Gidene Değil, Yanındakine İthaf Olsun Şarkılar

Dün gece arkadaşlarla sohbetliyoruz , 3-5 saati geçti oturmamız. Bir taraftan da radyoda yerli bir kanal açık, arada geyik yapan Dj, kendince seçtiği şarkılar çalıyor. Gece yarısı melankoliye bağlamış. Ses kısık, gecenin karanlığı; sigaramın dumanı; yalnızlığımın papucu tarzında geyiklere devam ediyor. Gecenin sonlarına doğru farkettim ki; bir tane dahi içinde sızlanması, hüznü, yalvarışı olmayan şarkı dinlememişiz. İçimiz şişmiş tabiri caizse! Diyeceksiniz ki, kanalın tarzı o türlü yayın yapmak???

Peki aksini siz düşünün şimdi! Bildiğiniz, dinlediğiniz, playlistinizde kaç tane neşe/huzur veren şarkı var? Bir elin parmağını geçirebildiyseniz sayılarını; binlerce şarkı arasından, lütfen yorumlar kısmına ekleyiz ki bizleri de aydınlatın…

Asıl soru şu ki : Neden yazılan/bestelenen şarkıların çoğu gidene yazılır?
Neden giden bu kadar acıtır? Neden giden unutulmaz? Gitmesine izin verirken düşünmeyip te ardından dön diye yalvarır insan?
İnsanın üretebilmesi için içinin yanması mı gerekir?
İnsanın değişebilmesi için sarsılmaya ihtiyacı vardır.! Travmalar bunun için çok sarsıcı yaşam deneyimleridir ve ardından iz bırakırlar. Temel kaidelerden biridir psikolojide…
Ayrılık sarsınca, yokluğunu hissedince farkına varıyor ne kaybettiğini insan. Ardından gelsin yanık ciğer kokulu besteler, melodiler, şiirler…Acı olmadan ürün de olmuyor galiba.

Tersten bakalım!
Evde eşiniz, “sizi seven, size hürmet ve saygı gösteren, hastalığınızda bir tas çorbayı size sunan, iyi günde kötü günde yanınızda olan…bir ses bir nefesken yanıbaşınızda ” ;
veya sevdiğiniz, aşkım dediğiniz, ömrünüze kattığınız kişi yanınızdayken, ilk zamanlar hariç (akrostişler 🙂 ) kalkıp ta ona şiir yazmak, var olan sevginizi ve size yaşattıklarını kaleme, melodiye dökmek varken , /ki bu onu çok mutlu ederdi sanırım;/ illaki onun sizi terk etmesini,sizden ayrılmaya karar vermesini/ aldatmasını beklemek niye??

Bütün şarkılarda, gidenin yokluğunun verdiği acı, ıstırap, ona duyulan özlem ve arayışlar vardır, yani kısaca mesaj şu : “EŞŞEKLİK ETTİM !, DEĞERİNİ BİLEMEDİM !, TÜLAYYYY DÖN! ya da EŞŞEK OĞLU EŞEK DEĞERİMİ BİLEMEDİN!!!! ÇOK ÖZLÜYORUM! YANIYORUM ULEENNN!!AFFET BENİ! BEN SENSİZ BİR HİÇİM1!   :-) p

umutsuz

Be şairim tosunum, Bu şarkıyı/şiiri yazmadan, ortaya çıkarmadan bilseydin onun değerini de, sevgini önceden yazsaydın ona, ( bahane mi arıyor zihnin? al sana şarkı! “Kader Diyemezsin, Sen Kendin Ettin” )

Gerek kalmazdı sanırım ardından bunlara.

Artık düşmüşse gönlün en kızgın nara ,

Anlamsız artık giden için attığın bunca nara.   :-) ))

Sanırım sorun biraz da su içerisinde balık örneğindeki gibi kadir kıymet bilmemek de yatıyor. Yanında olan zaten cepte, dere geçilmiştir artık, dayı dan ayıya dönüş zamanı…

Biraz da “sevgimizi ifade etme özürlü olmamızdan” kaynaklanıyor olabilir bu durum. Yüzüne karşı ifade edersek bi yerleri kalkar,! Uyandırma tavuğu, gözü açılmasın.! Zaten duygularımızı ifade edebilmemiz oldukça zor, üstüne çelişkili düşüncelerde eşlik edince daha da karmaşık hale geliyor… İnsan sevdiğine sıkıca sarılmaz mı? Sevdiğine eşine/çocuğuna/dostuna…sarılıp sevdiğini söylemeyen, hissettirmeyen çok kişi var, çookkk…

Diğer bir taraftan, Sanal, sosyal paylaşım siteleri aslında terkedilmişlerin birikmiş gazlarını bırakma alanları oldu ve az da olsa rahatlattı. Ortalıkta orta yere uluorta kusan çok kişi var artık. Tek umudu var : “O” kişi okurda anlar, neler kaybettiğini, onu ne kadar sevdiğimi umuduyla, yada pişman olur da bir umut ??!!! habire yaz babam yaz… Onların sayesinde Mevlana Can Yücel, Osho, Freud, vs vs adını sanını duymadığımız nice şair, şahıs vs. sözlerini tanıdık, teşekkürler ayrıca )))  

Sanal ortam daha cesaret verici belkide kim bilir???En azından orada birkaç kişi altına ilgi verici 3-5 kelam yazarak o açlığımızı da doyuruyor. “Fıstııımmm noooldu kim üzdü senii?” o da lazım sanırım fakat bu 3-5 kişinin gayrısına ciddi gaz!

Velhasıl dostlar, Şarkıları dinlerken farkedersiniz ki; “hep seni söyler, senden ve benden bahseder, duygularına tercüman olur. Bazan reçete gibi, koy kendini oraya; işte tam da senin için sana özel yazılmış bir parça!.( Şundan bahsetmiyorum ” Aşkıııım bu bizim parçamız :-)” !!! Bu farklı biraz…)  Ağlatacak parçalar, gurbet ayrılığı parçalar, beddua-intizar parçaları, rakı mezesi parçalar, oflatan parçalar….velhasıl epey çoklar…

Ne yapmalı??

Dinleme!!! Çözüm ortada, dinleme!Çok basit değil mi 🙂 Dinleme!!! hadi sıkıysa başar o zaman ?

Keyfim yerinde, sıkıntı derdim yok , kafam rahat derkeeenn arabada seyahat ederkene, radyoda denk geliyor bir damar, başlıyorum düşünmeye; “kimi düşününsem şimdi, kim? kim? kim beni yaralayıp ta gitti? kime dön demeliydim? Vay uleeynn arkadaş benim niye bu kadar yüce aşkım olmamış? hayat ne zor yahuuu ”  🙂 çöküp gidiyorum resmen, dipsiz kuyu gibim.. Şarkı bitmeden elektiriğin şiddeti de bitmiyor!!

Hemen değiştirmek gerek hemen,ya da kapatmak gerek !! dertsiz başa dert ekler ki zaten % 90 ımız dertli. Bizde dertli olmayanı adamdan saymazlar misali, olmasa bile öyle bir görüntü çizerek prim toplarız, oldururuz derdi yoktan.. Besler bi yanımızı.
İllaki dinleyeceksen, haraketli, neşeli enerji vereni dinle..Huzur veren melodileri seç..!! Herkesin Kendi zevkine, ruh durumuna (mood ) uygun çalma listesi olmalı, yoksa düşünüp bulun hemen.. Ne sizi mutlu eder? hareketlendirir ? Sakinleştirir ? Huzur verir?
happy-girl-listening-music-540x384

Yaşam ağacının gövdesi biz, dalları sevdiklerimiz, yapraklarıda zevklerimiz olsa bir sorun yok aslında…Oysa biz gövdeye, karşıdakini koyunca, o gidince ağacı kurutmaya kalkıyoruz.   Bir spor uğraşın olsun (var mı???), Enstrüman??, edebiyat-şiir kulübü üyeliği?? gezi-dağcılık?? resim?? Sonra dostların olsun, farklı zevkleri ve nitelikleri olan arkadaşların; -sinamaya gitmekten zevk aldığın ayrı, dini-siyasi-güncel  konular hakkında sohbet etmekten haz aldığın farklı olması gibi… Hepsini bir kaç kişiye yüklememek gerek derim… Böyle bir yaşamda gidenin yokluğu daha hafif atlatılır sanırım.

Şu şiir yazan şairlere bir bakın, genelde hopeless (umutsuz!!) tipler! onların melonkolisini yüceltip yaşamımızı, kendimizi daraltmamızın alemi yok.Mesela Türk edebiyatında Şair’i Azam (Büyük Şair) sıfatı ile anılan Abdülhak Hamit Tarhan karısı Fatma Hanım’ın ölümü üzerine “Makber”‘i yazmıştır ama Fatma hanım öldükten 2 hafta sonra, karısının cenazesinde gördüğü kadınla evlendiği söylenir…
Bırakın onun açmazları onun dizelerinde melodisinde kalsın! Yaşadımız zaman dilimi çok değerli, ve geri dönüşü yok. Geçen o değerli zamanı kaybetmemek lazım, değmeyecekler için asla!! Değenlere bile asla. düşünsen fark edebilirsin ki : “Aldığın, soluduğun nefes bile mutlu edebilir insanı..”
Doç.Dr. Mustafa Uslu
Psikolojik Danışman

Zalimin zulmü varsa, sevenin Allahı var :-)


14 Responses

  1. black smoke

    tebrikler ! okumaya değer hatta ders alınması gereken bir yazı..
    ve yine içimize işleyen herkesin ortak sorunu: hüzün, hatta mutsuz değilken bile mutsuz görünmek…yahu iyi de insan kendine bunu neden yapar ? hayatta gerçektende tadılması gereken onca güzel şey varken neden görmez bunları ? neden birilerinin ilgisine ihtiyaç duymak için böyle zayıflatır ruhunu? oysa kendine yeni şeyler ekleyerek hem mutlu olup hem de etrafındakileri mutlu etmek varken.. farkında olamamak ve dolayısıyla bu durumdan da rahatsız olmamak, kendi varlığının değerini bilmemek; en acısı da bu olsa gerek…( şiir harika :)

  2. zynp

    …dostların olsun, farklı zevkleri ve nitelikleri olan arkadaşların; sinamaya gitmekten zevk aldığın ayrı, dini-siyasi-güncel konular hakkında sohbet etmekten haz aldığın farklı olması gibi..Hepsini bir kaç kişiye yüklememk gerek… bi sınırlamadan çıkmak lazm :) çok faydasıı olcak bunun hocam teşekkürler :)

  3. gizem elma

    sizin gibi bir insandan ders almış olmak büyük şans… çok beğendim yazdıklarınızı da. hep gidene hep üzene değer verilir yanımızdakiler göz ardı edilir ne yazık…

  4. kübra çakır

    hocam gerçekten çok güzel olmuş elinize yüreğinize sağlık. edebi açıdan değerlendirmek bana düşmez kesinlikle ama söylemek isterim ki siz her ne kadar edebi bir amaç gütmeden yazmış olsanız da yazınızı tam şimdi sona bağlayacak sonuç paragrafı gelecek bu paragraftan sonra dediğim zamanlarda bile bağlar o kadar güzel kurulmuş ki okudukça meraklandım, meraklandıkça okudum. günlük yaşantınızın içerisinde küçük ayrıntıları kaçırmamanız ne kadar büyük bir mutluluk ve erdem. ve şuna inanıyorum ki zaten içerisinde sanatçı ruhu taşıyan her insan farkındadır çakıl taşlarının bile. zira her an duygular coşup taşmak isteyebilir. siz de küçücük bir parçayı yaşamınızdan alıp bizlerle içtenlikle paylaşmışsınız. hep göz ardı ettiğimiz ya da bilip de bilmemezlikten geldiğimiz her ne varsa bu konu üzerine dilinizden akmış kaleminize. bir kez daha yürekten tebrik ederim hocam… sizin gibi insanlar bulmak nadirdir ve ben lise hayatımdan beri memleketimden uzaklaştığımdan beri hep sizin gibi insanlar aradım durdum ama sanırım sizi tam anlamıyla fark edemeyerek hata yapmışım… meslek hayatınızda çok çok daha başarılar dilerim hocam veee ben de lisedeyken memleketimin yerel gazetesinde köşe yazarlığı yapıyordum. konyaya gelince o imkanım olmadı bu yüzden 3 senedir çok özlüyorum yazmayı ve paylaşmayı acaba çoook nadir de olsa bura da bi kaç yazımı paylaşabilme imkanım varmıdır acaba dayanamayıp sormak istedim. teşekkürler…

  5. gül 🙂

    hocAM öyleki ne zaman az sıkılsam bunalsam tam o sırada sizin yazılar gözüme çarpıyor şaka gibi ağlanacak halime gülmeye başlıyorum ya da aslından başından beri ciddi bi sorun olmayan halimi farkedıyorum ve umutsuzlugum umuda dönüşüp keyifleniyorum.. iyi ki varsınız demek istedim yazı içinde teşekkürler :)

  6. Teşekkürler Gülhanım :-)

  7. teşekkürler Kübra yorumların için, ama sayfa tamamen kişisel, ama sende blog spot üzerinden sayfa açıp yazarsan zevkle okumak isterim

  8. Teşekkür ederim Gizem..

  9. Teşekkürler Zeynep :-) )

  10. Thanks Blacksmoke)))

  11. kübra çakır

    asıl ben teşekkür ederm hocam…)

  12. özlem

    tekk kelimeyleee harikaa….bi insanın yaşadıkları yada hissettiklerini bu kadar güzell kaleme dökerrr….

  13. İşte en çok da şu söz doğru galiba ”bizde dertli olmayanı adamdan saymazlar”. Evet bence öyle… Çünkü ben gerçekten burada yazanları yapanlardanım (gizli gizli de olsa:). Yani genelde böyle damar şarkılar dinlemem ve karşılaşırsam hemen en sevdiğim hatta oynadığım şarkıları açarım :) . Burada sorun %90 bende değil. Öyle bir çevrede olur ki insan bazen, eğer derdin yoksa ve çok ağır şeyler yaşamamışsan sen büyümemişsindir ve sen hayatta dair en ufak bir bilgiye sahip değilsindir. Oysa ki en güzeli, yaşadığın şeyler ne kadar kötü ve bazen dayanılmaz olsa da bu hayatta ”var olmanın” değerini bilmek. Hangimiz uyandığında ya da gecenin bi saatinde evinin dış kapısını açıp şöyle havayı içine çekip ” Tanrım işte buradayım ve var olduğum için şükürler olsun, günümün güzel geçmesi diliyorum senden” diyor. Bence bunu bir deneyin.
    Yaşıyor olmanın değerini sevdiğimiz birini kaybettiğinizde, sağlıklı olmanın değerini de hasta olduğunuzda bilmeyin!! Asıl sevdikleriniz yanınızdayken, şöyle kulaklığı takıp insanın içini yumuşatan güzel bir müzik eşliğinde yürüyüş yaparken bilin…

  14. Teşekkürler Songül, kulaklığa devam :-)

2 comments on “Gidene Değil, Yanındakine İthaf Olsun Şarkılar”

  1. Fund4

    Hocam yine sizden beklendigi gibi çok guzel bir yazı kaleme almıssınız 🙂 listemde hic yok denecek kadar az melankoli sarkilar… bu tarz sarkilari sigaraya benzetiyorum sigara icenlere kucuklugumden beri anlam veremem boyle sarkiları dinleyenlere de anlam veremiyorum … surekli icimden gülüp neden ya neden diyorum:) neden insan kendine bunu yapıyor 🙂 ya mutlu olmak icin ben cok kanaatkarim ya insanların standartları cok yüksek … gercekten hayat elimizdekilerle mutlu olmak icin yeteri kadar uzun ama elde edemediklerimizin acısının yasını tutacak kadar da kısa saygılar …

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.