Keklik Sendromu !!!

Keklik gibi kanadımı süzmedim
Murat alıp doya doya gezmedim
Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kader böyle imiş ağlarım bazı
Gönül hey hey hey sebep oy

Bu yazıyı yazarken açtım bir yandan da dinliyorum Erdal Erzincan’dan bu Erzincan Türküsünü…Ne güzel özetlemiş ozan yaşadığı ömrü, çektiği sıkıntıların boyutunu.

Geçenlerde yaptığım bir danışma seansında, danışanım sorunlarını anlatırken ” herşey geçmişe dayanıyor, bir türlü aşamıyorum” demişti… Öyle bir hayattı ki yaşadığı, hep mücadele hep mücadele. Ardından kalıcı hayat yorgunluğu, geçmişte kalan keşkeler, imkansızlıklar, acılar…

Belli bir yaşın üzerindeki bireylerle yapılan danışmalarda sıkça rasladığım bir durum size bahsedeceğim sendromda.

Yokluk ve fakirlik ilk ortak nokta ; Maddi yoksunluklar her türlü gelişimin önüne geçmiş koskoca bir duvar olarak orada durur onların hayatında;  ” giyecek ayakkabı, elbise, yiyecek yemek, başlarını sokacak bir ev…YOKTUR!!”  Geçim derdi gerçek bir derttir..

Ailede ebeveyn kayıpları, ayrılıkları ve bunun yolaçtığı üveylikler ;En büyük destekten yoksun büyümek, Ana ya da Baba dan herhangi birisinin yokluğunda karşılanamayan sevgi açlığı, doldurulamayan boşuklar…

Sosyal destek yoksunluğu; güncel tabirle “dayı” yoksunluğu…Elinden tutan olmamıştır!

“born with a silver spoon in the mouth.” –”Ağzında gümüş kaşıkla doğmak”

Doğuştan şanslılar için kullanılan bir tabir.  Bu sendromu yaşayanların kendilerini tanımlarken kullandıkları çarpıcı bir deyimdir…”Anadan atadan bir şey yok-her şeyi tırnaklarımla kazıyarak bu hale getirdim!!”

Konumuzun keklikle alakası şuradan geliyor. Keklik diğer kuşlardan farklı olarak kanat ve gövde oranı açısından biraz tavuğu andırdığından uçuşta zorlanır yüksekçe yerlerde dallarda duramaz,  ”daima kanat çırpmak zorundadır!!” Bilirki çırpmayı bırakırsa düşer!!  Gönlünce kanatlarını açıp süzülemez!! Hep yerlerdedir!!!  Ötüşü ise hüznü çağrıştırır;” iki keklik bir derede ötüyor, ötme de keklik derdim bana yetiyor..”

Benzer olarak, geçirilen hayatta yaşanılanları özetlerken birey; ” yorgundur, çünkü hep çalışmıştır;  hep çalışmak zorunda kalmıştır, bakmak zorunda olduğu birileri vardır (ki eğer kendinize bakabilip buna ilaveten birlerine de bakabilenler daha iyi anlar),  Gönlünce gezememiş, ayaklarını rahatça uzatamamıştır (dünyanın sefası sürememiştir).  Bilirki çalışmayı bıraktığı anda aç!!

Aylık yeterli maddi destek sağlıyacak atadan kalma kira mülkü yok! Çoğu zaman maddi  birikimleri ile gurur duyarlar ki yemeden içmeden, dişinden tırnaktan arttırıldığı için  önemlidir ve  Çocuklarına bunun vijdani yüklemesini mutlak yaparlar, sorumluluk almalarını isterler..

Her an  ”bir kara gün ” beklentisi ile yaşarlar, ve bunun için köşede ayrılan bir kaç bilezik yada yastık altı paraları vardır. Haksız da değiller çünkü yaşadıkları yaşamsal krizler bu tecrübe için yeterlidir. Zor günleri hep gardını indirmeden beklerler bu da onları yorar doğal olarak.

Yaşamları bir başarı hikayesi gibidir. ( Bakınız ; Resilience:  failure, rejection, grit ” Yılmazlık”). Gururla anlatacakları bir yaşam hikayeleri vardır.

Arabeske yatkın yapıdadırlar, sadece müzik olarak değil, yaşamı anlamlandırmaları ve tepkileri de böyledir… Çok kolay “batsın bu dünya” moduna geçiş yaparlar. En mutlu anlarında bile ; “kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde….” tarzı bir müzikle “batsın bu dünya” moduna dönüşleri 3-5 sn sürer sadece…Kendilerini hep “acıların kişisi” olarak hissetme eğilimleri vardır.

Hayatla ilgili edindikleri düsturlar, özlü sözler, ve önemli tecrübeleri vardır ve bunu paylaşmayı severler. “bu hayyatta bir tek şeye inanırım, o da …..” “bi kere şu 3 şeye itibar etmeyeceksin,bir……”

Kader ve yaşam senaryolarına dair olumsuzdurlar…İsyan etselerde kaderci bir anlayışı benimsemek onları rahatlatır çoğu zaman. “Bu toprağın altı da var” dır!!  ”Kefenin cebi yoktur” “Dünya Sultan Süleyman’a kalmamıştır”.. Tesellisi Allah’a havaledir…

…………

Daha da aklınıza gelirse özellikleri lütfen yazının altına siz ekleyin..

Gelelim biz nasıl yardımcı olabiliriz kısmına???

Keklikle ilgili atladığımız bir şey var o da “kekliğin aldığı mesafe” !!! Her nekadar kanat çırpsa da her zaman çabanın sonucunu, mükafatını alır..

“Hep çalıştın ve şu an bu sizi siz yaptı!! ” Çalışmaların sonucunda elde edilenlere; “Aile, eş ve çocuklar, maddi imkanlar, ev, araba vs.” vurgu yapılmalı…

Bir hayat hep mücaleyle geçmiştir, rahmetli deden ya da baban muhtemeldir ki senden da ha zor bir hayat geçirmiştir, ve yine muhtemel ki çocukların senden daha  rahat  bir hayat geçirecekler…Çocuklarına sunabildiğin imkanlar unutulmamalı, danışmada vurgulanmalı.. Atadan beri iyileşme  süreci vurgulanmalı…

Hayat geçmişten bu yana , her kültürde, her devirde, nüfusun çoğunluğuna hep zor olagelmiştir…Sedrik (Cedric) in değine benzer olarak  köylüysen, işçiysen…hayat gerçekten zordur. Bu hayatın sana hazırladığı özel bir menü değil çoğumuza hazırladığı bir menüdür, bunu bilmek ne işimize yarar??? Belki  yalnız olmadığımızı bilmek iyi gelebilir…

Acıları yaşayıp göğüsleyebilmek bizi olgunlaştırır, halden anlayana dönüştürebilir; İsyanla acımızın bedelini  başkalarına ödetmektense , bir başka düşene el uzatmamızı sağlar,merhametimizi arttırır.

Hayata küsmek yok, hayat size her acıyı taddırsada, taddığınız güzellikleri de arada hatırlamakta fayda var…Arada yaşanılan sadece kötü ve zor anları hatırlayarak genelleştirmelerden uzak durmalı.” hep zorluk, hep acı, hep ıstırap…yorgunum dostlarım yorgun!!”  Bi dk!! evlendiğiniz günü hatırlıyormusunuz? ne hissetmiştiniz? Ya kazandığınız sınavlarınız? Ya ilk çocuğunuz doğduğunda?  İlk maaşta ne hissetmiştiniz? her şey bitti dediğiniz anlarda hayatınıza giren “hızır ” durum ve kişiler karşısında??       Yapmayın  lütfen!!! Hayat hep kötü değildi.

Ama ve Fakat la başlayan direnç cümlelerini bir tarafa bırakarak bir kere de geçiştirmeden elde ettiğiniz güzelliklere odaklanın..Her şeyin bedeli olduğunu unutmamak lazım, ve belki siz biraz fazla ödediniz biliniz ki zor kazanılan her şey daha değerlidir :-)

Ve hala da sağlığınızı kaybetmediyseniz şükredin mutlu olun ve değerini bilin   derim…

Eğer ölüm döşeğinde değilse size bunları anlatan, hala alacak nefesi varsa bu dünyada; onu yarına umutlandırın, ve yaşayacağı güzel şeylerin değerini bilerek yaşayacağı için şanslı olduğunu hatırlatın…

Ve son olarak kendimce bir şey, “kendi ekmeğimi çalışarak kazanabilmek — her şeye;  zorluklara iniş ve çıkışlara, kayıplara, hastalıklara…rağmen çalışabilmek” çooook güzel :-)

Her şeye rağmen yaşamak , yaşayabilmek , nefes alabilmek çoookkk güzel :-)


 

10 Responses

  1. İlk anda yazıyı, kellik sendromu olarak algıladım ve okumaya başladım. Meğerse kellik sendromu imiş. :)

    Acıların toplumu biz, mutlu olmasını bilmiyoruz.
    Neden çayı hızla içeriz? Sıcak, ağzımızı yakar! Neden yemeği çok hızlı yeriz? Çünkü karnımız doyar!!
    Mutlu olmayı bilemediğimiz gibi, tat almayı da bilemiyoruz.
    Oysa, rahat! sakin!
    Hem tat alacağız, hem mutlu olacağız..
    Değil mi Braza?

  2. Gute Blog-Post, sch?n Bemühungen. Es k?nnte offenbar nicht geschrieben alle besser gewesen. Die Lektüre dieses Artikels Stück zu schreiben erinnert mich von meinem alten Chef! Er Regel gehalten Geplapper über diese. Ich werde diesen Post zu ihm per E-Mail. Ziemlich sicher wird er wahrscheinlich eine hochwertige lesen. Sch?tzen Sie Ihre Buchung!

  3. I couldn’t have asked for a better blog. You happen to be always at hand to offer excellent guidance, going straight away to the point for easy understanding of your site visitors. You’re really a terrific pro in this subject matter. Many thanks for being there visitors like me.

  4. I really appreciate what you post. You have a new subscriber now.

  5. I have a problem with the overall premise of your article but I still think its really informative. I really like your other posts. Keep up the great work. If you can add more video and pictures can be much better. Because they help much clear understanding. :) thanks

  6. feyza

    tamam kazanılan ve hayatın kattığı güzellikleri düşünüp tam mutlu olacakken hayat size bir acı hamle daha yapıyor…tam toparlanıcakken bir daha…… ve gün geçtikcede yük artıyor yaşanan karamsarlıklar sırtınızdaki çuvalda birikti taşıyamıyorsunuz…sayın hocam pekiya şimdi neyapalım:(….

  7. Hayat devam ettiği sürece mücadeleye devam…Arada o sepeti boşaltacak bahaneler bulman gerekecek…

  8. Mehmet İLHAN

    Mustafa Hocam, “çorabıyla kefenlenen kimse olmamıştır” günümüze değin… malumunuz bir baba evlatlarına ders vermek istemiş ve vasiyet olarak 2 zarf yazıp bırakmış. ölünce önce 1. zarfı sonra 2. zarfı açın demiş,,,
    Gel zaman git zaman ee tamam artık dur zaman, adam ölmüşşş. açmışlar 1. zarfı evlatları.. “beni çoraplarımla gömün toprağa” diye vasiyet etmiş 1. zarfta. çorapla gömmek için fetva aramışlar… müftü müftü gezmişler… lakin uygun fetva bulamamışlar. Anlamışlarki bir kokar çorap dahi götürülemiyormuşşş toprağın altına..
    Hiç bir acı olmasaydı dünyada acaba nasıl olurdu…dünya…

  9. MEHMET İLHAN(İLAHİYAT)

    hocam geçen ava gittik…
    dağlarda dolaştık biraz.. derken bir keklik sürüsü çıktı karşımıza… siz diyorsunuz ya devamlı kanat çırpar havalanabilmek için. o kanat sesleriyle irkildik. avda olmanın verdiği hevesle çifteye sarıldık. bir tanesi vuruldu düştü… elime aldım o kadar renkli güzel duruyor… vurduğumuza pişman olduk.. bir yandan bizim için yaratıldı diye düşündüm bir yandan piyasada et var her şey var… üzüldük…

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.