Sağlıklı İlişkiler ve Evlilik

Her türlü ilişkide olduğu gibi evlilikte de beraberlik ve süreklilik esasına dayalı olarak üç tür ilişki tarzı vardır.

– Paylaşmak

– Hayır Diyebilmek

– Yalnızlık

İlişkilerin başlarında paylaşım çok yoğun yaşanır ve karşılıklı olarak eşler bunun hep böyle gideceğini düşünürler. Buna paralel olarak karşılıklı değer verme de artar. Fakat ilişkler bir süre sonra tıkanmaya, boğulmaya başlar. önemli olan bunu görebilmektir.Taraflardan biri paylaşmak istediğinde diğeri hayır diyorsa bunun nasıl tolere edileceği önemlidir. Sağlıklı tolere edilmediğinde çatışmalar ortaya çıkar.
“–Hayatım yaprak dökümünde, Ferhunde yine yapacağını yaptı……
“–Banane Ferhundeden..izleme şu kimin eli kimin cebinde dizilerini…”

“–Canım ben bu akşam arkadaşlarla Fenerin maçını izleceyeceğim, biraz geç dönerim….
“–Yahu ne anlarsınız maçtan, hiç kafam almıyor, bari oynasan da biraz göbeğini eritsen, hem bir akşamda beraber çıksak bi yerlere….”

“–Sen yatmayacakmısın?”
“–Şu dizi(film) bitsin öyle..”

“–Hafta sonu annemlere gitsek?
“–Yeter ama, bu kadar sık gitmeninde bi anlamı yok, hem bizimkilere niye gitmiyoruz?”

İlişkide, aslında bütün zaman dilimi karşılıklı olarak aktivitelerde kesiştiğinde ilişki boğulmaya başlar. Bu tarz ilişki bir süre sonra bağımlılığı getirecek, karşılıklı sınırların karışmasına neden olacaktır.Doğrusu nedir?

Teğet ilişki: Ortak paylaşım öğeleri olmayan, birisi roman okurken diğeri televizyon izleyen, işyerleri, arkadaş ortamları, ilgileri,damak tatları, hobileri tamamen farklı olup farklı aktivitelerden zevk alan çiftler gibi…

Yoğun İlişki: Her şeyi beraber ve ortak yapmaya çalışan, kendini diğerine, diğerini kendine uydurmaya çalışan çiflerin ilişkisi gibi. Bağımlılık bir müddet sonra bireyselliği yok eder ve ilişki boğmaya başlar…Ama Ecevitler çifti müstesna sanırım:-)

İdeal ilişki: Ortak paylaşılan yaşam alanının yanı sıra çiftlerin kendilerine ait dünyalarının da bulunduğu bir ilişki biçimidir. Ortak olarak, beraber yürüyüş, sinamaya gitmek, birlikte ebeveyn ziyaetleri tatiller..vs varken kendine ait düyasında işi, ana-baba- kardeşleri, kendi arkadaş ve ilişkileri alışverişleri, özel zevkleri ve yalnızlığı ..vs ardır.

Sanırım çiflerin diğerini sık boğaz etmeden kendisi olabilmesine olanak tanımaları gerekiyor.Diğerinin sınırlarını ihlal etmemesi gerekiyor. Hastalıklı ilişkilerde taraflardan birisinin aksi şekilde davranması yeterlidir. Bir müddet sonra ilişkide artık yumurta-tavuk paradigması gibi, “–sen söyle davranmasaydın, ben böyle davranmayacaktım…” gibi saçmalıklar ardı kesilmeyen suçlamalar sürüp gidecektir.Unutulmamalıdırki ilişki bazen yoğun paylaşımı bazen de yalnzlığı içeren bir yelpaze içinde dolaşacaktır.

Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir.
Harry Emerson Fosdick

Başarılı bir evlilik, insanın pek çok kez aşık olmasını gerektirir. Aynı insana…
Robert Wagner

Sağlıklı ilişklilerde eşler, birbirlerinin ihtiyaşlarını değerlendirir ve ona yardım eder.Karşılıklı olarak bir birlerini düşünürler, onun özeline kimliğine kendininki kadar öem verir, onu olduğu gibi kabul eder,onu değiştirmeye çalışmaz…

Sağlıklı ilişkide katı kurallar, prensipler yoktur, ve esnek olmalıdır. Evlenirken şu soruyu kişi kendine sorup cevabını verebilmeli!!

” Ben %100 lük varoluşumdan, kişiliğimden evlilikte ne kadarını ödün olarak verebilirim?”
Cevabınız %40-45 lere kadar verebileceğiniz yönünde ise ve karşı tarafta buna hazırsa, o zaman birlikte bir ilişki var olmaya başlayabilir, aksi takdirde çizilmiş katı sınırlar karşı taraf için ihlal edilmesi gereken çekici durumlar haline gelebilir. Esnek Olunmalı!!

 

“Evlenirken kendine şu soruyu sor, Onu mutlu edebilirmiyim? Zaten sen onu mutlu edersen o seni mutlu edecektir.!!” Prof. Dr. Ramazan Arı

Eşler arasında belli başlı çatışma alanları şunlardır.

-İletişim yokluğu, bozukluğu, eksikliği(eşim beni anlamıyor..)
-sürekli tartışma
-giderilmemiş duygusal gereksinimler
-cinsel doyumsuzluk, uyumsuzluk
-parasal, maddi anlaşmazlık
-kavınvalide, kayınpeder sorunları
-sadakatsizlik
-çocuklara ilişkin çatışmalar
-otoriter eş
-şüpheci eş
-alkol, sigara
-fiziksel saldırılar ve küfür ve şiddet.

Bunların kaçı ilişkinizde var ve ne yoğunlukta yaşanıyor? Bunlara rağmen ilişkimizi sürdürebilmememizin altında yatan ne? maddi yoksunluklar, çocukların varlığının bahanesi, sosyal çevre baskısı, gelecek kaygısı yada yalnızlık korkusu, güçsüzlük?

Pekiala, bunları çözebilmeyi istiyormuyuz, yoksa bunlardan, gerginliklerden mi besleniyoruz? Çözebilmek için ilk aklımıza gelen karşı tarafın değişmesi gerektiği, yada hatalı olduğu değil mi? Biz kendimiz ne yapabiliriz?

Olumlu Değişim, karşımızdakinin bize ilişkin kalıp inançları ile ilgili bildiklerinde şaşkınlık yaratma ile başlar.. Onu şaşırtabilmeliyiz olumlu ve sakin tepkilerimizle…Rutinin dışına çıkınız, sizinle ilgili olumsuz düşüncelerini sarsabilir.. Olumlu düşünce olumlu duygulanımı ve ardından olumlu davranımı ortaya çıkarır!!

Öfkelenince öfkemizi kontrol altına alabilir, bir müddet öfke ve kızgınlık geçene kadar tepki vermeyebiliriz. Çünkü öfkeliyken hep kırıcı ve sonunu düşünmeyen yıkıcı iletiler veriyoruz… Öfkenin geçtiğinin belirtisi nefesimizin düzene girdiği nabızın normalleştiği andır..bekleyelim.

Tartışmalarımızda var olan sorunun dışına taşmayalım, “geçmişte veya diğer bir olayda da sen şöyle yapmıştın” hatırlatmalarını işe karıştırmayalım bir yararı yok olmadığı gibi sorunu çözümsüzlüğe de iter.. hep her tartışmada yeniden örnekler içinde yerini alır o sorununuzda..

Gergin ortamdan uzaklaşalım, sakinleşene kadar ortamı gerekirse terk edelim…

Aklınıza gelirse tartışma anınızı bir ses kaydediciye kaydedin ve sonra beraber sakin bir anınızda dinleyiniz. Göreceksiniz ki o kişi siz değilsiniz? Her ikinizi de şaşırtacak!!

Ona doğru bir şekilde konuşarak bazen sorununuzu iletemediğimizi düşündüğümüzde, posta yoluyla mektup atınız.. uzuun uzun yazınız ve onu sevdiğinizi de altına eklemeyi unutmayınız.

Onunla ilgili olumlu özelliklerini, ona hatırlatınız, söyleyiniz..”Senin en çok beğendiğim yönlerinden birisi…….” şeklinde cümleler kurunuz. Olumsuz özelliklrine değil, olumlu özelliklerine odaklanınız. Gördüğünüz şeyler şizin için, beklentileriniz için küçük te olsa takdir ediniz. Takdir edilen davranışlar kalıcı hale gelir.” Sizin için salı pazarından bir çorap alması, size sevdiğiniz bir yemeği yapması, pantolonunuzu ütülemesi vs durumlarında ona; iyiki sen varsın ve sen beni düşünen, benim için fedakarlık yapan iyi bir eşsin…..”gibi cümleler kurun. Onaylanmak ve takdir edilmek harika bir duygudur.

Eşinizin fiziksel durumu ile ilgili olumsuz yorumlardan kaçının ve aksine beğendiğiniz yanlarını mutlaka ara sıra ona hatırlatınız. Beğenilmek harika bir duygudur. Şımarmasın, kendini bir halt sanmasın,… benzeri düşüncelerle kendinizi bunu yapmaktan alıkoymayınız.

Ona, küçük sevgi notları yazıp, daha sonra bulabileceği bir yere, dolabına, kitabının arasına vs.. koyunuz…

Özellikle kadınlar, hayatınzda bir kerede olsa ondan çiçek beklemektense ona siz bir buket çiçek alınız!!!

Ve en zoru !! yapabirseniz hafta da bir kaç gün televizyonu ve bilgisayarı hayatınızdan çıkarınız :-) )

Onun ailesi ve sevdiği arkadaşları ile ilgili olumsuz düşüncelerinizi, eleştirilerinizi kendinize saklayınız, ona bunları söylemeyiniz..SAYGI!!

Ekonomik karaları beraber alıp beraber uygulayınız!! Çok kazanan çok söz sahibidir düşüncesinden kurtulunuz.

Güvensizlik ve şüpheciliğinizin ilişkinizi baltalamasına müsade etmeyiniz. Evlilikte gizli e-mail, gizli telefon ve karşı tarafın bilmediği arkadaşlar pek hoş bir durum değildir. Bu güvensizliği körükler. Saklayacak bir şeyimiz yoksa bunlara da gerek yoktur.

Cinsellikle ilgili karşılıklı konuşabilmek, nelerin tarafları mutlu ettiğinin bilinmesi önemlidir. Unutulmamalıdır ki sağlıklı evlilik sağlıklı yatak odasından geçer!!

Hiç bir neden ve sebep karşı tarafa bir şey fırlatmayı, ona vurmayı ve ona hakaret etmeyi mazur kılmaz. Ve bu eşler tarafından hiç unutulmaz ve affedilmez. Olay unutulur ama yapılanlar unutulmaz. Sel akar geride taşlar kalır….

Son olarak şunu söyliyebilirim. Her evlilik, her bir birey kendi fenomenie sahiptir. Yani, herkes karşısındakini ve evliliğini kendisi sağlıklı değerlendirmeli, Ramazan hocanın da söylediği gibi; Onu mutlu edebilecek onun kendisini iyi hissedebileceği davranışları yapabilmesi gerekir. Kendinizi ve onu en iyi tanıyan sizsiniz. Yada tanımıyorsanız tanımak için çaba sarfedip kendinizi geliştiriniz, yardım alınız.

 

Mutluluklar…

Dr. Mustafa Uslu
Psikolojik Danışman

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.