Hayır !! Yapma!!

Baba( ya da anne) çocuğuna sert bir biçimde;

Hayır!!! Yeter artık…Hayır diyorum duymuyor musun ?? diye seslenir. Ama çocuk ısrarlı biçimde yine sürdürmeyi seçer…

Çocuğum duymuyor musun!! Hayır yapma diyorum, sen ne laftan anlamaz şeysin!!!( tabi o şey neyse???)

Çocuk azarı işitince, ardından tokadın gelme ihtimalini de düşününce vaz geçer gibi görünür. Ama sadece korkmuştur aslında. Baba ortamda yokken yapmak ta sakınca yoktur, tehlike yoksa  tepkiyi sürdürmesi  en doğal hakkıdır.

Peki ne yapmalı hocam???

Sanırım yıllardır en sık duyduğum sorulardan birisi de bu soru. Ben şu soruyu onlara yöneltiyorum:

Kaç yıllık evlisiniz? Eşinizin, yapmasından rahatsız olduğunuz davranışları var mı? Ya da sizin onda rahatsızlık oluşturan …? Iııg mıg; evet hocam var. Peki  bundan rahatsız olduğunuzu karşılıklı belirttiğinizde, iyilikle eskilerin deyimiyle “uhulet ve suhuletle”  uyardığınızda “yapma!!!” dediğinizde pek bir şeyler değişiyor mu? Ya da ne kadarına evet haklısın deyip değiştirdiniz davranışınızı?? Tabi ki bunun cevabı da genelde kem-küm… Zeki olanları hemen mesajı algılıyorlar.

Ben devam ediyorum;  “ 3-5 ya da 7 yaşındaki çocuktan neden hemen değişmesini talep ediyorsunuz, hemen komutunuza uymasını bekliyorsunuz da,  Her şeyi bilen yetişkinler olarak siz neden yanlışı sürdürmede ısrarcısınız? “   vs..vs..

Ebeveynlerin böyle davranmalarının sebebi  aslında şu;

Öncelikle çocuklara “sen benim malımsın ve ben nasıl istersem öyle davranmalısın, senin için iyiyi, kötüyü, doğruyu yanlışı ben bilir ben tayin ederim. Yapma diyorsam yapmayacaksın” mesajını verdiğimizi fark edelim. Böyle bir çocuğun ilelebet kendisi olmaya şansı yoktur, aynı çocuk  okulda korkak  ve parmak kaldıramayan, ergenlikte hımbıl, gençliğinde özgüvensiz bir birey olmaya mahkumdur. Ya da bunlara isyan edip ipini koparan bir asi…

 

Yapma isteği, merakla doğru orantılıdır bir sonraki adımı öğrenmedir. Acaba kendi başına hiç merak etmeyen, sadece sen yönlendirdikçe davranan bir çocuk daha mı iyi olurdu?

Üniversitede okuyup ta kendi başına gidip bir kazak seçebilecek  bile özgüvenden  yoksun gençlerle dolu etraf, önce anneye danış ve telefonda yarım saat rengine boynuna vs, birlikte karar ver ardından  yanında 3 kişiyi zorla sürü mağazaya , gel yurda 10 kişiye de sor nasıl?? Beğendiler mi diye ?

Sonuç ortada hep hayır demek bağımlı ve öz güvensiz  birey anlamına gelir ilerde.

Tekrar soru şu? İyi de hocam hiç mi hayır demeyelim??

De tabiki ama!!! Neden Hayır dediğini sabırla, öfkelenmeden izah et ona, anlat gerekirse uygulamalı olarak. Belki de Hz. Google dan, Youtube dan yardım alarak, görsellerle videolarla destekle. Geçmişten bir hikayeyle süsle  durumu.. Ama sabırla!!

Hayır dediğin durumlarla ilgili tehlikeleri gözden geçir, ortamla mı ilgili?? Belki de o ortamın düzenlenme ye ihtiyacı vardır??  İçinde 3542 parçalık porselen takımı olan camlı dolaptan yada  yılda en fazla 3-5 defa çiçek gören o vazodan kurtulmak bazen hayır demekten daha iyi olabilir ev içinde…

Duvarını karalama çocuğum diyene kadar ona ait duvara (max. 100 tl)  yazı tahtası asmak daha akılcı olabilir. Üzerine dökersin diyene kadar önlük; sen taşıma kırarsın diyene kadar  belkide melamin bir tabak ya da bardak taşıtabilirsin…Çaresi olmayan tek şey ölüm, gerisi düşünülmeli derim.

 

Her şeye “Hayır “ demek çocuğun girişimciliğini yok eder!!!

Hangimiz isteriz robot gibi kurgulu bir çocuğu?? Benim çocuğum zeki olsun, girişken olsun, başarılı olsun, kendini ifade edebilsin, sosyal olsun vs vs.. sonu yok bunun. Ee nasıl olacak bu?  Ama bunun yanı sıra ben ne dersem onu yapsın!! Yap ! yap. Yapma!! yapma.  Otur, kalk, yat, bunu ye, bunu giy, buna çalış, bunlarla arkadaş ol, bu mesleği seç, bununla evlen…. Ardından da düşün ortaya nasıl bir ürün çıkacak??

Bir başka açıdan bakarsak çocuğun bize rağmen yapmaya çalışmasını, bi çeşit bize meydan okuması gibi algılarız; “sen bacak kadar boyunla nasıl bana karşı gelirsin? Sözümü tutmazsın? Beni adam yerine koymazsın?” vs duygularını oluşturur bittabii… Karizma meselesi!! Sözümüzü geçirebilmek se en azından kontrolünde bir alan olması açısından rahatlatır bizi. Belki tek sözümüzü geçirebildiğimiz kişi o??

Evlenince 7-24 anasını-babasını arayan, özleyen ve her bir meselesini  onlara hala danışmak isteyen, kendi çözmesi gereken özel ailevi sorunlarını bile onlara taşıyan, bağımlı bir eş olurlar.

Üniversitede ana-babadan ayrı kalınca bocalarlar, ağlar sızlarlar, en kısa sürede ana-baba rolüne uygun birine hastalıklı bağlanırlar bu bazen ebeveynlerinin yaşında da olabilir ama hastalıklı bağlanmaya açıktırlar. Ayrılıklar travmatik hal alır..İntihara kadar sürükler bazen. İntihar girişiminde bulunan1. Sınıfta okuyan  Karadenizli bir kız öğrenci demişti ki; “hocam dünya çok acımasız, herkes çok kötü, nefret ediyorum artık yaşamaktan…Keşke babamın yanından hiç ayrılmasaydım..Onun yanındayken ben cam bir faunus içindeymişim, o korumuş beni yağmurdan, çamurdan, rüzgardan…keşke hep onun yanında kalsaydım..” çok acı bir durum, ölümden dönmüş ama bence hala tehlikesi olan bir vakaydı…

Her “hayır-yapma..” sözünü kullanırken bir daha düşünün!! İzah edin, anlatın, açıklayın, sabırla uzuuuun uzun!! Bıkmadan.

Tekrar hatırlayın biz bir çocuk bile değilken, aklı başında yetişkinler olarak yapmadan durabiliyormuyuz???

 

Sonra bir ömür, saçımı senin için süpürge ettim, yemedim vs.vs diyerek sızlanan ebeveynler kervanına eklenmekten kurtulamazsınız.

Hatırlayın; Kim için çalışıyoruz? :-)

Dr.Mustafa USLU

Psikolojik Danışman


2 Responses

  1. dogrular can yakar, hayırlar hayatı yıkar farkedemeyiz.bir fidan kendi yeşermek isterken budasak daha mı iyi olur yoksa aşlasak tutarmı cabasındayız.bırakalım fidan büyüsün çınar olur belki.belkide bir selvi olur.biz anne babalara güneş olmak düser ve yagmur olmak büyümesi için sevgi ve şevkattir asıl ihtiyaç. HOCAM DERSDEDE VERMİŞTİNİZ BU ÖRNEGİ İNCE AYRINTILAR BİZİ OLGUNLASTIRACAK SAGOLUN…

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.