümüzdeki dört hafta boyunca her hafta burada olacağım. Seni ve hikayelerini dinlemekten çok memnun olacağım.
Melis: (Ayağa kalkarken) Tamam. Anneme ne söyleyeceksin?
Danışman: Annene bugün resim yaptığımızı ve UNO oynadığımızı söyleyebilirim. Başka söylememi istediğin bir şey var mı?
Melis: (Başını iki yana sallar) Hayır, ama… ağladığımı söyleme, tamam mı? Annem üzülüyor.
Danışman: (Anlayışla) Anlaştık. Annenin üzülmesini istememen çok düşünceli. Ama biliyorsun, üzgün olduğumuzda ağlamak normal ve sağlıklıdır. Annen de bazen ağlıyor, değil mi?
Melis: (Başını sallar) Evet, geceleri. Benim duymadığımı sanıyor.
Danışman: İkiniz de zor bir dönemden geçiyorsunuz. Belki bir gün annenle birlikte ağlayabilirsiniz, bu ikinize de iyi gelebilir. Ama şimdilik, senin söylediğin gibi yapacağım.
[Danışman ve Melis bekleme odasına giderler. Melis annesine sarılır.]
Danışman: (Anneye) Melis bugün çok iyi uyum sağladı. Birlikte resim yaptık ve oyun oynadık. Haftaya görüşmek üzere.
2. Oturum: Yas Acısını İşlemek (Worden’ın 2. Görevi) [Melis ve annesi bekleme odasında oturmaktadır. Melis geçen haftaya göre daha sakin görünmektedir. Elinde yine oyuncak ayısı vardır, ama bu sefer onu o kadar sıkı tutmamaktadır. Danışman onları karşılar.]
Danışman: Merhaba Elif Hanım, merhaba Melis. Nasılsınız bugün?
Anne: (Hafif gülümser) Sanırım daha iyiyiz. Geçen haftaki görüşmenizden sonra Melis biraz daha konuşmaya başladı.
Melis: (Annesine bakarak) Evet, babamın fotoğraflarına baktık.
Danışman: (Gülümser) Bu çok güzel bir gelişme. Babanın fotoğraflarına bakmak nasıl hissettirdi, Melis?
Melis: (Biraz düşünerek) Hem güzel hem üzücü. Bazılarını hatırlamıyordum bile.
Danışman: (Anneye döner) Melis’le bugün yalnız çalışabilir miyiz? Seans sonunda sizinle kısaca görüşebiliriz.
Anne: (Başını sallar) Tabii ki. (Melis’e) Ben burada bekliyor olacağım, tamam mı canım?
[Anne bekleme odasında kalır, Melis danışmanla birlikte terapi odasına girer.]
Danışman: (Odaya girerken) Merhaba Melis, tekrar görüşmek çok güzel. Bugün nasılsın?
Melis: (Biraz daha açık bir sesle) İyiyim… Okula gittim bu hafta.
Danışman: (Gülümser) Okula gittiğini duymak güzel. Nasıl geçti?
Melis: (Omuzlarını silker) Normal. Öğretmenim çok soru sormuyor artık. Arkadaşlarım da.
Danışman: Öğretmenin ve arkadaşların sana nasıl davranıyorlar?
Melis: (Düşünür) Öğretmenim bazen beni yanına çağırıyor, “İyi misin?” diye soruyor. Eskiden herkes bana bakıyordu, şimdi o kadar bakmıyorlar.
Danışman: Sana nasıl davranmalarını isterdin?
Melis: (Omuzlarını silker) Bilmiyorum. Herkes bana bakıyor gibi hissediyorum hala. Elif beni yemeğe davet etti ama gitmedim.
Danışman: Arkadaşın Elif seni düşünmüş ve evlerine davet etmiş. Peki gitmek istememene sebep olan neydi?
Melis: (Masaya oturur, biraz huzursuz görünür) Babası var. Onunla oyun oynuyorlar. (Sessizce) Ben artık babamla oynayamıyorum.
Danışman: (Anlayışla) Arkadaşının babasını görmek seni üzebilir çünkü kendi babanı özlüyorsun. Bu çok anlaşılır bir duygu. Başka arkadaşlarının evinde de böyle hissediyor musun?
Melis: (Başını sallar) Evet. Özellikle babaları varsa. Doğum günü partilerine de gitmek istemiyorum artık.
Danışman: Bu duygularının üstesinden gelmek zaman alabilir. Şu anda kendini korumak için sosyal ortamlardan uzak durmak istemen normal. Ama zamanla, arkadaşlarınla tekrar vakit geçirmek sana iyi gelebilir.
Melis: (Başını sallar) Bazen çok kızgın oluyorum. Neden benim babam gitti? (Sesi yükselir) Diğer çocukların babası var!
Danışman: (Sakin bir şekilde) Kızgın hissetmen çok normal, Melis. Kaybettiğimiz birine karşı hatta bazen hayata karşı kızgınlık duymak, yas sürecinin doğal bir parçasıdır. Bu kızgınlık duygusunu nasıl ifade ediyorsun?
Melis: (Yumruklarını sıkar) Bazen yastığıma vuruyorum. Annem duymasın diye.
Danışman: Duygularını bu şekilde ifade etmen çok doğal. Yastığına vurmak zarar vermeyen bir yöntem. Kızgınlık hissettiğinde başka neler yapıyorsun?
Melis: (Düşünür) Bazen defterime çok sert çizgiler çiziyorum, kalemi neredeyse kıracakmış gibi. Bir kez ayağımla kapıya vurdum, annem kızdı.
Danışman: Demek duygularını farklı şekillerde gösteriyorsun. Bugün seninle duygularımız hakkında daha fazla konuşmak istiyorum. Bak burada bazı yüz ifadeleri var. (Duygu kartlarını gösterir) Bunlara bir bakalım mı?
Melis: (Kartlara ilgiyle bakar) Tamam.
Danışman: Bu kartlarda farklı duygular görüyorsun – mutlu, üzgün, kızgın, korkmuş, şaşkın, endişeli… Şu anda kendini nasıl hissediyorsun? Hangi kart sana en çok benziyor?
[Melis kartları inceler ve biraz düşündükten sonra kızgın ve üzgün yüzleri gösteren iki kartı seçer.]
Melis: (Kartları göstererek) Bazen bu, bazen de bu.
Danışman: Demek hem kızgın hem de üzgün hissediyorsun. Bu çok normal. Bana biraz kızgın hissettiğin zamanlardan bahseder misin?
Melis: (Kızgın kartı alır) Okulda Ayşe babasıyla tatile gideceklerini söyledi. Çok kıskanıyorum. (Sesi yükselir) Onun babası neden ölmedi de benim babam öldü? Bu adil değil!
Danışman: (Kabul edici bir tonda) Hayır, adil değil. Bazı çocukların hala babalarının olması seni kızdırıyor ve bu çok normal bir duygu. Adil olmayan şeyler olduğunda kızgınlık hissetmek doğaldır.
Melis: (Kartı sıkıca tutar) Bazen babama da kızıyorum. Neden gitti? Bizi neden bıraktı?
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Baban sizi bırakmak istemedi, Melis. Kaza olduğunda, o da çok korkmuş ve üzülmüş olmalı. Bazen sevdiğimiz insanlar gittiklerinde onlara da kızabiliriz. Bu duygunun yanlış bir şey olmadığını bilmeni istiyorum.
Melis: (Gözleri dolar) Ya duyarsa? Cennette duyabilir mi kızgın olduğumu?
Danışman: (Düşünceli) Bu çok derin bir soru. Sen ne düşünüyorsun? Baban seni duyabilir mi sence?
Melis: (Düşünür) Annem öyle diyor. Ama ya kızdığımı duyunca üzülürse?
Danışman: Eğer baban seni duyabiliyorsa, o zaman senin tüm duygularını anlayabilir demektir. Kızgınlığın da dahil. Sevdiğimiz insanlar bizi tüm duygularımızla kabul ederler. Baban hayattayken hiç ona kızmış mıydın?
Melis: (Hafifçe gülümser) Bazen. Geçen yıl bana sözverdiği oyuncağı almayı unutmuştu, çok kızmıştım.
Danışman: Ve baban ne yapmıştı o zaman?
Melis: (Anısını hatırlayarak) Özür dilemişti. Sonra birlikte almaya gitmiştik. Yolda dondurma da almıştık.
Danışman: Görüyorsun, baban senin kızdığını anlamış ve seni yine de sevmeye devam etmiş. Şimdi de aynı şekilde olacaktır.
Melis: (Üzgün kartını alır) Ama çok özlüyorum onu. Kokusunu, sesini… Her şeyi.
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Babanı her yönüyle özlüyorsun. Bu da çok doğal. Peki üzgün hissettiğinde ne yapıyorsun?
Melis: (Üzgün kartı eline alır) Genelde ağlıyorum. Ama kimseye göstermek istemiyorum. Minnoş’a sarılıyorum, o biliyor üzgün olduğumu.
Danışman: Minnoş sana destek oluyor, bu çok güzel. Bazen duygularımızı başkalarına göstermek zor olabilir. Neden ağladığını göstermek istemiyorsun?
Melis: (Sessizce) Çünkü annem daha çok üzülüyor beni ağlarken görünce. Zaten o da çok ağlıyor. Bazen geceleyin onu duyuyorum.
Danışman: Annen için endişeleniyorsun ve onu daha fazla üzmek istemiyorsun. Bu çok düşünceli bir davranış. Ama biliyorsun, bazen ağlamak bizi rahatlatabilir. Annen de ağlıyor çünkü o da üzgün ve babanı özlüyor.
Melis: (Oyuncak ayısını kucağına alır) Geceleri bazen Pıtır’a anlatıyorum. Bir de Minnoş’a.
Danışman: Pıtır ve Minnoş senin için güvenli bir dinleyici olmuşlar. Burada, benimle birlikteyken istediğin gibi hissedebilir ve bunu gösterebilirsin. Geçen hafta anlattığın gibi, burada ağlamak tamamen normal.
[Danışman, Melis’e “Duygu Kutum” adlı bir etkinlik sunar.]
Danışman: Şimdi seninle bir kutu yapacağız. Bu özel bir kutu olacak – senin duygu kutun. Bu kutuda kızgın, üzgün, korkmuş veya mutlu olduğun anları temsil eden şeyler bulunacak.
Melis: (İlgiyle) Nasıl yapacağız?
Danışman: (Malzemeleri çıkarırken) İşte bir kutu. Onu istediğin gibi süsleyebilirsin. Sonra kartlara duygularını yazacağız. Kızgın olduğunda neler hissettiğini, üzgün olduğunda neler hissettiğini yazabiliriz.
[Melis kutuyu süslemeye başlar, mavi (babasının en sevdiği renk) ve mor renkleri kullanır.]
Melis: (Boyama yaparken) Babamı rüyamda gördüm geçen gece. Benimle konuşuyordu, ama ne dediğini hatırlamıyorum. Uyandığımda çok ağladım.
Danışman: Rüyalar bazen böyle olabilir. Sevdiğimiz kişileri rüyada görmek hem güzel hem de üzücü olabilir. Rüyanda onu görmek nasıl hissettirdi?
Melis: (Düşünceli) İlk başta çok mutlu oldum. Ama sonra uyandım ve gerçek olmadığını hatırladım. O zaman çok üzüldüm.
Danışman: Bu çok anlaşılır bir duygu. Rüyalar, özlediğimiz kişilerle tekrar bir araya gelme şansı verebilir. Ama uyanmak da acı verici olabilir. Bu duyguyu da duygu kutumuza ekleyelim mi?
Melis: (Başını sallar) Evet. “Babamı rüyamda görmek beni hem mutlu hem üzgün ediyor” yazabilir miyiz?
Danışman: (Karta yazar) Bu harika bir ifade. Aynı anda hem mutlu hem üzgün hissetmek mümkün. Buna “karışık duygular” diyoruz.
Melis: (Boyama yaparken) Babamın mezarına hiç gitmedim. Annem hep gidiyor.
Danışman: (Dikkatle) Mezarlığa gitmek ister miydin?
Melis: (Biraz tereddütle) Bilmiyorum. Orası nasıl bir yer? Korkunç mu?
Danışman: Çok iyi bir soru. Mezarlıklar genellikle sakin yerlerdir. İnsanlar orada sevdiklerini hatırlamak için zaman geçirirler. Bazı insanlar çiçek bırakır, bazıları konuşur veya dua eder. Korkunç olmak zorunda değil.
Melis: (Elindeki fırçayı bırakır) Filmlerdekilere benziyor mu? Karanlık ve ürkütücü?
Danışman: (Gülümser) Hayır, genellikle filmlerdeki gibi değildir. Çoğu mezarlık çimenli, ağaçlı, huzurlu yerlerdir. Güneşli bir günde oldukça sakin ve huzurlu olabilirler. İnsanlar orada saygılı davranır.
Melis: (Daha rahatlamış) Babamın mezarı nasıl? Annem hiç anlatmadı.
Danışman: Bu soruyu annene sorabilirsin. Her mezar biraz farklıdır. Genellikle bir mezar taşı vardır ve üzerinde sevdiğimiz kişinin adı, doğum ve ölüm tarihleri yazılıdır. Bazen özel mesajlar da olabilir.
Melis: (Düşünceli) Annem götürür mü beni?
Danışman: Bunu annenle konuşabiliriz istersen. Mezarlığa gitmek, babanın gerçekten orada olduğunu anlamanı sağlayabilir. Ama buna hazır hissetmelisin. Ne zaman istersin?
Melis: (Kutuyu boyamaya devam ederken) Belki önce annemle konuşalım. O ne der bilmiyorum.
Danışman: (Başını sallar) Bu çok olgun bir düşünce. Seans sonunda annenle bu konuyu konuşabiliriz, eğer istersen. Şimdi, kutun için bazı kartlar yazalım mı? Örneğin, kızgın olduğunda neler hissediyorsun?
Melis: (Düşünür) Karnım ağrıyor gibi oluyor. Ve yumruklarımı sıkmak istiyorum. Bazen de çığlık atmak istiyorum ama yapamıyorum.
Danışman: (Bir karta yazar) “Kızgın olduğumda karnım ağrıyor, yumruklarımı sıkıyorum ve çığlık atmak istiyorum.” Peki ya üzgün olduğunda?
Melis: (Gözleri dolar) Boğazım düğümleniyor. Ve çok yorgun oluyorum. Bazen okuldayken tuvalete gidip ağlıyorum, kimse görmesin diye.
Danışman: (Yazar) “Üzgün olduğumda boğazım düğümleniyor, yorgun hissediyorum ve bazen tuvalette ağlıyorum.” Melis, duygularını bu kadar net ifade edebilmen çok değerli. Bu, iyileşme sürecinin önemli bir parçası.
Melis: (Biraz şaşkın) İyileşebilir miyim gerçekten?
Danışman: Evet, zamanla iyileşebilirsin. Bu, fiziksel bir yaralanmadan iyileşmek gibi değil. Babanı özlemen hiçbir zaman tamamen geçmeyecek, ama zamanla bu acı daha az keskin olacak. Şu anda her şey çok taze ve ağır, ama gün gelecek, babanı düşündüğünde daha çok gülümseyebileceksin.
Melis: (Kutuya bakar) Bu kutu bana yardımcı olacak mı?
Danışman: Bu kutu, duygularını anlamana ve ifade etmene yardımcı olabilir. Bazen duygularımızı tanımlamak bile onlarla başa çıkmamızı kolaylaştırır. Ayrıca, kutuya bakarak, zamanla nasıl değiştiğini de görebilirsin.
[Danışman ve Melis birlikte farklı duygular için kartlar yazarlar. Melis korku, özlem, yalnızlık, suçluluk gibi duygularını tanımlar.]
Danışman: Şimdi, bu kutunun bir özel özelliği daha var. Kutuya bir mektup da koyabilirsin – babana yazmak istediğin bir mektup. İstersen şimdi yazabilirsin, ya da evde yazıp gelecek hafta getirebilirsin.
Melis: (Kutuya bakar) Şimdi yazabilir miyim? Ne yazmalıyım?
Danışman: Babana söylemek istediğin her şeyi yazabilirsin. Onu ne kadar özlediğini, onunla yapmak istediğin şeyleri, ya da belki onunla paylaşmak istediğin haberler…
Melis: (Biraz düşünür) Ya da ona kızgın olduğumu da yazabilir miyim?
Danışman: (Samimi bir şekilde) Elbette yazabilirsin. Mektubunda, babana karşı olan tüm duygularını ifade edebilirsin – sevgi, özlem, kızgınlık, üzüntü, hepsi olabilir. Bu tamamen senin mektubun.
[Melis bir süre düşünür ve sonra yavaşça yazmaya başlar. Yazarken bazen duraksar, bazen gözleri dolar, bazen hafifçe gülümser.]
Melis: (Mektubu bitirip katlayarak) Tamam, bitti.
Danışman: Bu mektubu kutuya koymak istiyor musun? İstersen benimle paylaşabilirsin, ama zorunlu değil.
Melis: (Tereddütle mektubu açar) Okuyabilirsin… ama sesli değil.
[Danışman mektubu sessizce okur. Mektupta Melis babasına onu ne kadar özlediğini, onunla yapmak istediği şeyleri, okulda yaşadıklarını, bazen ona kızgın olduğunu ama yine de onu çok sevdiğini yazmıştır.]
Danışman: (Mektubu Melis’e geri verirken) Bu çok güzel ve dürüst bir mektup, Melis. Duygularını bu şekilde ifade etmek gerçekten cesurca.
Melis: (Mektubu kutuya koyarken) Babama bir şey söylemek istediğimde buraya yazacağım. Belki haftada bir.
Danışman: Bu harika bir fikir. Duygularını böyle ifade etmek sana yardımcı olabilir.
[Seans ilerledikçe, danışman Melis’e rahatlama teknikleri gösterir.]
Danışman: Bazen duygularımız çok yoğun olabilir, özellikle kızgın veya çok üzgün hissettiğimizde. Sana kendini daha iyi hissetmene yardımcı olabilecek bir teknik öğretmek istiyorum. Buna “derin nefes” diyoruz.
[Danışman Melis’e derin nefes alma tekniğini gösterir.]
Danışman: Elini karnına koy ve derin bir nefes al… Şimdi yavaşça ver… Nefes alırken karnının şiştiğini, nefes verirken indiğini hisset.
[Birlikte birkaç kez nefes egzersizi yaparlar.]
Danışman: Nasıl hissediyorsun?
Melis: (Biraz daha sakin) Daha iyi. Kalbim daha yavaş atıyor sanki.
Danışman: Harika! Derin nefes almak bedenimizi sakinleştirir. Ne zaman çok kızgın, üzgün veya endişeli hissedersen, bu nefes egzersizini yapabilirsin. Bu, beynine “sakin ol” mesajı gönderir.
Melis: (Duygu kutusunu göstererek) Bunu da kutuya yazalım mı?
Danışman: (Gülümser) Çok iyi bir fikir! “Kötü hissettiğimde derin nefes alıp verebilirim” diye yazabiliriz.
Melis: (Biraz heyecanla) Başka teknikler var mı? Annem de öğrenebilir mi?
Danışman: Elbette, annen de öğrenebilir. Başka bir teknik “güvenli yer” tekniğidir. Gözlerini kapatıp kendini çok güvende ve mutlu hissettiğin bir yeri hayal edersin. Bu bir anın, bir yer, ya da hayal ettiğin bir dünya olabilir.
Melis: (Gözlerini kapatır) Ben deniz kenarında olmayı seviyorum. Babamla geçen yaz gitmiştik. Kumda kaleler yapmıştık.
Danışman: (Yumuşak bir sesle) Harika. Şimdi o deniz kenarını düşün. Kumun ayaklarının altındaki hissini, denizin kokusunu, dalgaların sesini… Orada ne görüyorsun?
Melis: (Gözleri kapalı, hafifçe gülümser) Mavi deniz, sarı kum, büyük kayalar… Babam ve ben kale yapıyoruz. Annem de kitap okuyor. Çok güneşli…
Danışman: (Yumuşak bir sesle devam eder) O güzel yerde nasıl hissediyorsun?
Melis: (Hala gözleri kapalı) Mutlu ve güvende. Hiçbir kötü şey yok orada.
Danışman: (Birkaç dakika sonra) Şimdi yavaşça gözlerini açabilirsin. Bu “güvenli yer” tekniğini kötü hissettiğin zamanlarda kullanabilirsin. Sadece gözlerini kapat ve o özel yeri düşün.
Melis: (Gözlerini açar) Biraz deniz kenarındaymışım gibi hissettim. Bu da kutuya yazılabilir mi?
Danışman: (Başka bir karta yazar) “Üzgün ya da korkmuş hissettiğimde, deniz kenarındaki güzel anımı düşünebilirim.” Harika, artık iki tane rahatlama tekniğin var.
[Melis son bir kart daha eklemek ister.]
Melis: (Kararlı bir sesle) Bir şey daha yazmak istiyorum: “Bazen ağlamak iyidir ve bunda yanlış bir şey yoktur.”
Danışman: (Gülümser ve yazar) Bu muhteşem bir farkındalık, Melis. Gerçekten de bazen ağlamak bizi rahatlatabilir ve duygularımızı ifade etmenin sağlıklı bir yoludur.
[Seans sonuna doğru, danışman Melis’le birlikte oturumu değerlendirir.]
Danışman: Bugün duygularını benimle paylaştığın için çok teşekkür ederim, Melis. Çok cesur davrandın. Duygu kutunu eve götürmek ister misin, yoksa burada saklayalım mı?
Melis: (Düşünür) Eve götüreceğim. Annem de görebilir mi?
Danışman: Tabii ki. Annenle duygularını paylaşmak istersen bu kutu sana yardımcı olabilir. Ama bu senin özel kutun, paylaşıp paylaşmamak tamamen sana bağlı.
Melis: (Kararlılıkla) Annemle paylaşmak istiyorum. O da üzgün, belki ona da yardımcı olur. Özellikle nefes alma tekniğini göstermek istiyorum ona.
Danışman: (Duygulanarak) Bu çok düşünceli bir davranış, Melis. Annen de senin gibi üzüntü yaşıyor. Birbirinize destek olmanız ikinize de iyi gelecektir. Peki mezarlık konusunu annenle konuşmak ister misin? Seans sonunda birlikte konuşabiliriz.
Melis: (Biraz düşünür) Evet, lütfen. Gitmek istediğimi söyleyelim ona.
Danışman: Harika. Şimdi annenin yanına gidelim ve konuşalım.
[Danışman ve Melis bekleme odasına giderler. Melis annesine duygu kutusunu gösterir. Annesi kutunun ne olduğunu anlayınca gözleri dolar.]
Anne: (Kutuya bakarak) Ne kadar güzel bir fikir. Teşekkür ederim, Ayşe Hanım.
Danışman: (Gülümser) Bunun Melis’in fikri olduğunu belirtmek isterim. Size de göstermek istedi. Ayrıca, Melis bugün başka bir konu daha açtı. Size sormak istiyor.
Melis: (Annesine döner) Anne, babamın mezarına gitmek istiyorum. Nasıl bir yer olduğunu merak ediyorum. Gidebilir miyiz?
Anne: (Şaşkın ve duygusal) Tabii ki canım. İstediğin zaman gidebiliriz. Bu hafta sonu olur mu?
Melis: (Başını sallar) Evet, iyi olur.
Danışman: (Elif’e) Melis, mezarlığın nasıl bir yer olduğunu merak ediyordu. Korkunç olup olmadığını sordu. Çocuklar için mezarlık ziyareti korkutucu olabilir, bu nedenle önceden biraz hazırlamak iyi olabilir.
Anne: (Anlayışla) Anlıyorum. Akşam oturup konuşuruz, olur mu Melis? Sana fotoğraflar da gösterebilirim.
Melis: (Rahatlamış görünür) Tamam.
3. Oturum: Ölen Kişinin Olmadığı Bir Dünyaya Uyum Sağlamak (Worden’ın 3. Görevi)
[Melis bu oturuma annesiyle birlikte gelir. Önceki seansa göre daha rahat bir duruşu vardır. Oyuncak ayısı yanında değildir. Danışmanı gördüğünde hafifçe gülümser. Anne ve kız bekleme salonunda oturmaktadırlar.]
Danışman: (Karşılarken) Merhaba Elif Hanım, merhaba Melis. Nasıl geçti haftanız?
Anne: (Daha olumlu görünüyor) Aslında oldukça iyi geçti diyebilirim. Melis’in duygu kutusu ikimize de yardımcı oldu.
Melis: (Gülümser) Annem de kutuya bir şeyler yazdı. Ve geçen hafta sonu babamın mezarına da gittik.
Danışman: (İlgiyle) Gerçekten mi? Mezarlık ziyareti nasıl geçti?
Melis: (Düşünceli) İlk başta çok korktum. Ama sonra babamın adını mezar taşında görünce… (duraklar) Bilmiyorum, garip ama iyi hissettim. Çiçek de götürdük.
Anne: (Gülümser) Çok cesurca davrandı. Ve eve döndüğümüzde beraber ağladık. Bu kez saklanmadık birbirimizden.
Danışman: (Memnuniyetle) Bu çok değerli bir deneyim olmuş. Duygularınızı birlikte paylaşmanız çok önemli. Bugün Melis’le yine baş başa çalışmak istiyorum, eğer uygunsa.
Anne: (Başını sallar) Tabii ki. Ben burada bekleyeceğim.
[Danışman ve Melis terapi odasına girerler. Melis artık odayı tanıdığı için daha rahat görünmektedir.]
Danışman: (Sıcak bir gülümsemeyle) Merhaba Melis, seni tekrar görmek çok güzel. Bugün nasılsın?
Melis: (Daha canlı bir sesle) İyiyim. Pıtır’ı evde bıraktım, artık o kadar korkmuyorum.
Danışman: (Gülümser) Bu harika bir haber. Pıtır’ı yanında taşıma ihtiyacı duymaman, kendini daha güvende hissettiğinin bir göstergesi olabilir. Bugün nasıl geldin buraya?
Melis: (Canlanır) Annemle otobüse bindik. Geçen sefer anneannem getirmişti, bugün annem işten izin aldı.
Danışman: Annen senin için özel zaman ayırmış, bu çok güzel. Anlattığın gibi, duygu kutunu annenle paylaşmışsın. Bu deneyim nasıldı senin için?
Melis: (Oturur) Başta biraz utandım. Ama annem kutuyu çok beğendi. O da içine bir şeyler yazdı.
Danışman: Annenle kutuyu paylaşmışsın, bu çok özel bir şey. Annen nasıl tepki verdi tam olarak?
Melis: (Biraz heyecanla) Önce çok ağladı, sonra birlikte babam hakkında konuştuk. Eskiden hiç konuşmazdık. Şimdi her akşam biraz konuşuyoruz. Ve annem artık ağladığını benden saklamıyor.
Danışman: Bu çok değerli bir değişim. Babanız hakkında konuşabilmek ikinize de iyi geliyor sanırım. Peki neler konuşuyorsunuz?
Melis: (Düşünceli) Babamın sevdiği şeyleri… Birlikte yaptığımız şeyleri… Ve annem bana bazen kendini nasıl hissettiğini söylüyor, ben de ona.
Danışman: (Onaylayarak) Duygularınızı paylaşmak çok sağlıklı bir yöntem. Bu hafta başka neler oldu?
Melis: (Canlanır) Okula her gün gittim! Ve teneffüste Elif’le oynadım. Bir de… (biraz duraksayarak) anneme mezarlığa gitmek istediğimi söyledim.
Danışman: (İlgiyle) Mezarlığa gitmek istediğini söylemişsin. Annen ne dedi?
Melis: Bu hafta sonu gideceğiz. Biraz korkuyorum ama görmek istiyorum.
Danışman: Korkmak çok doğal, yeni bir deneyim olacak senin için. Mezarlık ziyaretinin nasıl olacağını biraz konuşmak ister misin?
Melis: (Başını sallar) Evet, lütfen. Nasıl bir yer? Ne yapacağız orada?
Danışman: (Sakin bir sesle) Mezarlıklar genellikle sessiz ve huzurlu yerlerdir. Babanın mezarı, onun için yapılmış özel bir yerdir. Orada bir taş vardır ve babanın adı yazılıdır. İnsanlar sevdiklerini hatırlamak için oraya gider, çiçek bırakır, konuşabilir veya dua edebilir.
Melis: (Merakla) Babamla konuşabilir miyim orada?
Danışman: Elbette konuşabilirsin. Bazı insanlar sevdikleriyle mezarları başında konuştuklarında kendilerini daha iyi hissederler. Ne söylemek isterdin ona?
Melis: (Düşünür) Onu özlediğimi… Ve okulda neler yaptığımı…
Danışman: Bunları ona söylemek çok güzel olacak. Bugün seninle babanın olmadığı bir hayata nasıl uyum sağlayabileceğimiz hakkında konuşmak istiyorum. Evde veya okulda, babanın yokluğunda zorlandığın şeyler var mı?
Melis: (Yüzü değişir) Evet… Babam her zaman beni yatmadan önce öperdi. Şimdi annem yapıyor ama aynı değil. Bir de babam bana bisiklet sürmeyi öğretiyordu, şimdi kimse öğretmiyor.
Danışman: Babanın yaptığı şeyleri özlüyorsun. Peki bu konuda ne yapabiliriz sence?
Melis: (Omuzlarını silker) Bilmiyorum.
Danışman: Bazı şeyleri farklı şekillerde yapmayı düşünebiliriz. Örneğin, annenle bisiklet sürmeyi öğrenmek için bir plan yapabilir misiniz? Ya da belki başka bir aile üyesi veya bir arkadaşının ebeveyni yardımcı olabilir?
Melis: (Düşünür) Dayım var. O öğretebilir belki.
Danışman: Bu harika bir fikir. Dayından yardım istemek ister misin?
Melis: (Başını sallar) Annemle konuşurum.
Danışman: Harika. Şimdi seninle bir etkinlik yapmak istiyorum. Buna “Değişen Roller” diyoruz.
[Danışman büyük bir kağıt çıkarır ve ortadan ikiye böler.]
Danışman: Bu kağıdın bir tarafına, babanın eskiden yaptığı ve şimdi başkalarının yapması gereken şeyleri yazalım. Diğer tarafına ise, bu şeyleri kimin yapabileceğini yazacağız.
[Melis ve danışman birlikte listeyi oluştururlar. Liste şunları içerir: bisiklet sürmeyi öğretmek, hikaye okumak, okul projelerinde yardım etmek, parkta oynamak, tamirat işleri, vb.]
Melis: (Listeye bakarak) Bunların hepsini babam yapardı.
Danışman: Evet, baban birçok şey yapıyordu. Şimdi bunları kimler yapabilir, düşünelim.
[Listeyi tamamlarlar. Bazı görevler annesine, bazıları dayısına, bazıları öğretmenine, bazıları ise arkadaşlarının ailelerine atanır.]
Danışman: Gördüğün gibi, babanın yaptığı şeylerin çoğunu başka insanlar da yapabilir. Bu babana olan özlemini azaltmaz, ama yeni bir düzene alışmana yardımcı olabilir.
Melis: (Düşünceli) Annem çok yoruluyor artık. Hem çalışıyor hem benimle ilgileniyor.
Danışman: Annen için endişeleniyorsun, değil mi?
Melis: (Başını sallar) Bazen ağlarken görüyorum onu. Bir de geç saatlere kadar çalışıyor.
Danışman: Annenin hem üzgün hem de yorgun olduğunu fark etmişsin. Bu durumda sen neler yapıyorsun?
Melis: (Hafifçe gülümser) Ona sarılıyorum. Bazen çay yapıyorum. Geçen gün odamı kendim topladım, annem çok şaşırdı.
Danışman: (Takdir ederek) Bu çok düşünceli ve olgun bir davranış, Melis. Annenin yükünü hafifletmek için küçük şeyler yapman çok değerli. Peki sen kendine nasıl vakit ayırıyorsun?
Melis: (Şaşkın) Ben mi?
Danışman: Evet, senin de kendi ihtiyaçların var. Keyif aldığın, rahatladığın şeyler neler?
Melis: (Düşünür) Kitap okumayı seviyorum. Bir de resim yapmayı. Minnoş’la oynamak da beni mutlu ediyor.
Danışman: Bu aktivitelere zaman ayırmak senin için önemli. Bazen üzgün olduğumuzda, sevdiğimiz şeyleri yapmayı unutabiliriz. Ama bu aktiviteler bize güç verir.
[Danışman Melis’e “Benim Zamanım” adlı bir çizelge hazırlamayı önerir.]
Danışman: Bu çizelgeye her gün kendine ayırdığın özel zamanı yazabilirsin. Her gün en az 30 dakika sevdiğin bir aktiviteye zaman ayırmayı hedefleyebilir misin?
Melis: (Çizelgeyi incelerken) Sanırım yapabilirim. Annem de böyle bir şey yapabilir mi?
Danışman: (Gülümser) Bu harika bir öneri! Evet, annen de kendine özel zaman ayırabilir. Belki ona da benzer bir çizelge verebiliriz.
Melis: (Heyecanla) Evet! Birlikte doldurabiliriz.
[Danışman, anne için de bir çizelge hazırlar ve Melis’e verir.]
Danışman: (Seans sonuna doğru) Bugün çok önemli konular hakkında konuştuk, Melis. Babanın yokluğunda hayatın değişti ve yeni bir düzen oluşturmaya çalışıyorsun. Bu zor bir süreç, ama çok iyi ilerliyorsun.
Melis: (Düşünceli) Bazen hala çok zor geliyor. Ama eskisi kadar korkunç değil.
Danışman: Duygularındaki bu değişimi fark etmen çok önemli. Zamanla, iyi ve kötü günler olacak. Ama yavaş yavaş yeni bir hayat düzeni kuruyorsun.
Melis: (Çizelgeye bakarak) Bu hafta mezarlığa gittikten sonra anneme bisiklet konusunu soracağım.
Danışman: Bu harika bir plan. Mezarlık ziyaretinden sonra, gelecek hafta nasıl geçtiğini konuşabiliriz.
*[Melis vedalaşırken, önceki seanslara göre daha kararlı ve umutlu görünmektedir.]*dini nasıl hissettiğini söylüyor, ben de ona. Dün gece annem babamla nasıl tanıştığını anlattı bana, çok güzel bir hikayeydi.
Danışman: (Onaylayarak) Duygularınızı paylaşmak ve babanla ilgili anıları konuşmak çok sağlıklı bir yöntem. Bu hafta başka neler oldu?
Melis: (Canlanır) Okula her gün gittim! Ve teneffüste Elif’le oynadım. Bu hafta onların evine de gittim. Biraz zor oldu çünkü babası vardı, ama yine de eğlendim.
Danışman: Vay, bu gerçekten büyük bir adım! Elif’in evine gitmeyi daha önce reddetmiştin çünkü babası olduğu için zordu. Ne değişti?
Melis: (Düşünür) Bilmiyorum tam olarak. Ama Elif’i özlemiştim. Ve… (derin nefes alır) bir şeyi fark ettim, herkesin babası var diye ben hiç arkadaşlık yapmayacak mıyım? Bu çok zor olur.
Danışman: Bu çok önemli ve olgun bir farkındalık, Melis. Duygularla başa çıkmak bazen zor olsa da, hayatımıza devam etmek için adımlar atmamız gerekiyor. Peki Elif’in evinde nasıl geçti?
Melis: (Karışık duygularla) Başta garip hissettim. Babası bana çok nazik davrandı, saçımı okşadı. Biraz ağlayacak gibi oldum ama tuttum kendimi. Sonra kek yaptık, Elif’in annesi yardım etti bize. Aslında güzeldi.
Danışman: Bu deneyimi atlattığın için kendini nasıl hissediyorsun?
Melis: (Hafif bir gururla) Güçlü hissediyorum. Biraz da… rahatlamış gibi. Belki başka arkadaşlarımın evine de gidebilirim artık.
Danışman: Haklısın, güçlü bir çocuksun. Her adım seni daha da güçlendirecek. Bir de… (biraz duraksayarak) anneme mezarlığa gitmek istediğimi söyledim demiştin.
Melis: (Başını sallar) Evet, bu hafta sonu gittik. Biraz korkuyordum ama gerçekten görmek istiyordum.
Danışman: Mezarlık ziyareti nasıl bir deneyimdi senin için? Biraz daha anlatır mısın?
Melis: (Detaylı anlatmaya başlar) Annem önce bana ne bekleyeceğimi anlattı. Babamın mezarının fotoğrafını da gösterdi. Cumartesi sabah gittik, annem çiçekler aldı yolda. Mezarlık düşündüğüm kadar korkunç değildi, çok sessizdi ve çimenler, ağaçlar vardı. Babamın mezarı temizdi ve adı yazılıydı taşta. “Sevgili eşimiz ve babamız” yazıyordu.
Danışman: Orada ne yaptınız?
Melis: (Anlatmaya devam eder) Çiçekleri koyduk. Annem mezarı temizledi biraz. Sonra annem dua etti. Ben babamla biraz konuştum, içimden. Ona okuldaki resim yarışmasını kazandığımı söyledim. Bir de artık bisiklet sürmeyi öğreneceğimi.
Danışman: Babanla böyle konuşabilmek sana nasıl hissettirdi?
Melis: (Düşünceli) Garip ama iyi. Sanki beni duyabilirmiş gibi. Mezar taşından bir küçük taş aldım hatıra olarak, anneme sordum alabilir miyim diye, o da tamam dedi. Size de getirdim göstereyim diye.
[Melis cebinden küçük, düz bir taş çıkarır.]
Danışman: (Taşı inceler) Çok güzel bir taş. Bunu hatıra olarak saklamak istemen çok anlamlı.
Melis: (Taşı geri alır) Evet, böylece babamın yanından bir parça hep benimle olacak.
Danışman: Bu çok güzel bir düşünce. Bugün seninle babanın olmadığı bir hayata nasıl uyum sağlayabileceğimiz hakkında konuşmak istiyorum. Evde veya okulda, babanın yokluğunda zorlandığın şeyler var mı?
Melis: (Yüzü değişir) Evet… Mesela babam her zaman beni yatmadan önce öperdi ve bana hikaye anlatırdı. Şimdi annem yapıyor ama aynı değil. Bir de babam bana bisiklet sürmeyi öğretiyordu, şimdi kimse öğretmiyor.
Danışman: Babanın yaptığı şeyleri özlüyorsun. Başka neler var?
Melis: (Düşünür) Babam beni okula bırakırdı bazen. Ve hafta sonları balık tutmaya giderdik. Bir de… (gözleri dolar) bilgisayarım bozulduğunda tamir ederdi. Geçen hafta bozuldu, annem ne yapacağını bilmedi.
Danışman: Demek babanın günlük hayatınızda üstlendiği birçok rol vardı. Peki bu konuda ne yapabiliriz sence?
Melis: (Omuzlarını silker) Bilmiyorum.
Danışman: Bazı şeyleri farklı şekillerde yapmayı düşünebiliriz. Belki başka kişiler bazı rolleri üstlenebilir veya bazı şeyleri farklı şekillerde yapmayı öğrenebilirsiniz. Örneğin, annenle bisiklet sürmeyi öğrenmek için bir plan yapabilir misiniz? Ya da belki başka bir aile üyesi veya bir arkadaşının ebeveyni yardımcı olabilir?
Melis: (Düşünür) Dayım var. O öğretebilir belki. Bir keresinde söylemişti zaten yardım edebileceğini.
Danışman: Bu harika bir fikir. Dayından yardım istemek ister misin?
Melis: (Başını sallar) Evet, annemle konuşurum bu konuda.
Danışman: Peki ya bilgisayar tamiri gibi teknik işler? Bu konuda kim yardımcı olabilir?
Melis: (Düşünür) Belki annemin iş arkadaşı Murat amca. O bilgisayarlardan anlıyor. Geçen hafta bize yemeğe gelmişti.
Danışman: Harika. Şimdi seninle bir etkinlik yapmak istiyorum. Buna “Değişen Roller” diyoruz.
[Danışman büyük bir kağıt çıkarır ve ortadan ikiye böler.]
Danışman: Bu kağıdın bir tarafına, babanın eskiden yaptığı ve şimdi başkalarının yapması gereken şeyleri yazalım. Diğer tarafına ise, bu şeyleri kimin yapabileceğini yazacağız. Sen söyle, ben yazayım.
Melis: (Düşünür) Tamam. İlk önce bisiklet sürmeyi öğretmek.
Danışman: (Yazar) Evet, bisiklet sürmeyi öğretmek. Başka?
Melis: Hikaye okumak yatmadan önce.
Danışman: (Yazar) Evet, hikaye okumak.
Melis: Okul projelerinde yardım etmek. Babam çok iyi yardım ederdi ödevlerime.
Danışman: (Yazar) Okul projelerinde yardım etmek.
Melis: Parkta oynamak ve balık tutmaya götürmek. Bir de pikniğe götürürdü bizi.
Danışman: (Yazar) Parkta oynamak, balık tutmaya ve pikniğe götürmek.
Melis: (Biraz düşünür) Tamirat işleri – bilgisayar, elektrik falan. Bir de bazen arabayı tamir ederdi.
[Liste böyle devam eder. Sonunda babanın en az 10-12 rolü listelenmiştir.]
Danışman: Harika, şimdi bu rolleri kimin üstlenebileceğini düşünelim. Bisiklet sürmeyi kim öğretebilir?
Melis: (Biraz daha kendinden emin) Dayım Ahmet.
Danışman: (Yazar) Dayın Ahmet. Peki hikaye okuma?
Melis: (Düşünür) Annem yapabilir. Zaten başladı bile. Ama babamın sesi gibi komik sesler yapamıyor.
Danışman: (Yazar) Annen. Belki zamanla o da komik sesler yapmayı öğrenebilir. Okul projelerinde kim yardımcı olabilir?
Melis: (Düşünür) Annem bazılarında yardımcı olabilir. Bir de öğretmenim dedi ki, öğle araları ona gelebilirmişim yardım için.
Danışman: (Yazar) Annen ve öğretmenin. Park, balık tutma ve piknik için?
Melis: (Biraz üzülür) Balık tutmayı kimse bilmiyor ailemizde. Ama belki annem ve dayım birlikte götürebilirler beni parka ve pikniğe.
Danışman: (Yazar) Annen ve dayın. Balık tutma için belki…
Melis: (Araya girer) Aslında dayımın bir arkadaşı var, o da balık tutuyor. Belki onunla gidebiliriz. Ya da artık balık tutmak zorunda değiliz, başka şeyler yapabiliriz.
Danışman: (Takdir ederek) Bu çok olgun bir düşünce, Melis. Bazen yeni aktiviteler bulmak da bir çözüm olabilir. Tamirat işleri için kim yardımcı olabilir?
[Liste tamamlanır. Roller annesine, dayısına, öğretmenine, komşularına, annesinin arkadaşlarına ve arkadaşlarının ailelerine dağıtılmıştır.]
Danışman: Gördüğün gibi, babanın yaptığı şeylerin çoğunu başka insanlar da yapabilir veya yeni yollar bulabilirsiniz. Bu babana olan özlemini azaltmaz, ama yeni bir düzene alışmana yardımcı olabilir.
Melis: (Listeye bakarak) Annem çok şey yapmak zorunda kalacak burada.
Danışman: Evet, annen birçok rolü üstlenmek durumunda. Bu kolay olmayabilir.
Melis: (Düşünceli) Annem çok yoruluyor artık. Hem çalışıyor hem benimle ilgileniyor. Eskiden babam ve annem iş bölümü yaparlardı.
Danışman: Annen için endişeleniyorsun, değil mi?
Melis: (Başını sallar) Evet. Bazen ağlarken görüyorum onu. Bir de geç saatlere kadar çalışıyor. Dün gece uyuyakalmış koltukta, üstünü ben örttüm.
Danışman: Annenin hem üzgün hem de yorgun olduğunu fark etmişsin. Bu durumda sen neler yapıyorsun?
Melis: (Hafifçe gülümser) Ona sarılıyorum. Bazen çay yapıyorum. Geçen gün odamı kendim topladım, annem çok şaşırdı. Bir de bulaşıkları diziyorum makinaya.
Danışman: (Takdir ederek) Bu çok düşünceli ve olgun bir davranış, Melis. Annenin yükünü hafifletmek için küçük şeyler yapman çok değerli. 9 yaşında bir çocuk için oldukça sorumluluk sahibi davranıyorsun.
Melis: (Biraz çekingen) Bazen büyümüş gibi hissediyorum. Babam öldükten sonra her şey değişti.
Danışman: Evet, büyük bir değişim yaşadınız. Bazen çocuklar böyle durumlarda daha erken olgunlaşabilirler. Ama senin de bir çocuk olduğunu ve kendi ihtiyaçların olduğunu unutmamamız gerekiyor. Peki sen kendine nasıl vakit ayırıyorsun?
Melis: (Şaşkın) Ben mi?
Danışman: Evet, senin de kendi ihtiyaçların var. Keyif aldığın, rahatladığın şeyler neler?
Melis: (Düşünür) Kitap okumayı seviyorum. Bir de resim yapmayı. Minnoş’la oynamak da beni mutlu ediyor. Bir de… (biraz utanarak) bazen babamın eşyalarını kokluyorum, onun koltuğuna oturuyorum.
Danışman: Bunların hepsi çok doğal ve sağlıklı yöntemler. Babanın eşyalarıyla bağlantı kurmak seni nasıl hissettiriyor?
Melis: (Yavaşça) Sanki yanımdaymış gibi. Parfümünü hala hissedebiliyorum bazen. Yastığı hala onun gibi kokuyor.
Danışman: Bu bağlantıyı sürdürmek çok doğal. Bu aktivitelere zaman ayırmak senin için önemli. Bazen üzgün olduğumuzda, sevdiğimiz şeyleri yapmayı unutabiliriz. Ama bu aktiviteler bize güç verir.
[Danışman Melis’e “Benim Zamanım” adlı bir çizelge hazırlamayı önerir.]
Danışman: Bu çizelgeyi göstermek istiyorum sana. Adı “Benim Zamanım”. Bu çizelgeye her gün kendine ayırdığın özel zamanı yazabilirsin. Haftanın her günü için bir kutu var.
Melis: (Çizelgeyi inceler) Ne yazacağız buraya?
Danışman: Her gün en az 30 dakika sevdiğin bir aktiviteye zaman ayırmayı hedefleyebilir misin? Örneğin, Pazartesi: kitap okuma, Salı: resim yapma, Çarşamba: Minnoş’la oynama gibi…
Melis: (Düşünürken) 30 dakika yeterli mi? Bazen saatlerce kitap okuyorum.
Danışman: (Gülümser) Elbette daha uzun süre olabilir! Bu minimum süre. Önemli olan, her gün kendin için özel bir zaman ayırman.
Melis: (Çizelgeyi doldururken) Pazartesi kitap okuma… Salı resim yapma… Çarşamba arkadaşlarımla oynama…
Danışman: Harika gidiyor. Hafta sonları ne yapmak istersin?
Melis: (Düşünür) Cumartesi belki dayımla bisiklet sürmeyi öğrenmeye başlayabilirim. Pazar günü de… (duraklar) bilmiyorum, belki annemle bir şeyler pişirebiliriz. Babam pazar günleri hep pancake yapardı.
Danışman: Bunlar harika fikirler. Annenle birlikte pancake yapmak, hem güzel bir anıyı yaşatmanın hem de yeni bir gelenek oluşturmanın bir yolu olabilir.
Melis: (Çizelgeyi incelerken) Sanırım yapabilirim. Annem de böyle bir şey yapabilir mi?
Danışman: (Gülümser) Bu harika bir öneri! Evet, annen de kendine özel zaman ayırabilir. Belki ona da benzer bir çizelge verebiliriz.
Melis: (Heyecanla) Evet! Birlikte doldurabiliriz. Annem hep çalışıyor, hiç dinlenmiyor.
Danışman: (Anne için de bir çizelge hazırlar) İşte bu da annen için. Belki akşam birlikte doldurabilirsiniz.
Melis: (Çizelgeleri alır) Teşekkür ederim. Annem de bunu yaparsa, ikimize de daha iyi gelir, değil mi?
Danışman: Kesinlikle öyle. İkinizin de kendine zaman ayırması çok önemli. Ayrıca, birlikte vakit geçirmek için de plan yapabilirsiniz. Belki haftada bir “anne-kız günü” olabilir?
Melis: (Gözleri parlar) Evet! Mesela her cumartesi öğleden sonra! Alışverişe gidebiliriz veya film izleyebiliriz!
Danışman: Bu harika bir fikir! Bunu da çizelgeye ekleyelim mi?
[Danışman ve Melis çizelgeye “Anne-Kız Günü” eklerler.]
Danışman: Şimdi, konuştuğumuz her şeyi bir düşünelim. Bugün babanın yokluğunda hayatınızdaki değişiklikleri ve bunlara nasıl uyum sağlayabileceğinizi konuştuk. Nasıl hissediyorsun bu konuşmadan sonra?
Melis: (Düşünceli) Biraz daha… umutlu sanırım. Sanki her şey sonsuza kadar kötü olmayacakmış gibi. Ama bazen hala çok zor geliyor.
Danışman: Evet, bu normal. Bazen iyi günler, bazen zor günler olacak. Ama bugün çok önemli adımlar attın. Babanın yokluğunda hayatın değişti ve yeni bir düzen oluşturmaya çalışıyorsun. Bu zor bir süreç, ama çok iyi ilerliyorsun.
Melis: (Düşünceli) Bazen hala çok zor geliyor. Ama eskisi kadar korkunç değil.
Danışman: Duygularındaki bu değişimi fark etmen çok önemli. Zamanla, iyi ve kötü günler olacak. Ama yavaş yavaş yeni bir hayat düzeni kuruyorsun.
Melis: (Çizelgeye bakarak) Bu hafta mezarlığa gittikten sonra anneme bisiklet konusunu soracağım. Dayımı da davet edelim bir akşam yemeğine, o zaman konuşabiliriz.
Danışman: Bu harika bir plan. Çok olgun ve pratik düşünüyorsun. Gelecek hafta son görüşmemiz olacak. O zamana kadar bu planları uygulamaya başlayabilirsin.
Melis: (Biraz hüzünlenir) Son görüşme mi? Bir daha hiç gelmeyecek miyim?
Danışman: Bu planlanan dört seanslık sürecin son oturumu olacak. Ama bu, gerekirse ileride tekrar görüşemeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Annen isterse, arada bir kontrol seansları için gelebilirsiniz.
Melis: (Rahatlar) Tamam, iyi. Çünkü sizinle konuşmak bana çok iyi geliyor.
Danışman: Benim için de seninle çalışmak çok değerli, Melis. Şimdi annene bugün konuştuklarımızdan bahsetmek ister misin?
Melis: (Başını sallar) Evet, özellikle çizelgelerimizi göstermek istiyorum ona.
Danışman: Harika. Haydi gidip annene anlatalım.
[Melis ve danışman bekleme odasına giderler. Melis hevesle annesine çizelgeleri gösterir.]
Anne: (Çizelgeleri inceleyerek) Bunlar harika fikirler! Benim için de düşünmeniz çok tatlı.
Danışman: (Gülümser) Bu tamamen Melis’in fikri. Sizin de kendinize zaman ayırmanızın önemli olduğunu düşündü.
Anne: (Melis’e sarılır) Teşekkür ederim canım. Haklısın, ben de biraz daha kendime zaman ayırmalıyım.
Melis: (Annesine) Dayımla konuşabilir miyiz bisiklet konusunda? Bana öğretebilir belki?
Anne: (Düşünür) Bu çok iyi bir fikir. Bu akşam arayalım onu, belki hafta sonu gelebilir.
Danışman: (Vedalaşırken) Harika ilerleme kaydediyorsunuz. Gelecek hafta görüşmek üzere.
*[Melis vedalaşırken, önceki seanslara göre daha kararlı ve umutlu görünmektedir. Artık geleceğe dair planları vardır.]*dini nasıl hissettiğini söylüyor, ben de ona.
Danışman: (Onaylayarak) Duygularınızı paylaşmak çok sağlıklı bir yöntem. Bu hafta başka neler oldu?
Melis: (Canlanır) Okula her gün gittim! Ve teneffüste Elif’le oynadım. Bir de… (biraz duraksayarak) anneme mezarlığa gitmek istediğimi söyledim.
Danışman: (İlgiyle) Mezarlığa gitmek istediğini söylemişsin. Annen ne dedi?
Melis: Bu hafta sonu gideceğiz. Biraz korkuyorum ama görmek istiyorum.
Danışman: Korkmak çok doğal, yeni bir deneyim olacak senin için. Mezarlık ziyaretinin nasıl olacağını biraz konuşmak ister misin?
Melis: (Başını sallar) Evet, lütfen. Nasıl bir yer? Ne yapacağız orada?
Danışman: (Sakin bir sesle) Mezarlıklar genellikle sessiz ve huzurlu yerlerdir. Babanın mezarı, onun için yapılmış özel bir yerdir. Orada bir taş vardır ve babanın adı yazılıdır. İnsanlar sevdiklerini hatırlamak için oraya gider, çiçek bırakır, konuşabilir veya dua edebilir.
Melis: (Merakla) Babamla konuşabilir miyim orada?
Danışman: Elbette konuşabilirsin. Bazı insanlar sevdikleriyle mezarları başında konuştuklarında kendilerini daha iyi hissederler. Ne söylemek isterdin ona?
Melis: (Düşünür) Onu özlediğimi… Ve okulda neler yaptığımı…
Danışman: Bunları ona söylemek çok güzel olacak. Bugün seninle babanın olmadığı bir hayata nasıl uyum sağlayabileceğimiz hakkında konuşmak istiyorum. Evde veya okulda, babanın yokluğunda zorlandığın şeyler var mı?
Melis: (Yüzü değişir) Evet… Babam her zaman beni yatmadan önce öperdi. Şimdi annem yapıyor ama aynı değil. Bir de babam bana bisiklet sürmeyi öğretiyordu, şimdi kimse öğretmiyor.
Danışman: Babanın yaptığı şeyleri özlüyorsun. Peki bu konuda ne yapabiliriz sence?
Melis: (Omuzlarını silker) Bilmiyorum.
Danışman: Bazı şeyleri farklı şekillerde yapmayı düşünebiliriz. Örneğin, annenle bisiklet sürmeyi öğrenmek için bir plan yapabilir misiniz? Ya da belki başka bir aile üyesi veya bir arkadaşının ebeveyni yardımcı olabilir?
Melis: (Düşünür) Dayım var. O öğretebilir belki.
Danışman: Bu harika bir fikir. Dayından yardım istemek ister misin?
Melis: (Başını sallar) Annemle konuşurum.
Danışman: Harika. Şimdi seninle bir etkinlik yapmak istiyorum. Buna “Değişen Roller” diyoruz.
[Danışman büyük bir kağıt çıkarır ve ortadan ikiye böler.]
Danışman: Bu kağıdın bir tarafına, babanın eskiden yaptığı ve şimdi başkalarının yapması gereken şeyleri yazalım. Diğer tarafına ise, bu şeyleri kimin yapabileceğini yazacağız.
[Melis ve danışman birlikte listeyi oluştururlar. Liste şunları içerir: bisiklet sürmeyi öğretmek, hikaye okumak, okul projelerinde yardım etmek, parkta oynamak, tamirat işleri, vb.]
Melis: (Listeye bakarak) Bunların hepsini babam yapardı.
Danışman: Evet, baban birçok şey yapıyordu. Şimdi bunları kimler yapabilir, düşünelim.
[Listeyi tamamlarlar. Bazı görevler annesine, bazıları dayısına, bazıları öğretmenine, bazıları ise arkadaşlarının ailelerine atanır.]
Danışman: Gördüğün gibi, babanın yaptığı şeylerin çoğunu başka insanlar da yapabilir. Bu babana olan özlemini azaltmaz, ama yeni bir düzene alışmana yardımcı olabilir.
Melis: (Düşünceli) Annem çok yoruluyor artık. Hem çalışıyor hem benimle ilgileniyor.
Danışman: Annen için endişeleniyorsun, değil mi?
Melis: (Başını sallar) Bazen ağlarken görüyorum onu. Bir de geç saatlere kadar çalışıyor.
Danışman: Annenin hem üzgün hem de yorgun olduğunu fark etmişsin. Bu durumda sen neler yapıyorsun?
Melis: (Hafifçe gülümser) Ona sarılıyorum. Bazen çay yapıyorum. Geçen gün odamı kendim topladım, annem çok şaşırdı.
Danışman: (Takdir ederek) Bu çok düşünceli ve olgun bir davranış, Melis. Annenin yükünü hafifletmek için küçük şeyler yapman çok değerli. Peki sen kendine nasıl vakit ayırıyorsun?
Melis: (Şaşkın) Ben mi?
Danışman: Evet, senin de kendi ihtiyaçların var. Keyif aldığın, rahatladığın şeyler neler?
Melis: (Düşünür) Kitap okumayı seviyorum. Bir de resim yapmayı. Minnoş’la oynamak da beni mutlu ediyor.
Danışman: Bu aktivitelere zaman ayırmak senin için önemli. Bazen üzgün olduğumuzda, sevdiğimiz şeyleri yapmayı unutabiliriz. Ama bu aktiviteler bize güç verir.
[Danışman Melis’e “Benim Zamanım” adlı bir çizelge hazırlamayı önerir.]
Danışman: Bu çizelgeye her gün kendine ayırdığın özel zamanı yazabilirsin. Her gün en az 30 dakika sevdiğin bir aktiviteye zaman ayırmayı hedefleyebilir misin?
Melis: (Çizelgeyi incelerken) Sanırım yapabilirim. Annem de böyle bir şey yapabilir mi?
Danışman: (Gülümser) Bu harika bir öneri! Evet, annen de kendine özel zaman ayırabilir. Belki ona da benzer bir çizelge verebiliriz.
Melis: (Heyecanla) Evet! Birlikte doldurabiliriz.
[Danışman, anne için de bir çizelge hazırlar ve Melis’e verir.]
Danışman: (Seans sonuna doğru) Bugün çok önemli konular hakkında konuştuk, Melis. Babanın yokluğunda hayatın değişti ve yeni bir düzen oluşturmaya çalışıyorsun. Bu zor bir süreç, ama çok iyi ilerliyorsun.
Melis: (Düşünceli) Bazen hala çok zor geliyor. Ama eskisi kadar korkunç değil.
Danışman: Duygularındaki bu değişimi fark etmen çok önemli. Zamanla, iyi ve kötü günler olacak. Ama yavaş yavaş yeni bir hayat düzeni kuruyorsun.
Melis: (Çizelgeye bakarak) Bu hafta mezarlığa gittikten sonra anneme bisiklet konusunu soracağım.
Danışman: Bu harika bir plan. Mezarlık ziyaretinden sonra, gelecek hafta nasıl geçtiğini konuşabiliriz.
[Melis vedalaşırken, önceki seanslara göre daha kararlı ve umutlu görünmektedir.]
4. Oturum: Ölen Kişiyle Duygusal Bağı Yeniden Konumlandırmak ve Yaşama Devam Etmek (Worden’ın 4. Görevi)
[Melis son oturuma annesiyle birlikte gelir. Danışman bekleme salonuna girdiğinde, önceki seanslara göre belirgin bir değişim fark eder. Melis daha dik oturmakta, gözleri daha canlı görünmektedir. Annesine bir şeyler anlatırken heyecanlı el hareketleri yapmaktadır. İkisi de danışmanı görünce gülümserler.]
Danışman: (Sıcak bir gülümsemeyle) Merhaba Elif Hanım, merhaba Melis. Bugün ikiniz de çok iyi görünüyorsunuz.
Anne: (Gülümser) Teşekkürler. Gerçekten de daha iyi hissediyoruz, değil mi Melis?
Melis: (Başını enerjik bir şekilde sallar) Evet! Size anlatacak çok şeyim var.
Danışman: (İlgiyle) Bunu duymak harika. Son görüşmemizden bu yana neler olduğunu merak ediyorum.
Melis: (Heyecanla) Dayımla bisiklete başladık! Ve mezarlığa gittik! Bir de… (Çantasını açar) Size bir şey getirdim.
[Melis çantasından küçük bir kutu çıkarır.]
Danışman: (Oturarak) Bugün Melis’le son oturumumuzu yapacağız. Seans sonunda sizinle de konuşmak isterim, Elif Hanım.
Anne: (Başını sallar) Tabii ki. Ben burada bekleyeceğim.
[Danışman ve Melis terapi odasına girerler. Melis elindeki kutuyu sıkıca tutmaktadır.]
Danışman: (Sıcak bir gülümsemeyle) Merhaba Melis. Son oturumumuza hoş geldin. Bugün nasılsın?
Melis: (Gülümser) İyiyim. Bugün size bir şey getirdim. (Kutuyu uzatır) Bu babamın mezarından aldığım bir taş. Orada çok güzel taşlar vardı.
Danışman: (Taşı alarak) Ne kadar güzel bir taş. Demek mezarlığa gittiniz.
Melis: (Başını sallar) Evet, geçen hafta sonu. Önce çok korktum ama sonra güzeldi. Babamın adını gördüm taşta. Annemle çiçek koyduk ve biraz konuştuk onunla.
Danışman: Mezarlık ziyareti nasıl bir deneyimdi senin için?
Melis: (Düşünceli) Önce çok üzüldüm, ağladım. Ama sonra… bilmiyorum, babamın gerçekten orada olduğunu görmek garip bir şekilde iyi geldi. Artık her hafta gideceğiz.
Danışman: Mezarlık ziyaretinin sana iyi geldiğini duymak güzel. Babanla bağını farklı bir şekilde sürdürmenin bir yolu olabilir bu.
Melis: (Heyecanla) Bir de dayımla bisiklete başladık! Hafta içi iki kez geldi ve bana öğretiyor. Neredeyse tek başıma sürebiliyorum. (Kollarını açarak gösterir) Dayım bisikleti arkadan tutuyor ama bazen bırakıyor ve ben dengede kalabiliyorum.
Danışman: (Gülümser) Bu harika bir haber! Son görüşmemizde konuştuğumuz planları uygulamışsın.
Melis: (Gururla) Evet, annemle listeyi konuştuk. Hatta listeyi buzdolabına astık. Dayım bisiklete yardım edecek. Annemin bir arkadaşı bana yüzme öğretecek, babam yüzmeyi çok severdi. Bir de annem hikaye okuma saatimizi yeniden başlattı.
Danışman: Çok etkilendim, Melis. Gerçekten harika adımlar atmışsınız.
Melis: (Biraz utanarak) Bir de… annem ve ben her akşam “Teşekkür Vakti” yapıyoruz. Her birimiz o gün için teşekkür ettiğimiz üç şey söylüyoruz. Ben genelde Minnoş’a, kitaplarıma ve anneme teşekkür ediyorum.
Danışman: Bu çok güzel bir alışkanlık. Bu değişiklikleri hayatına katmak nasıl hissettiriyor seni?
Melis: (Düşünür) Daha iyi. Babamı hala çok özlüyorum ama artık her şey bitmemiş gibi. Yeni şeyler yapabiliyorum. Bazen yine çok üzülüyorum, ama eskisi kadar sık değil.
Danışman: Bu çok güzel bir farkındalık, Melis. Bugün son oturumumuzda, babanla olan bağını nasıl sürdürebileceğin ve aynı zamanda hayatına nasıl devam edebileceğin hakkında konuşmak istiyorum.
Melis: (Kafası karışmış) Nasıl yani?
Danışman: Babanı kaybettin, ama onunla olan bağın hala devam ediyor, sadece farklı bir şekilde. Onun anılarını, sana öğrettiklerini, paylaştığınız değerleri hep yanında taşıyabilirsin. Aynı zamanda, yeni deneyimler yaşamaya, büyümeye ve gelişmeye devam edebilirsin.
Melis: (Düşünceli) Babam benim büyüdüğümü göremeyecek… Bu düşünce beni çok üzüyor bazen.
Danışman: (Nazikçe) Evet, bu düşünce üzücü. Fiziksel olarak seninle birlikte olamayacak. Bu üzücü bir gerçek. Ama onun sana öğrettikleri ve seninle paylaştığı sevgi her zaman seninle olacak.
Melis: (Yavaşça) Annem, babamın her zaman kalbimizde yaşayacağını söylüyor. Gerçekten öyle mi?
Danışman: Ne düşünüyorsun bu konuda? Babanın anıları sende nasıl yaşıyor?
Melis: (Elini göğsüne koyar) Onu düşündüğümde burada bir sıcaklık hissediyorum. Ve bazen onun sesini hatırlıyorum. Bana söylediği şeyleri.
Danışman: İşte bu, babanın sende yaşamaya devam etmesinin bir yolu. Bazı insanlar buna “duygusal miras” der – sevdiklerimizin bize bıraktığı değerler, öğretiler ve sevgi.
[Danışman “Anı Kutusu” adlı bir etkinlik için malzemeler çıkarır.]
Danışman: Şimdi seninle özel bir kutu hazırlayacağız. Bu, babanla ilgili özel anıları saklayacağın bir kutu olacak.
Melis: (İlgiyle) Nasıl bir kutu?
Danışman: İşte bu kutuyu istediğin gibi süsleyebilirsin. İçine babanla ilgili fotoğraflar, özel eşyalar, mektuplar koyabilirsin. Bu kutu, babanla olan bağını temsil edecek ve büyüdükçe, içine yeni anılar da ekleyebilirsin.
[Melis kutuyu süslemeye başlar. Babasının en sevdiği renk olan maviyi kullanır ve üzerine kelebekler, yıldızlar çizer. Arada bir anılarını paylaşır.]
Melis: (Kutuyu süslerken) Babamın cüzdanından bir fotoğraf aldım, onu koyabilirim. Bir de bana yazdığı doğum günü kartı var.
Danışman: Bunlar kutu için mükemmel eşyalar. Başka neler koymak istersin?
Melis: (Düşünür) Babamın bir şalı var, çok büyük ama belki bir parçasını kesebiliriz. Bir de bana öğrettiği şarkının sözlerini yazabilirim.
Danışman: Bunların hepsi harika fikirler. Bu kutu, babana özlem duyduğunda veya onunla bir şey paylaşmak istediğinde açabileceğin özel bir yer olacak.
Melis: (Kutuyu süslemeye devam ederken) Babam hasta olduğumda hep bana şarkı söylerdi. Bazen o şarkıyı duyunca ağlıyorum.
Danışman: O şarkılar artık senin için özel bir anlam taşıyor. Bazen ağlamana neden olabilirler, ama aynı zamanda babana olan sevgini hatırlatırlar.
Melis: (Biraz gülümser) Evet, artık şarkıyı duyunca hem ağlıyorum hem gülümsüyorum. Karışık duygular, değil mi?
Danışman: (Takdir ederek) Evet, tam olarak öyle! Karışık duygular yaşamak çok normal, özellikle sevdiğimiz birini kaybettikten sonra. Bu, babana olan sevginin ve özleminin bir göstergesi.
[Melis kutuyu tamamladıktan sonra, danışman bir kağıt çıkarır.]
Danışman: Şimdi seninle “Babamdan Öğrendiklerim” listesi yapalım. Baban sana hangi önemli şeyleri öğretti veya gösterdi?
Melis: (Düşünür ve listeye yazmaya başlar)
1. Cesur olmayı – korkunca bile denemek
2. Bisiklet sürmeyi (yarım kaldı ama öğreneceğim)
3. Gülmeyi – babam hep şakalar yapardı
4. Yardım etmeyi – o herkese yardım ederdi
5. Hayvanları sevmeyi – Minnoş’u o getirdi
6. Dürüst olmayı – bir kez yalan söylemiştim, bana kızmadı ama doğruyu söylemenin önemini anlattı
7. Müziği sevmeyi – hep birlikte şarkı söylerdik
Danışman: Bu harika bir liste, Melis. Baban sana çok değerli şeyler öğretmiş. Bu öğrendiklerini hayatında nasıl yaşatabilirsin?
Melis: (Listeye bakarak) Bunları yapmaya devam edebilirim. Cesaretli olabilirim, insanlara yardım edebilirim, gülümseyebilirim… Hayvanlara iyi davranabilirim.
Danışman: Evet, tam olarak öyle! Babanın sana öğrettiklerini yaşatarak, onunla olan bağını sürdürebilirsin. Bu değerleri yaşattıkça, bir anlamda babana benzeyen yönlerin de olacak.
Melis: (Gözleri parlar) Gerçekten mi? Benzer yönlerimiz olabilir mi?
Danışman: Elbette olabilir. Zaten bazı özellikleri ondan almış olabilirsin – belki gülme şeklin, belki yardımseverliğin… Ve babandan öğrendiğin değerleri uyguladıkça, bu benzerlikler daha da artabilir.
Melis: (Düşünceli) Annem bazen “Tıpkı baban gibi gülüyorsun” diyor. Bu hoşuma gidiyor.
Danışman: İşte bu, babanın sende yaşamaya devam ettiğinin bir göstergesi. Şimdi bir de geleceğe bakalım. Önümüzdeki yıl için üç dilek yapsan, bunlar ne olurdu?
Melis: (Düşünür) Bisikleti tam öğrenmek istiyorum. Annemin daha çok gülümsemesini istiyorum. Bir de… belki bir kardeşim olsa güzel olurdu, ama bu mümkün değil artık.
Danışman: (Anlayışla) Evet, bazı dilekler artık mümkün olmayabilir ve bunu kabul etmek zor. Ama bisikleti öğrenmek ve annenin daha mutlu olması için çalışabilirsin. Başka hayallerin var mı gelecek için?
Melis: (Canlanır) Büyüyünce veteriner olmak istiyorum. Babam da hayvanları çok severdi, beni hep hayvanat bahçesine götürürdü. Bir de kedileri çok severdi.
Danışman: Bu harika bir hayal! Babanın sevdiği bir şeyi senin de sevmen ve bunu mesleğe dönüştürmek istemen çok anlamlı.
Melis: (Heyecanlanır) Bir de okuldaki öğretmenim, yazılarımı çok beğeniyor. Belki bir gün babam hakkında bir kitap yazabilirim. Onun nasıl biri olduğunu, neler yaptığını anlatırım.
Danışman: Bu muhteşem bir fikir, Melis. Babanın anısını yaşatmanın çok özel bir yolu olabilir.
[Danışman son olarak “Gelecek Mektubu” etkinliğini sunar.]
Danışman: Şimdi senden bir yıl sonraki Melis’e bir mektup yazmanı istiyorum. Bu mektupta, nasıl biri olmak istediğini, neler yapmak istediğini yazabilirsin.
Melis: (Biraz şaşkın) Kendime mi yazacağım?
Danışman: Evet, bir yıl sonraki kendine. Bu, gelecek için hedefler belirlemene ve umutlarını ifade etmene yardımcı olabilir.
[Melis düşünmeye başlar ve sonra yazmaya koyulur. Yazarken bazen duraksar, bazen gülümser.]
Melis: (Yazarken) Sevgili Gelecekteki Melis, umarım bisikleti tam öğrenmişsindir…
[Melis mektubu tamamlar ve danışmanla paylaşır. Mektupta daha mutlu, bisiklet sürebilen, annesiyle güzel vakit geçiren, okulda başarılı olan ve hayvanlarla ilgilenen bir Melis’ten bahseder. Ayrıca babasını hala özlediğini ama artık daha iyi hissettiğini yazar.]
Danışman: (Mektubu okuduktan sonra) Bu çok güzel bir mektup, Melis. Geleceğe umutla baktığını görebiliyorum. Baban her zaman kalbinde özel bir yere sahip olacak, ama aynı zamanda kendi hayatını yaşamaya devam edeceksin.
Melis: (Düşünceli) Babamı hiç unutmayacağım. Ama artık her gün ağlamıyorum. Bu normal mi?
Danışman: Tabii ki normal. Bu iyileşme sürecinin bir parçası. Zamanla acı daha az keskin olacak ve güzel anılar daha çok öne çıkacak. Buna “iyileşme” diyoruz.
Melis: (Başını sallar) Annem de öyle diyor. Acının geçmeyeceğini ama zamanla daha kolay olacağını söylüyor. Bazen suçlu hissediyorum çünkü eskisi kadar ağlamıyorum. Babamı unutuyormuşum gibi geliyor.
Danışman: Bu çok yaygın bir duygu, Melis. Ama daha az ağlamak, babanı daha az sevdiğin veya unuttuğun anlamına gelmiyor. Sadece acıyla yaşamayı öğreniyorsun. Ve babana olan sevgin farklı şekillerde devam ediyor – anılarda, değerlerde, senin kişiliğinin bir parçası olarak.
Melis: (Rahatlamış görünür) Teşekkür ederim. Bu beni daha iyi hissettirdi.
Danışman: Bu son dört hafta boyunca seninle çalışmak benim için bir ayrıcalıktı, Melis. İlk geldiğinde ve şimdi arasında büyük bir fark görüyorum.
Melis: (Gülümser) Ben de fark ediyorum. Eskiden sürekli ağlıyordum, şimdi bazen gülümseyebiliyorum. Annemle daha çok konuşuyoruz. Ve yeni şeyler deniyorum.
Danışman: Bu harika bir ilerleme. Babana olan özlemini hiçbir şey tamamen gideremez, ama zamanla bu acıyla birlikte yaşamayı ve mutlu bir hayat sürmeyi öğreniyorsun. Bu çok cesurca.
Melis: (Biraz endişeli) Ama artık görüşmeyecek miyiz? Ya yine kötü hissedersem?
Danışman: Bu planlanan dört oturumun sonuncusu, ama bu kapıların kapandığı anlamına gelmiyor. Annenle konuşacağım ve ihtiyaç duyarsanız, ara sıra “tazeleme” oturumları yapabiliriz. Ayrıca, son olarak, bir “cesaret taşı” vermek istiyorum sana. (Renkli, parlak bir taş uzatır) Bu taşı ne zaman üzgün, korkmuş veya yalnız hissedersen tutabilirsin. Sana gücünü ve cesaretini hatırlatacak.
Melis: (Taşı alıp inceler) Çok güzel, teşekkür ederim. Bunu anı kutuma koyacağım.
Danışman: (Samimi bir şekilde) Melis, yaşadığın kayıp çok büyük ve bununla başa çıkmak kolay değil. Ama gösterdiğin cesaret ve güç gerçekten etkileyici. İlerleyen günlerde daha iyi ve daha zor zamanlar olabilir, ama şunu bilmeni istiyorum: Duygularını ifade etmek ve yardım istemek her zaman iyi bir şey. Ve babanın anısı her zaman seninle olacak.
Melis: (Anı kutusunu ve cesaret taşını alarak) Teşekkür ederim, Ayşe Hanım. Sizinle konuşmak bana çok iyi geldi. Kendimi daha güçlü hissediyorum artık.
Danışman: Bu süreçte çok olgunlaştın, Melis. Şimdi annenle de biraz konuşmak istiyorum. Benimle vedalaşmak ister misin?
Melis: (Danışmana sarılır) Teşekkür ederim her şey için.
[Melis ve danışman bekleme odasına giderler. Anne kızının elinde anı kutusunu ve cesaret taşını görünce gülümser.]
Anne: (Merak eder) Bunlar ne canım?
Melis: (Gururla gösterir) Bu benim anı kutum. İçine babamla ilgili özel şeyler koyacağım. Bu da cesaret taşım. Ayşe Hanım verdi.
Danışman: Elif Hanım, biraz konuşabilir miyiz? Melis dışarıda bekleyebilir mi?
Anne: Tabii ki. Melis, biraz koridorda bekler misin? Kitabını yanına almayı unutma.
[Melis odadan çıkar. Anne ve danışman baş başa kalırlar.]
Danışman: Melis’te gerçekten büyük bir ilerleme görüyorum. İlk geldiğinde neredeyse hiç konuşmuyordu, şimdi ise duygularını daha rahat ifade edebiliyor ve geleceğe dair planlar yapabiliyor.
Anne: (Duygusal) Evet, evde de büyük değişiklikler var. Artık daha açık konuşabiliyoruz. Duygu kutusu ikimize de çok yardımcı oldu. Ve artık mezarlığa birlikte gidiyoruz, bu da sanırım ikimize de iyi geliyor.
Danışman: Bu çok değerli. Worden’ın Yas Görevleri Modeli’ne göre çalıştık Melis’le. İlk olarak kaybın gerçekliğini kabul etmeye, sonra yas acısını işlemeye, ardından babasının olmadığı bir dünyaya uyum sağlamaya ve son olarak da babasıyla olan duygusal bağını yeniden konumlandırmaya odaklandık. Melis bu görevlerde çok iyi ilerledi, ancak yas süreci doğrusal değildir. Zaman zaman zorluklar yaşayabilir, özellikle önemli günlerde – babasının doğum günü, ölüm yıldönümü, babalar günü gibi.
Anne: (Başını sallar) Evet, bunları düşünüyordum ben de. Ne yapabilirim bu özel günlerde?
Danışman: Bu günlerde özel ritüeller oluşturabilirsiniz. Belki babasının mezarını ziyaret edebilir, onun anısına bir şey yapabilir veya sevdiği bir yemeği pişirebilirsiniz. Önemli olan, bu günleri görmezden gelmek yerine, anlamlı bir şekilde anmak.
Anne: Bu iyi bir fikir. Belki her babalar gününde onun anısına bir ağaç dikebiliriz ya da hayır işi yapabiliriz.
Danışman: Bunlar çok güzel fikirler. Ayrıca, Melis’in kendi yas sürecinizi de görmeye ihtiyacı var. Duygularınızı ondan tamamen saklamak yerine, uygun şekilde paylaşmanız ikinize de iyi gelecektir.
Anne: (Gülümser) Evet, bunu öğrendim. Artık ondan saklanıp ağlamıyorum. Bazen birlikte ağlıyoruz, bazen birlikte gülüyoruz. Ve her akşam “Teşekkür Vakti” yapıyoruz – o gün için minnettarlık duyduğumuz üç şeyi paylaşıyoruz.
Danışman: Bu harika bir uygulama. Son olarak, Melis zaman zaman yeniden desteğe ihtiyaç duyabilir. Özellikle ergenlik döneminde, kimlik oluşumu sırasında babasının yokluğunu daha farklı şekillerde hissedebilir. Bu normal ve beklenen bir şey. Kapım her zaman açık, gerekirse yeniden görüşebiliriz.
Anne: (Rahatlamış) Çok teşekkür ederim. Yardımınız olmasaydı bu kadar iyi ilerleyemezdik.
Danışman: (Eli sıkarak) Melis ve siz çok güçlü bir ekip oldunuz. Bundan sonraki süreçte de birbirinize destek olarak ilerleyeceğinize eminim.
[Anne ve danışman birlikte Melis’in yanına giderler. Melis kitabından başını kaldırıp ikisine de gülümser.]
Danışman: (Son bir kez) Hoşça kal Melis. Seninle tanışmak ve çalışmak benim için bir ayrıcalıktı.
Melis: (Gülümser, gözlerinde artık umut ışıltısı vardır) Hoşça kalın Ayşe Hanım. Sizi özleyeceğim ama artık kendimi daha güçlü hissediyorum. Ve babamın anısı hep benimle olacak, kalbimde.
[Melis ve annesi vedalaşıp odadan çıkarlar. Melis artık ilk geldiği çocuk değildir. Yüzünde hala üzüntü izleri taşısa da, gözlerinde bir umut ışıltısı vardır. Annesiyle birlikte, yeni bir hayat kurmaya hazır görünmektedir.]
Prolonged Exposure (PE) Travma Tedavisi: Deprem Travması Detaylı Analiz
Prolonged Exposure (PE) Travma Tedavisi: Deprem Travması Detaylı Analiz
Vaka: Volkan, 23 yaşında, depremde yakınlarını kaybetmiş genç erkek
Değerlendirme ve Tedavi Öncesi Hazırlık
Kapsamlı İlk Değerlendirme: Çoklu Travma ve Kayıp (120 dakika)
İlk Karşılama ve Raport Oluşturma (15 dk):
• Terapist, rahatlatıcı ve güvenli bir ortam hazırlar. Odada keskin ışık yerine yumuşak aydınlatma kullanılır. Volkan’ın oturabileceği rahat bir koltuk sağlanır.
• Terapist: “Merhaba Volkan, buraya geldiğin için teşekkür ederim. Bugün seni tanımak, yaşadıklarını anlamak ve nasıl yardımcı olabileceğimizi belirlemek için konuşacağız. Öncelikle, şu an nasıl hissettiğini paylaşmak ister misin?”
• Volkan için su, çay gibi içecekler hazırlanır ve görüşme süresince istediği zaman ara verebileceği belirtilir.
• Amaç: Volkan’ın kendini güvende hissetmesini sağlamak, tedaviye başlamadan önce temel güven ilişkisini kurmak.
• Gerekçe: Travma mağdurları için güven duygusu tedavi etkinliğinin en önemli belirleyicilerinden biridir. İlk görüşmede kurulan raport, zorlu maruz bırakma çalışmaları sırasında hastanın terapiste güven duymasını sağlayacaktır.
Ayrıntılı Travma ve Kayıp Öyküsü (45 dk):
• Kronolojik değerlendirme yapılır. Deprem öncesi yaşamdan başlanır:
o “Depremden önce nerede yaşıyordun? Kimlerle yaşıyordun? Günlük rutinin nasıldı?”
o “Ailenle ilişkin nasıldı? Bir günün nasıl geçerdi?”
• Deprem anı detaylandırılır:
o “Deprem gecesi neredeydin? Saati hatırlıyor musun? İlk farkettiğin şey neydi?”
o “O anda kimlerle birlikteydin? Nerede bulunuyordun?”
o “Depremi hissettiğin anda aklından neler geçti? Vücudunda neler hissettin?”
o “Deprem sırasında ne yapabildin? Ne yapmaya çalıştın?”
• Deprem sonrası süreç:
o “Deprem durduktan hemen sonra ne oldu? Ne yaptın?”
o “Aile üyelerinin durumunu nasıl ve ne zaman öğrendin?”
o “Enkaz altında kaldın mı? Ne kadar süre kaldın? Kurtarılma sürecini anlatabilir misin?”
o “Aileni en son ne zaman gördün? Onlarla son etkileşiminin nasıl olduğunu hatırlıyor musun?”
• Kayıp deneyimi:
o “Ailenden kimleri kaybettin? Nasıl öğrendin?”
o “Cenazelere katılabildin mi? Bu süreç nasıl geçti?”
o “Kaybettikten sonra nerede ve kimlerle kaldın?”
• Volkan’dan alınan bilgiler:
o Annesi (48), babası (52) ve kardeşi (18) ile birlikte 5 katlı bir apartmanın 3. katında yaşıyormuş.
o Deprem gece 4:17’de olduğunda tüm aile evdeymiş.
o Volkan enkazdan 6 saat sonra kurtarılmış, ailesi ise enkazdan 3 gün sonra cansız çıkarılmış.
o Kurtarıldıktan sonra hastanede 2 gün kalmış, hafif yaralanmalar dışında fiziksel hasar yaşamamış.
o Ailesinin cenazelerini görememiş, hızlı defin işlemleri yapılmış.
o Şu an, depremden 4 ay sonra amcasının yanında kalıyor, çadır kentte 2 ay kaldıktan sonra.
• Amaç: Travmatik olayın ve kayıpların tam bir resmini oluşturmak, tedavide odaklanılacak kritik anları belirlemek.
• Gerekçe: Deprem travmasının detaylı anlaşılması, hem imajinal maruz bırakma için gerekli bilgileri sağlar hem de Volkan’ın travmayı işleme şeklini, bilişsel çarpıtmalarını ve kaçınma davranışlarını anlamaya yardımcı olur.
Kapsamlı Psikometrik Değerlendirme (30 dk):
• CAPS-5 (Clinician-Administered PTSD Scale):
o Sonuç: Ciddi düzeyde TSSB belirtileri (Toplam puan: 58/80)
o En yüksek puanlar: Intrüzif düşünceler (4/4), Kaçınma (4/4), Uyku bozuklukları (4/4), İrkilme tepkisi (4/4)
• PCL-5 (PTSD Checklist):
o Sonuç: 62/80 (Klinik kesme puanı 33/80)
o Alt ölçekler: Yeniden yaşantılama: 18/20, Kaçınma: 8/8, Bilişsel değişimler: 20/28, Aşırı uyarılmışlık: 16/24
• ICG (Karmaşık Yas Envanteri):
o Sonuç: 45/54 (Karmaşık yas için kesme puanı 30/54)
o Öne çıkan maddeler: Özlem, Ayrılığı kabul etmede zorluk, Hayatın anlamsızlığı
• BDI-II (Beck Depresyon Envanteri):
o Sonuç: 28/63 (Orta-şiddetli depresyon)
o Belirgin maddeler: Uykusuzluk, İştah kaybı, Zevk alamama, Suçluluk, Gelecekle ilgili umutsuzluk
• BAI (Beck Anksiyete Envanteri):
o Sonuç: 32/63 (Şiddetli anksiyete)
o Belirgin bedensel belirtiler: Çarpıntı, Nefes darlığı, Titreme, Sersemlik hissi
• PTCI (Travma Sonrası Bilişler Envanteri):
o Sonuç: 185/231 (Yüksek düzeyde olumsuz bilişler)
o Alt ölçekler: Kendilik: 85/98, Dünya: 60/70, Kendini suçlama: 40/63
• DES (Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği):
o Sonuç: 28/100 (Orta düzeyde dissosiyatif belirtiler)
• PSQI (Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi):
o Sonuç: 18/21 (Ciddi uyku bozukluğu)
• Amaç: Belirtilerin şiddetini nesnel olarak ölçmek, komorbid durumları tespit etmek, tedavi planı için temel oluşturmak ve ilerlemedeki değişimi ölçümleyebilmek.
• Gerekçe: Kapsamlı değerlendirme, tedavi odağını belirlemede ve ilerlemedeki değişimleri objektif olarak takip etmede kritik öneme sahiptir.
İşlevsellik ve Kaynak Değerlendirmesi (15 dk):
• Günlük yaşam aktiviteleri incelenir:
o Uyku: Günde 3-4 saat, sık uyanmalar, kabuslar
o Beslenme: Düzensiz, iştahsız, günde tek öğün
o Hijyen: Temel hijyen korunuyor ancak motivasyon düşük
o İş/Okul: İnşaat mühendisliği 4. sınıf öğrencisi, şu an devam edemiyor
o Sosyal ilişkiler: Arkadaşlarından uzaklaşmış, izole yaşıyor
• Baş etme mekanizmaları:
o Olumlu: Amcasının desteğini kabul etmesi, bazen diğer depremzedelerle konuşması
o Olumsuz: Alkol kullanımında artış, sosyal izolasyon, hareketsiz yaşam
• Güçlü yönler ve kaynaklar:
o Depremden önce iyi bir öğrenci olması
o Mühendislik bilgisi ve analitik düşünme yeteneği
o Amca ve yengesinin güçlü desteği
o Daha önce zorlukları aşma yeteneği göstermiş olması (babasının hastalığı sırasında aileye destek olması)
• Amaç: Volkan’ın işlevsellik düzeyini, güçlü yönlerini ve kaynaklarını tespit etmek.
• Gerekçe: İşlevsellik değerlendirmesi, tedavinin günlük yaşam üzerindeki etkisini takip etmek için kritiktir. Güçlü yönler ve kaynaklar, tedavide kullanılabilecek motivasyon ve dayanıklılık faktörlerini belirler.
Tanı Formülasyonu ve Tedavi Hedeflerinin Belirlenmesi (15 dk):
• Tanılar:
o F43.10 Travma Sonrası Stres Bozukluğu, Şiddetli
o F43.21 Uzamış Yas Bozukluğu
o F32.1 Orta Şiddetli Depresif Bozukluk
o Z59.0 Evsizlik (şu an geçici barınmada)
o Z63.4 Birincil destek grubunun üyesinin ölümü
• Formülasyon: “Volkan, deprem sırasında tüm ailesini kaybetmiş, kendisi de enkaz altında kalmış 23 yaşında bir erkektir. Depremden 4 ay sonra şiddetli TSSB belirtileri, karmaşık yas tepkileri ve depresyon yaşamaktadır. Tekrarlayan kabuslar, flashbackler, deprem hatırlatıcılarından kaçınma, ailesini düşünmekten kaçınma ve yüksek düzeyde anksiyete yaşamaktadır. Aileyi kurtaramama ile ilgili yoğun suçluluk duyguları ve ‘daha fazla şey yapabilirdim’ düşüncesi belirgindir. Güvenlik algısında ciddi bozulma, gelecekle ilgili umutsuzluk ve hayatın anlamını kaybetme duygusu yaşamaktadır. Sosyal izolasyon ve işlevsellikte belirgin düşüş gözlemlenmektedir.”
• Tedavi Hedefleri:
1. TSSB belirtilerinin azaltılması (PCL-5 puanının 33’ün altına düşmesi)
2. Karmaşık yas tepkilerinde azalma (ICG puanının 30’un altına düşmesi)
3. Depresif belirtilerde azalma (BDI-II puanının 13’ün altına düşmesi)
4. İşlevselliğin arttırılması (eğitime geri dönüş veya iş bulma)
5. Sosyal izolasyonun azaltılması (haftada en az 3 kez sosyal etkileşim)
6. Kaçınma davranışlarının azaltılması (binalara giriş, deprem konuşmaları)
7. Yas sürecinin sağlıklı ilerlemesi (mezar ziyaretleri, anlamlı ritüeller)
8. Güvenlik algısının yeniden yapılandırılması
9. Anlam bulma ve geleceğe yönelik hedefler geliştirilmesi
• Amaç: Tedavinin çerçevesini ve hedeflerini belirlemek.
• Gerekçe: Net tanılar ve hedefler, tedavinin yapılandırılmasını ve ilerlemedeki değişimlerin takibini kolaylaştırır.
İkinci Değerlendirme: Psikoeğitim ve Tedavi Planı (120 dakika)
Değerlendirme Sonuçlarının Paylaşılması (20 dk):
• Terapist, ölçek sonuçlarını ve formülasyonu görsel malzemeler kullanarak anlatır: “Volkan, değerlendirmelerimiz sonucunda yaşadığın zorlukları daha net anlayabildik. Bu grafikte görebileceğin gibi, TSSB belirtileri normal aralığın oldukça üstünde. Özellikle kabus, flashback ve kaçınma belirtileri yüksek düzeyde. Ayrıca, yaşadığın yas süreci, ‘karmaşık yas’ olarak adlandırdığımız bir formda ilerliyor. Bunlar, yaşadığın travmanın şiddeti düşünüldüğünde tamamen normal tepkiler.”
• Volkan’a TSSB ve Karmaşık Yas’ın normal tepkiler olduğu anlatılır, “delilik” olmadığı vurgulanır.
• Amaç: Volkan’ın kendi durumunu anlamasını sağlamak, tedaviye motivasyonunu artırmak.
• Gerekçe: Belirtilerin isimlendirilmesi ve normalleştirilmesi, hastanın kendini “anormal” veya “zayıf” hissetmesini önler ve tedaviye inancını artırır.
TSSB ve Yas Hakkında Kapsamlı Psikoeğitim (30 dk):
• Terapist, beyindeki travma tepkilerini açıklamak için görsel materyaller kullanır:
o Amigdala ve prefrontal korteks arasındaki dengesizlik gösterilir
o Travma sırasında hippokampusun bellek oluşturma fonksiyonunun bozulmasının, parçalı anılara neden olduğu açıklanır
o Vücut alarm sisteminin aşırı hassaslaşması ve normal uyaranları tehdit olarak algılama süreci anlatılır
• Travma belirtileri detaylandırılır:
o Yeniden yaşantılama: “Deprem anını tekrar yaşıyor gibi hissetmen, rüyalarında depremi görmen, beynin travmayı işlemeye çalışıyor.”
o Kaçınma: “Binalara girmekten, deprem hakkında konuşmaktan kaçınman, beynin tehlikeyi önlemeye çalışıyor, ancak bu kaçınma uzun vadede belirtileri sürdürüyor.”
o Olumsuz bilişler: “Dünyanın tamamen güvensiz olduğu, kendinin suçlu olduğu düşünceleri, travma sonrası oluşan ve tedaviyle değişebilen inançlardır.”
o Aşırı uyarılmışlık: “Sürekli tetikte olma, uyuyamama, irkilme tepkileri, vücudun hala tehlike modunda olduğunu gösteriyor.”
• Yas süreci ve travmanın etkileşimi açıklanır:
o “Normal yas sürecinde, sevilen kişinin kaybı kademeli olarak kabul edilir ve anılar olumlu duygularla hatırlanmaya başlanır.”
o “Travmatik kayıplarda, travma tepkileri yas sürecini karmaşıklaştırır. Örneğin, ailenle ilgili anıları düşünmek travmatik anıları da tetikleyebilir, bu yüzden tüm anılardan kaçınma eğiliminde olabilirsin.”
o “Karmaşık yas, kaybı kabul etmekte zorlanma, yoğun özlem, kaybedilenle meşgul olma ve işlevsellikte düşme ile karakterizedir.”
• Volkan: “Tam da anlattığınız gibi hissediyorum. Sürekli tetikte olmaktan yoruldum. Ailemi düşünmek çok acı veriyor, bu yüzden düşünmemeye çalışıyorum, ama bu da suçluluk hissettiriyor.”
• Amaç: Volkan’ın belirtilerini anlamasını sağlamak, tedavinin mantığını anlatmak.
• Gerekçe: Belirtilerin biyolojik ve psikolojik mekanizmalarını anlamak, hastanın kendini anlamasına ve tedaviye inancının artmasına yardımcı olur.
PE Tedavisinin Mantığı ve Aşamaları (30 dk):
• Terapist, PE tedavisini şu çerçevede anlatır:
o “PE tedavisi, travmatik anılarla güvenli bir şekilde yüzleşmeyi içerir. İki ana bileşeni vardır: İmajinal maruz bırakma ve in vivo maruz bırakma.”
o “İmajinal maruz bırakma, travmatik anıyı detaylı olarak anlatmayı içerir. Bu, önce anksiyeteyi artırır, ancak tekrarlayan anlatımlarla anksiyete azalır. Bu sürece ‘habitüasyon’ denir.”
o “In vivo maruz bırakma, kaçındığın durumlarla kademeli olarak yüzleşmeyi içerir – örneğin, binalara girme, deprem haberleri izleme.”
• Terapist, PE’nin neden işe yaradığını açıklar:
o “Kaçınma, kısa vadede anksiyeteyi azaltır ancak uzun vadede belirtileri sürdürür. Maruz kalma, kaçınma döngüsünü kırar.”
o “Tekrarlı maruz kalma, beynin ‘bu anı şu anda tehlikeli değil’ mesajını işlemesini sağlar.”
o “Maruz kalma, travmayla ilgili inançların değişmesine yardımcı olur – örneğin, ‘her an yeni bir deprem olabilir’ gibi düşünceler.”
• PE tedavisine yas odaklı müdahalelerin nasıl entegre edileceği açıklanır:
o “Kaybettiklerinle ilgili anıları, fotoğrafları, eşyaları ve mekanları tedaviye dahil edeceğiz.”
o “Tamamlanmamış diyaloglar, veda mektupları ve anma ritüelleri gibi teknikler kullanacağız.”
o “Hem travma hem de yas tepkilerinin iyileşmesi için bu entegre yaklaşım özellikle etkilidir.”
• Terapist, tedavinin aşamalarını ve süresini açıklar:
o “Tedavi 15-18 seans sürecek, haftada bir 90 dakikalık görüşmeler yapacağız.”
o “İlk 2-3 seans değerlendirme ve beceri geliştirme, sonraki 5-6 seans imajinal maruz bırakma, sonraki 5-6 seans in vivo maruz bırakma, son 3-4 seans ise entegrasyon ve sonlandırma olacak.”
o “Tedavi sürecinde düzenli ev ödevleri olacak, çünkü seans dışındaki çalışmalar iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır.”
• Volkan: “Travmatik anılardan bahsetmek ve binalara girmek korkutucu geliyor, ama artık böyle yaşamak istemiyorum. Bu tedavi gerçekten işe yarayacak mı?”
• Terapist: “Anladığım kadarıyla, maruz bırakma fikri seni korkutuyor, bu tamamen normal. Ancak yüzlerce araştırma, PE tedavisinin deprem travması yaşayan kişilerde etkili olduğunu gösteriyor. Kademeli olarak ilerleyeceğiz ve her adımda yanında olacağım.”
• Amaç: PE tedavisinin mantığını ve aşamalarını anlatmak, hastanın tedaviye bağlılığını artırmak.
• Gerekçe: Tedavinin mantığını ve aşamalarını anlamak, hastanın zorlu maruz bırakma çalışmalarına katılımını ve bağlılığını artırır.
Temel Baş Etme Becerilerinin Öğretilmesi (30 dk):
• Diyafram nefesi:
o Terapist, diyafram nefesinin fizyolojisini açıklar: “Diyafram nefesi, parasempatik sinir sistemini aktive ederek ‘savaş ya da kaç’ tepkisini yatıştırır.”
o Adım adım uygulama yapılır: Bir el göğüste, bir el karında; 4 saniye nefes alma, 2 saniye tutma, 6 saniye nefes verme.
o Volkan, terapistle birlikte 10 kez nefes alıp verir, zorluk yaşadığı noktalar düzeltilir.
• Grounding teknikleri:
o 5-4-3-2-1 duyusal grounding: 5 görülen şey, 4 duyulan ses, 3 dokunulan nesne, 2 koklanan şey, 1 tadılan şey.
o Fiziksel grounding: Ayakların yere sıkıca basması, soğuk su ile temas, kas gerilip gevşetme.
o Flaşbekleri yönetmek için “şimdi ve burada” egzersizleri.
• SUDS (Subjective Units of Distress Scale) kullanımı:SUDS (Sebüt Ölçeği Sübjektif Birimleri) KULLANIMI:
o 0-100 arası sıkıntı ölçeği açıklanır.
o Örnek durumlar üzerinden SUDS puanları belirlenir: “Şu an odada oturmak nasıl hissettiriyor?” (SUDS: 35) “Deprem anını düşünmek?” (SUDS: 90) “Bir apartmana girmek?” (SUDS: 85)
• Terapist, becerilerin çalışma mantığını açıklar: “Bu beceriler sihirli değnek değildir, anksiyeteyi tamamen ortadan kaldırmaz. Ancak maruz bırakma sırasında anksiyeteyi yönetilebilir düzeyde tutmaya yardımcı olur. Düzenli pratik yapmanın önemi büyüktür.”
• Amaç: Maruz bırakma çalışmaları sırasında kullanılacak temel baş etme becerilerini öğretmek.
• Gerekçe: Baş etme becerileri, maruz bırakma sırasında aşırı anksiyeteyi yönetmeye yardımcı olur ve hastanın tedaviyi tamamlama olasılığını artırır.
İlk Ev Ödevlerinin Verilmesi ve Tedavi Sözleşmesi (10 dk):
• SUDS takip çizelgesi verilir ve nasıl doldurulacağı gösterilir
• Diyafram nefesi ve grounding tekniklerinin günlük pratiği için plan yapılır
• Psikoeğitim materyalleri (TSSB ve yas hakkında broşürler) verilir
• Tedavi sözleşmesi imzalanır:
o Seans sıklığı ve süresi
o Ev ödevlerinin önemi
o Acil durumlarda iletişim protokolü
o Kaçırılan seanslar için politika
• Volkan: “Ev ödevlerini yapmaya çalışacağım, ama bazen motivasyonum çok düşük oluyor.”
• Terapist: “Anlaşılabilir bir durum. Önemli olan mükemmel olmak değil, elinden geleni yapmak. Hatta başlangıçta günde 5 dakikalık pratiklerle başlayabiliriz. Ödevleri yapman, iyileşme sürecini hızlandıracak.”
• Amaç: Seanslar arası çalışmayı yapılandırmak ve tedavi çerçevesini netleştirmek.
• Gerekçe: Net beklentiler ve yapılandırılmış ev ödevleri, tedaviye bağlılığı artırır ve seanslar arası iyileşme sürecinin devam etmesini sağlar.
Aşama 2: İmajinal Maruz Bırakma (3-8. Seanslar)
3. Seans: İlk İmajinal Maruz Bırakma (90 dakika)
Ev Ödevi Kontrolü ve Hazırlık (20 dk):
• SUDS kayıtları incelenir, Volkan’ın son haftada yaşadığı tetikleyiciler ve tepkileri tartışılır
• Diyafram nefesi ve grounding egzersizleriyle ilgili deneyimler paylaşılır
• Volkan: “Nefes egzersizlerini günde iki kez, toplam 10’ar dakika yaptım. İlk günlerde dikkatim dağılıyordu ama zamanla daha iyi odaklanabildim. Gece uyumadan önce yaptığımda daha rahat uyuyabildim.”
• Terapist: “Harika ilerleme. Egzersizleri düzenli yapman çok değerli. Nefes egzersizleri yaptıktan sonra uykuya daha rahat dalabilmen, tekniğin işe yaradığını gösteriyor.”
• İmajinal maruz bırakma için son hazırlıklar yapılır:
o Volkan’ın soru ve endişeleri ele alınır
o Güvenlik stratejileri tekrar edilir (gerekirse ara verme, grounding tekniklerini kullanma)
o Ses kaydı için izin alınır
o Terapist: “Bugün deprem anını detaylı olarak anlatacağız. Bu zorlu olacak, ancak anksiyeten çok yükselirse ara verebiliriz. Amacımız, beyninin bu anıyı güvenli bir ortamda işlemesini sağlamak.”
• Amaç: Ev ödevlerindeki ilerlemeyi pekiştirmek ve ilk imajinal maruz bırakma için hastayı hazırlamak.
• Gerekçe: Öz-yeterlilik duygusunun pekiştirilmesi ve imajinal maruz bırakma için güven oluşturulması, tedavinin kritik bir aşamasıdır.
İlk İmajinal Maruz Bırakma (40 dk):
• Terapist, imajinal maruz bırakma prosedürünü açıklar: “Gözlerini kapatabilir veya odada bir noktaya odaklanabilirsin. Deprem anına dönmeni ve olayı şimdiki zamanda, sanki şu anda oluyormuş gibi anlatmanı istiyorum. Mümkün olduğunca tüm detayları, düşüncelerini, duygularını ve fiziksel hislerini dahil et. Sana her 5-10 dakikada bir SUDS puanını soracağım.”
• Volkan gözlerini kapatır ve anlatmaya başlar: “Gece saat 4:17, evde uyuyorum. Odamdayım, yatağımda. Hava soğuk, battaniyenin altındayım. Aniden bir gürültüyle uyanıyorum. Önce ne olduğunu anlamıyorum. Sonra yatak sallanmaya başlıyor. Kalbim hızla çarpmaya başlıyor. ‘Deprem!’ diye düşünüyorum. Korku içinde yataktan fırlıyorum. Ayakta durmakta zorlanıyorum. Duvarlar çatırdıyor. Çok şiddetli bir sarsıntı var. ‘Anne! Baba!’ diye bağırıyorum. Ama sesim gürültüde kayboluyor…”
• Terapist her 5 dakikada bir SUDS sorar: 5. dak
Aşama 2: İmajinal Maruz Bırakma (3-8. Seanslar) (devam)
3. Seans: İlk İmajinal Maruz Bırakma (90 dakika) (devam)
İlk İmajinal Maruz Bırakma (40 dk) (devam):
• Terapist her 5 dakikada bir SUDS sorar: 5. dakika: SUDS 75/100 10. dakika: SUDS 85/100 15. dakika: SUDS 90/100 20. dakika: SUDS 90/100 25. dakika: SUDS 85/100 30. dakika: SUDS 80/100 35. dakika: SUDS 75/100 40. dakika: SUDS 70/100
• Volkan’ın anlatımı detaylandırılır: “…Seslerini duymaya çalışıyorum ama sadece çatırdama ve yıkılma sesleri var. Odamın kapısına doğru yürümeye çalışıyorum ama zemin çok sallantılı, dengemi kaybediyorum. Duvara tutunmaya çalışıyorum. Duvardaki çatlakları görüyorum, gittikçe büyüyorlar. İçimde büyük bir panik var, boğazım düğümleniyor, nefes alamıyorum gibi hissediyorum. ‘Öleceğiz’ diye düşünüyorum. Ailem aklıma geliyor, onlara ulaşmam gerek. Kapıya doğru bir adım atıyorum, sonra birden çok şiddetli bir gürültü duyuyorum. Tavan çöküyor. Bir şey kafama çarpıyor, çok acıyor. Yere düşüyorum. Karanlık oluyor. Bir süre ne olduğunu anlamıyorum. Gözlerimi açtığımda etrafım toz dolu, nefes almakta zorlanıyorum. Hareket edemiyorum, bacaklarım sıkışmış. ‘Anne! Baba! Ayşe!’ diye bağırıyorum. Cevap yok. Karanlık ve sessizlik var. Sadece uzaktan bazı sesler geliyor. Yardım çağırmaya çalışıyorum ama sesim çok cılız çıkıyor. Susadığımı hissediyorum. Saatim kırılmış, zamanı bilmiyorum. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Arada sarsıntılar oluyor, artçı depremler. Her sarsıntıda daha fazla göçme olacak diye korkuyorum…”
• Terapist, anlatımı derinleştirmek için sorular sorar: “O anda vücudunda neler hissediyordun?” “Enkaz altındayken aklından neler geçiyordu?” “Ailenle ilgili ne düşünüyordun?”
• Volkan, duygusal yükü ağır bölümlerde yavaşlar, sesi titrer: “Enkaz altında ailem için çok endişeleniyordum. ‘Belki de ben hayatta kalan tek kişiyim’ diye düşünüyordum. Kendimi çok çaresiz hissediyordum, hiçbir şey yapamıyordum. Bacaklarımı kurtarmaya çalıştım ama çok ağırlık vardı üzerlerinde. Sesler duymaya başladım, kurtarma ekipleri geliyordu. ‘Buradayım!’ diye bağırdım. Beni duydular. Saatler sürdü çıkarmak için kazma sesleri geliyordu. Sonunda beni çıkardılar, ambulansla hastaneye götürdüler. Ambulansta sürekli ailemi soruyordum, ama net cevap vermiyorlardı. İçimde kötü bir his vardı.”
• Amaç: Travmatik anının duygusal yükünü azaltmak için tekrarlı anlatım yoluyla habitüasyon sağlamak.
• Gerekçe: İmajinal maruz bırakma, travmatik anıların duygusal yükünün azalmasını ve anının bütünleşmiş bir şekilde belleğe dahil edilmesini sağlar.
İşleme ve Entegrasyon (20 dk):
• Anlatımın ardından terapist, Volkan’ın deneyimini işlemeye yardımcı olur: “Nasıl hissediyorsun şu anda? SUDS puanın nedir?” Volkan: “70 civarında, hala gerginim ama biraz daha sakinim.”
• Terapist: “Anlatım sırasında hangi kısımlar senin için en zor oldu?” Volkan: “Ailem için endişelendiğim kısımlar… ve onlara ulaşamadığım, belki de hayatta olmadıklarını düşündüğüm anlar.”
• Terapist: “Anlatırken hangi duyguları en yoğun yaşadın?” Volkan: “Korku, çaresizlik ve suçluluk… neden ben hayatta kaldım da onlar kalmadı diye düşünüyorum sürekli.”
• Terapist, ortaya çıkan bilişleri ele almaya başlar: “Hayatta kaldığın için suçluluk hissetmen anlaşılabilir, ancak bu durum senin kontrolünde değildi. Deprem sırasında ailenizi kurtarmak için yapabileceğin bir şey var mıydı?” Volkan: “Mantıken biliyorum ki yapamazdım, her şey çok hızlı oldu. Ama duygusal olarak ‘keşke’ diyorum sürekli.”
• Terapist, düşünce ve duyguların normalleştirilmesini sağlar: “Bu düşünce ve duygular, travmatik kayıp yaşayan kişilerde çok yaygındır. Beynimiz, kontrolümüzde olmayan olayları bile kontrol edebileceğimiz yanılgısına kapılabilir. Bu, dünyayı daha güvenli ve öngörülebilir hissetmek için bir çabadır.”
• Amaç: Anlatım sırasında ortaya çıkan duygu ve düşünceleri işlemek, bilişsel yeniden yapılandırmaya başlamak.
• Gerekçe: İmajinal maruz bırakma sırasında ortaya çıkan düşünce ve duyguların işlenmesi, travmanın bilişsel düzeyde yeniden yapılandırılmasına yardımcı olur.
Ev Ödevi ve Kayıt (10 dk):
• Seansta yapılan anlatım ses kaydına alınır ve Volkan’a verilir
• Günde bir kez kaydı dinlemesi ve SUDS değerlerini başlangıçta, ortada ve sonunda kaydetmesi istenir
• Terapist, kaydı dinlerken zorluk yaşarsa nasıl başa çıkacağını açıklar: “Kaydı dinlerken anksiyeten yükselirse, diyafram nefesini kullanabilirsin. Çok zorlanırsan, kaydı duraklatabilir ve grounding egzersizlerini yapabilirsin. Ancak, mümkün olduğunca kaydı tam olarak dinlemeye çalış, çünkü tekrarlanan maruz kalma habitüasyonu sağlar.”
• Diyafram nefesi ve grounding pratiklerine devam etmesi istenir
• Amaç: Seans dışında da maruz kalmanın devam etmesini sağlamak.
• Gerekçe: Tekrarlı maruz kalma, korku yanıtının sönmesi için gereklidir. Ev ödevleri, tedavi kazanımlarının pekiştirilmesini sağlar.
4. Seans: İmajinal Maruz Bırakma – Ailenin Durumunu Öğrenme (90 dakika)
Ev Ödevi Kontrolü (15 dk):
• Ses kaydını dinleme deneyimi ve SUDS değerleri incelenir
• Volkan: “Kaydı 5 kez dinledim. İlk dinlemede SUDS 85’ti, son dinlemede 65’e düştü. İlk birkaç kez dinlerken ağladım, sonra biraz daha kolay oldu.”
• Terapist: “Bu çok önemli bir ilerleme. SUDS puanlarının düşmesi, beyninin travmatik anıyı işlemeye başladığını gösteriyor.”
• Habitüasyon sürecinin nasıl işlediği tekrar açıklanır, grafikle görselleştirilir
• Volkan’ın soruları ve zorlukları ele alınır
İkinci İmajinal Maruz Bırakma: Ailenin Durumunu Öğrenme (40 dk):
• Terapist, bugünkü anlatımın odağını açıklar: “Bugün, ailenin durumunu nasıl öğrendiğin anına odaklanarak imajinal maruz bırakmaya devam edeceğiz. Bu çok zorlu bir an, ancak bu anının da işlenmesi iyileşme için önemli.”
• Volkan anlatmaya başlar (gözleri kapalı, şimdiki zaman kipinde): “Hastanedeyim. Depremden sonraki ikinci gün. Bacağımda hafif bir kırık var, sargılı. Yataktayım. İçeri amcam giriyor. Yüzü çok solgun, gözleri kızarmış. Hemen anlıyorum bir şeyler olduğunu. Kalbim hızlanıyor. ‘Ne oldu? Ailem nerede?’ diye soruyorum. Amcam yatağın kenarına oturuyor, elimi tutuyor. ‘Volkan, sana kötü bir haberim var’ diyor. Sesinde titreme var. ‘Baban, annen ve Ayşe’yi buldular… maalesef hayatlarını kaybetmişler.’ Donup kalıyorum. Nefesim kesiliyor, göğsümde büyük bir ağırlık var. ‘Hayır, olamaz! Yanılıyorlar!’ diye bağırıyorum. Amcam ağlıyor, beni tutmaya çalışıyor. Yataktan kalkmaya çalışıyorum ama yapamıyorum. ‘Onları görmem lazım, belki hayattadırlar!’ diyorum. Amcam ‘DNA testi yapıldı, kesin sonuç’ diyor. İçimde bir şeyler kırılıyor, çığlık atmak istiyorum ama sesim çıkmıyor. Hemşireler geliyor, bana sakinleştirici veriyorlar. Karanlığa gömülüyorum…”
• Terapist her 5-10 dakikada bir SUDS değerlerini sorar: 5. dakika: SUDS 85/100 15. dakika: SUDS 95/100 (hıçkırarak ağlıyor) 25. dakika: SUDS 90/100 35. dakika: SUDS 85/100
• Duygusal olarak zorlandığı noktalarda terapist, Volkan’ı destekler: “Bu çok zor bir an, seninle birlikteyim. Nefesine odaklanmaya çalış. Devam edebilecek durumda mısın?”
• Anlatım derinleştirilir: “Bana söylediklerinde ne hissettiğini daha detaylı anlatır mısın?” “O anda aklından neler geçiyordu?” “Vücudunda neler hissediyordun?”
• Volkan, anlatımını sürdürür: “Amcam haber verdiğinde, sanki dünya durdu. Zamanın donduğunu hissettim. Vücudum buz gibi oldu, titremeye başladım. Başım dönüyordu. Gerçek olamaz diye düşündüm. Bir kabus görmek istiyordum, uyanmak istiyordum. Onları son gördüğüm anı hatırladım, o gece yatmadan önce. Annem çay demlemişti, babam televizyon izliyordu, Ayşe okul projesi yapıyordu. Normal bir geceydi. Nasıl son gecemiz olabilirdi? Neden onlarla daha fazla vakit geçirmemiştim? Neden onlarla daha fazla konuşmamıştım? Suçluluk hissettim, öfke hissettim. Neden ben hayatta kaldım da onlar kalmadı? Bu adil değildi. Sonra büyük bir boşluk hissettim, sanki içim oyulmuş gibiydi. Hayatımın geri kalanını nasıl yaşayacağımı bilmiyordum. Onlarsız bir hayat düşünemiyordum…”
• Amaç: Kayıp haberini alma anının travmatik etkisini azaltmak, yas sürecinin sağlıklı ilerlemesini sağlamak.
• Gerekçe: Sevilen kişilerin kaybını öğrenme anı, genellikle travmatik belleğin en güçlü bileşenlerinden biridir ve üzerinde özellikle çalışılması gerekir.
İşleme ve Entegrasyon (25 dk):
• Anlatımın ardından Volkan’ın duygusal durumu kontrol edilir: “Şu anda nasıl hissediyorsun? SUDS puanın nedir?” Volkan: “75 civarında. Çok yoruldum, ama sanki içimdeki bir ağırlık biraz hafifledi.”
• Kayıp ve yas duygularının işlenmesi: Terapist: “Ailenin kaybını öğrendiğin an, hayatının en zorlu anlarından biri. Bu kaybı kabullenmek zaman alır ve bu süreçte yaşadığın tüm duygular – öfke, suçluluk, inkar, üzüntü – tamamen normal.”
• Suçluluk düşüncelerinin ele alınması: Terapist: “Hayatta kaldığın için suçluluk hissetmen, ‘sağ kalanın suçluluğu’ olarak bilinen yaygın bir tepki. Ancak hayatta kalmak senin seçimin değildi, tıpkı ailenin hayatını kaybetmesinin onların seçimi olmadığı gibi.”
• Anlam bulma sürecinin başlatılması: Terapist: “Ailenin senin hayatta olmandan mutluluk duyacağını düşünüyor musun?” Volkan: “Evet, eminim özellikle annem çok mutlu olurdu.” Terapist: “Onların anısına nasıl yaşamak isterdin? Onlar senin hayatta olmandan ve hayatını sürdürmenden başka ne isterlerdi?”
• Yas ve travma tepkilerinin ayrıştırılması: Terapist: “Yas sürecinde normal olan özlem, üzüntü gibi duygular ile TSSB’nin belirtileri olan flaşbekler, kaçınma, aşırı uyarılmışlık arasındaki farkları konuşalım. Tedavimiz her ikisini de ele alıyor, ancak farklı yöntemlerle.”
• Amaç: Hem travma hem de yas tepkilerinin işlenmesi, anlam bulma sürecinin başlatılması.
• Gerekçe: Travmatik kayıplarda, hem travma tepkilerinin hem de yas tepkilerinin ele alınması gerekir. Anlam bulma, travma sonrası büyümenin önemli bir bileşenidir.
Ev Ödevi (10 dk):
• Yeni anlatımın ses kaydı verilir, günde bir kez dinlenmesi istenir
• SUDS değerlerini her dinlemede kaydetmesi istenir
• Diyafram nefesi ve grounding tekniklerine devam etmesi istenir
• Ek olarak, “Aileme söylemek istediğim şeyler” başlıklı bir yazı yazması istenir
• Amaç: Maruz kalmanın ev ortamında devam etmesini sağlamak, yas sürecini desteklemek.
• Gerekçe: Yazma egzersizleri, hem maruz bırakma hem de duyguların ifade edilmesi için etkili bir yöntemdir.
5-8. Seanslar: İmajinal Maruz Bırakmanın Derinleştirilmesi
Bu seanslarda, travmatik anının farklı yönleri ele alınır ve derinleştirilir:
5. Seans: Enkaz altındaki deneyimin derinleştirilmesi 6. Seans: Ailenin cenazesi ve sonraki günler 7. Seans: En zorlu anıların entegrasyonu ve bilişsel yeniden yapılandırma 8. Seans: İmajinal maruz bırakmanın tamamlanması ve yas çalışmasına geçiş
Her seansta, önceki anlatımlardaki SUDS puanlarındaki değişim grafikle gösterilir. Habitüasyon eğrisi takip edilir ve ilerleme vurgulanır. Genel olarak, ilk birkaç anlatımda SUDS puanları yüksek seyrederken (80-95 arası), tekrarlı anlatımlarla kademeli olarak düşüş gösterir (50-60 bandına).
Yas Odaklı Uygulamalar (7-8. Seanslar):
• Yarım kalan konuşmaları tamamlama tekniği: Boş sandalye tekniği kullanılarak ailesine söylemek istediği şeyler
• Fotoğraflarla çalışma: Aile fotoğraflarına bakarak anıları paylaşma ve duyguları ifade etme
• Veda mektupları yazma: Her bir aile üyesine ayrı mektuplar yazma
• Anlamlı anma ritüelleri geliştirme: Ailesinin anısını yaşatacak kişisel ritüeller oluşturma
7. Seansta Bilişsel Yeniden Yapılandırma Çalışması Örneği:
• Olumsuz düşünce: “Onları kurtarmak için daha fazla şey yapabilirdim.”
• Düşünceyi sorgulama: “Bu düşünceyi destekleyen kanıtlar neler? Karşıt kanıtlar neler?”
• Volkan: “Destekleyen kanıt yok aslında, her şey çok hızlı oldu ve ben de enkaz altında kaldım. Karşıt kanıt olarak, kurtarma ekipleri bile ilk saatlerde çok zorlandı.”
• Alternatif düşünce: “Yaşanan doğal bir afetti ve kontrolüm dışındaydı. Hiçbirimiz buna hazırlıklı değildik ve ben de kurbanım.”
• Duygusal etki değişimi: Suçluluk (SUDS 90) → Üzüntü (SUDS 70)
8. Seansta Anlam Bulma Çalışması Örneği:
• Terapist: “Bu travmatik deneyim hayatını ve dünya görüşünü nasıl değiştirdi?”
• Volkan: “Hayatın ne kadar kırılgan olduğunu anladım. Eskiden kariyer ve başarı odaklıydım, şimdi ilişkilerin ve sevdiklerimle geçirdiğim zamanın daha değerli olduğunu düşünüyorum.”
• Terapist: “Bu değişim, ailenin değerleriyle nasıl örtüşüyor?”
• Volkan: “Annem her zaman aile bağlarının önemini vurgulardı. Şimdi kalan akrabalarımla ve arkadaşlarımla daha derin ilişkiler kurmak istiyorum.”
• Terapist: “Ailenin anısını yaşatmak için neler yapabilirsin?”
• Volkan: “Belki de depremzedelere yardım etmek, özellikle çocuklara… Kardeşim Ayşe çocukları çok severdi.”
Aşama 3: In Vivo Maruz Bırakma (9-13. Seanslar)
9. Seans: In Vivo Maruz Bırakma Hazırlığı (90 dakika)
İmajinal Maruz Bırakma İlerlemesinin Değerlendirilmesi (20 dk):
• İmajinal maruz bırakmanın tüm aşamalarındaki SUDS puanları grafikle gösterilir
• İlk anlatımlarda 90-95 olan SUDS puanları, son anlatımlarda 45-50’ye düşmüştür
• Terapist: “Bu grafik, beyninin travmatik anıları artık daha az tehdit edici olarak işlediğini gösteriyor. Bu, tedavinin işe yaradığının somut bir kanıtı.”
• Volkan’ın öznel deneyimi sorulur: “Travmatik anılar hakkında şimdi ne hissediyorsun? İlk geldiğin zamanla karşılaştırdığında ne değişti?” Volkan: “Hala üzücü ve acı verici, ama artık kontrol edemediğim flaşbekler yaşamıyorum. Anıları düşündüğümde boğuluyormuş gibi hissetmiyorum.”
Kapsamlı Kaçınma Değerlendirmesi (30 dk):
• Depremle ilgili tüm kaçınma davranışları detaylı olarak listelenir:
1. Deprem haberleri dinlemek/izlemek (SUDS: 50/100)
2. Deprem hakkında konuşmak (SUDS: 60/100)
3. Deprem fotoğrafları/videoları görmek (SUDS: 70/100)
4. Sarsıntı veya titreşim hissetmek (SUDS: 75/100)
5. Tek katlı binalara girmek (SUDS: 65/100)
6. Çok katlı binalara girmek (SUDS: 80/100)
7. Asansör kullanmak (SUDS: 85/100)
8. Depremin olduğu saatte (gece 4 civarı) uyanık olmak (SUDS: 70/100)
9. Eski evinin bulunduğu mahalleye gitmek (SUDS: 90/100)
10. Enkaz alanlarının yakınından geçmek (SUDS: 95/100)
11. Ailesinin mezarlarını ziyaret etmek (SUDS: 85/100)
12. Ailesinin fotoğraflarına bakmak (SUDS: 75/100)
13. Ailesinin eşyalarına dokunmak (SUDS: 80/100)
• Her bir kaçınma için:
o Kaçınmanın şiddeti (1-10)
o Günlük hayata etkisi (1-10)
o Son ne zaman karşılaştığı
o Karşılaştığında verdiği tepkiler
• Kaçınma hiyerarşisi oluşturulur (en az anksiyete uyandırandan en çok anksiyete uyandırana):
1. Deprem haberleri dinlemek/izlemek (SUDS: 50)
2. Deprem hakkında konuşmak (SUDS: 60)
3. Tek katlı binalara girmek (SUDS: 65)
4. Deprem fotoğrafları/videoları görmek (SUDS: 70)
5. Depremin olduğu saatte uyanık olmak (SUDS: 70)
6. Sarsıntı veya titreşim hissetmek (SUDS: 75)
7. Ailesinin fotoğraflarına bakmak (SUDS: 75)
8. Çok katlı binalara girmek (SUDS: 80)
9. Ailesinin eşyalarına dokunmak (SUDS: 80)
10. Asansör kullanmak (SUDS: 85)
11. Ailesinin mezarlarını ziyaret etmek (SUDS: 85)
12. Eski evinin bulunduğu mahalleye gitmek (SUDS: 90)
13. Enkaz alanlarının yakınından geçmek (SUDS: 95)
• Amaç: Kaçınma davranışlarını detaylı değerlendirmek ve maruz bırakma için hiyerarşi oluşturmak.
• Gerekçe: Sistematik, kademeli maruz bırakma için detaylı bir hiyerarşi gereklidir. Bu, hastanın başarı şansını artırır ve aşırı anksiyete riski olmadan ilerleme sağlar.
İlk In Vivo Maruz Bırakma Alıştırması (30 dk):
• Hiyerarşideki ilk madde (deprem haberleri izlemek) ile başlanır
• Terapist, kısa bir deprem haberi videosu açar (3-4 dakika)
• Önce, sırasında ve sonrasında SUDS değerleri kaydedilir: Öncesi: SUDS 60/100 İzlerken (1. dak): SUDS 70/100 İzlerken (3. dak): SUDS 65/100 Sonrası (hemen): SUDS 60/100 Sonrası (5 dk sonra): SUDS 55/100
• Video tekrar izlenir, SUDS değerleri tekrar kaydedilir: Öncesi: SUDS 55/100 İzlerken (1. dak): SUDS 65/100 İzlerken (3. dak): SUDS 60/100 Sonrası (hemen): SUDS 55/100 Sonrası (5 dk sonra): SUDS 50/100
• Terapist habitüasyon sürecini açıklar: “Gördüğün gibi, tekrar izlediğinde anksiyeten biraz daha düşük başladı ve daha hızlı düştü. Bu, habitüasyonun işlediğini gösteriyor. Tekrarlı maruz kalma, korku tepkisinin sönmesini sağlar.”
• Volkan’ın tepkileri ve düşünceleri işlenir: “Video izlerken aklından neler geçti? Vücudunda neler hissettin?” Volkan: “Kalbim hızlandı, ellerim terledi. ‘Ya yeni bir deprem olursa?’ diye düşündüm. Ama sonra, burada güvende olduğumu hatırlattım kendime.”
• Amaç: İlk in vivo maruz bırakma deneyimini güvenli bir ortamda gerçekleştirmek ve habitüasyon sürecini göstermek.
• Gerekçe: İlk uygulamanın terapistle birlikte yapılması, hastanın güvenini artırır ve tekniğin etkinliğini kanıtlar.
Ev Ödevi (10 dk):
• Günde iki kez, 5’er dakika deprem haberleri izleme ödevi verilir
• Her alıştırmada SUDS değerlerini başlangıçta, izlerken ve sonrasında kaydetmesi istenir
• Volkan’a günlük doz belgeleri hazırlanır: Hangi deprem haberlerini izleyeceği önerilir (çok şiddetli görüntüler içermeyen haberlerden başlanır)
• İmajinal maruz bırakma kaydını dinlemeye haftada 3 kez devam etmesi istenir
• Terapist, zorluk yaşarsa nasıl başa çıkacağını açıklar: “Anksiyeten çok yükselirse, diyafram nefesini kullan. Gerekirse videoyu duraklatabilirsin, ama mümkün olduğunca tamamını izlemeye çalış.”
• Amaç: In vivo maruz bırakmanın günlük hayatta uygulanmasını sağlamak.
• Gerekçe: Günlük pratik, habitüasyonun hızlanmasını ve genellenmesini sağlar.
10. Seans: In Vivo Maruz Bırakmanın Genişletilmesi – Binalara Girme (90 dakika)
Ev Ödevi İncelemesi (15 dk):
• Deprem haberleri izleme ödevindeki SUDS değişimleri incelenir
• Volkan: “İ
Aşama 3: In Vivo Maruz Bırakma (9-13. Seanslar) (devam)
10. Seans: In Vivo Maruz Bırakmanın Genişletilmesi – Binalara Girme (90 dakika) (devam)
Ev Ödevi İncelemesi (15 dk):
• Deprem haberleri izleme ödevindeki SUDS değişimleri incelenir
• Volkan: “İlk gün çok zorlandım, SUDS 75’e kadar çıktı. Ama devam ettim ve son izlememde SUDS 45’e kadar düştü. Artık deprem haberlerini izleyince panik yapmıyorum.”
• Terapist: “Bu çok önemli bir ilerleme. SUDS puanlarındaki düşüş, habitüasyonun gerçekleştiğini gösteriyor. Deprem haberleriyle ilgili kaçınman büyük ölçüde azalmış.”
• Haberleri izlerken ortaya çıkan düşünceler ve duygular konuşulur: “Haberleri izlerken aklından geçen düşünceler nelerdi?” Volkan: “İlk başta ‘yine olacak’ diye düşündüm, ama sonra riskin her zaman aynı olmadığını, şu an güvende olduğumu hatırladım.”
• Terapist, olumlu başa çıkma stratejilerini pekiştirir ve olumsuz olanları düzeltir
Tek Katlı Binalara Girme Alıştırması (50 dk):
• Terapist, bugünkü in vivo çalışmasını açıklar: “Bugün hiyerarşide bir sonraki adıma geçeceğiz: tek katlı binalara girme. Kliniğin yanındaki kafeterya tek katlı bir bina, oraya gideceğiz.”
• Maruz bırakma öncesi hazırlık yapılır:
o Muhtemel anksiyete belirtileri tartışılır
o Baş etme stratejileri gözden geçirilir
o Beklentiler netleştirilir: “Anksiyete yaşayacaksın, bu normal. Amaç anksiyeteyi tamamen yok etmek değil, onunla baş etmeyi öğrenmek.”
• Seans içi uygulama süreci:
1. Kafeterya binasının dışında durma (5 dk) SUDS başlangıç: 60/100 SUDS 5 dk sonra: 55/100
2. Kapıdan içeri bakma (5 dk) SUDS başlangıç: 65/100 SUDS 5 dk sonra: 60/100
3. Binaya girme ve kapıya yakın oturma (10 dk) SUDS başlangıç: 70/100 SUDS 5 dk sonra: 65/100 SUDS 10 dk sonra: 60/100
4. Binanın ortasına doğru ilerleme ve oturma (15 dk) SUDS başlangıç: 65/100 SUDS 5 dk sonra: 60/100 SUDS 10 dk sonra: 55/100 SUDS 15 dk sonra: 50/100
• Her adımda Volkan’ın deneyimleri işlenir: “Binaya girerken aklından neler geçti?” “Vücudunda neler hissettin?” “Şu anda ne düşünüyorsun, ne hissediyorsun?”
• Bilişsel yeniden yapılandırma entegre edilir: Olumsuz düşünce: “Tavan çökebilir.” Karşı kanıt: “Bu bina depreme dayanıklı yapılmış, hasarsız.” Alternatif düşünce: “Her bina aynı değil, bu bina güvenli.”
• Terapist, habitüasyon sürecini açıklar ve grafikle gösterir: “SUDS puanların, binada kaldıkça nasıl düştüğünü görüyorsun. Bu, beyninin ‘burada güvendeyim’ mesajını işlediğini gösteriyor.”
• Amaç: Tek katlı binalara girmekle ilgili kaçınmayı azaltmak.
• Gerekçe: Binalara girme, deprem mağdurlarının en yaygın kaçınma davranışlarından biridir. Bu kaçınmanın azaltılması, günlük işlevselliğin önemli ölçüde artmasını sağlar.
Ev Ödevi ve Genelleme (25 dk):
• Günlük tek katlı bina alıştırması planlanır: “Haftada en az 5 gün, günde en az 30 dakika tek katlı binalarda vakit geçirmeni istiyorum. Her seferinde farklı bir bina seçmeye çalış.”
• SUDS takibi için çizelge verilir: “Her alıştırmada SUDS puanlarını başlangıçta, 15 dakika sonra ve sonunda kaydet.”
• Odaklanılacak bilişlerin not edilmesi istenir: “Binalardayken aklına gelen olumsuz düşünceleri ve bu düşüncelere alternatiflerini not et.”
• Güvenlik davranışlarının farkındalığı artırılır: “Binadayken çıkışa yakın oturmak, sürekli tavanı kontrol etmek gibi güvenlik davranışlarının farkında ol. Bunları kademeli olarak azaltmaya çalış.”
• Zorluk yaşarsa kullanabileceği stratejiler tekrar edilir: “Anksiyeten çok yükselirse, diyafram nefesi ve grounding tekniklerini kullan. Çok zorlanırsan binadan çık, sakinleş ve tekrar dene.”
• Amaç: In vivo maruz bırakmanın günlük hayatta pratik edilmesini ve genellenmesini sağlamak.
• Gerekçe: Farklı ortamlarda tekrarlanan maruz kalma, habitüasyonun genellenmesini ve davranış değişikliğinin kalıcı olmasını sağlar.
11-13. Seanslar: In Vivo Maruz Bırakmanın İlerletilmesi
Bu seanslarda, kaçınma hiyerarşisinde yukarı doğru ilerlenir. Her seansta, önceki ev ödevleri değerlendirilir ve bir sonraki adıma geçilir. Genel ilerleme şu şekildedir:
11. Seans: Çok katlı binalara girme ve kısa süre kalma
• Terapi binasının üst katlarına çıkma alıştırması
• Alışveriş merkezine gitme alıştırması
• SUDS değerleri başlangıçta 80-85 iken, tekrarlı uygulamalarla 50-55’e düşer
12. Seans: Ailenin fotoğraflarına bakma ve eşyalarıyla temas
• Aile fotoğraf albümünü inceleme (yas süreci entegrasyonu)
• Ailesinden kalan eşyaları (kıyafetler, kişisel eşyalar) inceleme
• SUDS değerleri başlangıçta 75-80 iken, seans sonunda 45-50’ye düşer
• Duygusal işleme: “Bu eşyalara bakmak artık sadece acı vermiyor, güzel anıları da hatırlatıyor.”
13. Seans: Mezar ziyareti ve eski mahalleye yaklaşma
• Terapist eşliğinde ailenin mezarlarını ziyaret etme
• Eski mahalleye yakın bir bölgeye gitme (henüz enkaz alanına değil)
• SUDS değerleri başlangıçta 85-90 iken, ziyaret boyunca 60-65’e düşer
• Yas ritüelleri: Mezarda dua etme, çiçek bırakma, anıları paylaşma
Her seansta, gittikçe derinleşen bilişsel yeniden yapılandırma çalışması yapılır. Özellikle güvenlik algısı, kontrol duygusu, suçluluk ve anlam bulma üzerine odaklanılır:
Güvenlik Algısı Örneği (11. Seans):
• Olumsuz düşünce: “Her an yeni bir deprem olabilir ve bu bina da yıkılabilir.”
• Sorgulama: “Bu düşünceyi destekleyen ve karşı olan kanıtlar neler?”
• Destekleyen: “Depremler öngörülemez.”
• Karşıt: “Her deprem yıkıcı değildir. Bu bina deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş.”
• Alternatif düşünce: “Depremler olabilir, ancak her bina aynı değildir ve gerekli önlemleri alabilirim.”
Kontrol Duygusu Örneği (12. Seans):
• Olumsuz düşünce: “Hiçbir şey kontrol altında değil, her an her şeyi kaybedebilirim.”
• Sorgulama: “Hayatında kontrol edebildiğin ve edemediğin şeyler neler?”
• Volkan: “Depremi kontrol edemem, ama yaşayacağım yeri, binayı seçebilirim. Deprem çantası hazırlayabilirim. İlişkilerimi ve zamanımı nasıl kullandığımı kontrol edebilirim.”
• Alternatif düşünce: “Bazı şeyler kontrolüm dışında, ancak önemli alanlarda hala seçimler yapabilirim.”
Suçluluk Duygusu Örneği (13. Seans):
• Olumsuz düşünce: “Onların ölümünden sonra mutlu olmayı hak etmiyorum.”
• Sorgulama: “Ailen senin mutsuz olmanı ister miydi? Onlar hayatta olsaydı, senin için ne isterlerdi?”
• Volkan: “Annem her zaman mutlu olmamı isterdi. Özellikle o, benim için endişelenirdi.”
• Alternatif düşünce: “Ailem benim mutlu olmamı ve hayatımı sürdürmemi isterdi. Onların anısına yaşamak, hayatımı dolu dolu yaşamak demek.”
Aşama 4: Tedavinin Sonlandırılması ve Nüks Önleme (14-16. Seanslar)
14. Seans: İlerleme Değerlendirmesi ve Geleceğe Hazırlık (90 dakika)
Kapsamlı İlerleme Değerlendirmesi (30 dk):
• Tedavi başlangıcında ve şu andaki ölçek puanları karşılaştırılır:
o PCL-5: 62/80 → 28/80 (Klinik kesme puanı: 33/80)
o CAPS-5: 58/80 → 25/80Caps-5: 58/80 → 25/80
o ICG (Karmaşık Yas): 45/54 → 32/54 (hala çalışılması gereken alan)
o BDI-II: 28/63 → 14/63 (hafif depresyon)
o BAI: 32/63 → 15/63 (hafif anksiyete)
• Tedavi başlangıcında ve şu andaki SUDS puanları karşılaştırılır:
o Deprem anını düşünmek: 90/100 → 45/100
o Çok katlı binalara girmek: 80/100 → 35/100
o Ailenin fotoğraflarına bakmak: 75/100 → 30/100
o Mezarları ziyaret etmek: 85/100 → 50/100
• İşlevsellik değişimi değerlendirilir:
o Tedavi başlangıcında: Çadır kentte yaşıyor, okula devam edemiyor, sosyal izolasyon
o Şu anda: Amcasıyla apartmanda yaşıyor, okula dönüş planları yapıyor, arkadaşlarıyla görüşmeye başlamış
• Volkan’ın öznel deneyimi: “Artık her gece kabus görmüyorum. Binalara girebiliyorum. Ailemle ilgili güzel anıları hatırlayabiliyorum. Yas tutuyorum ama bu artık hayatımı felç etmiyor.”
• Amaç: Tedavi süresince kaydedilen ilerlemeyi belgelemek ve pekiştirmek.
• Gerekçe: İlerlemenin somut olarak görülmesi, hastanın öz-yeterliliğini ve dayanıklılık duygusunu artırır.
Kalan Zorlukların Belirlenmesi (20 dk):
• Hala zorlayıcı olan alanlar tespit edilir:
1. Yas süreci devam ediyor (ICG puanı hala yüksek)
2. Yeni sosyal ilişkiler kurmakta zorlanıyor
3. Enkaz alanlarına yaklaşma hala zor
4. Deprem yıldönümü yaklaşıyor ve endişeli
5. Okula dönüş ve gelecek kaygısı
• Her bir zorluk için başa çıkma stratejileri geliştirilir:
o Yas süreci: “Yas sürecinin uzun vadeli olması normaldir. Önemli olan, yasın hayatını engellememesi.”
o Sosyal ilişkiler: “Adım adım yeni ilişkiler kurmak için neler yapabilirsin?”
o Enkaz alanları: “Bu alanlarla ilgili maruz bırakmaya devam etmen gerekiyor mu, yoksa şu an kaçınma hayatını kısıtlamıyor mu?”
• Amaç: Kalan zorlukları tespit etmek ve başa çıkma stratejileri geliştirmek.
• Gerekçe: Tedavi sonlandırılırken, kalan zorlukların tespit edilmesi ve ele alınması, iyileşmenin sürdürülmesini sağlar.
Gelecek Planlama ve Anlam Bulma (30 dk):
• Okula dönüş planı oluşturulur:
o Üniversiteyle iletişime geçme
o Kademeli dönüş için stratejiler
o Akademik destek kaynakları
• Kariyer hedefleri yeniden değerlendirilir: “Depremden sonra kariyer hedeflerin değişti mi? Şimdi nasıl bir gelecek hayal ediyorsun?” Volkan: “İnşaat mühendisliği okuyordum, şimdi depreme dayanıklı binalar tasarlama konusunda uzmanlaşmak istiyorum. Belki bu şekilde başkalarının hayatını kurtarabilirim.”
• Anlam bulma ve travma sonrası büyüme işlenir: “Bu deneyimden ne öğrendin? Hayatında ne gibi olumlu değişiklikler oldu?” Volkan: “İlişkilerin önemini anladım. Küçük şeylere takılmamayı öğrendim. Dayanıklı olduğumu fark ettim. İnsanlara yardım etmek bana iyi geliyor.”
• Ailenin anısını yaşatmak için anlamlı projelere odaklanılır: “Ailenin anısını yaşatmak için ne yapmak istersin?” Volkan: “Belki de annemin adını taşıyan bir burs oluşturabilirim. Babam doğa yürüyüşlerini severdi, onun anısına ağaç dikebilirim.”
• Amaç: Geleceğe yönelik anlamlı hedefler geliştirmek ve travmatik deneyimden anlam çıkarmak.
• Gerekçe: Anlam bulma, travma sonrası büyümenin ve uzun vadeli iyileşmenin önemli bir bileşenidir.
Ev Ödevi ve İzleme Planı (10 dk):
• Gelecek hedefler doğrultusunda haftalık adımlar belirlenir
• Yaklaşan deprem yıldönümü için başa çıkma planı oluşturulur
• İzleme görüşmelerinin takvimi belirlenir: 1, 3, 6 ve 12 ay sonrası
• Amaç: Tedavi sonrası dönem için yapılandırılmış bir plan oluşturmak.
• Gerekçe: Tedavi sonrası planlama, kazanımların sürdürülmesini sağlar ve nüks riskini azaltır.
15. Seans: Nüks Önleme ve Sürdürülebilir İyileşme (90 dakika)
Nüks İşaretlerinin Tanımlanması (25 dk):
• Volkan’ın kişisel nüks işaretleri belirlenir:
1. Uyku problemlerinin artması
2. Kaçınma davranışlarının yeniden başlaması (binalardan kaçınma)
3. Ailesini düşünmekten kaçınma
4. Sosyal izolasyon
5. İrkilme tepkilerinin artması
6. Konsantrasyon zorlukları
• Erken uyarı sistemleri geliştirilir: “Bu işaretlerden herhangi birini fark ettiğinde ne yapacaksın?” “Kime haber verebilirsin? Kimin desteğini alabilirsin?”
• Volkan: “Amcama ve yakın arkadaşım Ahmet’e bu işaretleri anlattım. Onlar da beni gözlemleyip uyaracaklar.”
• Amaç: Nüks işaretlerini erken tanıma ve müdahale etme becerisini geliştirmek.
• Gerekçe: Nüks işaretlerinin erken tanınması, tam bir nüksün önlenmesini sağlar.
Tetikleyicileri Yönetme Stratejileri (25 dk):
• Muhtemel tetikleyiciler belirlenir:
1. Deprem yıldönümleri
2. Ailenin doğum günleri ve özel günler
3. Medyada deprem haberleri
4. Artçı sarsıntılar veya yeni depremler
5. Eski evle ilgili anımsatıcılar
• Her tetikleyici için başa çıkma planı geliştirilir:
o Deprem yıldönümü: “O günü nasıl geçirmek istersin? Kiminle olmak istersin?”
o Ailenin özel günleri: “Bu günleri anma ritüelleri geliştirmek, acıyı azaltabilir.”
o Yeni depremler: “Gerçek risk değerlendirmesi yapma ve güvenlik planı geliştirme.”
• Maruz bırakma tekniklerinin kendi kendine uygulanması öğretilir: “Kaçınmanın arttığını fark edersen, kendi kendine maruz bırakma yapabilirsin. Örneğin, kaçınmaya başladığın bir binaya gitme alıştırması yapabilirsin.”
• Amaç: Tetikleyicilere karşı dayanıklılık geliştirmek.
• Gerekçe: Tetikleyicileri yönetme becerisi, uzun vadeli iyileşmenin anahtarıdır.
Anma ve Yas Ritüelleri (30 dk):
• Sağlıklı yas sürecini destekleyen ritüeller geliştirilir:
o Ailenin doğum günlerinde anma etkinlikleri
o Özel günlerde mezar ziyaretleri
o Aile fotoğraf albümü oluşturma
o Anıları yazıya dökme
o Anma bağışı yapma
• Volkan’ın kendi kültürel bağlamında anlamlı ritüeller belirlenir: “Sizin ailenizde ve kültürünüzde kaybedilen kişiler nasıl anılır?” Volkan: “Bizde mevlit okutulur, lokma dağıtılır. Ben de her yıl dönümünde bunu yapmak istiyorum.”
• Yaklaşan deprem yıldönümü için detaylı plan oluşturulur: “Yıldönümünde ne yapmak istersin? Kiminle olmak istersin? Nasıl anmak istersin?”
• Amaç: Sağlıklı yas sürecini destekleyen anlamlı ritüeller geliştirmek.
• Gerekçe: Anma ritüelleri, kayıpla baş etmeyi kolaylaştırır ve yeni bir hayat kurma sürecini destekler.
Destek Sistemlerinin Güçlendirilmesi (10 dk):
• Mevcut sosyal destek ağı haritalandırılır:
o Aile: Amca, yenge, kuzenler
o Arkadaşlar: Yakın arkadaşları, sınıf arkadaşları
o Profesyonel destek: Terapist, psikiyatrist, akademik danışman
• Sosyal destek ağını genişletme stratejileri geliştirilir:
o Depremzedeler destek grubuna katılma
o Üniversitede öğrenci kulüplerine katılma
o Gönüllülük faaliyetlerinde yer alma
• Amaç: Sosyal destek ağını güçlendirmek ve genişletmek.
• Gerekçe: Güçlü sosyal destek ağı, dayanıklılığı artırır ve nüks riskini azaltır.
16. Seans: Sonlandırma ve Gelecek Vizyonu (90 dakika)
Tedavi Sürecinin Gözden Geçirilmesi (30 dk):
• Tedavi sürecinin tüm aşamaları görsel bir zaman çizelgesiyle gözden geçirilir:
o İlk değerlendirmeden bu yana geçen süre ve önemli kilometre taşları
o İmajinal maruz bırakma sürecindeki kritik anlar
o In vivo maruz bırakma sürecindeki başarılar
o Yas sürecindeki önemli dönüm noktaları
• Volkan’ın perspektifinden tedavi süreci: “Tedavi sürecini nasıl deneyimledin? En zorlandığın anlar nelerdi? En çok faydalandığın bileşenler nelerdi?” Volkan: “Başlangıçta deprem anını anlatmak çok zordu, ama zamanla kolaylaştı. En faydalı olan, binalara girebilmeyi tekrar öğrenmek oldu. Şimdi kendimi daha özgür hissediyorum.”
• Terapistin gözlemleri paylaşılır: “İlk geldiğinde çok yoğun kaçınma ve aşırı uyarılmışlık belirtileri gösteriyordun. En etkileyici değişim, artık anılardan ve durumlardan kaçınmadan onlarla baş edebilme yeteneğin.”
• Amaç: Tedavi sürecinin bütüncül bir değerlendirmesini yapmak ve kazanımları pekiştirmek.
• Gerekçe: Tedavi sürecini gözden geçirmek, hastanın öz-yeterliliğini ve dayanıklılık duygusunu artırır.
Sürdürülebilir İyileşme Planı (30 dk):
• “İyileşme Çantası” oluşturulur:
o Öğrenilen teknikler ve beceriler listelenir
o Başa çıkma stratejileri kartları hazırlanır
o Kişiselleştirilmiş acil durum planı oluşturulur
o Motivasyon mektupları yazılır (Volkan’ın kendisine, terapistten Volkan’a)
• Nüks durumunda kullanılacak adım adım plan oluşturulur:
1. Nüks işaretlerini tanıma
2. Destek kaynaklarına ulaşma
3. Öğrenilen teknikleri uygulama
4. Gerekirse profesyonel yardım isteme
• TSSB ve yas için öz-yardım kaynakları paylaşılır:
o Kitap önerileri
o Çevrimiçi kaynaklar
o Destek grupları
• Amaç: Tedavi sonrası dönem için kendi kendine yardım kaynaklarını güçlendirmek.
• Gerekçe: Sürdürülebilir iyileşme planı, hastanın terapistin desteği olmadan kendi kendine iyileşme sürecini sürdürmesini sağlar.
Gelecek Vizyonu ve Değişim Öyküsü (20 dk):
• Volkan’ın değişim öyküsünü yazması için rehberlik edilir: “Depremden bugüne kadar geçirdiğin değişimi bir öykü olarak nasıl anlatırsın? Nereden nereye geldin?”
• Volkan’ın gelecek vizyonu keşfedilir: “Bir yıl sonra, beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun? Nasıl bir hayat hayal ediyorsun?” Volkan: “Bir yıl sonra okulu bitirmeyi umuyorum. Beş yıl sonra depreme dayanıklı binalar tasarlayan bir mühendis olmak istiyorum. Belki bir aile kurarım. Ailem yanımda olmasa da, onların değerlerini yaşatmak istiyorum.”
• Travma sonrası büyüme alanları vurgulanır: “Bu süreçte kendinde hangi güçlü yönleri keşfettin?” “Bu deneyim hayata bakışını nasıl değiştirdi?” Volkan: “Eskiden olmadığım kadar dayanıklı olduğumu gördüm. İlişkilere daha fazla değer veriyorum. Başkalarına yardım etmek bana iyi geliyor.”
• Amaç: Travmatik deneyimden pozitif bir anlam ve gelecek vizyonu oluşturmak.
• Gerekçe: Gelecek vizyonu ve olumlu değişim öyküsü, travma sonrası büyümeyi destekler ve iyileşmeyi kalıcı hale getirir.
Veda ve İzleme Planı (10 dk):
• Duygusal veda ve terapötik ilişkinin sonlandırılması: “Seninle çalışmak benim için çok değerliydi. İnanılmaz bir ilerleme kaydettin ve bunu kendi çaban ve cesaretin sayesinde başardın.”
• İzleme görüşmelerinin takvimi netleştirilir:
o 1 ay sonra
o 3 ay sonra
o 6 ay sonra
o 12 ay sonra
• Gerekirse tekrar başvurma prosedürü açıklanır
• Amaç: Terapötik ilişkiyi uygun şekilde sonlandırmak ve izleme planını netleştirmek.
• Gerekçe: Uygun veda, terapötik kazanımların içselleştirilmesini sağlar. İzleme görüşmeleri, uzun vadeli iyileşmenin sürdürülmesini destekler.
İzleme Görüşmeleri ve Uzun Vadeli İyileşme
1 Ay İzleme:
• PCL-5: 25/80 (Klinik eşiğin altında)
• ICG: 30/54 (Sınırda, iyileşme devam ediyor)
• Volkan okula dönmüş, derslere katılmaya başlamış
• Deprem anmaları sırasında zorlanmış ama baş etmeyi başarmış
• Mezarları düzenli ziyaret ediyor, anma ritüelleri geliştirmiş
3 Ay İzleme:
• PCL-5: 22/80
• ICG: 28/54
• Sosyal çevresi genişlemiş, depremzede öğrencilerle bir destek grubu oluşturmuş
• Mezuniyet projesine başlamış: “Depreme Dayanıklı Düşük Maliyet
İzleme Görüşmeleri ve Uzun Vadeli İyileşme (devam)
3 Ay İzleme: (devam)
• Mezuniyet projesine başlamış: “Depreme Dayanıklı Düşük Maliyetli Konut Tasarımı”
• Habitüasyon kalıcı olmuş, binalara girerken anksiyete minimal düzeyde
• Yas süreci normal seyrinde ilerliyor: “Artık ailemi düşündüğümde sadece acı değil, güzel anılar da geliyor aklıma.”
6 Ay İzleme:
• PCL-5: 18/80
• ICG: 24/54
• İş başvuruları yapmaya başlamış
• Diğer depremzedelere mentorluk yapıyor
• Aile anısına bir vakfa düzenli bağış yapıyor
• Yakın sosyal ilişkiler geliştirmiş
• Volkan: “Bazen hala zor anlar oluyor, özellikle ailemle ilgili özel günlerde. Ama artık bunlarla baş edebiliyorum. Anılarından güç alıyorum.”
12 Ay İzleme:
• PCL-5: 15/80
• ICG: 20/54
• Üniversiteden mezun olmuş
• Depreme dayanıklı binalar tasarlayan bir firmada işe başlamış
• Deprem bölgesinde gönüllü çalışmalara katılıyor
• Yeni bir apartman dairesinde tek başına yaşamaya başlamış
• İlişkilere açık hale gelmiş, romantik bir ilişkiye başlamış
• Travma sonrası büyüme belirgin: “Bu süreç beni tamamen değiştirdi. Artık küçük şeylere takılmıyorum. İlişkilerime daha fazla değer veriyorum. Hayatın kırılganlığının farkındayım ve her günü dolu dolu yaşamaya çalışıyorum. Ailem yanımda olmasa da, onların değerlerini ve sevgisini içimde taşıyorum. Benim yaşadığım acıyı başkalarının yaşamaması için çalışmak, hayatıma anlam katıyor.”
PE Tedavisinin Deprem Travmasına Özel Bileşenleri
PE tedavisi, deprem travması yaşayan ve yakınlarını kaybeden bir birey için standart protokolün ötesinde, aşağıdaki özel bileşenleri içerecek şekilde yapılandırılmıştır:
1. Çoklu Travma Odakları
Standart PE’den Farkı:
• Klasik PE genellikle tek bir travmatik olaya odaklanırken, deprem mağdurları için multiple travma odakları (deprem anı, enkaz altında kalma, yakınlarını kaybetmeyi öğrenme, cenaze süreci) ayrı ayrı ele alınmıştır.
Klinik Uygulamalar:
• Her bir travmatik ana (deprem, enkaz, kayıp haberi, cenaze) ayrı seanslarda odaklanma
• Her travmatik odak için habitüasyon eğrilerinin ayrı takibi
• En yüksek anksiyete uyandıran anların (hotspot) belirlenmesi ve üzerlerinde yoğunlaşma
Gerekçe:
• Deprem travması genellikle tek bir an değil, birbiriyle ilişkili travmatik anlar zinciridir. Her bir anın ayrı ayrı işlenmesi, travmatik belleğin bütüncül iyileşmesini sağlar.
2. Yas Sürecinin Entegrasyonu
Standart PE’den Farkı:
• Klasik PE protokolü, yas sürecini özel olarak ele almaz. Deprem mağdurları için yas odaklı müdahaleler PE protokolüne entegre edilmiştir.
Klinik Uygulamalar:
• Aile fotoğraflarıyla maruz bırakma çalışmaları
• Mezar ziyaretleri ve anma ritüelleri
• Kayıp sevdiklerle hayali diyaloglar
• Veda mektupları yazma
• Anlamlı anma projeleri geliştirme
• Aileden kalan eşyalarla çalışma
Gerekçe:
• Travmatik kayıplarda, travma ve yas tepkileri iç içe geçer. Travmatik stres belirtileri yas sürecini bloke edebilir, bu nedenle her ikisinin de eş zamanlı ele alınması gerekir.
3. Güvenlik Algısının Yeniden İnşası
Standart PE’den Farkı:
• Deprem mağdurlarında, diğer travma türlerine göre daha yaygın olan temel güvenlik algısının tamamen yıkılması söz konusudur. Bu nedenle güvenlik algısının yeniden inşasına özel önem verilmiştir.
Klinik Uygulamalar:
• Binalara adım adım maruz bırakma
• Deprem riski ve güvenlik bilgilerinin bilimsel olarak ele alınması
• Kontrol edilebilir ve edilemez faktörlerin ayrıştırılması
• Güvenlik planları ve deprem çantası hazırlama
• Yapı güvenliği hakkında eğitim
Gerekçe:
• Deprem, güvenli olduğunu düşündüğümüz en temel alanları (ev, barınak) tehdit eder. Güvenlik algısının yeniden yapılandırılması, işlevsel bir hayata dönüş için kritik öneme sahiptir.
4. Kültürel Bağlama Duyarlı Müdahaleler
Standart PE’den Farkı:
• PE protokolü, kültürel bağlama özel olarak uyarlanmıştır. Türk kültüründeki yas tutma biçimleri, dini inançlar ve topluluk desteği tedaviye entegre edilmiştir.
Klinik Uygulamalar:
• Dini inançlar çerçevesinde anlam bulma
• Geleneksel anma ritüellerinin (mevlit, lokma dağıtma, dua) tedaviye dahil edilmesi
• Geniş aile ve topluluk desteğinin harekete geçirilmesi
• Kültürel bağlamda mezar ziyareti ritüellerinin yapılandırılması
Gerekçe:
• İyileşme süreci kültürel bağlamdan bağımsız değildir. Kültürel olarak anlamlı müdahaleler, tedavi etkinliğini ve hastanın bağlılığını artırır.
5. Toplumsal Travma Bağlamının Ele Alınması
Standart PE’den Farkı:
• Bireysel travmadan farklı olarak, deprem kolektif bir travmadır. Tedavi protokolü, bu toplumsal boyutu ele alacak şekilde genişletilmiştir.
Klinik Uygulamalar:
• Kolektif yas ve anma etkinliklerine katılım
• Topluluk desteği ve dayanışma ağlarının tedaviye entegrasyonu
• Diğer depremzedelerle bağlantı kurma
• Toplumsal iyileşmeye katkıda bulunma (gönüllülük, yardım çalışmaları)
Gerekçe:
• Toplumsal travmalar sonrası iyileşme, bireysel ve kolektif süreçlerin etkileşimi ile gerçekleşir. Toplumsal bağlantıların yeniden kurulması, dayanıklılığı artırır.
6. Sürdürülebilir Dayanıklılık ve Büyüme Odağı
Standart PE’den Farkı:
• Tedavi sadece belirtilerin azaltılmasına değil, travma sonrası büyüme ve dayanıklılığın geliştirilmesine odaklanmıştır.
Klinik Uygulamalar:
• Travma öyküsünün “hayatta kalma ve büyüme” öyküsüne dönüştürülmesi
• Gelecek hedeflerinin travmatik deneyimle ilişkilendirilmesi (Volkan’ın depreme dayanıklı binalar tasarlamak istemesi)
• Kayıpların anısına anlamlı projeler geliştirme
• Yardım çalışmalarına katılımın teşvik edilmesi
• Diğer depremzedelere mentorluk yapmak
Gerekçe:
• Travma sonrası büyüme, yalnızca travmadan kurtulmanın ötesinde, travmatik deneyimin kişisel gelişim ve anlam bulma ile bütünleştirilmesini içerir. Bu, uzun vadeli iyileşmenin önemli bir bileşenidir.
Sonuç: Deprem Travması için PE Tedavisinin Etkinliği ve Dönüştürücü Etkisi
Volkan’ın tedavi süreci, PE tedavisinin deprem travması ve travmatik kayıp yaşayan bireylerde etkili bir tedavi yaklaşımı olduğunu göstermektedir. Tedavi süreci boyunca, sadece TSSB belirtilerinde azalma değil, aynı zamanda karmaşık yas tepkilerinde iyileşme, güvenlik algısının yeniden yapılandırılması ve travma sonrası büyüme gözlemlenmiştir.
Tedavinin başlangıcında yoğun flaşbekler, kaçınma davranışları, aşırı uyarılmışlık ve işlevsellikte ciddi bozulma yaşayan Volkan, tedavi sonunda günlük hayatına dönebilmiş, eğitimine devam etmeye başlamış ve geleceğe yönelik anlamlı hedefler geliştirebilmiştir. En önemlisi, ailesinin kaybını yalnızca bir travma olarak değil, kişisel gelişimi ve hayat amacı için bir dönüm noktası olarak anlamlandırabilmiştir.
Volkan’ın kendi ifadesiyle: “Deprem hayatımı sonsuza dek değiştirdi, ama bu değişim yalnızca kayıp ve acıdan ibaret değil. Ailem artık fiziksel olarak yanımda olmasa da, onların değerlerini ve sevgisini içimde taşıyorum. Yaşadığım acının başkalarının da yaşamaması için çalışmak, hayatıma anlam katıyor. Artık sadece hayatta kalmıyorum, gerçekten yaşıyorum ve ailem bundan gurur duyardı.”
Bu dönüşüm, deprem gibi yıkıcı doğal afetlerin ardından bile, etkili psikolojik müdahalelerle tam bir iyileşmenin mümkün olduğunu göstermektedir. PE tedavisi, özellikle yas sürecinin entegrasyonu ve kültürel bağlama duyarlı uyarlamalarla, bu iyileşme yolculuğunda güçlü bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çocuğunuzun Seçimlerine Saygı Duyun: Mutlu ve Kendine Güvenen Çocuklar Yetiştirin
Çocuklar doğdukları andan itibaren kendi kararlarını vermek isterler. Ne giyeceklerinden ne yiyeceklerine, hangi oyuncakla oynayacaklarından hangi çizgi filmi izleyeceklerine kadar her konuda kendi fikirleri olmaya başlarlar. Bu seçim yapma isteği, onların gelişiminin doğal ve önemli bir parçasıdır.
Eğer bir ebeveyn olarak çocuğunuza bu seçimleri yapma fırsatı verirseniz, ona aslında çok değerli bir hediye sunmuş olursunuz: öz saygı ve bağımsızlık. Tam tersine, onun tercihlerini dikkate almaz ve sürekli kendi kararlarınızı dayatırsanız, çocuğunuzun içinde öfke ve isyan duyguları yeşertirsiniz. Bu isyan zamanla ilişkilerde sorunlara, sürekli mızmızlanmaya ve ani öfke patlamalarına yol açabilir.
Çocuğunuzun Seçimlerini Desteklemenin Yolları:
Sabırlı ve Sakin Olun: En İyi Rehberiniz
Çocuğunuz bir seçim yaparken sakin ve anlayışlı olun. Onun için küçük görünen bu tercihler, aslında onun dünyasında büyük kararlar olabilir. Örneğin, “Hangi ayakkabılarını giymek istersin, kırmızı olanları mı yoksa mavi olanları mı?” diye sorduğunuzda, sabırla ve sevgiyle bekleyin. Acele etmesine izin vermeyin, düşünmesi için ona zaman tanıyın.
Sınırlı Seçenekler Sunun: Kafa Karışıklığını Önleyin
Küçük bir çocuğun zihni için çok fazla seçenek kafa karıştırıcı olabilir. Ona iki veya üç seçenek sunarak hem özgürlük tanıyın hem de karar vermesini kolaylaştırın. Örneğin, “Bu üç kitaptan hangisini okumamı istersin?” diye sormak ona değerli olduğunu hissettirir.
Dikkatle Dinleyin: Kalpten Bağlantı Kurun
Çocuğunuz neden belirli bir seçim yapmak istediğini anlatırken, ona tüm dikkatinizi verin. Göz teması kurun, başınızı sallayarak onu anladığınızı gösterin ve “Neden bu oyuncağı seçtin?” gibi sorular sorarak ilgilenin. Dinlendiğini hisseden çocuk, kendini daha rahat ifade eder ve iş birliği yapmaya daha istekli olur.
Nazikçe İkna Edin: Zorlamadan Yol Gösterin
Eğer çocuğunuzu belirli bir seçeneğe yönlendirmek istiyorsanız, bunun nedenlerini ona açıklayın. Örneğin, “Bu ceket bugün seni sıcak tutacak çünkü hava çok soğuk” veya “Sebzeler seni güçlü yapar, süper kahraman olmak ister misin?” gibi ifadeler kullanarak, mantığını anlayabileceği bir dilde konuşun.
Seçimlerinin Sonuçlarını Yaşamasına İzin Verin: Hayattan Dersler Çıkarın
Bazen çocuğun kendi seçimlerinin sonuçlarıyla karşılaşmasına izin vermek en iyi öğretme yöntemidir. Örneğin, soğuk bir günde ince bir tişört giymek isterse ve üşürse, bu ona değerli bir ders olacaktır. Elbette bu, sağlığını tehlikeye atacak veya geri dönüşü olmayan sonuçlar doğuracak seçimler için geçerli değildir.
Tutarlı Olun: Güven İnşa Edin
Verdiğiniz sözleri tutun ve koyduğunuz kurallarda istikrarlı olun. Örneğin, “Odanı toplarsan parka gidebiliriz” dediyseniz, odasını topladığında onu parka götürün. Tutarlılık, çocuğunuzun size ve dünyaya olan güvenini artırır.
Övün ve Takdir Edin: Özgüvenini Besleyin
Çocuğunuz iyi bir seçim yaptığında onu takdir edin. Örneğin, “Yağmurlu havada botlarını giymeyi seçtin, çok akıllıca!” demek, onun karar verme becerisini geliştirir ve gelecekte doğru seçimler yapma konusunda onu cesaretlendirir.
Zorlamanın Zararlı Etkileri:
Çocuğunuzu ağlatarak, bağırarak veya tehdit ederek bir şeyi yapmaya zorladığınızda, kısa vadede istediğinizi elde etseniz bile, uzun vadede ilişkinize zarar verirsiniz. Zorlama altında büyüyen çocuklar genellikle:
Kendi kararlarına güvenmekte zorlanırlar.
Sürekli başkalarının onayını ararlar.
İnatçı ve asi davranışlar sergileyebilirler.
Duygularını sağlıklı bir şekilde ifade etmeyi öğrenemezler.
Uyum İçinde Büyümek:
Ebeveynlik, bir orkestra şefi gibi dengeyi bulmaktır. Bazen yönlendirirsiniz, bazen de çocuğunuzun liderliğini takip edersiniz. Bu etkileşim içinde çocuğunuzun seçimlerine saygı gösterdiğinizde, aranızdaki bağı güçlendirirsiniz.
Unutmayın, çocuğunuzun yaptığı küçük bir seçim bile aslında büyük bir özgürlük dersidir. “Ben bu mavi tişörtü giyeceğim” derken, aslında “Ben varım ve benim tercihlerim önemli” diyordur. Bu sesi duyun ve ona saygı gösterin.
Bugün çocuğunuzun küçük seçimlerine gösterdiğiniz saygı, onun gelecekte kendi ayakları üzerinde durabilen, mutlu ve özgüvenli bir birey olmasını sağlayacaktır. Onun dünyasındaki bu küçük özgürlükler, yarının büyük başarılarının temelini oluşturur.
Çocuğunuzun seçimlerine gösterdiğiniz saygı, ona verebileceğiniz en değerli hediyelerden biridir. Bu hediye, onun içinde büyüyecek ve zamanla kişiliğinin güzel bir parçası haline gelecektir.
“Okul Çocuğu Hayata Hazırlar” Mı? Oysa Hayat Tam da Burada Akıyor!
Sıkça duyduğumuz bir deyiş vardır: “Okul çocuğu hayata hazırlar.” Oysa hayat, tam da şu anda, bu anın içinde akıp gitmektedir. Çocukluk, erişkinliğe bir hazırlık evresi değil, hayatın ta kendisidir. “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuyla karşılaşan her çocuk, aslında şu gizli mesajı alır: “Şu anki halin yeterli değil, değerli olan gelecekteki sen olacak.” Ama çocuk, zaten şu anda bir birey! Onu “hiç” yerine koymayı bırakıp “adam yerine” koymak, belki de ebeveynliğin en derin sırrıdır.
Sevgili Ebeveynler,
Çocuklarımızın değişim potansiyelini sık sık görürüz. Onları yarının büyükleri, doktorları, mühendisleri, öğretmenleri olarak hayal ederiz. Bu hayallerde elbette bir yanlışlık yok. Ancak geleceğe bu denli odaklanmak, “şimdi”nin değerini kaçırma riski taşır.
Çocuk, bugünün insanıdır. O, yetiştireceğimiz bir ham madde, eğiteceğimiz bir proje, yarına hazırlayacağımız bir taslak değildir. Onun çocukluğu, atlatılması gereken bir süreç değil, yaşanması, hakkının verilmesi ve kıymetinin bilinmesi gereken eşsiz bir zaman dilimidir.
Okulu düşünün. Çoğu zaman “çocuğu hayata hazırlar” deriz. Peki ya okul, hayatın kendisi değil midir? Her sabah uyanıp giyinirken, arkadaşlarıyla oynarken, öğretmeniyle konuşurken, matematik problemini çözerken hayatı yaşamıyor mu? Okulun içindeki heyecan, sınıfta yaşadığı başarı ya da hayal kırıklığı, teneffüste kurduğu dostluklar… Bunlar hayata hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.
“Büyüyünce ne olacaksın?” sorusunu bir düşünün. İyi niyetle sorulsa da, aslında çocuğa “şu an olduğun hal yeterli değil” mesajını verir. Oysa o, altı yaşında dünyanın en mükemmel altı yaşındaki çocuğudur zaten. Beş yaşındaki hali de, dört yaşındaki hali de, üç yaşındaki hali de öyleydi. Her anında tamdı, her anında değerliydi.
Çocuklarımızla konuşurken, onları bugünün bireyleri olarak görmek, onlara sunabileceğimiz en büyük hediyedir. “Bugün ne hissediyorsun?”, “Bugün seni ne mutlu etti?”, “Bugün hangi oyunu oynamak istiyorsun?” gibi sorular, “şu anki varlığın değerli” mesajını verir.
Elbette gelecek için planlar yapmak, hayaller kurmak önemlidir. Ancak bu, bugünü feda etmek anlamına gelmemelidir. Çocuğunuzun bugünkü merakını, heyecanını, korkularını, başarılarını görmezden gelerek yarına yatırım yapmak, temelsiz bir bina inşa etmeye benzer.
Çocuklarımıza “adam gibi” davranmak, onları ciddiye alınan birer birey olarak kabul etmek, onların ayrılık kaygılarını anlamak, onları gerçekten dinlemek… Bunlar sadece iyi ebeveynlik pratiği değil, aynı zamanda temel bir insanlık göstergesidir.
Unutmayalım ki çocuklar, sıradan birer “küçük yetişkin” değil, kendi özgün dönemlerini yaşayan tam insanlardır. Okul, bir varış noktasına giden bir yol değil, yolun kendisidir. Çocukluk, erişkinliğe açılan bir kapı değil, kendi başına değerli bir yaşam evresidir.
Belki de kendimize şunu sormalıyız: Çocuklarımızı yarına hazırlamak adına, bugünlerini çalıyor muyuz? Düğünün hayaliyle bugünün gerçekliğini gözden kaçırıyor muyuz?
Gelin, çocuğumuzun şu anına saygı duyalım. Onları “eksik” parçalar yerine, tam ve değerli bireyler olarak kabul edelim. Çünkü onlar, tam da şu anda, birer kişi olarak kusursuz ve bütündürler. Yarının büyükleri olacaklar belki, ama bugünün en değerli insanlarıdırlar zaten.
Yağmur Damlaları ve Bilgelik Tohumları: Kuruntuya Karşı Güven ve Sabır
Gökyüzünün gri bulutlarla kaplandığı bir bahar akşamı eski bir evin pencere aralığından yağmurun camda bıraktığı izleri izliyorum. Her damla, zihnimde tuttuğum bir anı gibi. İbn Sina’nın asırlar öncesinden fısıldadığı o bilgelik kulaklarımda çınlıyor: “Kuruntu süreklidir, güven ise aralıklıdır. Sabır ise şifanın ilk adımıdır.”
Düşünüyorum da, ne çok zaman harcamışım gerçekleşmeyen korkularımın peşinde. Zihnimde inşa ettiğim kağıttan şatoların her biri birer vesvesenin kalesiydi. Her kuruntu, gerçek olmayan bir hastalığın belirtilerini büyütmüştü içimde. Belki de İbn Sina haklıydı; kendi huzursuzluğumun tohumlarını ben kendim ekmiştim.
Penceremin uzağındaki yaşlı çınar ağacı, asırlardır aynı yerde duruyor. Ne fırtınalar görmüş, ne mevsimler geçirmiş. Onun sırrı belki de bunlara karşı duyduğu güvende saklı. Sarsılmaz bir itminanla bulunduğu yere kök salmış, güvenin ne demek olduğunu anlatıyor bana. Dallarını göğe açışı, tevekkülün etkileyici bir resmi adeta. İçimde yeşeren güven duygusu, tüm bunların bir yansıması olabilir miydi gerçekten?
İbn-i Haldun’un sözleri zihnimde yankılanıyor: “İnsanın beyni değirmen taşına benzer. İçine bir şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür.” Evet, bu değirmen taşları durmaksızın dönüyor. Boş kaldığında kuruntuyu öğütüyor; umut, bilgelik ve güzelliklerle beslendiğimde ise şifa veren bir iksire dönüşüyor.
Yağmurun şiddeti artıyor. Damlalar camda birleşip küçük nehirler oluşturuyor. Sabır… İbn Sina’nın tarif ettiği şifanın ilk adımı. Her damlası, sabrın bir parçası. Hiçbiri tek başına toprağı doyuramaz, ama bir araya geldiklerinde en kurak toprakta bile çiçekler açabilir.
Zihnimdeki değirmen taşlarına bugün ne koyacağım? Kuruntu mu, güven mi? Evhamın acı tohumlarını mı, yoksa tevekkülle büyüyen umudun tatlı meyvelerini mi öğüteceğim?
Eskilerden bir hatıra canlanıyor gözümde. Anneannem, her gece yastığının yanına bir tutam lavanta koyardı. “Bu, güzel rüyalar görmemi sağlar,” derdi. Belki de o da biliyordu zihnin nasıl beslendiğini. Belki de o küçük lavanta kokusu, onun değirmen taşlarının öğüttüğü güvenin bir simgesiydi.
Pencereden dışarı bakıyorum; yağmur dinmiş. Güneş, bulutların arasından sıyrılarak dünyayı selamlıyor. Alanya her zaman güzel ama baharda bir başka güzel. Yağmur sonrası cam gibi pırıl pırıl. Hele toprağın kokusu… İçimde bir ferahlık hissediyorum. Kuruntularımın yerine güveni, evhamlarımın yerine sabrı koymanın zamanı gelmiş olmalı. Değirmen taşlarımı boş bırakırsam beni öğüteceğini artık biliyorum.
Bu akşam, yastığımın yanına annemin sandığındaki gibi bir lavanta kesesi koyacağım. Zihnimin öğütücüleri arasında neler öğüteceğimi bilinçli olarak seçeceğim. Kuruntunun bir hastalık, güvenin ise onun şifası olduğunu kendime hatırlatacağım her gece.
İbn Sina ve İbn-i Haldun, asırlar öncesinden günümüze uzanan bilgelik köprüleri kurmuşlar. Sözlerindeki hakikat, zamanın tozlu raflarında unutulmayı bekleyen birer mücevher değil, her yeniden keşfedilmeyi bekleyen yaşam pınarları. Ben de bu pınardan kana kana içerek, zihnimin değirmenine berrak sular akıtacağım.
Çünkü biliyorum ki, kuruntuyla beslenen zihin hastalıklı düşünceler üretir; güven, umut ve sabırla beslenen zihin ise hayatın en karanlık anında bile yıldızların parladığı sırrını fısıldar kulağıma.
Ambarını Dolduran İnsan: Tadamadan Giden Ömrün Sessiz Çığlığı
Ambarını Dolduran İnsan: Tadamadan Giden Ömrün Sessiz Çığlığı
İnsan, omuzlarında taşıdığı gökyüzünü unutup, ayaklarının altında biriktirdiği dünyaya odaklanır çoğu zaman. Küçücük bir karınca gibi, sabırla ve inatla taşır yaşamın yüklerini. Bir arı gibi çalışıp durur, bal yapmak uğruna çiçekten çiçeğe konar. Oysa ne karınca sel geldiğinde ambarını kurtarabilir, ne arı insanların elinden peteklerini. İnsan da biriktirdiklerini bırakıp gider en sonunda, hiç gitmeyecekmiş gibi yaşadığı dünyadan.
Penceremin önünde küçük bir karınca kolonisi var. Her sabah güneşle uyanıp, akşam karanlığına kadar çalışıyorlar. Onları izlerken düşünüyorum; hayatını yarına hazırlanmakla geçiren biz insanlar da, aslında bu küçük canlılardan çok da farklı değiliz. Çalışıyoruz, biriktiriyoruz, erteliyoruz. “Yarın” diyoruz, “emekli olunca” diyoruz, “çocuklar büyüyünce” diyoruz…
Oysa bilmiyoruz ki, biriktirdiğimiz her anı, yaşamadığımız her duyguyu, içimize hapsettiğimiz her sevgiyi, söylemediğimiz her sözü, alınmayan her nefesi, zamanın ambarlarında bırakıp gideceğiz. Bütün zamanı yarına saklayan insanlar, bugünü yaşamayı unuturlar. Tıpkı karıncanın kışa hazırlanırken yazın tadını çıkaramaması, arının peteğini doldururken balın lezzetini tadamaması gibi.
Dedem bahçesinde çalışırken söylerdi bana: “İnsan iki eliyle kazanır, tek ağzıyla yer. Kazandığını harcayamaz, biriktirdiğini göremez.” Yıllar sonra anladım ki, sadece paradan bahsetmiyordu dedem. Yaşamın kendisini anlatıyordu. Biriktirdiğimiz anılar, ertelediğimiz hayaller, görmediğimiz güzellikler ve söyleyemediğimiz sözlerdi asıl servetimiz.
Gecenin sessizliğinde, yıldızlara bakarak düşünüyorum: Bizler neden hep ambarları doldurmak için çalışıyoruz? Neden hep yarına saklıyoruz en güzel şeyleri? Belki de hayatın en büyük ironisi bu; gelecek için biriktirenler, bugünü unuturlar. Bugünü yaşamak isteyenler ise, yarının endişesiyle dolup taşarlar.
İnsan, karınca ve arı arasındaki fark şu olmalı: Biz bilinçli olarak seçebiliriz. Sadece biriktirmek için değil, yaşamak için de var olabiliriz. Her anın tadını çıkarmayı, her duyguyu hissetmeyi, her sevgiyi paylaşmayı seçebiliriz.
Belki de zenginlik, dolu bir ambar değil, dolu bir kalptir. Belki hazine, biriktirdiklerimiz değil, paylaştıklarımızdır. Ve belki yaşam, yarına hazırlanmak değil, bugünü doyasıya yaşamaktır.
Gün batımında, bahçemde oturmuş, karıncaları izliyorum. Ambarlarını doldururken, aynı zamanda birbirleriyle iletişim kuruyorlar, yardımlaşıyorlar, paylaşıyorlar. Belki de onlardan öğreneceğimiz şey budur; sadece biriktirmek değil, aynı zamanda paylaşmayı da bilmek.
Çünkü hayat, tüm biriktirdiklerimizi bırakıp gideceğimiz gerçeğiyle yüzleşmektir. Ve belki de en değerli ambar, paylaştıklarımızla, sevdiklerimizle, yaşadıklarımızla doldurduğumuzdur. Böyle bir hazineyi ne sel alır gider, ne de ölüm silip süpürür. Çünkü yaşanmış bir anın izleri, sadece bizde değil, dokunduğumuz her kalpte sonsuza dek yaşamaya devam eder.