GEÇMİŞ!! AMA GEÇMEMİŞ…

Her insanın karanlık, kilidi paslı odaları vardır. Tıpkı bodrumda ya da çatı arasında yıllardır açılamayan karanlık depolar gibi. Ampulü çoktan patlamıştır ve yıllardır öyledir… Örümcek ağları bağlamıştır kapısı. Yıllarca ne bulduysak ihtiyaç duymayacağımız yada bir gün ihtiyaç duyacağımızı hissettiğimiz eşyaları gelişi güzel atmışızdır gelişi güzel. Orada nelerin olduğunu da unuturuz zamanla, ne girer, ne de düzenleriz ta ki dolup taşana, paslanıp çürüyene ya da yeni eskilerimize yer açma gereğini hissedene kadar…Acaba o karanlık odamızda, zihnimizin o karanlık yerinde yıllardır neleri biriktirdik? Mutluluklarımızı mı??

 

İlk günahımız ordamı?

Ya ilk vijdan sızımız?

Bizi çok ama çok inciten çocukluktan beri var olan kişiler?

İlk ihanet ettiğimiz ya da eden?

İnsan zihnini bataklığa, sazlığa benzetmiş ya Mevlana, acaba derinlerinde her bataklığın dibi gibi pis kokulu gazlar mı birikir    zihnimizin..Hatırlayamadığımız ama kokusu farkında olmadan bizi rahatsız etmeye başlayan neler var orada?

Yaşam mücadelesinin nihai hedefi mutlu olmaktır bence, gerek bu dünya için gerekse ölümden sonrası beklentiler için. Çocukluk, ergenlik, gençlik ve yetişkinlik hep bir mücadele ile geçer farklı dönemlerde farklı yaşamsal sorunlarla. Ama ortak yanı kendimizi koruyabilmektir her türlü yılgınlıktan, zorluktan ve yok olmaktan. gün geçtikçe geride kalan sorunlarda küçülür gözümüzde, mücadele gücümüz artar, atlatılan her bir sorun ki bazan bir sınav, bazan bir hastalık, bazan bir kavuşma bazan da alınan bir eşya; bize güç verir, haz verir mutluluk verir.

 

Yaşamda mutlak mutluluk var mı acaba? Dünyanın derdi, tasası bitermi acaba?… Hayat herkes için, algıladığı, yaşadığı ölçüde zor bence. Herkes sevdiklerini kaybedecek, ama geç ama erken fakat bilmek hazırlanmak bunları hiç hafifletmeyecek. İnsanın kendisi ile barışık olabilmesi, yol nasıl olursa olsun bisiklet sürebilmeyi öğrenebilmesi önemli burada sanırım.

 

Yıllardır danışanlarımda gözlemlediğim ortak bir özellik: Mutsuzlukları için suçlayacakları kişi yada yoksunluklarının olduğudur. Bu durum çoğu zaman ‘terk ettiği kendisini’ , yüzleşmek istemediği karanlık odasını örtme çabasıdır.Kişinin aslında verdiği savaş kendisiyledir. Ama en zoru ve acısı bu olduğu için hep ertelenir, yada başkalarına yansıtılır.

Terapi seanslarında, danışanlarımın yaşamlarında şimdiye birtürlü gelmekte zorluklar çektiklerini gördüm. Geçmişten kopamadıklarını, babasının haksız attığı dayağı, annesinin yaptığı haksızlıkları, okulda hakkını yiyen öğretmenini, ergenlikte yaşadığı sıkıntıları, maddi yoksunluklarını, hak ettiği halde göremediği sevgi ve ilgiyi, ilk ihaneti, ilk yakınının ölümünü ve onla ilgili yarım kalan yaşamlarını, söz verip te gerçekleştiremediklerini bir türlü unutamadıklarını gördüm…

Tıpkı yüksek bir binanın çatısına çıkarılan yükseklik korkusu olan bir kişinin, eli, kolu ayakları bedeni sıkıca bağlanıp bir yere ardından  ‘şimdi kenara yaklaşta bak bakalım aşağıya’ dediğinizde hala korkmaya devam etmesi gibi(sanırım korkunun kaynağı düşmek olmasa gerek!!) , terapiye gelen danışanlarımın sorunları da çoğunlukla ilk gelme sebebi olan sorun olmaktan çok farklıdır.

Matruşka misali, zorlu dirençlere rağmen kaldırdıkça o kalın örtüyü altan bağlantılı başka asıl bir sorunun olduğu, onun üzerindekini kaldırınca da başka bir sorunun olduğu görülür hep.

Yıllardır üzeri tozlanmış, farklı olay ve kişilere yansıtılmış öfkeler.Aslında diğer bir anlamda kişinin kendini derinine doğru keşfetme yolculuğu, diğer anlamda o karanlık odasını aydınlatmaya temizleyip düzenlemeye başlaması da diyebiliriz.

Geçmiş,bazan da  farkında olmadan dinlediğimiz bir tınıda, melodide, bir kaç mısrada çıkar karşımıza…

Taze yara kabuğu gibidir, kaşınır tatlı tatlı

Tatlı bir acı verir ama iyileşmez epey

Çoğu zaman bir köfe giibi ezer ağırlığı biriktirdiklerimizin

Oysa boşaltabilsek o köfeyi

Oradan geçmişten, kuyunun dibinden, karanlıktan söküp atabilsek hepsini

BELKİ O ZAMAN GEÇMİŞİ DEĞİLDE ŞİMDİYİ, YANİ YAŞAMIMIZI TADINCA YAŞARIZ…

 

Dr.Mustafa Uslu

 


 

7 Responses

  1. Güler

    Geçmiş geçmemiştir aslında gölgen gibi peşinden gelir her zaman…önemli olan gölgeyi hafifletmek,gölgenle seni yargılamayacak insanlar bulmak…gölgenden kaçmak yerine beraber yaşamaya alışmak….
    Karanlık,kilidi paslı kalmış odalarımız….
    Terkedemediğimiz geçmişimiz….
    Ruhum daraldıkça okuyacağım bir yazı,ellerinize sağlık hocam……

  2. Mustafa USLU

    Teşekkürler Güler, en zor ama elzem olanıda şimdiyi yaşayarak geleceği doğru inşa edebilmek sanırım…

  3. bengisu-beria

    neredeyse hayatımdaki her memnuniyetsizliğimin bir kahramanını yaratmışım kendi zihnimde.Kendimi sütten çıkma ak kaşık ilan etmişim ve en korkuncu bunu alışkanlık haline getiripyaşam biçimi olarak benimsemeye başlamışım; yazıyı okuduğumda şu an yazdıklarımı tanımladım sanki..
    Gördüm ki suçlamalarım, şikayetlerim, memnuniyetsizliklerim beni bir yere getirmedi; aksine ucu bucağı gözükmeyen bir yorgunluğa, karanlığa, mutsuzluğa götürdü ve olanca gücüyle düşürdü, bir de baktım ki hareket bile edemiyorum..
    Yazınızla anladım ki hocam, olumsuzlukların, zorlukların üstesinden gelmek için geçmişimize dönüp bakmalıyız ama oradakileri suçlamak yerine pişman olduğumuz yanlışı yaparken durduğumuz noktayı ve buna sebep olan kişileri değiştirmeliyiz..

  4. ayşe atasayar

    ve biz geçmişin ipinden tutmaya çalışırken geleceğin ipini kaçırdığımızı fark etmeliyiz… süreç içinde farkı farkettikçe biz geçmişe değil geçmiş bize bağlı olacaktır…tavan arasında kıymetli eşyalarınızın olması dileğiyle… huzurla kalın… :)

  5. nevalronai

    sizde biraz kendimi,kendimde de biraz siz’i görüyorum yazılarınız çok akıcı hocam.ben de şunu diyebilirim geçmiş ama geçmemişlik üzerine…Hep kırık ümitlere koşuşturdum,saklanmış bir anıda kalmış bir çocuğu oynadım daima.Kendime anlatacaklarım ne çokmuş meğer…Ne çok acıdığımız varmış ne çok acındığımız.Ne çok zaman geçti hani, durup duyumsamıyacağımız kadar kilitli bir sayfanın da olmayışı…Ertelenmesi zamanda olan bir çok şeyin de bizi her dakika biraz daha hayata ertelemesi.Hayatı öğrenmek zaman istiyor öyle ki her açı başka bir şey başka anlamlar katıyor. zamanla yarışmak kişinin kendisini yarışta götüreceği kadar riskli ve bir o kadar da kendisini yarışta bulduğu yerden de ilerleyebilme mücadelasi…

  6. Teşekkürler Şehriban yorumun için..

  7. cnnsvgn

    işte zor olan da geçmişten, kuyunun dibinden, karanlıktan söküp atabilmek hepsini…..

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.