Mevlana ve Yaşamda Hedefler…

Dün gece Mevlana’nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) törenlerine katıldım. Nefis bir Ahmet Özhan Konserinden sonra Mevlevi Ayini Şerifi Huşu içerisinde izledim…Gece ile ilgili bazı izlenimlerimi paylaşmak istiyorum sizlerle…

Mevlana hazretlerinin gel çağrısına uyup da gelmiş epey bir misafir yurdun herbiyerinden, hatta yabancı ülkelerden.herkes ayini şerifi dinlemek için sabırsızlanırken protokol konuşmaları, siyasetçilerin varolma kendini gösterme çabaları pek hoş değildi..konuşmaların uzaması gecenin sonunu saat 12 lere kadar sarkıttı..bir ara başbakan sayın Tuğrul İnançer’in konuşmaları esnasında dışarı çıktı belkide lavaboya, ardından yüzü aşkın zevat ve tüm medya peşinsıra… pek hoş değildi..gecenin huşu atmosferine de pek uygun değildi…

Ayinin ritüellerinde, ortaya gelen semazenler siyah hırkasını(kötülüğü simgeleyen) çıkarıp ellerini kavuşturarak ( elif şeklinde bir olmak, allahın birliğine delalet) beyaz tennure leri ile(bedenin kefeni) başlarında sikkeleri( ruhun mezar taşı)ellerini semaya açıp ( sağ el yukarıya açık yaradanın nurunu alıp, sol el yere dönük kullara ulaştıran, ortada kendileri dönerken ; dönen bir topacın görünmezliğe bürünmesi gibi kendi nefislerini ortadan kaldırarak) dönerken düşündüm de, kainatta her şey dönüyor. tıpkı onların kalpleri yönünde sağdan sola doğru döndükleri gibi. Gezegenler dönüyor, dünya dönüyor, dünyadaki he bir zerrenin otop yapısı dönüyor… her şey hareket halinde.. vücutta kan dönüyor….

Her şey durağan değil, yaşam ve zaman da…

Ya bizim yaşam sürecimiz ? Değişim sürecimiz be boyutta, dünden hatta, bir saat önceden farkımız ne? ne kattık yaşamımıza? Sorunlarımız hala aynı mı evveli ile? herkes kendi muhasebesini yaptığında, yaşamında neleri ertelediğini, ötelediğini, nerelerde tembellik ve miskinlikle çözümsüzlükleri arttırdığını, yaşam kalitesini düşürdüğünü görecektir.

Bu gün, şu an yaşadığın anı hissedebiliyor musun? Farkındalığın ne? Mutlumusun? kaliteli bir zaman mı geçiriyorsun yoksa geçirmekte olduğun zaman senin için ıstırap ve suçluluk mu oluşturuyor?

” yapılacak işerim var ama…”

“ödevlerim var, onu yapmadım şu an aslında onu yapmalıydım..”

” çalışılacak o kadar konu var ama ben…”

“aslında falanca kişiyi aramam lazım ama….”

” Sevdiklerime bir gün onları sevdiğimi sözel olarak söyliyeceğim ama zamanı gelince…..ne zaman?”

 

……

“Düne ait ne varsa, dünde kaldı cancağızım; Bugün artık, yeni şeyler söylemek lazım…” Hz. Mevlana.

Ertelemek, plansız ve hedefsiz yaşamak, amaçların hep gerçekleşmeden, ötelenmesi, hayale dönüşmesi, aslında ertelen yaşanmayan hayatımız…10 yıl önce bu gün için kendinizle ilgili ne hedef ve hayalleriniz vardı bir düşünün? ne kadarı gerçekleşti? daha güzel olabilir miydi? Ya on yıl sonrası için neler düşlüyorsunuz??? bu gün için, yarın, haftaya gelecek ay, altı ay, seneye 5 yıl sonrası, yaşlılığınız için?? bunlar için ne yapmalı, yakın ve uzak hedefler oluşturulmalı ve bunların bir yerlere not edilmesi gerekir. her sabah kalktığımızda kendimize 3-5 dk ayırıp o gün için neler yapmak istediğimizi düşünmemiz bile başlangıç için yetecektir. Bu arada hoşuma giden bir söz de derki insanlar yarın için planlar yaparken Azrail yukarıdan onlara gülümsermiş!!!:-) Öbür tarafı da unutup ihmal etmemeli sanırım.

İnsan çalıştıkça genç kalır, ortaya bir ürün çıkardıkça yaşama bağlanır, kendini iyi hisseder. En iyi stresi dağıtma yöntemi, kişi meşgul olursa, olumsuzluklardan zihnini de uzak tutar. İşsizlik başlıca depresyon sebebi değil mi? İnsanı yaşlandıran, bitiren çalışmamak, bir işe yaramadığı duygusunu kabullenmek. Babam, Allah uzun ve sağlıklı ömür versin, 79 yaşında, eğer hava yağışlı değilse her sabah erken kalkar ve öğlene kadar bahçede çalışır, oyalanır…Oldukça dinç ve sağlıklı, ciddi herhangi bir sağlık şikayeti de yok şu an. Onu yaşama bağlayan dinç kılan ise çalışmak!!!

Hayatta karamsarlığa yer yok sanırım, bir an önce harekete geçip bi yerden başlamalı, geç olsa bile amacımız için uğraşmalı… Karıncanın hedefe varabilmek için dağı delmeye kalkmasında olduğu gibi,”varamasam da o yolda ölürüm…” diyor. Başlamak bitirmenin yarısı derler, kararlı olmak ta devamını getirir. Öğrencilerimle konuşurken hedeflerle ilgili şu örneği veririm. Eğer Everest dağına tırmanmaksa hedefin, çabalarsın, meşakkatli bir sürecin sonunda yarısına kadar ulaşşan bile dünyadaki bir çok yüksek dağlarında zirvesinin üzerine çıkarsın, anlamlıdır, fakat Konyada Meram’ın üzerinde Takkeli Dağ(1400 m) vardır, bir hafta sonu hedef alıp tırmanıp zirveye çıksan bile bir anlam ifade etmez kişisel trekking zevkinden başka….

Hedefleri gözünde büyütüp zorlaştırmaktan sa, bir an önce harekete geçmek, yılmadan azimle sürdürebilmek en doğrusu sanırım.

“Önemli olan, bir defa yere düşüp düşmemen değil,bir defa daha ayağa kalkıp kalkamayacağındır”

Yazıyı bilinen çok sevdiğim bir hikaye ile bitirmek istiyorum.

Siz hayallerinizden sıfır aldınız mı ?

Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışta koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır.

Babasının işi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı.

Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası..

Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı.

Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi.

Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi.

Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev,tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir

“0″ ve “Dersten sonra beni gör” uyarısı vardı.

“Neden “0″ aldım?” diye merakla sordu hocasına, çocuk..

“Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal” dedi, hocası..

“Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun.Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da

alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız” dedi ve ekledi:

“Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.”

Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü.

Babasına danıştı. “Oğlum” dedi babası “Bu konuda kararını kendin vermelisin.

Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!.”

Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevinihiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına..

“Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin” dedi..”Ben de hayallerimi..”

O orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor.

Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı.

Öykünün en can alıcı yanı şu:

Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi.

Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine “Bak” dedi, “Sana şimdi söyleyebilirim.

Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım.

Allah’ tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.”

 

Hayallerinize sahip çıkın, bırakın kim zorluk çıkarırsa çıkarsın, ne derse desin yapıcı eleştirilerin dışında sadece eleştiri yapanları duymayın yeter….

Kalın sağlıcakla..

Dr.Mustafa Uslu

Psikolojik Danışman

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.