Sıkça duyduğumuz bir deyiş vardır: “Okul çocuğu hayata hazırlar.” Oysa hayat, tam da şu anda, bu anın içinde akıp gitmektedir. Çocukluk, erişkinliğe bir hazırlık evresi değil, hayatın ta kendisidir. “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuyla karşılaşan her çocuk, aslında şu gizli mesajı alır: “Şu anki halin yeterli değil, değerli olan gelecekteki sen olacak.” Ama çocuk, zaten şu anda bir birey! Onu “hiç” yerine koymayı bırakıp “adam yerine” koymak, belki de ebeveynliğin en derin sırrıdır.
Sevgili Ebeveynler,
Çocuklarımızın değişim potansiyelini sık sık görürüz. Onları yarının büyükleri, doktorları, mühendisleri, öğretmenleri olarak hayal ederiz. Bu hayallerde elbette bir yanlışlık yok. Ancak geleceğe bu denli odaklanmak, “şimdi”nin değerini kaçırma riski taşır.
Çocuk, bugünün insanıdır. O, yetiştireceğimiz bir ham madde, eğiteceğimiz bir proje, yarına hazırlayacağımız bir taslak değildir. Onun çocukluğu, atlatılması gereken bir süreç değil, yaşanması, hakkının verilmesi ve kıymetinin bilinmesi gereken eşsiz bir zaman dilimidir.
Okulu düşünün. Çoğu zaman “çocuğu hayata hazırlar” deriz. Peki ya okul, hayatın kendisi değil midir? Her sabah uyanıp giyinirken, arkadaşlarıyla oynarken, öğretmeniyle konuşurken, matematik problemini çözerken hayatı yaşamıyor mu? Okulun içindeki heyecan, sınıfta yaşadığı başarı ya da hayal kırıklığı, teneffüste kurduğu dostluklar… Bunlar hayata hazırlık değil, hayatın ta kendisidir.
“Büyüyünce ne olacaksın?” sorusunu bir düşünün. İyi niyetle sorulsa da, aslında çocuğa “şu an olduğun hal yeterli değil” mesajını verir. Oysa o, altı yaşında dünyanın en mükemmel altı yaşındaki çocuğudur zaten. Beş yaşındaki hali de, dört yaşındaki hali de, üç yaşındaki hali de öyleydi. Her anında tamdı, her anında değerliydi.
Çocuklarımızla konuşurken, onları bugünün bireyleri olarak görmek, onlara sunabileceğimiz en büyük hediyedir. “Bugün ne hissediyorsun?”, “Bugün seni ne mutlu etti?”, “Bugün hangi oyunu oynamak istiyorsun?” gibi sorular, “şu anki varlığın değerli” mesajını verir.
Elbette gelecek için planlar yapmak, hayaller kurmak önemlidir. Ancak bu, bugünü feda etmek anlamına gelmemelidir. Çocuğunuzun bugünkü merakını, heyecanını, korkularını, başarılarını görmezden gelerek yarına yatırım yapmak, temelsiz bir bina inşa etmeye benzer.
Çocuklarımıza “adam gibi” davranmak, onları ciddiye alınan birer birey olarak kabul etmek, onların ayrılık kaygılarını anlamak, onları gerçekten dinlemek… Bunlar sadece iyi ebeveynlik pratiği değil, aynı zamanda temel bir insanlık göstergesidir.
Unutmayalım ki çocuklar, sıradan birer “küçük yetişkin” değil, kendi özgün dönemlerini yaşayan tam insanlardır. Okul, bir varış noktasına giden bir yol değil, yolun kendisidir. Çocukluk, erişkinliğe açılan bir kapı değil, kendi başına değerli bir yaşam evresidir.
Belki de kendimize şunu sormalıyız: Çocuklarımızı yarına hazırlamak adına, bugünlerini çalıyor muyuz? Düğünün hayaliyle bugünün gerçekliğini gözden kaçırıyor muyuz?
Gelin, çocuğumuzun şu anına saygı duyalım. Onları “eksik” parçalar yerine, tam ve değerli bireyler olarak kabul edelim. Çünkü onlar, tam da şu anda, birer kişi olarak kusursuz ve bütündürler. Yarının büyükleri olacaklar belki, ama bugünün en değerli insanlarıdırlar zaten.